+ Konu Cevaplama Paneli
2. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var BirinciBirinci 1 2
Gösterilen sonuçlar: 11 ile 17 ve 17

Konu: Nur Cemaatinde Meşveret ve İstişare Esastır

  1. #11
    Ehil Üye elff - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Kocaeli
    Mesajlar
    4.016

    Standart

    Her bir meselede meşveret esast?r


    Yeni Asya ekolünün beni cezbeden ve tutan önemli özelliği, hizmet metodunu ve yap?lanmas?n?, şah?slar?n değil, “şahs-? manevî ve meşveret” esas? üzerine oturtmas?d?r. ?çtimâî veya siyasî meselelerde de, filan parti, falan şah?s, filan liderin görüş ve davran?şlar? üzerinden değil, Risâle-i Nur’un ölçüleri üzerinden meşveret eder.
    Günlük, duygusal, şahsî, indî yaklaş?mlar?m?zda hata yapacağ?m?z aç?kt?r. Acaba Bediüzzaman, herhangi bir mesele karş?s?nda nas?l davranmam?z? tavsiye eder? Ortaya koyduğu Kur’ân’î ve Sünnetî ölçülerden baz?lar?n? yorumsuz nakledelim:

    * “Evvelâ: ?htiyat ve temkin ve meşveret etmek lâz?md?r.”1

    * “Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-? vâhit idi. O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferit bir şah?s olabilirdi, onun fikrini tashih ve tâdil ederdi. Şimdi ise, zaman cemaat zaman?d?r. Hâkim, ruh-u cemaatten ç?km?ş, az mütehassis, sağ?rca, metin bir şahs-? mânevîdir ki, şûrâlar o ruhu temsil eder.

    “Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şûrâ-y? âliye-i ilmiyeden tevellüt eden bir şahs-? mânevî olmak gerektir. Tâ ki, sözünü ona işittirebilsin. Dine taallûk eden noktalardan, s?rat-? müstakîme sevk edebilsin. Yoksa, fert dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevîsine karş? sivrisinek kadar kal?r. Şu mühim mevki, böyle sönük kalmakla, ?slâm?n ukde-i hayatiyesini tehlikeye mâruz b?rak?yor.

    “Hattâ diyebiliriz, şimdiki zaaf-? diyanet ve şeair-i ?slâmiyetteki lâkaytl?k ve içtihadattaki fevzâ, meşihat?n zaaf?ndan ve sönük olmas?ndan meydan alm?şt?r. Çünkü, hariçte bir adam reyini, ferdiyete istinat eden meşihata karş? muhafaza edebilir. Fakat böyle bir şûrâya istinat eden bir şeyhülislâm?n sözü, en büyük bir dâhiyi de, ya içtihad?ndan vazgeçirir, ya o içtihad? ona münhas?r b?rak?r.”2

    * “Taat ise, cemaatle daha efdal ve daha ahsendir.”3

    * Meşveret, ferdlerden oluşan cemaatten ç?kan şahs-? mânevîdir.4

    * ?çerisinde dayan?şma bulunan bir cemaat, durgunluklar? harekete geçirir.5

    * “Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmay?n?z. Zaten mabeyninizde samîmî tesanüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. ?çinizdeki şahs-? manevinin fikrini, o meşveretle bildirir.”6

    * “Biz, vahdet-i mesele cihetiyle tam bir tesanüde şiddetle muhtac?z… Dikkat ediniz, küfr-ü mutlak? müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmas?n. Benim komşudaki koğuşa parmağ?n? soktu, beni azap içinde b?rakt?. Şimdi siz, mâbeyninizde münakaşas?z bir meşveret ediniz. Karar?n?z? kabul ederim.”7

    * “Nefis ve şeytan, sizi, kardeşinize karş? itiraza ve hakl? olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: ‘Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayat?m?z? ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risâle-i Nur’un en kuvvetli rab?tas? olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazand?rd?ğ? netice itibar?yla dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek vazifemizdir’ deyip nefsinizi susturunuz. Medâr-? nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok s?k? tutmay?n?z; herkes bir meşrepte olmaz. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir.”8

    * “Meşveret-i şer’iyeyle reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. ?hlâs Risâlesinin düsturlar?n? her vakit göz önünüzde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilâf bu vakitte Risâle-i Nur’a büyük bir zarar verebilir.”9

    * “Taassup yerinde hak; ve safsata yerinde bürhan; ve tadlil-i gayr yerinde tevfik ve tatbik ve istişare ederse, dünya birleşse, hak olan mezhep ve mesleğini bir parça tebdil edemez. Nas?l ki, zaman-? saâdette ve Selef-i Salihîn zamanlar?nda hükümfermâ hak ve bürhan ve ak?l ve meşveret olduklar?ndan, şükûk ve şübehat?n hükümleri olmazd?.”10


    Dipnotlar: 1- Şuâlar, s. 458.; 2- Sünuhat, s. 51-52.; 3- Muhakemat, s. 51; 4- Kastamonu Lâhikas?, s. 102.; 5- Hutbe-i Şamiye, s. 10-131.; 6- Kastamonu Lâhikas?, s. 95.; 7- Şuâlar, s., 289.; 8- Kastamonu Lâhikas?, s. 181.; 9- Kastamonu Lâhikas?, s. 183.; 10- Muhakemat, s. 32

    http://www.yeniasya.com.tr/2007/05/0...fersadoglu.htm
    Konu elff tarafından (22.05.07 Saat 02:19 ) değiştirilmiştir.
    İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi İmân ve duâdır.

    ***


    ....Sevgili Üstâdım, evvelce arz ettiğim vech ile, ben artık birşey için yaşadığımı zannediyorum.


    O da, üstâdım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i memuriye-i mânevîsini îfâ etmekle kendilerine pek cüz'î bir yardım ve Kur'ân hesâbına cüz'î bir hizmetkârlıktan ibârettir....



    ***


  2. #12
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Meşveret ise hakiki ola..
    kağ?tda kalm?ya değil mi?

    Meşveret yap?l?yor..karar al?n?yor..ama uygulamaya gelince t?k yok yahu...

    ne yapmam?z laz?m yahu kardeşlerim?
    Konu elff tarafından (22.05.07 Saat 02:19 ) değiştirilmiştir.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  3. #13
    Ehil Üye elff - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Kocaeli
    Mesajlar
    4.016

    Standart

    "Allah’tan bir rahmet eseridir ki, sen onlara yumuşak davrand?n.Eğer sen huysuz ve kat? kalpli birisi olsayd?n muhakkak onlar senin etraf?ndan dağ?l?p giderlerdi.Art?k onlar? affet, Allah’?n da onlar? bağ?şlamas? için dua et ve işlerinde onlarla istişare et.?stişare ile karar verip azmettiğinde ise Allah’a güven ve Ona tevekkül et.Şüphesiz Allah Kendisine tevekkül edenleri sever. "(Al-i ?mran 159. ayetten..)



    Ayet-i kerime, şartlar?na uygun olarak ve ehli ile yap?lan istişareden pişmanl?k duyman?n ve var?lan karar? yerine getirmek hususunda tereddüde düşüp gevşeklik göstermenin doğru olmad?ğ?n? bildirmektedir.

    ?stişare, hakk?nda aç?k bir dini hüküm bulunmayan hususlarda ve o meseleye ehil olan kimselerle yap?l?r. ?stişarenin gayesi de, o mesele hakk?nda, Allah’?n raz? olacağ? hal çaresini bulmakt?r.

    Ekseriyet bir hal çaresi üzerinde birleştikten sonra, ne yönde fikir beyan etmiş olursa olsun herkese düşen, var?lm?ş olan karar? benimseyerek tereddütsüzce tatbik etmektir.

    Nitekim Resulullah da uhud harbi ile ilgili istişarede kendi fikrini terk ederek çoğunluğun fikrine uymuştu.


    Savaş mağlubiyetle neticelenmiş olduğu halde Cenab-? Hakk?n peygamberine istişareyi terk etmeyi değil, bilakis istişareye devam etmeyi emretmesi, başa gelen kötü neticelerin sebebinin istişarede olmad?ğ?n? ortaya koymakta, ?slam’?n istişareye verdiği ehemmiyeti pek aç?k şekilde göstermektedir.
    İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi İmân ve duâdır.

    ***


    ....Sevgili Üstâdım, evvelce arz ettiğim vech ile, ben artık birşey için yaşadığımı zannediyorum.


    O da, üstâdım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i memuriye-i mânevîsini îfâ etmekle kendilerine pek cüz'î bir yardım ve Kur'ân hesâbına cüz'î bir hizmetkârlıktan ibârettir....



    ***


  4. #14
    Ehil Üye elff - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Kocaeli
    Mesajlar
    4.016

    Standart

    İstişare nedir?

    İstişare, sadece, bir hizmeti yapacak olan kişinin ya da kişilerin birilerine danışması ve o­nların da fikrini alması demek değildir.

    İstişare, aynı zamanda, herhangi bir konuda karar almak üzere bir araya gelmek ve çoğunluğun fikrine tabi olmak demektir.


    İstişare İslâmın üzerinde durduğu ehemmiyetli prensiplerden biridir.


    Müslümanların, sadece hususî hayatlarında karşılaşacakları meselelerin çözümünde değil, siyasî ve sosyal hayatın yürümesinde ve idarî sistemin şekillenmesinde başvurmaları gereken mühim bir esastır.


    İşlerin şûra ile yürütülmesi Allah'ın emridir.

    Bu emri tebliğ ve tavsiye eden ve en güzel biçimiyle uygulayan Resulullah'tır.


    Zira bu, medenî hayatın vazgeçilmesi imkânsız bir ihtiyacı olan fikir alış-verişinin gereği olduğu gibi, insan aklına ve iradesine verilen önemin de bir göstergesidir.


    İstişare kavramının mânâ ve ehemmiyetini asrımızda en iyi şekilde kavrayan ve hayatı boyunca uygulamasını yapan kişi ise çağımızın büyük mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî'dir.


    İnsan, sosyal hayatın içinde yaşamak mecburiyetindedir. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için başkalarıyla iyi ilişkiler kurmaya muhtaçtır. Bu ilişkiler bireyler arasında olabileceği gibi, bireyle toplum veya cemaat arasında da olabilir.

    Toplum hayatında bireyin tek başına her şeyi düşünmesi veya yapması mümkün değildir. Ortak bir aklın ürünü olan kapsamlı kararlara ihtiyaç vardır. İstikrarlı bir sosyal hayat, ancak bu yolla kurulabilir.

    Peygamberimiz (asm) istişarenin içtimaî hayata getireceği huzur ve saadeti ifade için,

    "İdarecileriniz hayırlılarınızdan, zenginleriniz de cömertlerinizden olur ve işleriniz de aranızda istişare ile yürürse yerin üstü sizin için yerin altından daha hayırlıdır." buyurur.


    Dünyanın bir köy haline geldiği günümüzde, fertlerden ziyade, fertlerin oluşturduğu mânevî şahsiyetler yani dernekler, sendikalar, vakıflar, cemaatler ve partiler ön plana çıkmıştır.

    İstişare de asrımızda özellikle şahsı maneviler için gereklidir.

    Ortak aklın ve kolektif şuûrun, meşveret ve şûra mantığı içinde ön plâna çıkarılması ile harika neticeler elde edilebilir.

    Gerçekten bir sosyal gruba veya cemaate dâhil olan fertler, bireysel güçlerinin kat kat üstünde güç kazanarak maksatlarına daha kolayca ulaşma imkânlarını elde etmişlerdir.


    Nitekim Bediüzzaman; "Hakikî, samimî bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerinin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya o­n müttehit adamın her biri yirmi gözle bakıyor, o­n akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır." diyerek sinerjinin, yani işbirliği ve istişarenin önemini ve faydasını dile getirmiştir.

    Ortak akıla ulaşıldığı ve bu ortak irade ile hareket edildiği takdirde, bunun kazandıracağı maddî ve manevî menfaatler had ve hesaba gelmez.

    "Bir millet istişare ettiği müddetçe zillete
    düşmez"

    buyuran sevgili Peygamberimiz (asm) ferdî gayretlerin ötesine geçilmesini ve ortak aklın öne çıkarılmasını emretmektedir.

    Zaten insan gruplarına doğruyu bulma ve mevcut şartlar içerisinde yapılması gerekenin en iyisini yapma imkânını istişare sağlar.

    Ayrıca işlerin beraberce yürütülmesi meşveret edilen kişileri tatmin ve memnun ettiği gibi o­nlara değer verildiğini de gösterir.

    Risale-i Nur Enstitüsü
    İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi İmân ve duâdır.

    ***


    ....Sevgili Üstâdım, evvelce arz ettiğim vech ile, ben artık birşey için yaşadığımı zannediyorum.


    O da, üstâdım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i memuriye-i mânevîsini îfâ etmekle kendilerine pek cüz'î bir yardım ve Kur'ân hesâbına cüz'î bir hizmetkârlıktan ibârettir....



    ***


  5. #15
    Ehil Üye elff - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Kocaeli
    Mesajlar
    4.016

    Standart

    Meşveret

    “Asya kıtasının ve istikbalinin keşşafı ve anahtarı şûrâdır.” (Hutbe-i Şâmiye, s. 66)

    Aynı kökten gelen meşveret, şûrâ, istişare, müşavere lûgatlerde “danışma”, “görüşüp anlaşma”, “konuşup bir karara varma” anlamında tarif edilir. İlâhî bir emir olan meşveretin keyfiyetinin anlaşılması için âyetler, hadisler ve Risâle-i Nur ışığı altında örnekler vermeye çalışacağız.

    Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Allah, Resûlullaha (asm) istişareyi emretmiş, ayrıca işlerini istişare ile yapan toplulukları medhü sena ile övmüştür.

    “Onlar, Rablerinin dâvetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri kendi aralarında istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.” (Şûra Sûresi: 38.)

    Cenâb-ı Allah’ın bu âyette istişâreyi, iman ve namazdan hemen sonra zikretmesi, daha sonra da zekâtı içine alacak şekilde infâktan bahsetmesi istişarenin İslâm’da ehemmiyetini gösterir.

    Bakara Sûresinde insanın yaratılışı anlatılırken, Cenâb-ı Hakkın bu hususta meleklerle olan istişaresi nazara verilmektedir.

    Bediüzaman’ın tefsirine göre müşâvereden münezzeh olan Allah, böylece meşvereti emrettiği insanlara müşâvere üslûbunu öğretiyor.


    Âyetlerle, İlâhî bir emir olduğu kesin bir şekilde anlaşılan meşvereti; Allah’a lâyıkıyla bir kul olabilmemiz ve onun rızasını kazanabilmemiz için yapmamız gereken bir vazife olduğunu unutmamalıyız.

    “Onların işleri aralarında şûrâ iledir” âyeti Mekke devrinde mü’minlerin toplum idaresinde söz sahibi olmadığı bir dönemde nâzil olmuştur. Böyle olduğu halde meşveret yine emredilmiş ve ondan vazgeçilmemiştir.

    Peygamberimiz (asm) için ashabtan biri diyor ki: “Ben Hz. Peygamber kadar müşâvere eden kimse görmedim.” Bu demek oluyor ki hayatımızın önemli bir unsuru olan meşveret, Peygamberimizin (asm) mü’minlere bırakmış olduğu en güzel hediyelerindendir.

    Peygamberimiz (asm) müşavereye dair bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Allah bunu benim ümmetime bir rahmet kıldı. Onlardan her kim istişare eylerse, doğrudan mahrum olamaz, her kim de terk ederse hatadan kurtulamaz.”

    Bu hadisin doğrultusunda anlaşılıyor ki meşverette bir doğruluk hikmeti var.

    İnsanı, tek akılla düşünmektense şûrâ ekibi ile beraber daha fazla akılla düşünüp en doğrusunu yapmaya teşvik eden meşveret, bir gelişim aracıdır.


    Bir araya gelip karar veren ümmet için Peygamberimiz (asm) şöyle buyurur: “Benim ümmetim dalâlet üzerine ittifak etmez.” Bu da gösteriyor ki gerçekten tek akılla düşünüp karar vermekle, birkaç beyin çalıştırıp bir fikir teâtisinde bulunmak arasında büyük farklar var.

    Peygamberimiz (asm), hayatındaki meşveretleriyle, ashabına muallimlik yapıp meşvereti onlara da öğretmiş, bizlere en yüksek insanî terbiyeye meşveret yoluyla erişilebileceğini hayatıyla tasdik etmiştir.

    Gerçekten meşveret ortamı, hür bir tartışma zemini olup doğrunun da yanlışın da açıklıkla söylenmesini sağlayacak bir özelliğe sahiptir.

    Meşveret fikir alışverişini sağlayıp insanların düşünce ufuklarını genişletir. İnsanlar bu sayede şahsî ön yargılarından soyutlanır ve onlara daha doğruyu bulma imkânları doğar.
    İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi İmân ve duâdır.

    ***


    ....Sevgili Üstâdım, evvelce arz ettiğim vech ile, ben artık birşey için yaşadığımı zannediyorum.


    O da, üstâdım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i memuriye-i mânevîsini îfâ etmekle kendilerine pek cüz'î bir yardım ve Kur'ân hesâbına cüz'î bir hizmetkârlıktan ibârettir....



    ***


  6. #16
    Gayyur Re$ha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Bulunduğu yer
    ist ank
    Mesajlar
    118

    Standart

    Asyanın Bahtının Miftahı Meşveret ve Şuradır

  7. #17
    Dost muhakemat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Mesajlar
    46

    Standart

    Anladigim Kadariyla Insanlar Mesveret Ve Istisareye En Cok Fikri Cihette Uymakta Zorlaniyorlar.
    UBUDIYETIN DAISI EMR-I ILAHI VE NETICESI RIZA-YI HAKTIR

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Araba İstişare
    By nimet08 in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 26.07.11, 10:51
  2. Lider, İstişare, Bağlılık ve Teslimiyet
    By SeRDeNGeCTi in forum Sahabeler ve Sünnet-i Seniyye
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.04.09, 15:02
  3. Geçimsizlik Hakkında İstişare
    By Hanedan19 in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 12
    Son Mesaj: 14.08.08, 18:53
  4. Meşveret, Meşveret-i Meşrua ve Meşveret-i Şer'iye
    By SeRDeNGeCTi in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 01.05.07, 18:09

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0