Ey Allah ilmine talip seyri sulûk yolcusu! Bin yıllar öncesinden gelen ve nice velileri yetiştirmiş bir derinliğin-boyutsallığın basamaklarına henüz adım atmak durumundasın.

Bilmen gerekir ki; bu ilim, doğudan- batıya hemen her yere, tüm güzelliği ile varlığını yayıyor. Duyarlı, algılaması üstün insanlarca yaşanmış ve yaşanmakta olan hayatın bu sesini duyabilmen senin ilk gayen olmalı.

İşte, sen o kabiliyettesin ki; şuuruna hitap eden bu çağrıyı algılayabilir, ondaki parıltıları görüp, ne kadar önemli olduğunu hissedebilirsin.
Çünkü, madde yaşamının önemli olmadığı bu düzeyde ister istemez ‘inanç, teslimiyet, dürüstlük, sevgi, aşk’ gibi kavramlar bir ilke olarak senden çıkacak ve kabul görecektir.

Sürekli yenilenmenin, çağdaş olmanın, değişmenin kaçınılmaz olduğunu kabullendiğin aşamada, sana kapısını açan Allahın ilmine, sıkıca sarılıp gereğini yapma durumundasın.

Artık senin, sahip bulunduğun özellikleri ortaya koyarak, zayıf değil, güçlü olduğunu kanıtlama zamanın geldi. Lütfen uyarılara dikkat et!
Kuşkusuz, Allah’ın sana bahşettiği en büyük şey, kalp ve beyin denen organlara sahip olmandır. Bu sayede şimdiye kadar bilinmeyen, fark edilemeyen, nice keşfedilemeyen konuları, hayata geçirebilirsin.

Bütün bu sevdalar, arayışlarını beş duyu boyutundan çıkarman, yaşananlara eleştirel gözle bakmaman, kendinle yüzleşme cesareti göstermen içindi . Sana bu, eğitiminin hazinelerini açan iki büyük kaynak var: Kur’an-ı Kerîm ve Hadisler.

Önce, bu iki kavramın içeriğine-derinliğine uzanabilmelisin. Elbette onlara Allah ehlinin yazdığı eserler de eşlik edecek ve sen çağdaş bilimlerle hakikâti öğrenmede kolaylık temin edeceksin.

Belki ilk başlarda sana biraz tuhaf gelecek, karışık bilgileri algılamada zorlanacaksın, ama sonrasında ufkun genişleyecek, çevrene, insanlığa değişik bir gözle bakacak, dünyada asla değişmeyen, değiştirilmesi mümkün olmayan çarpık gibi görünen düzeni olduğu gibi kabullenecek, hatta alâkasız kalacak, her şey yaratılış gayesine uygun düşüyor algılamasıyla, kendini sorumlu tutmamayı yeğleyeceksin.

Bu senin senliğinden uzaklaştığının bir işaretidir. Ayrıca gittikçe artan sevgi ve bütünleşme heyecanı, her kula nasip olmayan, açıklanamayacak bir çoşkuyu, çılgınlığı, aşkı getirecektir.

Aşk, kendini cinsellikle sınırlandıranları ve ‘komplo teorileri üretenleri, aptalca dayatmalarda bulunanları dahi’ mütebessim bir çehreyle seyreder.

Aşığın halini anlamak kolay değildir. Anlatmak için dil yeterli olmayabilir, yine de tarif edemeyeceğin şekilde konumunu dostlarınla paylaşacaksın. Beden yaşını taşıyacak, ama senin yaşın olmayacak, ayrıca cinsiyetinde bir önemi kalmayacak.

Bu arada çevrendeki baskılar sana hiçbir şey ifade etmeyecek, zorluk veya kolaylık görmenin farkına bile varmayacaksın. Ve varlığı her zerrede, toprakta, suda, bulutta, böcekte, dağda, atomda, bir kuşun kanatlarında, yıldızların gizemli hallerinde, paralel evrenlerde, kuantlarda özetle aklına gelen veya gelmeyen tüm boyutlarda buluyor, hissediyorsundur.

Şimdi, kabuklarını kırmış, tutkularını bırakmış, ‘yeniliğe açık, sorumluluk sahibi, ne konuştuğunu bilen, araştırma, öğrenme ve aynı zamanda bildiklerini paylaşma zevkini yaşayan’ olmuşundur.
Ey bu ilme ve onun meşakkâtli yoluna talip başvurucu!

Gök gürültüsüyle erkenden kalkmak zorunda kaldığın bir sabah, yağmur olanca hızıyla yağıyor, hemen akabinde bu kez dolu odanın pencerelerine vuruyor. Ve güneş açıyor. Tertemiz havayı ciğerlerine çekiyorsun.

Seyrine doyum olmayan bir tablo misali olaylar peş peşe akıp gidiyor, SEYRİ SÜLUK da böyle bir şey işte. Şimdi Allah’ın kapısına hoş geldin.
Mübarek olsun. Seyirden yüz çeviren, uyum sağlayamayıp tutunamayanlara gelince!

Hayat devam ediyor sahi. Normlardan sapanlar doğal olarak elendi, geçerli zemini meşruiyetini kaybetti. Atını denize sürmek için yeni bir fırsat aramaya, beklemeye koyuldu. Seyir seninkini de onunkini de belirledi. Onların üzerlerindeki baskı hafiflemek şöyle dursun, yoğunlaştı, pişmanlıkları arttı.

Ne ki, pişmanlığın ne anlama geldiğinin farkına bile varamadı.
İnsanın kendi içinde böyle bir tavır sergilemesi ‘utanç vesilesi’ dir. ancak, gerçek de budur.

Ahmet Yüksel