Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde,Ve insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde, Rabbini öğerek tesbih et, O’ndan bağışlanmanı dile, çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi)

Hayata Müslüman’ca bakmak: Hayatı anlamlı kılan olguları biricik referansın hakemliğinde yaşamak, küreden zerreye tüm hadiselerin merkezine İslâm’ı koyarak tefekkür etmek ve kendisine emredildiği şekliyle dosdoğru olmak!..

Hayata Müslüman’ca bakmak: Kâfirlerin, zalimlerin ve fasıkların kemiyet planındaki kesretini, zavallıların sayıca çokluğu olarak değerlendirip, izzet ve erdemin nitelikli azınlıkta olduğunu bil müşahede seyretmekle eş anlamlı elbette…

Hayata Müslüman’ca bakmak: Zulmedenlerin zulmüne, küfredenlerin inkârına, çapulcuların talanına, hırsızların şeneatine ve dalkavukların zavallılığına en kalbi hisleriyle en azından buğz etmek makamının nazar suretidir tabii ki…

Hayata Müslüman’ca bakmak: Yoldaşıyla ölümüne ve kardaşıyla son nefesine kadar birlikte olup, geçici dünyanın aldatıcı nimetlerine metelik vermemek demek…

İşte bu, mangal yürekli yiğitlerin ihlâs bayrağını göndere çekmesiyle mümkün…
Gönderdeki bayrak ise, hiç şüphe yok ki, ‘İlâyı Kelimetullah’ davasının şanlı sancağıdır.

Bu sancağın altında şereflenen insanların bir kısmı, bazı zorluk zamanlarında topuklarının üzerinde gerisin geri dönerek tabanları yağladı…
İddialarından vazgeçti bazıları…
Bazıları namerdin insafına sığınmayı yeğledi.
Bir kısmı; ‘biz aslında hep sizin gibiydik’ diyerek zilleti onura tercih etti.
Kimileri ‘Kim bir zengine, zenginliğinden dolayı tevazu gösterirse, dininin üçte ikisi gider’ Hadis-i Şerifinin dehşetli tesbitine muhatap olarak kaybedenlerin en zavallısı olmayı peşinen kabul etti…
Ve tabii ki, vesaire vesaire vesaire…

Ama kıyamete kadar baki kalacağı Kadir-i Mutlak’ın vadiyle teminat altında olan o kutsi bayrak, gerisin geri dönenlerin rağmına asla inmedi gönderden…
Evet, belki zaman zaman yarıya indi, toplu terk edişlerin resmettiği zihinsel ölümler nedeniyle.
Belki kendi bağlılarından bazılarının yahut gerçek yüzünü sahtekârca gizlemeyi başarabilen mürailerin, bu nankörce ricatleri nedeniyle mahzun oldu.
Ama katiyen inmedi ve hiçbir zaman inmeyecek o şerefli makamından!..

Ve şimdi yükselme zamanı.
Şimdi bir kez daha ‘Vira Bismillah’ deme zamanı…

Aslında bu hep böyleydi zaten.
Sadece zaman denen izafi mefhumun, küçük inkitalar nedeniyle yanıltıcı ve sahte yüzü bir süreliğine meşgul etmişti gündemi, hepsi o kadar.

Gördüğüm ham bir hayal değil kat’a.

Şerefli Müslümanların yürüyedurmakta olan müptezelliğe dur diyeceklerine olan inancımdır böylesine ümitvar olmamı sağlayan…
Zira hiçbir dönemde yanlışlık, hiçbir şekilde ilanihaye sürmedi, sürmez!..

Esasen ‘İslâm’ söz konusu olduğunda bu kabil fevkaladelikleri her an beklemek gerekir.
Tıpkı açık havada gök gürlemesi gibi!..
Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor efendimiz (S.A.V.):
“İslâm (eşine rastlanmadık bir şekilde) garip olarak başlamıştır. Yine ilk başladığı gibi garip olarak (eski) haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun!”
(Hadis-i Şerif: Câmiu’s Sağir, 1/20)

Evet!
Gariplerin, garip bir biçimde ve en umulmadık bir anda, eşine rastlanılmadık bir şekilde dirilerek ve imanında mevcut olan nuru tenevvür ettirerek yarasaları eski izbelerine döndürmesi işten bile değildir.

İNANMAYAN KENARA ÇEKİLSİN.



SELAM VE DUA İLE...