İnsan bazen ekonomik darlıklara, ailevi zorluklara, sıhhi
> rahatsızlıklara maruz kalabiliyor. İşte bu zorluk ve darlıkların
> yaşandığı devrelere 'kazaya rıza' devreleri deniyor.
> Hayatımızdaki gerçek imtihanlar da bu zorluklarla dolu devrelerde söz
> konusu oluyor. Sıkıntı ve musibetlere maruz insan, Rabb'inin rızasını
> kazanma fırsatıyla da yüz yüze geliyor.
>
> İsterseniz meseleye irşat kitaplarında verilen şu çarpıcı misalle
> bakalım. Hem dinlenmiş oluruz hem de konuya ait mesajı daha açık ve net
> şekilde alma imkanı buluruz. Musa aleyhisselam Tur'daki münacatında der ki:
>
> -Rabbim! Sen kullarından ne zaman razı olursun bildir de ben de
> kullarına onu bildireyim, hal ve hareketlerini rızanı kazanacak şekilde
> düzeltsinler? Şöyle cevap gelir Rabb'imizden:
>
> -Kullarıma söyle: Onlar benden ne zaman razı olurlarsa ben de onlardan o
> zaman razı olurum!.. Yani haklarındaki takdirlerime ne zaman itiraz
> etmeyip rıza ile karşılarlarsa işte ben de o zaman onları reddetmeyip
> rıza ile karşılarım... Demek ki Rabb'imizin bizim hakkımızdaki takdirine
> biz ne ölçüde razı olursak Rabb'imiz de bizden o ölçüde razı olur. Öyle
> ise bizler kul olarak maruz kaldığımız darlık ve zorlukları imtihanımız
> olarak yorumlar, sabır içinde şükürle karşılar, şikayetçi duruma
> girmeyiz. Böylece Rabb'imizin rızasını kazanma fırsatını kaçırmak gibi
> bir yanlışa da düşmemiş oluruz. Hazret-i Ömer Efendimizin de bu konudaki
> düşüncesi manidardır. Şöyle ifade etmiştir:
>
> -İster bolluk, isterse darlık zamanında olsun Rabb'imin takdiri ne ise
> ona gönülden razı olurum. Bolluk verince şükredip de darlık verince
> şikayetçi olan kul durumuna düşmekten de yine Allah'a sığınırım!..
>
> Maruz kalınan sıkıntıları sabırla karşılamayıp şikâyetçi duruma girmeyi
> çok yanlış bulan maneviyat büyüğü Mihran Hazretleri ise şöyle ikazda
> bulunmuştur:
>
> -Allah'ın takdirlerine rıza göstermeyen adamın sabırsızlığına şaşarım.
> Çünkü şikâyetçi adam sabırsızlığıyla hiçbir takdiri değiştiremez. Sadece
> takdir sahibinin rızasını kazanma fırsatını kaybetmiş olur, hepsi o
> kadar. Halbuki bizim hayatımızın hedefi, Rabb'imizin rızasını
> kazanmaktan başkası değildir. Bundan dolayı tabiinden Süfyan-ı Sevri
> duasında hep şöyle diyordu:
>
> -Rabb'im! Hayatımızın gayesi senin rızanı kazanmaktır. Bizden razı ol
> yeter! Sevri'nin bu duasını duyan Rabia Hanım tebessüm ederek:
> -Rabb'imiz bizden razı olur mu, biz Ondan razı olmadıktan sonra? deyince
> Sevri sormuş: -Rabb'imiz bizden nasıl razı olur? diye de şöyle cevap
> almıştı Rabia'dan:
>
> -Kul, Rabb'inin takdirlerine ne zaman razı olursa Rabb'imiz de işte o
> kuldan o zaman razı olur!.. İşte meselenin özü. Maruz kaldığımız sıkıntı
> ve zorluklara rıza gözüyle bakabilmek... Böylece bir yandan sıkıntı
> çekerek kaybediyor gibi oluyorken öte yandan hiçbir kazançla mukayese
> edilemeyecek derecede bir kazanç elde eder, cennetliklere komşu
> olacakların makamına dahi çıkabiliriz. Gazali Hazretleri bu mühim
> noktayı şöyle dikkate vermektedir: Çekildiği mağarada hep ibadetle
> meşgul olan bir maneviyat büyüğü, bir gece rüyasında cennetteki
> komşusunun çevrede koyun otlatan bir çoban olduğunu görür. Merak edip
> çobanı dağ başında bulup üç gün yanında kalır, çobanda dikkat çekecek
> üstün bir hal göremez de sorar: "Üç gündür incelediğim halde sende
> farklı bir amel görmedim. Acaba bilmediğim gizli bir halin mi var?" der.
> Çoban şöyle cevap verir:
>
> -Benim öyle büyük bir amelim yok, sadece küçük bir halim var, diyerek
> küçük halini şöyle anlatır: Ben, der, bollukta nasıl halime şükredersem
> darlıkta da öyle sabır içinde şükrederim, asla şikayetçi olmam. Rabb'im
> beni güneşte bıraksa gölge istemem, gölgede bıraksa güneş istemem. Neyi
> layık görürse ona teslim olur, hakkımda hayırlısı bu imiş derim!.. Bunu
> duyan maneviyat büyüğü der ki:
>
> -Sen bu haline küçük amel mi diyorsun? Buna 'kazaya rıza' hali derler.
> Sahibini cennetliklere komşu eden makamdır bu makam. Şimdi anladım
> Rabb'im seni cennetliklere komşu olmaya neden layık gördüğünü!..
>
> Hayata İslam kültürüyle bakanlara bu misaller bir rahatlatıcı mesajlar
> sunuyor diye düşünmekteyim. Siz nasıl yorumluyorsunuz bilemem....