Kur’an ehli, Allah’ın dostları ve bu dostluğa en lâyık olanlar da sadece onlardır.Bundan dolayı Kur’an, onlar için cennete girmelerine bir sebeptir.
Nitekim Abdullah bin Amr’dan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Kıyâmet günü Kur’an ehline şöyle denilir:Oku ve cennetin yüksek derecelerine çık,dünyadayken okuduğun gibi Kur’an’ı tertil et.Zira cennetteki makamın okuyacağın son âyetin bittiği yerdedir.”
Tirmizî, Ebu Dâvûd ve İbn-i Mâce. Albânî, hadis sahih demiştir.Elbânî: “Sahîhut-Terğîb vet-Terhîb”.(2/165) ve “Sahîhul-Câmi’is-Sağîr”.
(2/1349).
Mâdem, bu karma karışık, elemli ve daracık şu dünyada böyle oluyor; en küçük ile en büyük beraber iken, serâdan Süreyyâya kadar fark oluyor. Elbette, dâr-ı saadet ve ebediyet olan Cennette, bittarîkı'l-evlâ, dost dostu ile beraber iken, herbirisi istidadına göre sofra-i Rahmânirrahîmden, istidadları derecesinde hisselerini alırlar. Bulundukları Cennetler ayrı ayrı da olsa, beraber bulunmalarına mâni olmaz. Çünkü, Cennetin sekiz tabakası birbirinden yüksek oldukları halde, umumun damı Arş-ı âzamdır. -1- Nasıl ki mahrûtî bir dağın etrafında, birbiri içinde, birbirinden yüksek, kaidesinden zirvesine kadar surlu daireler bulunsa; o daireler birbirinin üstündedir, fakat birbirinin güneşi görmelerine mâni olmaz, birbirinden geçebilir, birbirine bakar. Öyle de, Cennetler de buna yakın bir tarz ile olduğu, ehâdisin mütenevvi' rivâyâtı işaret ediyor.
Sözler 61
_________________
1- Buhârî, Tevhid: 22, Cihad: 4; Tirmizî, Cennet: 4; Müsned, 1:207, 2:197, 335, 370, 5:316, 321.