Bu, Kur' ân' ?n önceliği insana veren, düğümü fertlerde çözen genel üslubunun manidar bir yans?mas?d?r. Çünkü, problemin kökü, 'd?ş dünya' da değildir; içimizdedir. ?ç dünyas? muhkem, iman kalesi sağlam olan biri, tüm dünya haram tablolarla dolu olsa bile, sars?l?p sapmayacakt?r. D?ş dünyada nice haram mevcut olsa bile, iman?n içerdiği haya, şuur ve uyan?kl?k hali içinde, Rabbinin huzurunda olduğundan gafletle, kendini pazarlayan süflîlerin peşine düşmeyecektir. Hayas?, edebi, sabr? ve sebat? buna izin vermeyecektir.
Nitekim, Yusuf (a.s.) k?ssas?, bunun bir örneğidir. Önünde kendini tüm zinetleriyle sunan bir dünyalar güzeli karş?s?nda, Yusuf' un tavr?, gözünü ve s?rt?n? dönmek olmuştur.Yusuf aleyhisselâm, Kur' ân' da övgüyle aktar?lan bu haliyle, tüm insanl?ğa şu dersivermektedir: ?nsan, eğer 'gözünün sahibi' ni tan?r ve O' nun emrini hakk?ylabilirse, en 'baştan ç?kart?c?' manzara bile onu baştan ç?kartamaz.
Ki, Yusuf k?ssas?n?n birörneğini oluşturduğu peygamber k?ssalar?, gün gelip koca bir toplumu kendi yolunun yolcusu k?lan nebilerin, yola tek baş?na koyulduklar?n? aç?k aç?kortaya koymaktad?r. Nebiler, f?tratlar?n bozulduğu, Allah' ?n ve ahiretin unutulduğu, insanlar?n nefislerinin istediği gibi davrand?ğ? bir ortamda gelmişlerdir. Ortam onlar? değiştirmemiş, bozulmuş bir ortamda birer iman abidesi olarak sars?lmadan kalm?ş; sergiledikleri imanî şuur ve irade ile onlar ortam? değiştirmişlerdir.
Ortada bir 'haram' varsa, bundan uzak durman?n yolu, o haram? kald?rmaktan değil, öncelikle kendini o harama karş? korumaktan geçer. Tepeden inme halledilmiş hiçbir şer hali yoktur.O takdirde belki şer zahiren ortadan kalkmakta, yeralt?na çekilmekte, ama içten içe, alttan alta varl?ğ?n? sürdürmektedir. Aslolan, sokak manzaralar?na el atmak değil, gözlerimizi bu 'haram' lardan korumam?z? mümkün k?lan bir imanî donan?ma ulaşmakt?r. Bu yol diğerine göre daha zor ve uzun gözükür. Oysa k?sa ve kolay olan, işte bu yoldur. Diğerinde yaln?zca 'görüntü' kurtar?lmakta; hastal?k sat?h alt?nda öylece kalmaktad?r. Yusuf misali bir imanî donan?ma erişip Rabbin emaneti olan gözleri Rabbin r?zas?na uygun bir şekilde kullan?p' haram' dan koruma cehdiyle yaşan?rsa, haram tüm dünyada kol gezse dahi, gözler ondan sak?nacakt?r.
Kald? ki, haram manzaralar esasen gözlerin harama bakmaya talip olduğu bir ortamda arz edilir. Züleyha' y? hidayete getiren, Yusuf' un onun sergilediği harama karş? gözünü sak?nmas? değilmidir' Meselâ kad?n ç?plakl?ğ?n? ele alal?m: Erkekler imanî bir şuura erişip gözünü haramdan koruduğunda, hangi kad?n aç?l?p saç?larak sokağa ç?kar' Onun sokağa o vaziyette ç?k?ş?n?n ard?ndaki dürtü, gözünü haramdan korumayan erkekler taraf?ndan zinetlerine bak?lmas? değil midir' Demek, mü' min erkekler gözlerini haramdan koruduğunda, kad?nlar?n aç?l?p saç?lmamas? yolunda en temelli ad?m da at?lm?ş olmaktad?r.
Bu bak?mdan, tesettür emrinin, 'mü' min erkekler' in gözlerini haramdan sak?nmas?n? emreden âyetin ard?ndan gelmesi elbette manidard?r.
Nur sûresinin 30. âyeti,mü' min erkeklere, 'gözlerini haramdan sak?nma' lar?n? emrettikten sonra, ikincibir emir daha verir: 'ferclerini [?rzlar?n?] koruma.' Bu da, manidar birhusustur. Zira, ferclerin zinaya düşmesinin ilk basamağ?, gözlerin harama bak?ş?d?r. Göz harama kayd?ğ?nda, irade hükümsüz kalm?ş ve ak?l nefsin çekimalan?na girmiş demektir. Gözü harama kayd?ran nefis, bu haram yolculuk nihayete ulaşmadan teskin olmayacakt?r. Gözü Rabbinin emaneti bilip öylece kullanmaktan uzaklaşman?n varacağ? yer, fercin de Rabbin emaneti olduğundan gafletle onun bir zina aleti derekesine düşürülmesidir. ?sra sûresindeki '
Zinaya yaklaşmay?n' emrinin de dikkat çektiği gibi, tüm şehvanî şeylerde en kritik husus,yaklaşmakt?r. Nefsin hoşuna giden, şehveti kabartan hususlarda, bir eşik noktas? vard?r: o geçildi mi, gerisi çorap söküğü gibi gelir. Meselâ, aç?k bacaklara bakan bir göz, onunla yetinmez, daha fazlas?n?n izini sürer. Daha fazlas?na eriştikçe, teskin olmak bir yana, daha da azg?nlaş?r. Ard?ndan, hayal ve heves gibi duygular?n da tahrikiyle, 'zina' gibi bir son durağa doğru h?zla yol al?r. Çünkü, 'gözü haramdan korumama' gibi eşiklerde, art?k iradeyi devred?ş? b?rakan, insan? kalben ve vicdanen istemese bile günah?n son kertesine sürükleyen şeytanî bir çekim vard?r. Sonuçta, bugün gözünü haramdan sak?nmayan, yar?n fercini de koruyamaz. Nitekim, bir bütün olarak şu çağ ve şu toplum,bunun aşikâr örnekleriyle doludur. Öte yandan, göz haramdan sak?nd?ğ?nda, fercde harama bulaşmayacakt?r.
Rabbimizin, öncelikle 'gözünü haramdan sak?nma' y? emredişinde, şu çağda ve şu toplumda bilfiil gözlenen bir boyut daha vard?r.
Son bir as?r içinde, gazete ve dergi sayfalar?, sinema filmleri, TV programlar? ile insanlar?n giyimleri ve yaşay?şlar? aras?nda, şöyle bir bağlant? karş?m?za ç?kar: Bütün sefahet,rezalet ve müstehcenlikler, ilk olarak dar bir kesimde kendini ifade imkân? bulmuştur. Bu kesim ya 'sosyete' dir, ya 'sanatç?' lar zümresidir yahut her ikisidir. Bu dar zümre içinde dahi, herkes ayn? aç?k saç?kl?ğ? ayn? anda irtikap etmez. Bir baloya o güne kadar kimsenin giymediği bir aç?k k?yafetlegelen bir sosyete kad?n?, belki ilk anda yad?rgan?r; ama bir eşik aş?lm?ş olur.?çinde böylesi bir meyil olanlar, 'yap?labilir' olduğunu görür ve yapma cesaretini 'daha doğrusu cür' etini' bulurlar. Dar kesimde sergilenen bir aş?r?l?k, gazete ve sayfalar?yla umuma arzedilir. Diğer yandan, film karelerinede benzer dozajda bir aş?r?l?k taş?n?r. Bu 'kitle iletişim araçlar?' yla sözkonusu aş?r?l?ğ? seyreden toplum, göre göre, zaman içinde bunu 'kan?ksar.' ?lk anda ahlâks?zl?k olarak görüp tepki verdiği şey, göre göre 'normal' leşir. Normalleşince, kendisi de öyle yapar. Bu esnada, sözünü ettiğimiz dar kesimde daha ileri bir aş?r?l?k sergilenmekte; o, bu kez ona tepki vermektedir. Ama üç-beş y?l sonra, göre göre onu da 'normal' görür hale gelip uygulayacakt?r.
Nitekim, 'gözünü haramdan sak?nmayan,' kural koyuculuk makam?na 'çağ' ?, 'toplum' u ve 'kendi' ni de oturtan insanlar?n üç-beş y?l sonra nas?l giyinip nas?l dolaşacağ?n? bugünün filmlerinden, sosyete sayfalar?ndan, sanatç? kostümlerinden, TV sunucular?n?n k?yafetinden.. ç?karmak mümkündür. Bakan kan?ksar, kan?ksayan normal görür,normal gören uygular!
Yüzy?l önce tiyatro ?slâm topraklar?na girdiğinde, artistler yaln?zca boynu aç?kta b?rakan bir türbanla sahneye ç?km?şlard?r. Göre göre bu tarza al?ş?lm?ş; boynun aç?kta kalmas? tesettür emrine ayk?r? olduğu halde, 'gözü haramdan koruma' emri çiğnendiği için, bu noktadaki hassasiyet aş?nm?şt?r. Ard?ndan türban da at?larak saçlar tamamen aç?lm?şt?r. Ayn? şekilde, kolu bileğine kadar örten elbiselerin yerini yar?m kollu elbiseler alm?ş; bir ad?m sonra kolsuz elbiseler gelmiştir. Mini eteğe giden yolun baş?nda, topuğun yaln?zca bir kar?ş üstüne ç?k?lan modeller vard?r. Onu diz boyu modeller, onu da dizin beş parmak üstüne gelen modeller izlemiştir. K?salma ad?m ad?m devam etmektedir.
K?sacas?, hususî bir hayas?zl?ğ?n umumîleşmesi görme yoluyla gerçekleşir. Göz göre göre,' kural-d?ş?' olan 'kural' haline gelir; anormal olan 'normal' leşir. Gerek mü' min erkeklere, gerek mü' mine kad?nlara yönelik 'gözlerin haramdan korunmas?' emri, işte bu umumî yozlaşmay? ta baş?ndan kesmektedir.
Gözlerin haramdan korunmas?, Allah böyle emrettiği içindir. Böyle emreden Allah ise, Hakîm ve Kerîm bir Rabbdir. Her emri gibi, bu emrinde de bir hikmet, rahmet, kerem ve terbiye vard?r.
?çki, Allah haram k?ld?ğ? için haramd?r. Bu haram k?lmada ise, çok hikmetler ve rahmetler sakl? olduğu görülür. ?rademizi iptal eden, duygular?m?z? uyuşturan, düşüncemizi dumura uğratan, akl?m?z? hükümsüz k?lan birşeydir içki. Bizi tüm kâinatta sergilenen ?lâhî sanat?n nâzenin bir nâz?r? olmaktan ç?kar?p, akl?n? ve şuurunu yitirmiş bir bakar kör durumuna getirmektedir. Gözlerin harama bak?ş?nda da ayn? durum söz konusudur. Nitekim, ciddi bir tefekkür içinde iken gözüne ilişen 'haram' bir manzaraya bakmay? sürdürdüğünde, o tefekkür halini devam ettiren biri varm?d?r' Yolda yap?yor olduğumuz bir tesbihat, okuduğumuz bir vird, gözümüzü haram manzaralardan al?koymad?ğ?m?z ölçüde, akl?m?zdan kay?p gitmiyor mu'
Duygular? manen uyuşturma,bizi Allah' ?n sanat?n? ve isimlerini tefekkürden al?koyma noktas?nda, harama bakman?n, alkol veya uyuşturucudan bir fark? yoktur. Harama nazar da, onlar gibi, tertemiz duygular? nefsin kirli emellerine alet etmektedir. Rabbine muhatap olmak üzere yarat?lm?ş insana emanet edilmiş göz gibi harika bir organ? gayrimeşru tatminler peşinde heder etmektedir.
Âyet, bir sonraki cümlede,' gözün harama kapanmas? ve fercin korunmas?' n?n, 'ezkâ' yani as?l temiz olan davran?ş olduğunu belirtir. Ki bu temizlik, 'tezkiye' çağr?ş?m?yla da düşünülürse, esasen manevî bir temizliktir;düşünce ve duygu noktas?nda bir temizlenme halidir. Bu temiz davran?ş tercih edilmezse, bütün kâinat? Rabbi ad?na tefekkür ve tenezzühe vesile olan eşsiz bir cihaz hükmündeki göz, süflî hevesler çukuruna at?larak değersiz ve kirli k?l?nmaktad?r.
Âyet, bir uyar?yla son bulur: 'Muhakkak ki Allah, onlar?n yapt?klar?ndan çok iyi haberdard?r.' Genel olarak, böylesi âyetlerin sonunda 'yapt?klar?' anlam?n? karş?lamak üzere 'ya' melûn' veya 'yef' alûn' ifadesi kullan?l?r. Oysa bu âyette 'yesneûn' denilir. Dikkatli bir Kur' ân talebesi, bu nüanstan şöyle bir anlam ç?kar?r: 'Yesneûn' ifadesi, gözlerin harama bakmas? noktas?nda yap?lanlar?n 'sanatla yap?lan' lar cinsinden olduğuna, keza bunun bir sanayi haline geleceğine işaret eder.
Gerçekten, ilahî emre ve insan?n f?trat?na ayk?r? düşen aç?k saç?kl?k, her zaman sanat ad? alt?nda meşruiyet kazanma çabas?nda olmuştur. Hatta buna 'erotizm' gibi iç g?d?klay?c? ama dokunulmaz bir k?l?f bulunmuştur. Bugün ortal?k vücudunu bir metaya dönüştüren, bedeninin aç?k kalacağ? yerin oran?na göre fiyat belirleyen' sanatç?' larla doludur!
Metin Karabaşoğlu