Edebiyat ilgililerine muhakkak okumaları gereken bir kitap tavsiyem olucak,Her okuyuşta farklı hazlar veren bir kitap...
Nun masalları…Nazan Bekiroğlu'nun ödüllü kitabı…
Modern hikaye ile unutulmaya yüz tutmuş kavramlarımızın müthiş buluşması ve bunu hiç de kambur olmayan bir kalemle yapan nazan bekiroğlu…
Hikayeler arasında hattatlar, cariyeler, padişahlar, nakkaşlar dolaşıyor yalın ayak…
Okurken, cümle saraylarında öz ve biçim zenginliklerini keşfe çıkıyor ve sonunda “bu kadın insan ruhunun ayak değmemiş mahzenlerini nasıl bu kadar iyi tanıyor!?” diyerek hayret içinde kalıyorsunuz…
Gece gözlü cariyeye tutulan hattatın padişahı reddetmesini izliyorsunuz hüzünle

Hattatın karısının bir çırpıda -çırpınışta demek daha uygun olur- gitme çabasını fark ediyor ve ruh köleliğinden vazgeçip “hattat seni terk etmeliyim” dediğini duyar gibi oluyorsunuz…duymuyorsunuz yalnız çığlığı çığlığınız oluyor bu yüzden bu kadar susuyorsunuz, çünkü “ben sana padişahlar hazırladım sen bana cariyeler sundun hattat yeter!“ diye kustuğunda hüznünü içinize içiniz de irikıyım bir acı, yutkunamıyorsunuz…
Bu cümle öyle yankılı ve cayış kokulu bir uçurumun içinde yuvarlanıyor ki, son ve çaresiz bir sesleniş kalıyor hattatın karısından geriye… “şimdi hattat, şimdi bana aşkını söylemelisin!”
Her hikayenin sonunda içe vurumlarla karşilaşiyorsunuz…
“işte bu!” diyor ve nazan ablaya ya içinize dokunduğu için sitem ediyor ya da bundan dolayı ona kızıyor ve ani bir hareketle kitabı kapatıyorsunuz! Ama yine sonra, asi bir meftun oluşla açıyorsunuz sayfalarını kitabın…
Çünkü…
Ruhunuzun kapıları zorlanmış mahzenlerinde yaşayan sukütun yankısını bir kez duymuş oluyorsunuz ve tıkayamıyorsunuz kulaklarınızı artık…
Bu kitabın bakışları sarsıyor ruhunuzu ve bu kitabın “içinden şiirsiz geçilemeyecek kadar derin gözleri” var….