Baslikta olan soruya gelmeden, her okuyucunun baska bir soru hakkinda düsünmesini ve kendisine cevap bulmasini istiyorum: Yasamak nedir?

Simdi farkli farkli insanlarda farkli farkli cevaplar olustugunu tahmin ediyorum. Bazirlari nefes alip vermek demislerdir, bazilari dünyada olmak demislerdir, bazilari dogduktan ölene kadar olan sürectir demislerdir ve aramizdan bazilari da imtihandir demislerdir. Bunlara benzer binbir farkli cevaplar gelir, cünkü cevap verenler birbirlerinden farkli düsüncelere ve bakis acisina sahip olan kisiler olduklari icin...


Sokrates, antik felsefesinin önde geleni, demiski ben düsünüyorum, yani varim. Büyük filozofcu varolmayi yani yasamayi tek düsünmekle tarif etmis. Simdi belki bir kâfirin dedigi ne kadar dogru olur ki diye kökten silmissinizdir hayatinizdan bu sözü. Ama biz ne deriz herzaman? 'Diyene bakma, dedirtene bak'. Onun sözü bizim dinimize gercekten uymuyormu? Allah bize Ik'ra suresinin ilk âyetinde (ki bu bildigimiz gibi ilk indirilen âyettir) 'Oku!' diye emretmiyormu? Orada 'oku' ne olacagina dair binbir farkli düsünceler var. Kuran-i Kerimi oku, üniversite oku, kitap oku, bilgi edin vb. Ordaki oku 'Kainati, gördüklerini oku!' anlamina da gelemezmi? Kâinat nasil mi okunur? Meselabu kâinata gördüklerin hersey hakkinda düsünmek ve böylece Allah'i kâinatta görmek (Tefekkür). Yine düsünmek kelimesine geldik.

Pekiherbirimiz günde kac saat düsünüyoruzdur? Günde degil haftada, ayda, hattâ bir senede nekadar düsünüyoruzdur ki? 'Ben düsünüyorum' diyorsaniz eger: Suanda mevsimden sonbahar. Bunu nasil fark ettiniz? Pencereden disari baktiginzda gördügünüz sari-kirmizi renklere bürünmüs yapraklari gördügünüzde mi, yoksa takvimden bir yaprak koparirken 11. ayin girdigini gördügünüzde mi fark ettiniz? Hic okula veya ise giderken farkli farkli renkli yapraklarin düstügünü, bazi agaclar hâlâ yesil iken bazilarinda hicbir yaprak kalmadigini, sonbaharin ölümü hatirlattigi gibi ilkbaharinda ahiretteki dirilisi hatirlattigini düsündük mü? Allah'in herseyi ne kadar güzel yarattigini, ne kadar ilginc oldugunu ve ne kadar mükemmel ve hâtâsiz yarattigini hic düsündük mü?

Yoksa okula veya ise gec geliyorumdiye kosusturup ta, saga sola bir bakisinizdanmi esirgediniz? Ya gercekten, emin misiniz bizim hayatimizin monotonlasmadigindan? Sabah zil caliyor kalkiyoruz, kahvalti yapip okula gidiyoruz. Orda ikindi veya aksama kadar derslerle bogusur iken, ciktigimizdan kendimizi yorgun hissedip, eve ulasmak icin can atar iken yinemi sagimiza solumuza bakmiyoruz?

Eve geldigimizde cantamizi kenara atip, abdest aldiktan sonra namazimizi da hizlica edâ ettikten sonra 'oh beaaa... bu yükü de üzerimden attim. Simdi bir uzanayimda kendime geleyimmi diyorsunuz?

Yani okulu hemen bitirim,isi hemen bitirim gibi namazida mi bitiriyorsunuz? Yani is gibi, bitirimde rahatlayayim mi diyorsunuz? Birsey fark etmiyor musunuz?

Allah'imizlaen yakin oldugumuz namazi bir is, üzerimizde bir agirlik görüyoruz ve O'nunla basbasa oldugumuzda rahatliyacagimiz yerine hizlica bitiripbundan sonra rahatlamak istiyoruz. Oysa namaz bizim Allah'imizlabasbasa oldugumuz bir an, ruhun gida aldigi bir an, insanin huzurlu oldugu bir an, selâmetin üzerimize yagdigi bir an. Ama bizim namalarimiz artik bir ruhsuz bedenden farkli degil. Namazi kilmak icin kilmiyoruz, bitirmek icin kiliyoruz...
Allah bizi affetsin...

Artik hayat ve gün ritmine okadar alismisizki ufacik bir degisiklik bizi alt üst ediyor. Bir yakinin vefati bize bir an hatirlatir herseyin gecici oldugunu, ama üzerinden birazcik zaman gectiginde yine dalariz hayat ritmine. Peki bu gercekten yasamak mi? Günlerimizi haz ve tad almadan bitirmek, günlerin böylelikle birbirini kovalamasi...?

Lütfen! Sagimiza solumuza bakalim ve hayatin bize bizde oldugundan cok daha fazla güzellik ve huzurluk sundugunu görelim ve her animizi bilincli bir sekilde yasiyalim ki, hayatin da gecici oldugunu ve bize bu hayatta verilen birgörev, bir imtihan oldugunu unutmayalim...

alinti...