İnsan, kimi dost edindiğini, kimden yana olduğunu salim bir kafayla düşünmelidir. Nefisten yana ve onun sevgilisi miyim, yoksa ALLAH'tan yana ve O'nun yolunda mıyım? Böyle bir muhakemeyi bırakmış, süfli işlerle uğraşıyoruz. Nefsimiz, eşkiyayı evliya, şeytanı ahbap gösteriyor.

Bu nefisle, bu cesetle ALLAHu Tealâ'ya nasıl varılır? Kulların ibadetleri taklittir. Sıkışınca Peygamber'e taş atar, daha ileri gider, -hâşâ- ALLAH'ın işine karışır.

ALLAH bir kula mal-mülk verir, hacca gitmesini emreder. Fakat o, hep bir bahane ile bunu erteler. “Filan işimi halledeyim ondan sonra” demekle, ALLAH'a karşı çıkmak, “benim işime karışma” demek arasında ne fark var? İşte büyüklerin sohbeti, kulun bu farkı kavrayıp, kendini nasıl kandırdığını ve yerinde saydığını anlamasına vesile olur.

Ariflerin sözüne kulak vermek lazım. Çünkü irfan sahibi olmak idrak mahsulüdür, ALLAH'tan bir lütufdur . İrfan ehli, hakikati, marifeti, hikmeti ve en önemlisi ALLAH'ı anlar. Alim olmak ise, çalışma, gayret mahsulüdür. Diplomasını medreseler, fakülteler verir. Eğer her ilim ehli irfan sahibi olsaydı, en önce şeytan isyan etmezdi.

İmam Gazalî k.s. İhya'da diyor ki:

“Bazı kişiler her gün Kur'an'ı hatim ederler. Ama onun hükmüne, ilmine değil, lafzına hürmet ederler. Hatimden maksat Kur'an'ı ezberlemek ve hükmüyle amel etmek içindir, ama onların kulakları ayetlerin ahvalini duymaz. İşte bunlar her gün bir hatim okumakla aldanmıştır.

Tıpkı bunun gibi, her gün oruç tutar ama aldanmıştır. Yıl orucu tutar, ahvalinden haberdar olmaz. Dili gıybet söyler, gözü zina eder, oruç diye bir şey kalmaz ortada. Oruçtan maksat ALLAH'a ve O'nun hükümlerine riayettir. Keşke bu kişiler yıllık oruç yerine Ramazan orucuyla yetinseydi de, diğer azaları ALLAH'a itaat etseydi.

Şu halde kulluk başka bir sanat ve bu sanat Veysel Karanî gibi bir sanatçının elinde Arş'ı titretiyor.

Akıl, gazap ve şehvetini yenip şecaat ve iffet sahibi olunca akl-ı selim olur. İlimden sonra hikmet doğup irfan alınca, işte o zaman akıl selamet bulur. Akıl, kalbin nuruyla nurlanırsa akıl olur.

Dikkat ediniz, ALLAH önce aklı değil, kalbi methetti. Önce kalp selameti, sonra akıl selameti gelir. Aklın selameti imansız gelmez.

Şu halde Kur'an'ın nimetlerini kazanmak, faydalanmak gerek. Bunun için zahmete gerek yok, bir ücrete gerek yok. O, herkese açılmış nur-u ilâhi bir kandildir. Güneşten beşeriyet nasıl faydalanıyorsa, bizim de, zahmetsiz rızkımız Kur'an hükümlerinden öylece faydalanmamız gerekir.

Mehmet Ildırar

SELAM VE DUA İLE....