Allah'?m, o gün benim de yüzümü ağart!
http://www.risale-inur.org/haberimaji/fgulen0202.jpg Abdest dualar?n? okumak, abdestin âdâb?na (edeplerine) dahildir. F?k?h ?st?lah?nda edep; işlenmesine sevap terettüp eden ve dînen matlup kabul edilen ama terkine zemm taalluk etmeyen amel demektir.
Yani, yap?lmas? sevap olan, fakat yap?lmamas? da günah say?lmayan amele "edep" denir. Asl?nda, abdest dualar?, bizzat Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'den rivayet edilen dualar değildir ama öz itibar?yla O'nun mübarek sözlerine var?p dayanmaktad?r. Bunlar, selef-i salihînin bazen ilavelerde bulunarak bazen de biraz k?saltarak, zaman zaman daha farkl? ifadelerle seslendirdikleri dualard?r. Fakat şu muhakkakt?r ki, Hak dostlar?n?n dilinden dökülen ve onlar?n engin mülahazalar?n?n seslendirilmesinden ibaret olan bu içli niyazlar, okuyan kimseleri çok farkl? iklimlere çeker götürür, gönüllerini en samimi hislerle doldurur ve içlerini ibadet aşk u şevkiyle donat?r.
Samimi bir kul, abdeste başlarken, dergâh-? ?lâhî'den kovulmuş ve sonsuz rahmetten nasipsiz kalm?ş şeytandan Allah'a s?ğ?n?r; her zaman olduğu gibi abdeste de, engin rahmet sahibi ve yegâne merhametli Rahmân ü Rahîm'in ad?yla başlar. Sonra, suya temas ederken, ?slam nimetinin büyüklüğünü düşünür, onu bir ?ş?k kaynağ? ve manevî lekelerden kurtulma vesilesi k?lan ve suyu da maddî kirlerden ar?nmak için tertemiz bir nezafet vas?tas? yapan Allah'a şükreder. Mazmaza (ağ?za su verme) an?nda, "Allah'?m, Kur'ân-? Kerim'i okuma, Seni her zaman gönülden anma, Sana lay?k?yla hamd ü senâda bulunma ve en güzel şekilde kulluk yapma hususlar?nda yard?m?n? istirham ederim. Allah'?m, bana Resûl-i Ekrem'in havz?ndan kana kana içmek nasip eyle; öyle içeyim ki bir daha da ebediyyen susamayay?m." der, avuç avuç Kevser yudumlayacağ? bir güne erişme ümidiyle dolar. ?stinşak (buruna su verme) s?ras?nda, daha dünyadayken ötelerin râyihâs?n? duymay? diler, ahirette de Cennet'in kokusunu koklamak ve onun nimetlerinden r?z?klanmak için dua eder. Yüzünü y?karken, "Allah'?m, dostlar?n?n yüzlerini ağart?p nurland?rd?ğ?n, has?mlar?n?n çehrelerinin ise kapkara olduğu gün yüzümü ağart, beni de nurland?r." diyerek bir kere daha nazarlar?n? cuma yamaçlar?na diker.
Ondan sonra y?kad?ğ? ya da meshettği her uzuvla beraber ayr? bir isteğini daha dile getirir: Hesap gününde muhasebesinin kolaylaşt?r?lmas?n?, amel defterinin sağ taraftan verilmesini, saç?n?n ve cildinin ateşten korunmas?n?, Cenâb-? Hakk'?n arş?n?n gölgesinden başka s?ğ?n?lacak bir yer bulunmayan mahşer gününde Arş-? A'lâ'n?n himayesine al?nmay?, hayat boyunca sadece faydal? sözleri dinleyip en güzeline uyanlardan olmay?, cehennem ateşinden âzâde k?l?nmay?, ayaklar?n kayd?ğ? o gün s?rat köprüsünde ayaklar?n?n kaymamas?n? ve cennete yürürken yolda kalmamay? talep eder. Abdesti tamamlarken, "Allah'?m, sa'y ü gayretimi bol bol ihsanlarla mükafatland?r; günahlar?m? mağfur eyle, beni bağ?şla; amellerimi makbul k?l, bana kârl? bir ticaret lütuf buyur ve hiç zarar ettirme." der; sürekli tevbe eden ve temizliği tabiat?n?n bir yan? haline getirip günahlar?ndan ar?nan kullardan olmay? diler.. ve böylece, abdestin her safhas?nda bu mülahazalara bağl? kalan bir insan ad?m ad?m tam bir konsantrasyona yürür.
Abdest suyuyla beraber günahlar?n?n da döküldüğüne inanan mü'min, abdestle kazand?ğ? metafizik gerilimi ezân-? Muhammedî'yi dinlerken de devam ettirir, hatta daha da art?r?r.. ezan? müteakiben bir de sünnet namaz k?larak derinlik içre derinliğe ulaş?r. Madem, sünnet ve nafile namazlar "cebren linnoksan"d?r; yani, farz namazlardaki noksanlar? tamamlar, eksiği gediği giderir.. ve madem Cenâb-? Hak nafileleri edâya ekstradan bir yak?nl?k va'dinde bulunmuş; "Kulum Bana, kendisine farz k?ld?ğ?m ibadetlerden daha sevgili olan bir amelle yaklaşamaz. Farzlar? eda eden kulum nâfilelerle Bana yaklaşmaya devam eder. Öyle ki, nihayet Ben onu severim. Ben kulumu sevince de art?k onun işiten kulağ?, gören gözü, tutan eli... olurum." demiş.. işte o, bunlar? düşünerek ve sürpriz bir yak?nl?k talebini haliyle seslendirerek sünnet namaz? tamamlar. Böylece, konsantrasyon ad?na çok önemli bir ad?m daha atm?ş, namazla bütünleşme yolunda son mesafeyi de katetmiş ve farz? k?lmaya haz?r hâle gelmiş olur.
Böyle dikkatli ve hassas bir kul için, namaz? bekletme hiç söz konusu değildir, her zaman namaz? bekleme esast?r. O, namazdan, hatta ezandan evvel abdestini al?p "Tam tekmil haz?r?m Allah'?m! Sen bana teveccüh buyurduğun an, nazarlar?m?n Sana müteveccih olduğunu göreceksin." duygusuyla gerilmiş olarak "Haydi, şimdi huzuruma ç?kabilirsin" komutunu bekler; bekler ve bir dizi haz?rl?ktan sonra iyice heyecana gelmiş vicdan?yla adeta "Seccadem neredesin!" der. Zaten, abdest öncesinden başlay?p ezan ve sünnet namaza kadar sürüp giden haz?rl?klar silsilesinde insan böyle bir metafizik gerilimi yakalayamam?şsa, o işte bir eksiklik var demektir. Fakat öyle olsa da, farzdan önce kâmet getiren müezzin, insan? ibadet düşüncesinden al?koyup mâsivâullaha çeken her şeye son darbeyi indirir ve böylece konsantrasyonunu tamamlayan kul, en derin mülâhazalarla "Allahü Ekber" deyip namaza durur.
Meselenin bir diğer yan? şudur: Asr-? saadette, yüce dinimiz ?slam'?n emirleri birer semavî mâide (sofra) gibi ter ü tâze iniyordu. Sahabe efendilerimiz her gün farkl? farkl? ibadetlerle tan?ş?yorlard?. Mesela, bir gün namaz? öğreniyor, ertesi gün ezan? duyuyorlard?. Ezan kulaklar?nda t?n t?n edip içlerine bambaşka bir ürperti ve heyecan sal?nca, namaz? da işte o huzurla k?l?yorlard?. O dönemin Müslümanlar?, duyup öğrendikleri her meseleyi çok süslü ve pek câzip buluyor; bu göz al?c? güzelliklerin cazibesine kap?l?yor ve adeta büyüleniyorlard?. Onlar, her an gökler ötesinden haber al?yor, her gün yeni bir sürprizle karş?laş?yor ve bir nevi kesintisiz sürprizler kuşağ?nda yaş?yorlard?. Sürekli yeni bir sûre ya da ayet duyuyor, dinliyor; onunla yunuyor, y?kan?yor ve böylece ulvî hislerle donan?yorlard?. ?şte, o semavî ve ilahî donan?mla da Allah'?n huzuruna ç?k?yorlard?. Dolay?s?yla, onlar, metafizik gerilim elde etmek, gereken konsantrasyonu yakalamak ve ibadete haz?r hale gelmek için ziyade bir cehd ve gayrete ihtiyaç duymuyorlard?. Sürekli maiyyet soluklad?klar? için fark?na varmasalar da gayr-i irâdî olarak sürekli öteler düşüncesiyle ve manevî duygularla dolu bulunuyorlard?; "Şimdi huzura varma zaman?!" dedikleri an bütün hislerini ve latifelerini ibadet üzerine yoğunlaşt?rabiliyorlard?. Bundan dolay?d?r ki, daha abdeste yönelirken Hazreti Ali Efendimiz'de bet beniz kalm?yor, yüzü sapsar? kesiliyordu. Kendisine "Yâ ?mam! Bu ne hal?" diye soranlara "Daha ne olsun ki, biraz sonra Rabb' imin huzuruna ç?kacağ?m!" cevab?n? veriyordu.
ÖZETLE
1- Abdest dualar?n? okumak, abdestin âdâb?na (edeplerine) dahildir. Hak dostlar?n?n dilinden dökülen bu içli niyazlar, okuyan kimseleri çok farkl? iklimlere çeker götürür ve içlerini ibadet aşk u şevkiyle donat?r.
2- Abdest suyuyla beraber günahlar?n?n da döküldüğüne inanan mü'min, bu duygusunu ezân-? Muhammedî'yi dinlerken daha da art?r?r.. ezan? müteakiben bir de sünnet namaz k?larak derinlik içre derinliğe ulaş?r.
3- Sahabe efendilerimiz, sürekli maiyet soluklad?klar? için "Şimdi huzura varma zaman?!" denildiği anda bütün hislerini ve latifelerini ibadet üzerine yoğunlaşt?rabiliyorlard?.
Fethullah GÜLEN
Zaman - Kürsü
02/02/2007