+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 4 ve 4

Konu: İslamda Sabır..!

  1. #1
    Gayyur aShuRe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Mesajlar
    110

    Standart

    Düşünsenize bir: Hastalık olmasaydı sıhhatin, ölüm olmasaydı hayatın, yaşlılık olmasaydı gençliğin,...
    yokluk olmasaydı varlığın, kötü olmasaydı iyinin, küfür olmasaydı imanın, cehennem olmasaydı cennetin, karanlık olmasaydı aydınlığın, çirkin olmasaydı güzelin kıymeti bilinir miydi?

    Hayat yolu dümdüz ve pürüzsüz olsaydı, yürümek bu kadar cazip olur muydu? Her şey birbirinin aynı olsaydı, öğrenmenin temel taşı olan merak tahrik olur muydu? Tüm insanlar aynı planyadan çıkmış gibi birbirinin tıpkısı olsaydı, tanımak için küçük parmağımızı oynatmaya gerek kalır mıydı?

    Eğer her zorluğun yanında bir kolaylık, her derdin bir dermanı, her ıstırabın bir bilgeliği, her çekilen acının bir hasılatı, her musibetin bir nasihati, her kederin bir bedeli olmasaydı hayat yaşanmaya değer miydi?

    Hepsinden öte sabır bu kadar değerli olur muydu?

    Sabır. Birçok kavram gibi kirlettiğimiz, kargaşaya kurban ettiğimiz, içeriğini darmadağın ettiğimiz, sonra da dönüp haksızlık ettiğimiz muhteşem bir kavram.

    “Sabreden derviş, muradına ermiş” gibi harika bir deyim, nasıl oldu da “Sabreden derviş, sabrede ede gebermiş” gibi soysuz ve hayasız bir lafa dönüştü?

    Nasıl olacak? Sabır kavramının zihnimizde uğradığı tahrif sonucu elbette.

    Sabır, herkesin her istediğini “Hemen, şimdi!” sloganıyla elde etmeye çalıştığı acele ve ecele giden kendini bilmezler çağında, “Asla vazgeçmem, zamanı gelinceye kadar beklerim” diyebilme kararlılığıdır.

    Şeyh Bedreddin Varidat’ında diyordu ki “Evme (acele etme)! Unutma ki her yemişin bir mevsimi vardır: Sen de mevsimini bekle!”

    Yakıcı yaz güneşinin altında sabırla zamanını beklemeyi bilmeseydi, çağla şekerpare, koruk kayısı, kelek kavun olur muydu?

    Sabır, omuzladığın mukaddes yükü götürürken rüzgar tersinden esmeye başladığında geri dönmemek, yükü atmamak, yolu satmamak, yola yatmamaktır. Sırtını yüke verip göğsünü rüzgara siper etmektir.

    Her rüzgarın bir ömrü, her Nemrud’un bir İbrahim’i, her Firavun’un bir Musa’sı, her kışın bir yazı, her gecenin bir sabahı, her derdin bir dermanı olduğunu unutmamaktır.

    Sözün özü, sabır direniştir. Kur’an “Allah sabredenleri sever” derken işte bunu demiş olur: Allah direnenleri sever. Yine Kur’an “Ey iman edenler! Sabredin” derken bunu demiş olur. Yani: Ey iman edenler! Direnin!

    Hepsinden öte Asr Suresi, işte bu nedenle “sabır” suresidir:

    “Asra yemin olsun ki insanlık hüsrandadır! Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna!”

    Son ayetin açılımı şudur: Hakkı tavsiye etmenin bir bedeli vardır. Çünkü siz hakikate tabi olup onu tavsiye ettiğinizde, varlığını yalana adayanlar ister istemez bundan rahatsız olurlar. Hakikat güneşinin doğuşundan rahatsız olanlar, ülkeyi mağaraya çevirmenin yolunu ararlar.

    Bu durumda hakikati savunmanın bir faturası vardır ve size bunu pahalıya ödetmeye çalışırlar. Ayetin son kısmı işte bunu söyler: Hakikati savunmanın bedelini ödemek gerektiğinde de sabrı tavsiye edin. Hakikat üzerinde direnin ve asla geri adım atmayın.

    Öyle ya, hem hakkı savunacaksınız hem de başınız sıkışınca savunduğunuz hak siperini terk edip kaçacaksınız. Bu yakışır mı? Günah işlemenin bile bir bedeli olsun da sevap işlemenin bir bedeli olmasın mı? Kumarbazlar bile bir risk alırken hakikati savunanlar hiçbir risk almasınlar mı?

    Hakikate olan sadakatiniz, onun uğruna nereye kadar ne bedeli göze aldığınızla orantılıdır. Ne diyordu Kur’an: “İnanıyorsanız, üstün gelecek olan sizsiniz!”

    Mustafa İSLAMOĞLU
    Konu MuhammedSaid tarafından (26.05.07 Saat 12:29 ) değiştirilmiştir.
    Bilmezler, Bilmezsin, Bir Ben Bilirim Bende Türkçeye Çeviremem Seni...

  2. #2
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    SABIR KAHRAMANI Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm?n şu münâcât?, hem mücerreb, hem tesirlidir. Fakat, âyetten iktibas suretinde, bizler münâcât?m?zda -2- demeliyiz.
    Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm?n meşhur k?ssas?n?n hülâsas? şudur ki:
    Pek çok yara, bere içinde epey müddet kald?ğ? halde, o hastal?ğ?n azîm mükâfât?n? düşünerek, kemâl-i sab?rla tahammül edip kalm?ş. Sonra, yaralar?ndan tevellüt eden kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i ?lâhiyenin mahalleri olan kalb ve lisan?na iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati için değil, belki ubudiyet-i ?lâhiye için demiş: "Yâ Rab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor" diye münâcât edip, Cenâb-? Hak o hâlis ve sâfi, garazs?z, lillâh için o münâcât? gayet harika bir surette kabul etmiş, kemâl-i âfiyetini ihsan edip envâ-? merhametine mazhar eylemiş.
    Konu MuhammedSaid tarafından (26.05.07 Saat 12:29 ) değiştirilmiştir.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  3. #3
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Yirmi Alt?nc? Sözde s?rr-? kadere dair beyan edildiği gibi, musibet ve hastal?klarda insanlar?n şekvâya üç vecihle haklar? yoktur.
    Birinci Vecih:

    Cenâb-? Hak, insana giydirdiği vücut libas?n? san'at?na mazhar ediyor. ?nsan? bir model yapm?ş; o vücut libas?n? o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmâs?n?n cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastal?ğ? istediği gibi, Rezzak ismi de açl?ğ? iktiza ediyor, ve hâkezâ...
    -2- ?kinci Vecih:
    Hayat musibetlerle, hastal?klarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-? mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yak?nd?r ve ona gider.
    Üçüncü Vecih:
    Şu dâr-? dünya, meydan-? imtihand?r ve dâr-? hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-? hizmettir ve mahall-i ubudiyettir. Hastal?klar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şart?yla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvaf?k oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekvâ değil, şükretmek gerektir.
    Evet, ibadet iki k?s?md?r: bir k?sm? müsbet, diğeri menfi. Müsbet k?sm? malûmdur. Menfi k?sm? ise, hastal?klar ve musibetlerle, musibetzede zaaf?n? ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvar?p hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfât?n? düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. K?sac?k ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir k?sm? var ki, bir dakikas? bir gün ibadet hükmüne geçer. Hattâ bir âhiret kardeşim, Muhacir Haf?z Ahmed isminde bir zât?n müthiş bir hastal?ğ?na ziyade merak ettim. Kalbime ihtar edildi: "Onu tebrik et. Herbir dakikas? bir gün ibadet hükmüne geçiyor." Zaten o zat sab?r içinde şükrediyordu.
    Konu MuhammedSaid tarafından (26.05.07 Saat 12:30 ) değiştirilmiştir.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  4. #4
    Garip_Maznun
    Guest Garip_Maznun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Paylaşımlar için teşekkürler...ALLAH(c.c.)razı olsun...SELAM VE DUA İLE...


    Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır(bir yük)dır. (Bakara s./45.a)

    Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara s./153. a.)

    Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara s./155.a.)

    Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara s./250.a.)

    Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (Al-i İmran s./200.a.)

    Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. "Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür." (A'raf s./126.a.)

    Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal s./66.a.)

    Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır." (Yusuf s./18.a. )

    (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o "Hayır" dedi. "Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir." (Yusuf s./83.a)

    Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim. (Kehf s./78.a. )

    Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu." (Kehf s./82.a.)

    Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin. (Taha s./130.a.)

    Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret. (Mearic s./5.a.)

    Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. (İnsan s./24.a.)

    Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara s./177.a.)

    Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara s./249.a.)

    Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. (Al-i İmran s./17.a.)

    Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran s./120.a.)

    Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. (Al-i İmran s./125.a.)

    Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran s./142. a.)

    Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. (Al-i İmran s./146. a.)

    Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran s./186.a.)

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. İslamda Çok Evlilik
    By *SAHRA* in forum İslam'a Göre Kadın ve Aile
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27.11.14, 12:10
  2. Sabır Gönlüm Sabır
    By BiRDüNYaUMuT in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.12.11, 14:51
  3. Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 22.10.09, 21:07
  4. Sabır Gönül Sabır...
    By nurender in forum Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 11.06.09, 13:36
  5. İslamda Flörtlük
    By BAWER6565 in forum İslam'a Göre Kadın ve Aile
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 09.07.08, 04:40

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0