Edep yâhû!
Edep, güzel terbiye, iyi anlayış, güzel ahlâk, nezafet, zarafet gibi mânâlara gelmekle beraber; dinî kurallar, âdâb-ı muâşeret ve gelenek görenek gibi mânâlar da taşımaktadır. Bunun yanında, edep, elde edilen ilim irfan ve genel kültürün, mânâsı ve makamı dairesinde hayata yansıması, topluma katkı sağlamasıdır.
İslâm âlimlerinden Muhammed b. Tayyip el-Fâsî, edebi, “ona sahip olan kişiyi küçük düşürücü durumlardan koruyan meleke” şeklinde tarif etmiş; Ahmed b. Muhammed el-Mukrî ise, “nefsin eğitimi ve huy güzelliği” olarak yorumlamıştır.
Dinimiz, baştan başa edeptir. Bu yönüyle edep, kulun kendisini Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine tabi kılması, O’nun razı olacağı güzel ahlâka sahip olmasıdır. Bir hadis-i şerifte, “Sizin en iyi olanınız, ahlâkı en güzel olandır” buyruluyor.
Birçok meziyeti içinde barındıran Kur’ânî ahlâk, edebin tâ kendisidir. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, “Gözünü aç, Kur’ân’ı edepten ibaret göreceksin” cümlesiyle edebin Kur’ân ahlâkı olduğuna işaret ediyor.
Hz. Ömer (ra), “Edep ilimden önce gelir” buyuruyor. Kendisi çok heybetli olduğu halde, edebinden dolayı, Resûlullah’ın (asm) huzurunda çok yavaş konuşuyordu.
Peygamber Efendimiz (asm) ise bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygılı olmak için bacağını dikip oturmazdı.
Said Nursî, insanlığa rehber Peygamberimizin (asm) ahvalini tarif sadedinde: “Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın” diyor.
Toplum hayatının her şubesinde, her hâletinde, her hareketinde edebe ihtiyacımız var. Oturmada kalkmada, yemede içmede, konuşmada susmada edebi hayatlandırmak; nezaketi, nezafeti hayat tarzımız yapmak topluma katkı sağlar, hayat kalite bulur; Mevlâ da memnun olur.
Güzel tutum ve davranışlar manzumesi olan edep, dinin de istedikleri. İnsanlara insanca ve lâyık oldukları davranışta bulunmak bir cihette sadaka, bir bakıma sevaptır.
Peygamberimizin (asm) “Her maruf şey sadakadır” hadisi, güzel davranışlardan hiçbirinin zâyi olmadığını, mutlaka bir ecrinin bulunduğunu ifade ediyor.
Hz. Mevlânâ: “Fark der cism-i benî âdem ü hayvan edep” yani: “İnsanla hayvanı birbirinden ayıran fark, edeptir” diyor.
Hazret-i Lokman’a, “Edep, asalet, mal ve ilim hangisi daha üstündür?” diye sorulduğunda, Hz. Lokman:
“Edep asaletten, ilim maldan hayırlıdır” buyurur.
Allah, vahiy ve ilham ile Peygamberini, Peygamber de ümmetini edeple terbiye etmiş. Allah’ın Peygamberine öğrettiğine “İlâhî edep”, Peygamberinin ümmetine öğrettiğine “Muhammedî edep” denir.
Risâle-i Nur Külliyatında, “Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm ferman etmiş” ibaresiyle nakledilen bir hadis-i şerifte Nebî-i Zîşan: “Rabbim bana edebi güzel bir sûrette ihsan etmiş, edeplendirmiş” buyuruyor.
Birçok hayır ve faziletin kaynağı olan edepli davranışa tasavvufî hayatta çok önem verilmektedir. Bunun içindir ki sûfîler, zarafet ve nezaket kaynağı olan bu anlayışı çok sık kullandıkları “Edep yâhû!” sözüyle taçlandırmışlar.
Edep yâhû, birçok “hattat”a konu, pek çok “duvar”a levha olmuştur. Arzulanan: Edep denen inceliğin başlara sertâc olması.
Hayatta uygulanması…
Edep bir tâç imiş nûr-i Hüdâdan
Giy ol tâcı emin ol her belâdan.