Mehmed Zâhid KOTKU Rh.A
Ey azîz! Ehlullah demişler ki:
“Her kim yemek ve içmekten başka nîmet bilmiyorsa, onun ilmi az, aynı zamanda azabı çoktur.”
Tokluk zekâyı mahveder. Midenin doluluğu hikmeti ifsad eder. Tokluk bütün dertlerin başıdır. Açlık da şifaların en iyisi ve en menfaatlisidir.
Tokluğa devam, çeşitli ağrı ve sızılara sebeptir. Az yemekte az hastalık vardır. Çok yemek hastalıkları mucibdir. Korkulu rüyalar görmeye ve ihtilâm olmaya sebep olur. Tokluğa devam, yâni çok yeme hastalıkları tahrik eder, hikmetleri söndürür. Çok yemek kalbe kasâvet ve cesede illet getirir.
Hak Teàlâ bir kuluna inâyet ve ikram eylese, onun karnını taamdan, fercini (namusunu) de haramdan pâk eder. Hak Teàlâ kime ki ikram eder, ona az yemek, az uyumak ve az konuşmak ilham eder. Kim ki açlığın kıymet ve hikmetini bilmez (gerek oruçla, gerek riyazetle), safâ-yı fikri bulamaz.
Çok yemek insana hem maddî hem de mânevî zarardır. Çok uyku da insana keder verir Her kimin ki taamı az olur, onun elemi az olur, sıhhati de uzun olur. Mide olgunluğu ile sıhhat bir arada cem olmaz. İnsanın canı birçok çeşitli yemekleri ister ve hazırlar. Halbuki bunlar hastalıkları celb eder, sıhhati bozar.
Açlık enbiyâların yolu ve velîler makamıdır Açlık deniz gibidir ve zekâ kaynağıdır. Açlık ruhların da, bedenin de rahatıdır ve vücudu teşrihtir, yâni iyi anlamaktır.
Açlık dertlerin devasıdır ve akılların cilâsıdır. Açlık ruhun istediği bir gıdadır ve yaralı kalblere devâdır. Sıhhat açlık ağacının meyvasıdır; zîneti safvet ve iffettir. Açlık asil bir ihsandır ve vuslat-ı ilâhiyeye bir binektir. Açlık dertleri nefy eder, giderir, şifaların en kuvvetlisidir.
Açlık evliyâ-i kirâmın zînetidir ve düşmanlara azabdır. Açlık tasfiye-i ruhtur, ruhu pâk ve sàfî kılmaktır, gayb mütâlâasına sebeptir. Açlık vücuttaki kötü fikirleri kahreder ve nefsin hevâ ve hevesini, fenâ ve kötü arzularını öldürür; gönle hayat ve safha verir, ilmin inceliklerine ve derinliklerine nüfûza sebeptir.
Açlık dünya talipleri için duraklamadır. Zâhid için açlık pür-hikmettir. Àrifler için açlık safvettir. Allah dostları için kurbettir. Açlık hakka vuslat için taharettir, temizliktir. Açlık nefislere zillet, kalblere rikkat verir. Semâvî ilimlerin ıttılâına dikkat verir.
Àrifin nûr-u hikmeti, açlık acılarını ve ızdırabını birçok günler söndürür ve bir şey yiyeceği vakit beş on lokma ile ve hazır olanla iktifâ eder.
Vesveseler şeytanın tohumudur. Ektiği yer ise tok ve dolu midelerdir. Kim ki Allah için bir gün aç kalır veya oruç tutar; onun kalbinde hikmetten başka bir kapı açılır. Açlık ilim ve zekâyı îras eder; tokluk ise cehil ve zulmet getirir. En güzel taam açlıktır; nefis sahipleri ise bundan çok korkar ve feryâd ederler.
Açlık Hazret-i Allah’ın ziyafetidir. Tokluk ise, akıl ve zekânın yokluğuna alâmettir. Kim ki nefs-i hayvânîsini açlıkla keserse, buna mukàbil nûr-u ma’rifetle hayât-ı kalbi satın alır ve kâr eder, kazanır.
Bend eden dehânı,
Seyr eder cihânı.
Yâni her kim ağzını kaparsa, cihanı seyr etmeğe istîdat kazanır.
O lokma ki, lezzetinden buldun zevki,
Keşki bulsa onu düşman halkı.
Yâni lezzetli yemeklere iltifat, Hak yolcusuna yakışır bir şey değildir. Onun için bu söz, bu gibi dünyaya meyli olanların zevk aldığı lezzetli yemekleri, dünyaperest düşmanlara lâyık görmektedir.
Kim ki karnını dolduruncaya kadar yer, o ancak hayvana benzer. Yâni hayvan doyduğunu bilmez, mütemâdiyen yer; böyle doyuncaya kadar yemek ehlullaha yakışmaz. Yukarıda dediği gibi açlığını giderecek kadar bir şeyle iktifâ eder.
Açlık yeryüzünde Hazret-i Hakk’ın kullarına lütfudur. Zîrâ onunla hem sıhhatlerini korurlar, hem de ibadete bol vakit bulurlar. Velîlerin karınları bu açlıkla doyar, yâni az yemekle doyar. Çünkü karınlar insanın bayşlıca düşmanıdır. İnsan onun keyfi için ne kadar yorulur ve zahmetlere katlanır.
Àriflerin yemesi, hemen ihtiyaçları kadardır. Uykuları da öyle; ancak uyku galebe ettiği zaman biraz uyurlar, o kadar. Zîrâ ömürlerini uyku ve yemekle geçirmek akıl işi değildir. O gàfil kişi ise, ne kadar yerse yine hep inkârdadır. Hemen her saat durmadan yemek ister.
İlim ve hikmet ancak açlıkla bulunur; cehil ve ma’sıyet de tokluktadır. Açlıkta olan zevki eğer yeryüzünün hükümdarları bilseler, muhakkak saltanatlarını terkederlerdi. Açlık ancak havâss-ı evliyâya mahsus bir ziyâfet-i ilâhîdir vesselâm.
NazımGeldi Ramazan ayı, ey yâr-i kamer-simâ,
Ol sàim ü az uyu, tâ kalbin ola binâ.Hàlî ol u hàlî ol, nây ol leb-i nâyı bul,
Ney misli deminden dol, nûş et şeker ü helvâ.Bu nehr-i şikemden gil, nezh olmalıdır her yıl,
Tâ ayn-ı hayât-ı dil, ten arzı ede ihyâ.Savm ile ten ü cânı, pâk eyle yeme nânı,
Dolsun mey-i rûhânî, tâ mest ola her eczâ.Bu demleri gûş eyle, meydir bunu nûş eyle,
Seller gibi cûş eyle, tâ kalbin ola deryâ.Cû’ oldu taâmullah, kût-ı dil-i hir âgâh,
Vermiş o kuluna şâh, kim aşk iledir şeydâ.Hakkı dün ü gün dâim, ol kàim ü hem sàim,
Dol aşk ile ol hâim, koy sûreti bul ma’nâ.