Öncelikle bilinmelidir ki, tarikata girip mürşide teslim olmaktan maksat, Allah'ın velîlerinin edebiyle edeblenip kötü huyları terk ederek hayvani özelliklerden arınıp iyi huylarla huylanmak, böylece marifetullaha ulaşıp enfüsî ve âfâkî (maddî ve manevî) cehennem azabından kurtulmaktır.
Bunu bildikten sonra şunu da bil ki, velîlerin ahlâkı şu on özelliktir:
Evvelâ Hak ile işlerinde sâdık ol, yani kendini kurtarmayan inançtan son derece sakın.
İkincisi halkla daima iyi geçin, onlara insaflı ol, nefsinin isteklerine uyma, ulu kimselere hizmet et, emrindekilere merhamet et, dostlarına öğüt ver. "İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olan kimsedir." (Hadis).
Düşmanlarına yumuşak davran, âlimlere karşı tevazu göster, dervişlere cömertlik et, cahillerle konuşma; velîlerin huyları bunlardır.
Kim bu huylarla huylanırsa muradına erer, arkadaşları da safâ bulur. Âleme huzur ve rahmet bunun yüzü suyunadır. Böyle bir âşık, gazap vaktinde bağışlar, belki yaramazlık edene iyilik eder. Herkese insaf etmeli; ama başkasından insaf beklememeli, herkese karşı daima iyi hizmet etmeli.
Bunları anladıktan sonra, ehlullah diye kime denildiğini bil. Bir âşık, ehlullahtan tasavvufu öğrenmedikçe ehlullah olamaz. Ehlullah, tasavvuf ehli ve Hak ehli demektir. Bir kimsenin tasavvuf ehliyle oturması, Hak ehliyle oturması gibidir.
Nitekim Peygamber: "Allah'la oturmak isteyen, tasavvuf ehliyle otursun." buyurur. Bundan ehlullahın tasavvuf ehli olduğu anlaşılır.
Şimdi, tasavvuf denilen nedir, ilhad ve sapıklıktan kurtulmak için onu da bil.
Tasavvuf, zahir ve bâtında ehlullahın edebi ile edeplenmektir. O hâlde, derviş ve tasavvuf ehli, ehlullah demektir. Ona lâyık olan zahir ve bâtın edebi ile edeplenmektir.
Zahir edebi abdest almak, namaz kılmak, Allah'ın emrettiğini yapıp yasakladığından kaçınmak; helâli helâl, haramı haram bilmektir. Bâtın edebi, yaramaz huylarla hayvanı sıfatlardan kurtulmak, iyi huylarla bezenip eli ve diliyle halkı incitmemek, herkese iyi davranıp hizmet etmek, gönlünü dedikodudan temizleyip Allah 'in cemâlini seyretmeye dalmaktır.
Şunu anla ki, bu edeple edeplenmeyip belki onu bir yalan tuzağı anlayıp bâtın edebiyle de edeplenmeyerek daima gaflette kalıp halka kin, kibir, hased ve bozuk fikirlerle bakmak değildir. Tek kanatlı kuş uçmaz. Bir vücut iki parçadan meydana gelir: Biri ten ve biri can. Onun zahiri (dışı) ten, bâtını (içi) candır.
Eğer dinin emirlerini yerine getirirsen tenin şükrünü edâ etmiş olursun. Tensiz can olmadığı gibi, zâhirsiz de bâtın olmaz.
Selim Divane Kırımî el-Nakşbendi (K.S.)
Müşkilâti'l-Ârifîn * Âdâbu Tarîki'l-Vâsılîn