Padişah vezirleriyle gezerken deniz kenarında balık avlayan yaşlı bir adam görür ve adama:
'Baba çek oltanı ne yakaladıysan sana onun ağırlığınca hazineden altın verilsin.' der.Yaşlı adam oltayı çeker.Ama o da ne!Oltanın ucunda küçük bir kemik parçası...Talihine razı olur ve padişahın adamlarıyla birlikte hazineye gider.Hazine görevlisi kemiği terazinin bir kefesine koyar ve diğer kefesine bir kaç altın atar.Ama kemik altınlardan ağır gelir.Görevli bir kaç altın daha atar ama kemik yine ağırdır.Bir kaç tane daha...derken yerazinin bir kefesi dolmuştur ama kemik hala onlardan daha ağırdır.Hikmetini anlayamazlar.Padişahın bilge vezirini çağırırlar ve durumu anlatırlar.Vezir kemiği eline alır biraz inceler ve der ki:
'Eğer bütün hazineyi de koysaydınız bu kemik yine onlardan ağır gelirdi çünkü bu kemik insanın göz çukurunun kemiği.Bütü dünyayı koysanız kefeye yine de doymaz.Ama bir avuç toprak bundan daha ağır gelir.'
Adamlar bir avuç toprakla kemiği tartarlar.ve...