+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 1 ve 1

Konu: İçimde Bir Burjuva Var!

  1. #1
    Yasaklı Üye hasandemir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    458

    Standart

    A. “NAZAR etme ne olur!”
    ya da “Dikkat köpek var!”


    Bundan birkaç ay evvel, ?stanbul’un Anadolu yakas?n?n mutena bir semtinin mutena bir köşesinde yar? villa, yar? saray yavrusu bir evin kap?s?n?n önünde bulunmakl?ğ?m icap etmişti. Evin her taraf? duvarlarla ve dikenli tellerle çevrili avlusunun d?ş kap?s?n?n üzerindeki bir levha beni hayli düşündürmüştü: Dikkat Köpek Var. Gerçi bu uyar? levhas? benim gibi hayli ‘sosyetik’ mekanlarda epey pabuç eskitmiş bir ‘proleterya’ çocuğu için hiç de yabanc? değildi. O malum uyar? yaz?s? hiç de yabanc? değildi asl?nda. Hatta, o yaz?n?n as?l? olduğu kap?lar?n arkas?ndaki ‘k?r?k hayatlar’?n melodram?na epeyce aşina olmuş, d?ş? debdebeli içi virane insanlar?n melallerini çokça seyretmiştim. Fakat bu kez durum başkayd?. Ben o kap?n?n önünde beklerken, otomobil olmak için fazla büyük, bir kamyon olmak için de epeyce küçük bir siyah cip belirdi. Cipin şoför mahallinde rengarenk başörtüsüyle ve illa güneş gözlüğüyle genç bir han?mefendi oturuyordu. Buraya kadar bir sorun yoktu, olsundu, Allah daha çok versindi, k?skanan?n gözü ç?ks?nd?. Lakin kap?n?n kenar?nda beklemek zorunda olan bencağ?za o genç han?mefendinin, elit bir huzursuzluk edas?yla, ‘bir h?rs?z ya da tencere tava pazarlamac?s? olabilir mi, ne işi var bunun burada’ diyen kuşkulu, yukardan ve soğuk bir bak?ş at?ş? vard? ki, işte benim bittiğim an o and? Sedat abi… Bir o bak?ş? düşündüm, bir ‘dikkat köpek var’ yaz?s?n? düşündüm. ‘Dikkat edilmesi gereken köpek sak?n ben olmayay?m’ diye bir an şüphe ettim. Ard?ndan Kafka’n?n bir sabah uyand?ğ?nda kendini hamamböceğine dönüşmüş bulan kahraman?n? düşündüm, sendeledim, sars?ld?m ve kap?n?n kenar?nda bir yere çöktüm…
    Bu bak?ş? çok iyi biliyordum. Bu nazar, ekmeğin fiyat?n? bilmeyen, dolmuşa otobüse hiç binmeyen, can? s?k?l?nca Akmerkez’e ya da bilmem ne merkeze al?şverişe giden, çocuklar?n? istisnas?z psikiyatriste gönderen, kendisi güzellik salonlar?ndan ç?kmayan, Moda’da, Bebek’te, Sar?yer’in boğaza naz?r s?rtlar?nda, boğaz k?y?s?ndaki müstakil yal?larda kurum ve çal?mla oturanlara has bir bak?şt?. Kendileri d?ş?ndakilere ‘kap?c?’ya bakar gibi bakan bir bak?ş… ?şte, böyle bir bak?şt?r ki uzun zamand?r gözlemlediğim ve yazmay? bir düşünüp biriktirdiğim bu yaz?n?n zembereğini boşand?rd?…

    b. ‘?slamc? burjuva’ nas?l doğdu?

    San?ld?ğ?n?n tam aksine, Anadolu, tarih boyunca hiçbir zaman ?slam Medeniyeti’nin bütün yönlerini günlük hayat?nda temsil etmek bak?m?ndan, Türkmen ve Şaman geleneğinden ar?nd?r?lm?ş bir anlamda, saf olarak tam manas?yla ?slamlaşmad?…
    Anadolu Selçuklular?’ndan sonra, Anadolu’ya yerleşen değişik boylar, öncü dervişlerin etkisiyle büyük oranda ?slamiyet’le tan?şt?. Fakat bu tan?ş?kl?ğ?n devam?, göçebe kültürünün medeni kültüre dönüştürülmesi, bu medeni kültürün içini de ?slam’?n iman, marifet ve san’at (estetik) boyutlar?n?n doldurmas? ve şekillendirmesi anlam?nda gelmedi. Daima güdük kald?. Anadolu’daki kavimler ve boylar aras?nda, ?slamiyet bir ‘kabul’den öteye geçemedi. Öte yandan günlük hayat?, ilişki biçimlerini, günlük yönetim şekillerini, hatta ibadetin yorumlanma tarzlar?n? alttan alta, bir türlü terk edilemeyen ve dönüştürülemeyen Türkmen ve Şaman kültürü etkiledi. (Bunun en canl? örnekleri, Bektaşi ve Alevi kültüründe kendini gösterir.)
    Anadolu köylüsü, tasavvuf kültürünün tam olarak etkilediği k?smi yerler hariç, ?slamiyet’i bütün kurumlar?yla, bir Medeniyet tasavvurunu içselleştirmenin tezahürleri bak?m?ndan, günlük hayat?nda hiçbir zaman temsil edemedi. O yine Orta Asya’n?n steplerinden kopar?p getirdiği günlük hayat ritüellerini, inan?ş biçimlerini, kad?n ve erkek anlay?ş?n?, göçebe mant?ğ?n? ve edas?n? günümüze kadar sürdürdü. Anadolu Selçuklu, Osmanl? ve Cumhuriyet döneminde de bu durum bir realite olarak sürdüğü halde, başkent olan yerler d?ş?nda Medeniyet unsurlar? tam olarak Anadolu’ya taş?nmad?, taş?namad?. Dolay?s?yla Anadolu köylüsü nezdinde din, asli bir unsur olarak hiçbir zaman geleneklerin ve törenin önünde yer almad?. Din, ikincil bir konumda, daha çok işlevsel olarak ele al?nd?. Din, devletle girilecek ilişkide bir ‘araç’ olarak işlev gördü. Hiçbir zaman toplumsal refahtan gereken pay? alamad?ğ? için, hiçbir zaman iktidarda belirleyici, bürokrasiyi çekip çevirici bir konumda bulunamad?ğ? için, Anadolu insan?, sürekli bunlar?n ezikliğini ve yoksunluğunu yaşad?. ?ktidar ve zenginlik karş?s?nda ister istemez oluşan duygusal ve zihinsel zaaf, tarih boyunca bir ukde olarak varl?ğ?n? korudu ve toplumsal haf?zada pasl? bir çivi gibi durdu. Eğer Freud’un kavramlar?na itibar edecek olursak, Anadolu realitesinin ‘toplumsal biliçalt?’nda ‘servet ve iktidardan yoksunluk’ hep bir kompleks olarak dipdiri kald?.
    Cumhuriyet’le birlikte servet ve iktidar paylaş?m?n?n tekelleşmesi, ?stanbul ve ?zmir kaynakl? ‘bir Cumhuriyet burjuvazisi’ meydana getirdi. Bu elit yap?, kendi içinde sosyetesini de doğurdu. Bu sosyetenin içinden, rejimin dümen suyuna girmiş, ham kitleleri bu düzenin kal?b?na sokmakla vazifeli, yazar, şair, ideolog, ayd?n kanaat önderleri de türemiştir. Buna karş?n, dindarlar?n, medrese ve tekkeden gelen alim ve ariflerin temsil ettiği ilim geleneği dumura uğram?ş vaziyetteydi. Dolay?s?yla, Anadolu insan?na kanaat önderliği edecek alimler, ya rejime boyun eğmek zorunda b?rak?lm?ş (Elmal?l? Hamdi Yaz?r gibi), ya rejimin saflar?na geçmiş (Şemseddin Günaltay gibi) ya da büyük bir bask?ya maruz kalarak sindirilmeye çal?ş?lm?şt?r (Bediüzzaman Said Nursi gibi. Gerçi Said Nursi, Eski Said’den Yeni Said’e geçişiyle, Nur Risalelerini telif etmek suretiyle, din dilini, Medeniyet biçimini memleket insan?na yepyeni bir yorumla sunarak mücadele etme yolunu seçmiş ve dinin itikadi esaslar?n? bir Medeniyet’i yeniden inşa edecek biçimde yeniden sunmuş, ?slam düşüncesi geleneği ile bugünün yegane köprüsü olma vazifesini deruhte etmiştir.)
    1950’li y?llardan sonra, k?smi özgürleşme ile birlikte, ?stanbul ve ?zmir burjuvazisine karş? yönünü Anadolu’ya dönmüş kimi yazar, şair ve düşünürler, kanaat önderliğini üstlenmeye başlam?şt?r. (Necip Faz?l K?sakürek, Nurettin Topçu vb. gibi.) Bu yeni kanaat önderlerinin iki temel handikap? vard?: Birincisi, Anadolu realitesini tam anlam?yla ?slami kabul etmenin naiv romantizmi. ?kincisi, din anlay?ş?n? sadece rejimle doğrudan mücadele şeklinde reaksiyoner tarzda alg?lama ve politik düzlemde temsil etmeye çal?şma gayesi.
    Böylece, rejimin imkanlar?na sahip olunursa, ‘Düşman?n?n silah?yla silahlan?l?rsa’ yeniden bir ?slam devletinde yaşamak, ‘şanl? tarihimiz’de olduğu gibi üç k?tada at koşturmak mümkün olacakt?. Anadolu realitesini ?slamileşmenin modeli olarak sunmak, tarihten gelen servet ve iktidar açl?ğ?na kap? açt? ve bu durum din alg?s?n? daha çok politik bir zemine çekti. Ortaya, devlet odakl? düşünen, agresif (hakl? olarak), din ile nisbetini ‘iman’ odakl? değil ‘?slam’ odakl? kuran samimi ama sloganik bir dindar tipolojisi ç?kt?. Dini duruşunu sadece rejimin görünen ayg?tlar?na karş? konuşland?rm?ş, bu ayg?tlara sahip olduğunda toplumu yukar?dan aşağ?ya ?slamileştireceğine inanan, bu nedenle medyaya, siyasi otoriteye ve sermaye birikimine çok vurgu yapan yar? devrimci bir zihniyet teşekkül etti. Bu devrimci zihniyetin karş?s?nda imiş gibi gözüken evrimci ?slami anlay?ş da, rejime karş? ayn? zaaflar? (iktidar, medya, sermaye) besliyordu.
    Gelinen noktada, 1980’lerin kendine özgü koşullar?nda, servet ve iktidar açl?ğ? çeken, gizli bast?r?lm?ş dünyevi taleplerini dini talepler şeklinde somutlaşt?ran bu dindar kitle, ‘düşman?n?n silah?yla silahland?’, servet ve iktidara kavuştu, servet ve iktidar?n dönüştürücü gücü karş?s?nda taklidi iman ve reaksiyoner ?slam anlay?şlar? tutunamad?, dönüşüm tamamland? ve ?slamc? burjuva doğdu.

    c. Ötekiler Hawaii’ye, Berikiler Dubai’ye

    Ki onlar?n çoğu yiğidin harman olduğu, yitik hüzünler diyar?, Anadolu’nun kavruk evlatlar?yd?lar. Osmanl?’dan beri dedeleri, atalar? değişmeyen bir senaryonun parya rolündeki figüranlar?yd?.
    Osmanl?’n?n payitaht kurduğu yerlerin (Edirne, Bursa, ?stanbul) d?ş?nda kald?klar? için hanla, hamamla, debdebeyle ihtişamla, medeniyetin rafine ürünleriyle karş?laşma f?rsatlar? olmam?şt?. Onlar, cumbal? köşklerde ud ve tambur ile suzinak bir şark?y? terennüm etmenin ne demek olduğunu bilemediler, onlar al?nlar?n? koyduklar? kuru toprak gibi bomboz bozlaklar, yareli ağ?tlar, ciğer kokulu türküler söylediler. Babalar? ve analar?, güneşin alnac?nda kavrula kavrula ekip biçtikleri bir avuç buğday?, arpay? öşür, aşar diye verdiler. Mülazime, katibe, mutasarr?fa, hatta basit bir zabite karş? bür bür büküttüler, onlar?n devlet soğuğu çehrelerinin karş?s?nda, Osmanl? devrinde serpuşlar?n?n ucunu, Cumhuriyet devrinde kasketlerini ellerinin aras?nda gevelediler.
    Dedeleri ve babalar?, ‘dövlet, hokümat ve cenderme’ üçgeninde ezik, şahsiyetleri dümdüz edilmiş, korku içinde yaşad?lar. Dinden kopmuş, özü boşalm?ş gelenek, görenek ve törenin ezici ve tahripkar bask?s? yetmezmiş gibi, ağalar?n ve eşkiyan?n zulmü yetmezmiş gibi, kahreden yoksulluğun pençesinde hayat ve mematla pençeleştiler.
    San?ld?ğ? gibi Cumhuriyet yeni bir devlet değildi. Bütün kurumlar?yla, zaaflar?yla, refleksleriyle Osmanl?’n?n devam? idi. Dolay?s?yla Osmanl?’n?n özellikle son dönemde tebarüz eden bütün hastal?klar? da (Prens Sabahattin’i hat?rlarsak, onun dile getirdiği, memuriyet zihniyeti, merkeziyetçilik, kişisel girişim ruhunun olmay?ş?; ayr?ca kişi eksenli liderlik anlay?ş?, toplumsal ikiyüzlülük, makam sahibine yaranma, toplumsal özgüven kayb? zenginlik ve servet karş?s?nda aş?r? eziklik vs.) devral?nd?. 1950’lere kadar onlar?n dedeleri ve babalar? bir avuç Cumhuriyetçi elitin güdümünde, gerektiğinde ezanlar? susturularak, gerektiğinde zorla senfoni orkestras? dinletilerek devlet eliyle ‘efendi’leştirilmeye tabi tutuldu. Fakat mide gurultular?n? dinleyen, s?rt?nda ceketiyle ayağ?ndaki poturu tozdan ve güneşten tan?nmaz hale gelmiş, bulgur aş?na talim etmekten iman? gevremiş bu insanlara efendilik n’etsindi? Eskiden beri, ‘katibime kolal? da mintan ne güzel yaraş?r’d?, ‘dövlet her zaman on beş yaş?nda’yd?, ‘ben bilmem Ankara bilir’di. Bu, böyleydi…
    Dedeleri ve babalar? bu hisler içinde onlara, ‘Aman oğul s?rt?n? dövlete yasla!’, ‘Oku, oku da adam ol, bizim gibi eşşek olma’, ‘Şu köyün baş?na bir taksiyle gel, yoksam gözüm aç?h gider’, ‘Bizim oğlan tohtur, muvandiz olacah’ diye öğütler verdiler. Nineleri, anneleri onlar? tak?m elbise ve kravatla görünce hep gözleri yaşard?.
    1950’lerden sonra vaziyet değişmeye başlad?, ‘Yeter, söz milletin’ gibi sözler, sloganlar işitilir oldu. 60’lardan itibaren mektep medrese yüzü görmeye, birer ikişer ‘okumaya’ başlad?lar. Çoğu, Anadolu’da ne kadar dindarl?k varsa o kadar dindard?lar. Fakat ‘köyden şehere inince’, şehirli züppelerin, ikinci kuşak ayr?cal?kl? kadronun çocuklar?n?n yaşant?lar?n? gördüler. Bütün suyun baş?n? tutanlar?n onlar olduğunu gördüler ki çoğu Robert Kolej, Galatasaray Lisesi ve muhtelif Frans?zca eğitim yapan liselerden mezun besili, gürbüz ve frapan çocuklard?.
    Bu bask?n sistematik yap? karş?s?nda korunma refleksiyle dini ve milli hislerine sar?ld?lar. Bir yandan da kökü tarihin derinliklerinde sakl? dünyevi iktidar ve servet edinme taleplerini değişik biçimlere büründürerek ve ulvi taleplerin gölgesinde saklayarak dillendirmeye koyuldular. Bu gizli iç talepler bugün itibar?yla meyvesini veriyor görünmektedir. Nerden mi anl?yoruz? Birileri Hawaii’ye giderken, onlar bugün Dubai’ye gidiyorlar. Kar?lar? ve k?zlar? siyah caml? güneş gözlükleriyle siyah ciplere biniyorlar. Moday? takip ediyor, rengarenk giyiniyor, pahal? cafelere gidiyor, jakuzili ve yüzme havuzlu evlerini Anadolu menşeli kavruk bac?lara temizletiyorlar. Şimdi onlar? gümüş yüzükleri ve afilli başörtüleri de olmasa ay?rt etmek imkans?z. Han?mlar? örtülü, sekreterleri mini etekli. Kişisel tarihlerinde annelerinden ve k?z kardeşlerinden başka bir kad?n görmeyerek başlar? bağland?ğ? için kad?n meselesinde ciddi s?k?nt?lar? var. Marka giyiniyorlar, paray? harcayacak yer bulam?yorlar, yüzlerine bakan yüz binlerce aç adam?n karş?s?nda kap?lar?nda ‘dikkat köpek var’ yaz?l? villalar?nda yemekler, partiler veriyorlar. (Sözün buras?nda, mekan?n ve nesnelerin üst düzey olmas?n?n değil, bu mekan ve nesnelere yüklenen anlam?n, bunlarla girilen ilişki biçiminin dünyevileşmeyi oluşturduğunun fark?nda olduğumu belirtmek isterim.)
    Dini kimliklerini üzerinde bir kambur gibi taş?yorlar, kendilerini hep olduğundan farkl? göstermeye, bir yerlere ve birilerine ispat etmeye gayret ediyorlar. Bunu gören Cumhuriyetçi elitin köşe baş?n? tutmuş ağalar? deliriyorlar, pastalar?na ortak ç?kt?ğ?n? görüp hafakanlar geçiriyorlar. ‘?slam ve ?slamc?lar’ konusunu sürekli ayakta tutarak, habire televizyon ekranlar?na ve gazete sayfalar?na taş?yarak hem malzeme ve gündem ihtiyaçlar?n? gideriyorlar, hem de onlar? pastan?n baş?ndan kovmaya çal?ş?yorlar. Bir k?s?m büyük gazete köşe yazarlar? da sürekli bu konular? kaş?yarak hem günah ç?kar?yor, hem de bireysel iktidarlar?n? pekiştiriyorlar. ?şte, ‘?slamc? burjuva’ filan diye adland?r?lan bugünün şeşi beş gören zengini, böyle bir psikolojik ve sosyolojik miras?n toprağ?nda yeşermiştir.

    Son-uç…

    Tüm bu manzaran?n karş?s?nda ben, “Bir nehir kenar?nda abdest alsan?z bile suyu israf etmeyiniz.” diyen peygamber hitab?n? düşünüyorum, ‘sevad-? azam’a (halk?n geneli, büyük karalt?) riayet laz?md?r’ diyerek halk?n genel yaşama standard?n? incitmeyecek bir yaşay?ş? öngören alimlerin sözüne kulak veriyorum.
    Yüz tane aç adam?n karş?s?nda, rahmetli Erol Taş’?n filmlerde hoyrat kahkahalarla tavuk budlar?n? gövdeye indirişini and?ran bir hali havsalamda bir yere oturtam?yorum… Yanl?ş anlaş?lmas?n, terbiye olunmam?ş bir nefsin içinde hep bir ‘burjuva’ ve ‘burjuva özentisi’ taş?d?ğ?n? iyi biliyorum. Çoğu kere rahibenin iffetinin, suretinin gayr?fotojenik oluşundan kaynakland?ğ?n? biliyorum. Ayr?ca, köpekleri seviyorum, benim sorunum içimizde havlayan köpeklerle…

    Yusuf Özkan Özburun
    www.karakalem.net
    Konu MuhammedSaid tarafından (26.05.07 Saat 02:50 ) değiştirilmiştir.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. sözlerin Var İçiMde:))
    By Mesrure in forum Ezgi, İlahi ve Kur'an-ı Kerim Tilavetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.06.14, 09:54
  2. Matematik ve Burjuva Düzeni Arasındaki Bağ
    By Ene-Zerre in forum Mizah
    Cevaplar: 44
    Son Mesaj: 12.01.10, 10:18
  3. Sözlerin Var İçimde
    By Muntesip in forum Ezgi, İlahi ve Kur'an-ı Kerim Tilavetleri
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 04.11.09, 00:25
  4. Bir Ben Var ki Benim İçimde..
    By Tılsım in forum Şiirler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 30.08.08, 20:20
  5. İçimde Bir Hâricî Var!
    By slim in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 20.07.08, 23:00

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0