+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Musulca'nın G(c)eylânîleri

  1. #1
    Vefakar Üye yenipınar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2007
    Mesajlar
    419

    Standart Musulca'nın G(c)eylânîleri

    Musulca'nın G(c)eylânîleri

    MUSULCA, AZİZİYE, EMİRDAĞ

    Emirdağ ilçesinin ismi, 1930'lu yıllara kadar Aziziye idi. Sultan Abdülaziz zamanında burası büyük göç dalgasına sahne olduğu için, bölge bu isimle anılmış.

    Bugün ismini Emir Dede Türbesinin bulunduğu 2100 rakımlı dağdan alan Emirdağ ilçesinin 1870'lerden önceki ismi Musulca'dır.
    Musulca'nın ise, Musul şehrinin isminden kinâye olduğuna ve Emirdağ–Bolvadin civarında yaşayan halkın asırlar önce Musul taraflarından göç ederek geldiklerine dair kuvvetli rivâyetler var.

    Kuvvetli bir rivâyet de, yine bu bölgede yaşayan Geylâniler hakkındadır. Ayrıca, Bolvadin taraflarından Şeyh Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin torununa ait olduğu söylenen bir türbe bulunmaktadır.

    Zaman içinde, buradaki Geylânîlere Ceylânîler denildiği ve bu meyanda Ceylân isminin yaygınlık kazandığı da ayrıca bilinmektedir. Ki, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hem talebesi, hem de mânevî evlâdı olan Ceylân Çalışkan da bu mübarek silsilenin mümtaz bir ferdidir. (Not: Ceylân Çalışkan'ın halen lise çağında olan bir erkek torununun ismi de Ceylan'dır.)
    İşte, Emirdağ'da fevkalâde sıkıntılar içinde işkenceli bir hayata mahkûm edilen Bediüzzaman Hazretlerinin yardımına, Cenâb–ı Hak, hem seyyid, hem de şerif olan Geylânî Hazretlerinin torunlarını göndermiş ve onlarla Nur'un hizmetini gördürmüş. Biz de o mübarek silsileden 72 yaşındaki Mahmud Çalışkan'la gidip görüşme imkânını bulduk.
    M. Latif SALİHOĞLU-29.07.2008

    E-Posta: latif@yeniasya.com.tr


    Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ı Kur'ân'dır.

    Bediüzzaman


  2. #2
    Vefakar Üye yenipınar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2007
    Mesajlar
    419

    Standart

    Çalışkanlarla akrabalık

    Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleri, 12. celse olan 14 Haziran 1944 tarihli son duruşmada oy birliğiyle beraat eder.
    Mahkemenin bu kat'î beraat kararına rağmen, Said Nursî serbest bırakılmaz. Yüzden fazla talebesi memleketlerine gönderilir, bir bakıma ondan uzaklaştırılmış olur. Yanına da kimseyi bırakmaksızın onu Şehir Otelinin bir odasına yerleştirirler. Tâ ki, Ankara'dan gelecek bir emirle yeni sürgün yeri belli oluncaya kadar...

    Üstad Bediüzzaman, Denizli Şehir Otelinde iki ay kadar bekletilir. Ağustos ayı sonlarına doğru kendisinin Emirdağ'a gönderileceği bildirilir. Denizli kahramanı Hasan Feyzi Efendi de Üstad'ıyla birlikte gitmek ister; ancak bırakılmaz. Sürgün yerine yalnız başına gitmesi gerekiyormuş. Hasan Feyzi, buna çok kahırlanır, hüzünlenir ve hasret yüklü, hicran yüklü "Ayrılık şiiri"ni kaleme alır:

    Çekilip nur–u hidayet, yine zindan olacak
    Yine firkat, yine hasret, yine hüsrân olacak.
    Bâb–ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem
    Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak

    Gelen emir kesindi. Said Nursî suçsuz ve tekraren beraat etmiş olduğu halde, Afyon'un Emirdağ ilçesine sürgün edilecekti.

    Denizli'deki dost ve talebeleriyle vedâlaşan Hazret–i Bediüzzaman, önce Afyon'a gönderildi. Burada Ankara Otelinde iki–üç hafta kaldıktan sonra, 1944 yılı Ağustos ayı sonlarında güvenlik görevlilerinin refakatinde Emirdağ'a getirildi.

    ÇALIŞKANLAR'IN ZİYARETİ
    Emirdağ'a geldikten sonra, ilk 15 gün müddetle bir otelde kalır. Bilâhare, Karadenizli Yaşar ismindeki şahsın kira ile içinde oturmuş olduğu üç odalı bir eve taşınır.
    Kira ücretini birlikte ödedikleri bu ev çarşı içinde olup otelin tam karşısındadır. Emirdağ'da halen hayatta olan görgü şahitlerinden bizzat dinlediğimiz kadarıyla, bu otele zamanla tam yirmi polis yerleştirilir.
    Yarısı resmî, diğer yarısı ise sivil kıyafetlidir bu polislerin. Bunların dışında, ayrıca sivil kıyafetli casuslar gönderilmiş Emirdağ'a.

    Bütün bu görevliler, hükûmetin yakın takibinde olduğu anlaşılan Bediüzzaman Said Nursî'yi daimî tarassut altında tutmaya çalışıyorlar: Ne yapıyor, ne ediyor, yanına kimler gelip gidiyor diye, gördükleri, tesbit ettikleri her hal ve hareketi günü gününe Ankara'ya rapor ediyorlar.
    İşte, bu derece ağır ve baskıcı şartlar altında bile, Üstad Bediüzzaman'ı seven, ziyaret eden veya ona hizmet etmek isteyenler yine de eksik olmuyor.
    * * *
    Emirdağ'a gelip otele yerleştikten sonra Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret edenlerin başında Çalışkanlar hanedanından Hasan ve Mehmed kardeşler gelir. Bir gün arayla ziyaretine gider, sohbetinde bulunur, samimiyet peyda eder ve aynı istikamette alâkadarlıklarını devam ettirirler.

    Çalışkanlar'ın çarşı içindeki dükkânları ile Üstad Bediüzzaman'ın kaldığı ev birbirine çok yakın ve karşı karşıyadır. Hasan ve Mehmed'ten sonra, diğer kardeşler ve ailenin diğer fertleri de Üstad'la irtibata geçer, ziyaret eder ve hizmetinde bulunmak için birbiriyle adeta yarışa girerler.

    Bir kaç sohbet esnasında, Çalışkanlar hanedanıyla akraba olduklarını ifade eden Üstad Bediüzzaman, bir gün Mecmuatü'l–Ahzab'ı okurken, hazırda bulunan Mehmed ve oğlu Ceylan'a "Bakın, Abdülkadir Geylanî bizden bahsediyor" diyor. Ayrıca, Ceylan ile Geylanî ismi arasında bir irtibat kuruyor. Ceylan'ın tam ismi "Abdülkadir Ceylan Çalışkan"dır. (Bkz: Son Şahitler–II, s. 344, 347, 351)

    * * * Kuleönü'lü Küçük Ali de, bir mektubunda Üstad Bediüzzaman'ın tıpkı Şeyh Abdülkadir Geylânî gibi hem seyyid, hem de şerif olduğunu beyan ediyor ve "Üstadımın birinci Âl'den olduğu kat'idir" demesiyle, onun Şâh–ı Geylânî gibi neseben Hz. Ali'ye dayandığı ve "evlâd–ı Resûl" olduğunu tereddütsüz şekilde ifade ediyor. (Bkz: Lem'alar, Yeni Asya Neşriyat, 2006 baskısı, s. 418.) M. Latif SALİHOĞLU-30.07.2008

    E-Posta: latif@yeniasya.com.tr

    Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ı Kur'ân'dır.

    Bediüzzaman


  3. #3
    Ehil Üye osmanoğlu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Uşak
    Mesajlar
    1.856

    Standart

    Alıntı yenipınar Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Musulca'nın G(c)eylânîleri

    MUSULCA, AZİZİYE, EMİRDAĞ

    Emirdağ ilçesinin ismi, 1930'lu yıllara kadar Aziziye idi. Sultan Abdülaziz zamanında burası büyük göç dalgasına sahne olduğu için, bölge bu isimle anılmış.

    Bugün ismini Emir Dede Türbesinin bulunduğu 2100 rakımlı dağdan alan Emirdağ ilçesinin 1870'lerden önceki ismi Musulca'dır.
    Musulca'nın ise, Musul şehrinin isminden kinâye olduğuna ve Emirdağ–Bolvadin civarında yaşayan halkın asırlar önce Musul taraflarından göç ederek geldiklerine dair kuvvetli rivâyetler var.

    Kuvvetli bir rivâyet de, yine bu bölgede yaşayan Geylâniler hakkındadır. Ayrıca, Bolvadin taraflarından Şeyh Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin torununa ait olduğu söylenen bir türbe bulunmaktadır.

    Zaman içinde, buradaki Geylânîlere Ceylânîler denildiği ve bu meyanda Ceylân isminin yaygınlık kazandığı da ayrıca bilinmektedir. Ki, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hem talebesi, hem de mânevî evlâdı olan Ceylân Çalışkan da bu mübarek silsilenin mümtaz bir ferdidir. (Not: Ceylân Çalışkan'ın halen lise çağında olan bir erkek torununun ismi de Ceylan'dır.)
    İşte, Emirdağ'da fevkalâde sıkıntılar içinde işkenceli bir hayata mahkûm edilen Bediüzzaman Hazretlerinin yardımına, Cenâb–ı Hak, hem seyyid, hem de şerif olan Geylânî Hazretlerinin torunlarını göndermiş ve onlarla Nur'un hizmetini gördürmüş. Biz de o mübarek silsileden 72 yaşındaki Mahmud Çalışkan'la gidip görüşme imkânını bulduk.
    M. Latif SALİHOĞLU-29.07.2008

    E-Posta: latif@yeniasya.com.tr

    "Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî tarikatında, ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namıyla bir zattan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak "Yâ Gavs-ı Geylânî" derdim. Çocukluk itibarıyla elimden bir ceviz gibi ehemmiyetsiz birşey kaybolsa, "Yâ Şeyh! Sana bir Fatiha, sen benim bu şeyimi buldur." Acaiptir ve yemin ediyorum ki, bin defa böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiş. Onun için bütün hayatımda umumiyetle Fâtiha ve ezkâr ne kadar okumuşsam, zât-ı Risaletten (a.s.m.) sonra Şeyh-i Geylânî'ye hediye ediliyordu. Ben üç-dört cihetle Nakşî iken, Kadirî meşrebi ve muhabbeti bende ihtiyarsız hükmediyordu."

    Fesübhanallah! Üstadımız (RA) taa çocukluğundan itibaren Hz. Geylânî'den yardım aldığını beyan ediyor. Aynı zamanda mektuplarda da "Emirdağ hayatı"nın kendisini hapis hayatından daha fazla sıktığını da belirtiyor. Kaderin bil cilvesi imiş ki, her türlü sıkıntılarında "Geylânî" veya "ceylânîler"in maddî-mânevî yardım ve dostlukları mübarek Üstad'ın daima yanında olmuş anlaşılan.
    Allah razı olsun; Yenipınar kardeşim!
    "Ey Rabbimiz! Biz indirdiğin kitaba inandık ve peygambere uyduk. Sen de bizi, Senin birliğine ve peygamberinin doğruluğuna şahitlik edenlerle beraber yaz." Âl-i İmrân Sûresi: 3:53.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0