BERXUDANZLN Nickli Üyeden Alıntı
Köklü büyük tarîkatlara, tan?nm?ş, itibar görmüş ve büyük teveccühe mazhar olmuş dinî cemaatlere karş? kendi çap?nda adeta savaşa tutuşmuş olan Abdulaziz Bay?nd?r Hocan?n, bu tahribatç?l?ğ? neden ve hangi akla hizmet için yapt?ğ?n? anlamak kolay değil.
?nsan?n havsalas? alm?yor; ama ne ac?d?r ki, Bay?nd?r Hoca, en çok karş? geldiği ve adeta sald?r?rcas?na muhalefet ettiği camia, Risâle-i Nur Talebeleridir. Hatta, Risâle-i Nur'un varl?ğ?na dahi karş? olduğu söylenebilir.
Öyle ki, vaktiyle Said Nursî'ye büyük âlimler taraf?ndan verilmiş olan "Bediüzzaman" lâkab?ndan ve bu âlim zât?n eserlerine isim olarak verdiği "Risâle-i Nur" tâbirinden bile büyük rahats?zl?k duyuyor; bu nâm ve lâkaplar? fütûrsuzca tenkid ediyor; nihayet lâf? evirip çevirerek, adeta "Olmaz böyle şey" demeye getiriyor. (Bak?n?z: "Arac?l?k ve Şirk" isimli kitab?n 145, 149, 150. sayfalar?.)
Oysa, 80–90 y?ld?r hiçkimse, hele hele hiçbir âlim, bu isim ve lâkaplara Bay?nd?r Hoca tarz?nda itiraz etmedi, bunlardan böylesine bir rahats?zl?k duymad?.
Tenkitler, itirazlar...
Prof. Bay?nd?r'?n Üstad Bediüzzaman'a ve Risâle-i Nur'a karş? ileri sürdüğü tenkit ve itirazlar?n bir k?sm? hülâseten şöyledir:
1) Said Nursî, Hz. Ali ve Abdulkadir-i Geylânî gibi büyük zatlar?n baz? gaybî şeyleri bilmelerinin "Allah'?n öğretmesiyle" mümkün olduğunu söylüyor ki, böyle bir inançtan Allah'a s?ğ?nmak gerekir. (Age, s. 113.)
2) Katoliklere göre, Kutsal Ruh, vahiy ile oluşmuş. Tevrat ve ?ncil de ayn? kaynaktan f?şk?rd?ğ? için, bunlara da sayg? duyulur. Onlara göre, Katolik kilisesine girmeyen kurtuluşa eremez.
Nurcular da böyle oluşmuştur. Onlara göre kurtuluşa ermek, ancak Nur cemaatine girmekle mümkün... (Age, s. 144.)
3) Said Nursî'nin Kur'ân'a yer yer doğru yaklaşt?ğ? gözlenmektedir. Ama, o Kur'ân'a daha çok kendini, kitaplar?n? ve şakirtlerini kutsallaşt?rmak için başvurur. Ayetlerden bu tür anlamlar? ç?karmak mümkün olamayacağ? için, çok yanl?ş yollara başvurur.
Meselâ, ona göre Kur'ân'?n 33 âyetinde kendisine ve Risâle-i Nur'a işaret edilmektedir. ?ddias?n? ispat için, ebced ve cifri kullanmaktad?r. Bu, çoğunlukla büyücülerin başvurduğu yoldur. Zaten, bu tür iddialar? başka bir yolla yapmak mümkün değil. (Age, s. 175.)
Bay?nd?r Hocan?n eleştirileri bu minval üzere devam edip gidiyor. Bilhassa Birinci Şuâ'da yap?lan ebcedî hesap ile cifrî yorumlara karş? geliyor ve kendince yapt?ğ? hesaplamalarla Üstad Bediüzzaman'?n değerlendirmelerini çürütmeye çal?ş?yor.
Siz "ebced uzman?" m?s?n?z?
Bay?nd?r Hoca, f?k?h, kelâm, ilmihal gibi konularda bir uzman kişi olabilir. Onun bu sahadaki bilgilerini hürmetle karş?lar?z.
Ama, onun Müslümanlar aras?nda nifak ve şikak kokusunu yayan, ayn? zamanda nezahet ve nezaketen haylice uzak üslûb ve ifade tarz?n? beğenmediğimiz gibi, onun tak?nd?ğ? "ebced uzmanl?ğ?"na da zerrece bir sayg? duymuyoruz.
Ebced ve cifir için, hem "Bu, çoğunlukla büyücülerin başvurduğu yoldur" diyeceksin, hem de kalk?p ayn? yolda uzman kesilerek sayfalarca karalamalarda bulunacaks?n.
Evet, yapt?ğ? bir karalamadan öteye gitmiyor. Kald? ki, bu sahada ilim ehlince kabul görmüş muteber bir eseri de bulunmuyor. Hem nas?l eser versin ki? Hani, bu yol büyücülerin başvurduğu yoldur ya...
Fakat, burada hemen ifade edelim ki, Bay?nd?r Hoca, velâyet mertebesine kadar ç?km?ş baz? büyük zatlara, bu hususta da hem bühtan ediyor, hem de onlara karş? büyük sayg?s?zl?kta bulunuyor.
Zira, Necmeddin-i Kübrâ ve Muhyiddin-i Arabî gibi pekçok "ehl-i işârât"tan olan âlimler, "cifrî, ebcedî ve riyazî" ilimle meşgul olmuşlar ve bu sahada pek mühim eserlere imza atm?şlar.
Evet, "cifr ve ebced", ?slâm tarihi boyunca da kabul edilmiş bir ilim dal?d?r ki, say?s?z derecede ?slâm bilgini, bu ilimle de meşgul olmuşlar.
?şte, bu ilmi büyücülere hasretmek, en az?ndan o zatlara karş? bir sayg?s?zl?kt?r.
Hem "büyücülerin yolu" deyip, hem de o yolda gitmeye kalk?şmak ise, kişinin kendisine olan bir sayg?s?zl?ğ? olsa gerektir.