Baharın hebrcisi bademler çiçek açmıştı, nerden ve nasıl haber almışsa yerin aktındaki kardelen de canlanmıştı. Kök salarak geçmişiyle bütünlesşti, filiz vererek, baharı selamlayacaktı. Başını kaldırdı, bir de baktı ki kar, kış... Fakat ötelerden haber gelmişti:''Yürü.'' Yaratan ''yürü'' diyordu ,yaratık yerinde durabilir mi?
Kardelen başını kaldırdıkça nefesiyle karı eritti, kendine küçücük bir kulübecik yaptı. Dün düşman olan kar ve soğuk, bugün ona dosttu. Kardelen yaprak açtıkça yuvasını genişletiyor, eriyen karlar gözyaşı gibi damlayıp, çiçeğin biraz daha hızlı büyümesine yardım ediyordu. Artık kardelenle kar ve buz tabakası anlaşmıştı. Biri büyüyecek, diğeri eriyecekti.
Kardelen büyüdü, büyüdü, karı deldi;ismine layı bir icraat yapmıştı; hem kendi sevindi hem de kar yığınları ona bakıp tebessüm etti:''Müjdeler olsun bize, artık bahar geliyor, evet eriyip yok olacağız. Bu yokluk öylesine bir yokluk ki varlığın ta kendisi. Buzlar, karalr eriyecek, kök kapısından girecek, yaprak yaprak, çiçek çiçek dirilecek. Sonra sebze ve meyve olacak, insanlara gıda ve insanlık aleminde yerimiz alacağız. Ne mutlu bize, yaşasın kardelen, yaşasın bahar!''
Kardelen evvela bu gerçek karşısında şaşırdı, sonra başını eğdi, bu külli nizamı kuran Yaratan'a şükretti...
Kardelenler çiçek açmıştı, kardelenler kışın sonunu, baharın başlangıcını müjdeliyordu. O nazik, o kibar çiçeğin sesi yamaçlarda, derelerde, dağlarda yankılandı. Buzullar ve çığlar bile gçzyaşı döküyordu. Bin bir damladan biri şöyle diyordu:'' Ben bir damlayım, çok küçük, çok ufağım. Fakat derelere, çaylara karışacağım, nehir olup taşacağım, sonunda denize ulaşacağım, bir damla iken deniz olacağım, okyanusları birbirine bağlayacağım, gemilere yol vereceğim, balıklara analık edeceğim...''
Baktım, kefenin içinden kayalarla elini kolunu çıkaran, gevenlerle parmaklarını uzatan kocaman dağ, bu küçücük damlayı alkışlıyordu:''Aynen benim demek istediğimi dedi, ben de onunla beraberim...'' Kar yığınlarının altından sular akmaya başladı, damlalar çağlıyor, dereler çığlık çığlığa koşuyor, barajlar, göller doluyor ve insanlığın yüzü gülüyordu. Kardelen çiçekleri kışın bitimini, baharın basşlangıcını müjdelemişti. Madem ki kardelen çiçek açtı, baharın gelişini kim durdurabilirdi?
Kardelenler nefesleriyle karı eritirken güneş, ışınlarıyla onun başını okşadı:''Bu ufacık davranışın fiilÎ dua yerine geçti, Allah duanı kabul ederek, beni
senin imdadına gönderdi, şimdi karlar eriyecek, yeryüzüne, çiçeklerden halılar serilecek, ren renk, desen desen bahar gelecek, EY KARDELEN SEN ZATEN BAHARIN TA KENDİSİSİN!''
Birden bire yolum üniversitelerin, imam hatip liselerinin önüne düştü. Başı örtülü kızlar kardelenlere ne kadar da benziyordu. Onların etrafını buz dağları kapatmış , onlar da gözyaşlarıyla bu dağları eritiyordu. Demek BAHAR GELMİŞ, ARTIK 300 SENELİK KIŞ BİTECEK, KURUMUŞ KEMİKLER GİBİ DURAN DALLAR BİLE YEŞERECEK
Hekimoğlu İsmail