mecazi nefs-i emmare belki asıl nefsi emmare ye göre gölgeli kalıpta tam mahiyeti müşahede edilemediğinden kendinde hala hakiki nefsi emmarede sanabilirmi?
mecazi nefs-i emmare belki asıl nefsi emmare ye göre gölgeli kalıpta tam mahiyeti müşahede edilemediğinden kendinde hala hakiki nefsi emmarede sanabilirmi?
-1-
Meâli: Haşiye "Nefis daima kötü şeylere sevk eder" âyetinin,
hem de mânâ-yı Şerifi:
"Senin en zararlı düşmanın, nefsindir"
hadisinin bir nüktesidir.
Tezkiyesiz nefs-i emmâresi bulunmak şartıyla, kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez.
Eğer zâhirî sevse de samimî sevemez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever.
Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır.
Ve kusurunu nefsine almaz,
belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler.
Mübalâğalarla, belki yalanlarla nefsini medih ve tenzih ederek, adeta takdis eder ve derecesine göre, -2- âyetinin bir tokadını yer.
Temeddühü ve sevdirmesi ise, aksülâmelle istiskali celb eder, soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsı kaybeder, riyâyı karıştırır.
Âkıbeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya müptelâ olan hisse ve hevâ-yı nefse mağlûp olup, yolunu şaşırmış hissin fetvâsıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar.
Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür.
Adeta, ders aldığı Amme cüz'ünü birtek şekerlemeye satan havâi bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenâtını, hissini okşamak için ve hevâsını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enâniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasâret eder.
-3-
1 "Yusuf Sûresi: 12:53.
2 "Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse."
Furkan Sûresi: 25:43.
3 Allahım! Bizi nefsin ve şeytanın ve cin ve insin şerrinden muhafaza et.
el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:143; Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn, 3:4.
Haşiye
Bu parçanın da herkese faydası var.
İkinci nükte: Bu medeniyet-i hâzıranın harikaları, beşere birer nimet-i Rabbaniye olmasından, hakikî bir şükür ve menfaat-i beşerde istimali iktiza ettiği halde, şimdi görüyoruz ki, ehemmiyetli bir kısım insanı tembelliğe ve sefahete ve sa'yi ve çalışmayı bırakıp istirahat içinde hevesatı dinlemek meylini verdiği için, sa'yin şevkini kırıyor. Ve kanaatsizlik ve iktisatsızlık yoluyla sefahete, israfa, zulme, harama sevk ediyor.
Meselâ, Risale-i Nur'daki Nur Anahtarının dediği gibi, radyo büyük bir nimet iken, maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmekle bir mânevî şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz, mâlâyâni şeylere sarf edildiğinden, tembelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeye sevk edip sa'yin şevkini kırıyor. Vazife-i hakikiyesini bırakıyor.
Hattâ çok menfaatli olan bir kısım harika vesait, sa'y ve amel ve hakikî maslahat-ı ihtiyac-ı beşeriyeye istimali lâzım gelirken, ben kendim gördüm, ondan bir ikisi zarurî ihtiyâcâta sarf edilmeye mukabil, ondan sekizi keyif, hevesat, tenezzüh, tembelliğe mecbur ediyor. Bu iki cüz'î misale binler misaller var.
Elhasıl: Medeniyet-i garbiye-i hâzıra, semavî dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyadeleştirmiş. İktisat ve kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tamahı ziyadeleştirmeye, zulüm ve harama yol açmış.
Hem beşeri vesait-i sefahete teşvik etmekle, o biçare muhtaç beşeri tam tembelliğe atmış, sa'y ve amelin şevkini kırıyor. Hevesata, sefahete sevk edip ömrünü faydasız zayi ediyor.
Hem o muhtaç ve tembelleşmiş beşeri, hasta etmiş. Su-i istimal ve israfatla yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına vesile olmuş.
internet de bir beşeri vesait sayılır mı tv ve radyo gibi...
Risale-i nur esrar hazinesi...
O esrara hakim olmaya çalışma hissi ile yaşantı temin edilmez..
O esrarn tüm zerrelerimize hakim olmasını ısrarla taleb edeceğiz..
O esrarda mahkum olduğumuz an..
Nurun esrarındaki mahkumiyetin lezaizi ile bir sevk-i ilahi ile yaşanır o lezaiz..
Çok leziz bir yemeği aç iken yemekle..
tok olduğunu düşünmek veya tok olmanın verdiği his ile yemek arasındaki farkı , fark ettiğimiz an bir talebe olarak neyi taleb ettiğimiz anlar ve yaşatılır o esrar her zerrede...
Yaşatan Rabbe sed hezar şükür..
Marifet ufku....
Muhabbet denizinde çalan bir melodi gibidir
evet ya ben başta olmak üzre en çok yaptığımız hatalardan birisi bu işte;
sanırım ufak şeyleri umursamadığımız için kaynaklanıyorve gün geçtikçe artıyo...bukadarcıkta olsun dediğimiz şeyler sayesinde şeyiterk ediyoruz.ama hepimizin unuttuğu bişey var ki taviz tavizi doğuruyo....
sünneti terk ile beşlar sonra vacip sonra farz...... allah muhafaza (cümlemizi tembellikten okumadan korusun inş.teala)
İnternet vasıtası ile tekrar nurları okuma şevk ve iştiyakı oldu..
Burdaki ihlaslı kardeşlerin vasıtası ile öyle bir samimiyet alınıyor ki..
Bu samimiyet ve nurlardan eklenen samimi eklentiler ile yeniden açlık hissedebiliyor insan...ve nurlar hazır fani lezetlerde aynı elemi tahattur ettirdiği için o nurun lezaizi ile başka alternatif olmadığını düşünüyor..
ölüm hakikatine aynelyakin hissedince ya yaşayacağız , yada yaşayacağız hakikatını veriyor..Nurlar..
ve Artık her şey hakikate hizmetkar oluyor..bu bir sevk-i ilahi..
Marifet ufku....
Muhabbet denizinde çalan bir melodi gibidir
Müellif e kardeşime gönülden katılıyorum.bu aletlerin hepse vasıta ise bunları yerinde kullanmakta yine bizim elimizde.
''ACABA;sırf bu dünya için mi yaratılmışsın ki,bütün vaktini ona sarf ediyorsun*sen iktidar cihetiyle,bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyormusun?BUNU NEDEN ANLANIYORSUN Kİ;vazife i asliyen hayvan gibi çabalamak deil belki hakiki bir insan gibi,hakiki bir insan gibi, hakiki bir hayatı daime için sa'y etmektir'' RNK
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)