Zulüm bir hakk?n çiğnenmesidir. Kulun ise, Allahta hiçbir hakk? yoktur. O, ne vermişse s?rf lütfundan dolay?d?r.
Bize düşen, verilmeyen nimetleri düşünüp isyana yeltenmek değil, verileni hat?rlay?p şükretmektir. Eksiklikler, kulun denenmesi içindir. Dünyay? bir imtihan salonuna benzetirsek, hoşa gitmeyen durumlar birer imtihan sorusudur. Kul isyan m? edecek, yoksa verilen nimetlere şükürle, mahrum kald?ğ?na sab?rla m? karş?l?k verecek?
Zengin bir tüccar düşünelim. Dükkan?na gelen iki fakire, s?rf merhametinden dolay? iyilik etmek istiyor. Birine gömlek ve pantolon giydirdi, diğerine ise, bunlara ilaveten ceket ile palto hediye etti. Sadece gömlek ve pantolon alan adam, “Tüccar bana zulmetti, öbür adama fazla verdi,” diyebilir mi?
Biz insanlar da bu fakirlere benziyoruz. Allah, sonsuz merhameti sebebiyle, tükenmez hazinesinden hepimize nimetler veriyor. Vücudumuzu, akl?m?z?, hayalimizi, soluduğumuz havay?, içtiğimiz suyu, yediğimiz g?day? yaratan hep o. Bunlar? biz çal?şarak kazanmad?k, hak etmedik. O, s?rf lütfundan dolay? ikram etti.
Dünya hayat? k?sa bir imtihandan ibaret... Az nimetlenen kul, birinci adam gibi isyan yolunu tutarak kendisine zulmedildiğini iddia ederse, edepsizlik etmiş olur ve ceza görür. Onun vazifesi, verilene şükretmektir.
Allah, her işinde adildir, asla zulmetmez. Musibetlere de bu aç?dan bakmak gerekir. Belalar ya işlediğimiz bir hatan?n sonucudur veya bizim için bir imtihan sorusudur. Bu soruya sab?rla karş?l?k verdiğimiz taktirde derecemiz yükselecektir.