4-5
يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا
بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا
“O gün yer rabbinin vahyetmesiyle haberlerini konuşacaktır”
...
Bir konudaki en ince ve en doğru ayrıntıları yine Kur’an-ı Kerim kendi içinde vermektedir. Çünkü Allah teala bu kitabı yine kendisinin açıklayacağını çeşitli ayetlerde bildirmiştir.
Zilzal suresinin bu ayetini aşağıdaki ayetlerle beraber okuyalım:
Fussilet 20-21. ayetlerde:
حَتَّى إِذَا مَا جَاءُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
“Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.
Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz, derler.” Buyuruluyor.
Bu ayette geçen “her şeyi konuşturan Allah” ifadesi yerin ve hayvanların da konuşacağına delildir.
Bu asırda yaşayan insanlar olarak eşyanın konuştuğunu gayet iyi biliyoruz. Mesela bir cd konuşmaları, görüntüleri kaydediyor ve yeri geldiğinde aynını söylüyor…vb.
Eşyanın da bir dili vardır. Mesela gökler ve yer Allah’a söz veriyor. Fussilet suresi 11. ayetinde:
ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
“Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.”
Nuh aleyhisselamın tufanı olayında da Allah teala yere ve göğe şöyle emrediyor:
وَقِيلَ يَاأَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ أَقْلِعِي
(Nihayet) «Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!» denildi. (Hud 44)
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا
لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا
تَكَادُ السَّمَوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
Rahmân çocuk edindi» dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecekti! (Meryem 88-89-90)
Müşriklerin bu sözlerinden dolayı gökler yer ve dağlar müteessir olmaktadır. İnsanların yanlış davranışlarından gökler ve yer etkilenir.
Mesela Firavun ve ordusu boğulunca Allah teala buyuruyor ki: فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ
Gök ve yer onların ardından ağlamadı. (Duhan 29)
Demek ki göklerin ve yerin de hisleri var. Bu ayette göklerin ve yerin onlara ağlamadığı bildiriliyor. “Uhud bizim dağımızdır sever biz de uhudu severiz” hadisine göre de Uhut dağı peygamberimizi seviyordu. Dağ yerin bir parçası olduğuna göre firavunu sevmeyen onun felaketine ağlamayan yer peygamberimizi seviyor. Demek ki eşyanın bizimle ciddi alakası var. Bizi sever ya da sevmez. O halde eşyayla ilişkimize de dikkat etmemiz gerekir.
Müezzinin sesini duyan her şey şahit olur” gibi hadisler de eşyanın dili olduğunu bize bildiriyor.
Bakara suresi 74 ayetinde de şöyle buyuruluyor:
وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْأَنْهَارُ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاءُ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ
“Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.”
Haşr suresinin 21. ayetinde şöyle buyuruluyor:
لَوْ أَنْزَلْنَا هَذَا الْقُرْءَانَ عَلَى جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللَّهَ
“Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün.”
Ben bu ve buna benzer ayetleri okuyunca bir mikrobiyoloji uzmanına eşyanın dili var” deyince o: “Biz mikroorganizmaların birbiriyle konuştuğunu görüyoruz” dedi. Ayrıca bitkilere iyi davranınca onların bundan çok olumlu etkilendikleri, kötü davranınca olumsuz etkilendikleri de bilinen yaygın ve bilimsel bir gerçektir.
İşte bu ayetleri okuyunca Zilzal suresinin yukarıda geçen;
يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا
بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا
“O gün yer rabbinin vahyetmesiyle haberlerini konuşacaktır”
ayeti mecaz ile açıklanabilir mi?
Bu gibi konularda Kur’an’da daha çok ayrıntılar vardır. Biz Kur’an’ı usülüne uygun okursak bu, bilimde de bize müthiş bir açılım sağlar. Avrupalıların bu konuda büyük bir talihsizliği vardır. Çünkü Allah tealanın kitabı ellerinde değil. Onlar bilime başlangıçta kendi ürettikleri çeşitli teorilerle başlıyorlar. Bu teori tutarsa bilimsellik kazanır. Tutmazsa ortaya hiçbir şey çıkmaz. Halbuki ilim Allah’ın kitabının ışığında yapılsa ilimde akıl almaz ilerlemeler olur. Fakat Müslümanların talihsizliği daha acayip ve daha büyüktür. Çünkü Müslümanlar ne Allah’ın gönderdiği kitabı doğru düzgün okuyorlar ne de Allah’ın yarattığı kainat kitabını okuyorlar (araştırıyorlar). Hiç olmazsa Avrupalılar Allah’ın kainat kitabını okuyorlar. Biz Tübingen Üniversitesiyle bir mutabakat imzaladık. Allah’ın gönderdiği kitabı fıtrat ile birlikte okuma ve araştırma kararı aldık. Eğer bu mutabakat ilerletilebilirse bu müthiş bir açılım sağlar.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır