+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 8 ve 8
Like Tree2Beğeni
  • 1 tarafından fanidünya...
  • 1 tarafından Ararad

Konu: Bu küçük ilavenin büyük önemi var

  1. #1
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart Bu küçük ilavenin büyük önemi var

    Bu küçük ilavenin büyük önemi var. Herkese faydalıdır.
    İnsanı Cenâb-ı Hakk'a ulaştıracak yollar pek çoktur ve bütün hak yollar Kur'an'dan alınmıştır. Fakat onların bazısı diğerlerinden daha kısa , daha emniyetli ve daha geniştir. O yollar içinde, benim dar kavrayışımla Kur'an'dan anladığım, "acz, fakr, şefkat ve tefekkür" yoludur.

    Evet, acz de aşk gibi, belki ondan daha emniyetli bir yoldur ki, kulluk vasıtasıyla insanı Allah tarafından sevilme makamına kadar götürür.

    Fakr, insanı Cenâb-ı Hakk'ın Rahman ismine ulaştırır.

    Şefkat, aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir yoldur ki, insanı Rahîm ismine kavuşturur.

    Tefekkür de aşk gibi, hatta daha zengin, daha parlak, daha geniş bir yoldur ki, insanı Allah'ın Hakîm ismine götürür.

    Bu yol, "tarik-i hafi" denilen ve sessiz zikir yapılan, ise nefisle mücadeleden başlanan tarikatlar gibi on adımdan değil, "tarik-i cehriye" denilen ve yüksek sesle zikir yapılan, işe tabiat putunu kırmakla başlanan tarikatlar gibi nefsin yedi mertebesine atılan adımlardan da değil; sadece dört mertebeden ibarettir. Tarikattan ziyade hakikattir, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın, aczini, fakrını ve kusurunu Cenâb-ı Hak karşısında görmek demektir, yoksa insanlara göstermek değildir.

    Şu kısa yolun esası, sünnete uymak, farzları işlemek ve büyük günahları terk etmektir. Bilhassa namazı tâdil-i erkânla kılmak ve ardından tesbihatı yapmaktır.

    Birinci mertebeye "öyleyse nefislerinizi temize çıkarmayın, kendinizi hatasız görmeyin." (Necm sûresi, 53/32)ayeti işaret ediyor.

    İkinci mertebeye "Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerine, kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!" (Haşir sûresi, 59/19) ayeti, üçüncü mertebeye "Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir." (Nisâ sûesi, 4/79) ayeti, dördüncü mertebeye ise "O'nun Vechi (Zâtı ve rızası) dışında her şey yok olup gitmeye mahkûmdur." (Kasas sûresi, 28/88) ayeti işaret ediyor.

    Bu dört mertebenin kısaca izahı şudur:

    Birinci mertebede:
    "öyleyse nefislerinizi temize çıkarmayın, kendinizi hatasız görmeyin." (Necm sûresi, 53/32) ayetinin işaret ettiği gibi, nefsi temize çıkarmamak... Çünkü insan, yaradılışı gereği nefsini sever. Hatta önce ve bizzat, yalnız onu sever, her şeyi nefsine feda eder. Nefsini ibadete lâyıkmış gibi metheder, ayıplardan uzak görüp temize çıkarır. Elden geldiğince kusurları kendine yakıştırmaz ve kabul etmez. Nefsini taparcasına, şiddetle savunur. Hatta fıtratına yerleştirilmiş, Hakiki Mabud'u hamd ve tesbih etmesi için kendisine verilmiş donanım ve kabiliyetleri nefsi için kullanarak "(Baksana) şu kendi heva ve heveslerini ilah edinen kimseye!" (Furkan sûresi, 25/43; Câsiye sûresi, 45/23) ayetinin tehdidine muhatap olur. Sadece kendini görür, kendine güvenir, kendini beğenir.

    İşte bu mertebede nefsin asıl temizliği, onu temize çıkarmamaktır.

    İkinci mertebede:
    "Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerine, kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!" (Haşir sûresi, 59/19) ayetinin ders verdiği gibi, insan kendini unutmuş, kendinden haberi yok. Ölümü bile başkasına yakıştırır. Fâniliği ve yokluğu görse üstüne alınmaz. Zahmet ve hizmet sırasında nefsini unutmak, ücret alma ve lezzetlerden istifade etme vaktinde ise kendini düşünmek, şiddetle savunmak ve çok mühim görmek nefs-i emmarenin gereğidir.

    Nefsin bu makamdaki temizliği, arınması, terbiyesi şu halin zıddıyla mümkündür. Yani, nefsi haz ve ihtiraslarda unutmak, ölümde ve hizmette ise düşünmek...

    Üçüncü mertebede:
    "Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir." (Nisâ sûesi, 4/79) ayetinin ders verdiği gibi, nefis tabiatı gereği, iyiliği daima kendinden bilip övünür ve kibre girer. Bu mertebede insan, nefsinde yanlız kusuru, noksanlığı, aczi ve fakrı görüp bütün güzelliklerin ve faziletlerin kendisine Fâtır-ı Zülcelâl tarafından ihsan edilmiş nimetler olduğunu anlar; övünmek yerine şükreder, kendini beğenmek yerine hamd eder.

    Şu mertebede nefsin temizliği, "Nefsini Maddî ve manevî kirlerden arındıran, kurtuluşa erer." (Şems sûresi, 91/9)sırrıyla, kemâlini kusurda, kudretini aczde, zenginliği fakrda bilmektir.

    Dördüncü mertebede:
    "O'nun Vechi (Zâtı ve rızası) dışında her şey yok olup gitmeye mahkûmdur." (Kasas sûresi, 28/88) ayetinin ders verdiği gibi, nefis kendini serbest, tek başına ve bizzat mevcut bilir. O sebeple bir tür rubûbiyet dava eder, Mabud'una karşı düşmanca bir isyan içine girer.

    İşte nefis, şu hakikati anlamakla bu halden kurtulur:

    Her şey, nefsinde mânâ-yı ismiyle, yani kendisine bakan yönüyle fânidir, kayıptır, sonradan olmadır, ölüdür. Fakat mânâ-yı harfiyle, yani Sanatkârına, Yaratıcısına bakan yönüyle, Sani-i Zülcelâl'in isimlerine ayna olması ve vazifesi itibari ile şahittir, gözle görülür, vücuda getiricidir, mevcuttur.

    Bu makamda nefsin temizliği şöyledir: Varlıkta yokluk, yoklukta varlık bulunur. Yani kendini varlığının sahibi bilse, kendine kıymet verse kâinat kadar büyük bir yokluk karanlığı içinde kalır. Kendi varlığına güvenip Hakiki Yaratıcı'yı unutsa, ateş böceği gibi kendi şahsî, zayıf ışığıyla sonsuz yokluk karanlıklarında ve ayrılıklar içinde boğulur. Fakat benliğini ve gururu bırakıp bizzat nefsinin hiç olduğunu ve aslında Hakiki Yaratıcı'nın bir tecelli aynası bulunduğunu görse bütün mevcudatı ve sonsuz bir varlığı kazanır. Zira bütün varlıkların, isimlerinin cilvelerine mazhar olduğu Vâcibü'l-Vücud Zât'ı bulan, her şeyi bulmuştur.


    HATİME(Sonsöz)

    Şu acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolundaki dört mertebenin izahı, hakikatin ilmine, şeriatın hakikatine, Kur'an'ın hikmetine dair yirmi altı adet Söz'de yapılmıştır. Burada yalnız bir iki noktaya kısaca işaret edeceğiz.

    Evet, bu yol daha kısadır, çünkü dört mertebedir. Acz yolunun yolcusu, elini nefisten çekse doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâl'e yönelir. Halbuki en keskin yol olan aşkın yolcusu, nefisten elini çeker, mecazî bir sevgiliye yapışır. Ancak onun yokluğunu gördükten sonra Hakiki Sevgili'ye gider.

    Hem bu yol daha emniyetlidir. Çünkü bu yolda nefsin hakka aykırı, mübalağalı, yalan iddiaları bulunmaz. İnsan, nefsinde acz, fakr ve kusurdan başka bir şey balamaz ki haddini aşsın.

    Hem bu yol çok daha umumidir, geniş bir caddedir. Çünkü bu yolun yolcusu, vadet-i vücûd meşrebindekiler gibi, daimî huzuru kazanmak için kâinatı yokluğa mahkûm zannedip "Lâ mevcude illâ Hû" Vücûd-u Vâcib'e nispeten başka şeylere var denilmemeli... onlar varlık unvanına lâyık değildir.) hükmüne varmaya veyahut vahdet-i şuhûd ehli gibi, daimi huzur için kâinatı mutlak bir unutuş perdesinde hapse mahkûm kabul edip "Lâ meşhude illâ Hû" Görünen sadece O'dur") demeye mecbur olmuyor. Belki Kur'an onu ebedî yokluktan ve hapisten açıkça bağışladığı için bu yolun yolcusu da varlıkları kendileri hesabına hizmetten azlederek Fâtır-ı Zülcelâl hesabına kullanıyor. Her şeyi Cenâb-ı Hakk'ın güzel isimlerinin tecellilerine mazhar ve onların aynası olmakla vazifeli görüyor. Varlıklara mânâ-yı harfî ile, yani Yaratıcılarını gösteren yüzlerine bakıp mutlak gafletten kurtularak daima O'nun huzurunda olma şuurunu kazanıyor. Her şeyde Cenâb-ı Hakk'a bir yol buluyor.

    Kısacası, varlıklara kendileri hesabına, yani mânâ-yı ismî ile bakmıyor.


    Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Sözler kitabından alınmıştır.
    *SAHRA* bunu beğendi.

  2. #2
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren. Lem'alar

  3. #3
    Ehil Üye Ararad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2013
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    3.998

    Standart

    Orijin halin Saffet’tini konuyamıyor tercüme. Emeğinize sağlık...
    ercanahmet bunu beğendi.
    Hak ile iştigal etmezsen
    batıl seni istila eder...

    İ. Şafii.

  4. #4
    Müdakkik Üye *ERCAN* - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2019
    Mesajlar
    867

    Standart

    önemli

  5. #5
    Müdakkik Üye ercanahmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2020
    Mesajlar
    847

    Standart

    TEFEKKÜR: Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek. (Tefekkür, gafleti izâle eder. Dikkat, teemmül; evham zulümâtını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında hususî ahvalinde tefekkür ettiğin zaman derinden derine tafsilât ile tetkikat yap. Fakat afâkî, haricî, umûmî ahvalâta teemmül ettiğin vakit sathî, icmalî düşün, tafsilâta geçme. Çünki; icmâlde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfâkî tefekkür, dipsiz denize benziyor; Sahili yoktur. İçine dalma boğulursun. Arkadaş; Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde kesret fikrini dağıtır. Evham seni havalandırır. Enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalbeder. İşte dalâlete îsal eden kesret yolu budur. M.N.). "Bir saat tefekkür bir sene nâfile ibâdetten hayırlıdır" (Hadîs-i şerif meâli.)

  6. #6
    Müdakkik Üye ercanahmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2020
    Mesajlar
    847

    Standart

    ACZ: Beceriksizlik. İktidarsızlık. Kuvvetsizlik. Güçsüzlük. Yapamamak. * Bir şeyin geri tarafı.

  7. #7
    Müdakkik Üye ercanahmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2020
    Mesajlar
    847

    Standart

    FAKR: İhtiyaç, yoksulluk * Azlık, muhtaçlık * Cenâb-ı Hakka karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek. Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allaha âit olduğunu bilmek.

  8. #8
    Müdakkik Üye ercanahmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2020
    Mesajlar
    847

    Standart

    Nisâ, 79. Ayet: Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Halbuki küçük Sahabelere, büyük velilerden daha büyük deniliyor?
    By fanidünya... in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.08.14, 05:21
  2. Büyük kabahatler, küçük uğraşlar
    By ıslak seccadem in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.10.11, 23:35
  3. Küçük yüreklerden büyük davranış!
    By Sirdugumu in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 15.08.11, 12:17
  4. En Büyük Vazife, En Küçük Dairede
    By 1kul in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 01.04.09, 13:09
  5. En Küçük Dairede En Büyük Vazife...
    By muhammedyahya in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 09.09.07, 18:58

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0