Konu: Şakası Yok, Oyun Hiç Değil!

gulsah Nickli Üyeden Alıntı

Kişi bu dünyada bir şer işler ve affını dilerse ve affedilirse daha öldükten sonra onun azabını görmez. Fakat ayet-i celile hükmünce mahşer meydanında amel defterleri açıldığı zaman tüm yapılanlar ki zerre kadar kötülük dahi olsa hepsi karşısına gelir . Bu noktada Allah işlediği fakat affettiği şerlerini kuluna ilan eder fakat kul affedilse dahi o günahı ile Rabbi huzurunda karşı karşı gelmekle dehşetli haya eder . Öyle ise dikkat edelim ki ucunda af dahi olsa mahşerde yüz yüze geldiğimizde utanmayacağımız işleri yapalım. İşte kul günahı kendisine gösterilerek affedildiğini öğrenmekle Allah ' ın rahimiyetini müşahede eder fakat bir yandan da Rabbi huzurunda makamına göre dehşetli haya ve hicab eder . Böylece ayet-i celilenin hükmünce işlediği zerre kadar kötülük dahi olsa onu görmüş olur.
Bu dersden anladığım kadarıyla , günahlarımız affedilse dahi illa bu dünyada yaptığının benzeri birşeyi görmekle cezalandırılmak fikrinden ziyade mahkeme-i kübrada dünyada yapıp affedildiği hatası ile yüzyüze gelmesi daha makul geliyor. Yoksa affediliği halde bu dünyada yaptığı ile ceza görmek rahmet-i ilahiyeye pek muvafık düşmüyor. Fakat öyle ameller var ki affedilmediği zaman ahirette cezasını görmekle berabe bu dünyada dahi aynı ameli ile cezalandırılıyor. Mesela ana-babaya muamele gibi.

sana katılıyorum gülşah kardeş..Bu arada kız kardeşimin adı da gülşah..Bir bebeği oldu yeni..
Yazdıkların doğru..amel defterinde nasıl olsa karşına çıkacak görüşüne katılıyorum..Lakin..Bir hadis-i şerifte buyruluyor ki:(Allahü teâlâ, tevbe edenin tevbesinden dolayı, susamış kimsenin, suya kavuşmasından, çocuğu olmayanın çocuk sahibi olmasından ve bir şey kaybedenin o yitiğini bulmasından daha çok sevinir. Her kim içten ve bir daha günaha dönmemek üzere Allah’a tevbe ederse, Allah da onun günahlarını yazan iki meleğe, kendi organlarına ve günah işlediği yere, bütün bunlara günahlarını unutturur.) [Ebu-l-Abbas] (Allahü teâlâ, herkese unutturunca günah işlediğine şahit kalmaz.)
İslam alimleri bu konuda yazarken Allah'ın settar'ul uyub ismi sırrınca salih bir kulunun tevbe etmeden önceki günahlarını herkese,meleklere,şahitlere, unutturur diye açıklıyor..Allah tabiki örttüğü bu kulunu mahşer günüde örtecektir..Günahlarını saklayacaktır..Settarul Uyub ismi sırrınca..Tabi nasibli kullarına..Allah cümlemizi o kullardan eylesin..Amin Amin Amin...

acizizfakiriz Nickli Üyeden Alıntı

tövbe ve nadimsizliksizse önemli değil mi?

tabiki önemli.

alanyali Nickli Üyeden Alıntı

sana katılıyorum gülşah kardeş..Bu arada kız kardeşimin adı da gülşah..Bir bebeği oldu yeni..
Yazdıkların doğru..amel defterinde nasıl olsa karşına çıkacak görüşüne katılıyorum..Lakin..Bir hadis-i şerifte buyruluyor ki:(Allahü teâlâ, tevbe edenin tevbesinden dolayı, susamış kimsenin, suya kavuşmasından, çocuğu olmayanın çocuk sahibi olmasından ve bir şey kaybedenin o yitiğini bulmasından daha çok sevinir. Her kim içten ve bir daha günaha dönmemek üzere Allah’a tevbe ederse, Allah da onun günahlarını yazan iki meleğe, kendi organlarına ve günah işlediği yere, bütün bunlara günahlarını unutturur.) [Ebu-l-Abbas] (Allahü teâlâ, herkese unutturunca günah işlediğine şahit kalmaz.)
İslam alimleri bu konuda yazarken Allah'ın settar'ul uyub ismi sırrınca salih bir kulunun tevbe etmeden önceki günahlarını herkese,meleklere,şahitlere, unutturur diye açıklıyor..Allah tabiki örttüğü bu kulunu mahşer günüde örtecektir..Günahlarını saklayacaktır..Settarul Uyub ismi sırrınca..Tabi nasibli kullarına..Allah cümlemizi o kullardan eylesin..Amin Amin Amin...

Eğer dersen: "İhtiyar benim elimde değil; fıtratımda adâvet var. Hem damarıma dokundurmuşlar, vazgeçemiyorum."
Elcevap: Sû-i hulk ve fena haslet eseri gösterilmezse ve gıybet gibi şeylerle ve muktezasıyla amel edilmezse, kusurunu da anlasa, zarar vermez. Madem ihtiyar senin elinde değil, vazgeçemiyorsun. Senin, mânevî bir nedamet, gizli bir tevbe ve zımnî bir istiğfar hükmünde olan kusurunu bilmen ve o haslette haksız olduğunu anlaman, onun şerrinden seni kurtarır. Zaten bu Mektubun bu Mebhasını yazdık, tâ bu mânevî istiğfarı temin etsin; haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir etmesin.22. mekt

Konuda tartışılan kısım -Allah daha iyisini bilir- aşağıdaki masum insanlar için geçerli..

Mâsum bir insana veya hayvanlara gelen felâketlerde, musibetlerde, beşer fehminin anlayamadığı bazı esbab ve hikmetler vardır. Yalnız, meşiet-i İlâhiyenin düsturlarını hâvi şeriat-ı fıtriye ahkâmı, aklın vücuduna tâbi değildir ki, aklı olmayan birşeye tatbik edilmesin. O şeriatın hikmetleri kalb, his, istidada bakar. Bunlardan husule gelen fiillere, o şeriatın hükümleri tatbikle tecziye edilir. Meselâ, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, şeriat-ı fıtriyenin ahkâmından olan hiss-i şefkate muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa müstahak olur. Çünkü, bu musibet o muhalefete cezadır. Veya dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan şiddet-i şefkat ve himâyeyi nazara almayarak, zavallı ceylânın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar. Sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, hiss-i şefkat ve himâyeye muhalefet ettiğinden, ceylâna yaptığı aynı musibete mâruz kalır.mes nur..

Teklif çağındakilerin iki şıkkı var ya tövbe ile af,ya da başa gelerek keffaret..Tabi ki de ahirete bırakılma şıkkkını da unutmamak lazım..

Bence
Yani,
- Gunah isleyen ve tovbe etmeyen isledigi gunahin karsiligini gorecek sistem geregi,
- Gunah isleyip tovbe eden ve hem de hemen ardindan bir iyilik yapan da o negatif etkiyi notralize edecek, bu durumda kisi tovbe etmenin sonucunu yasayacak yine sistem geregi.
- yazar dille yapilan bir tovbeye isaret ediyor

2- Dostunu, kusuru sebebiyle kınamış. Üzüldüğünü görünce “İyiliğin için dedim” diyor. İçi rahat. Nasılsa iyiliğini istedi.
2- Dostunu kınayan! Kınadığını yaşamadıkça ölmeyeceksin!..

3- İçi, hırsla kaynarken dışarıda fedakar görünüyor. Bela gelince “Bana yapılmamalıydı” diye basıyor feryadı. Etrafı da; “Hak etmemiştin” diyor.

3- İçiyle dışını farklı gösteren! İçindekinin dışarıda zuhurunu yaşayacaksın. Haksızlık bu dediğin; hak ettiğinin ta kendisi!.. Çünkü sistemde kimseye haksızlık edilmiyor!

4- Akıllı ve lafazan. Eleştiriden demagoji ile sıyrılmada mahir. Herkesi haklılığına inandırdığını sanıyor. Terk edilince “Bunlara ne oldu, naptım ki?” diyor!
4- Lafla, edebiyatla ikna ettiğini sanan! Kimse yutmuyor! Sadece edepten susuyorlar. Tahammül sınırı aşılınca gidiyorlar. Sebep sensin!

5- Çok can yakmış, kul hakkına girmiş. Ego çılgınlığı ile ne yaptığını bilmeden. Yaş kemale erince bir tövbe, bir hac, sıyırdık diye düşünüyor…
5- Senelerce zulmet, ölüme yakın tövbeyle silinsin öyle mi? Ölsen de işlediklerinin ileride çıkacağını biliyor muydun? Nesillerin kanına girdiğinin farkında mısın?!..

yunusum Nickli Üyeden Alıntı

Bence
- Gunah isleyip tovbe eden ve hem de hemen ardindan bir iyilik yapan da o negatif etkiyi notralize edecek, bu durumda kisi tovbe etmenin sonucunu yasayacak yine sistem geregi.

Masumlar için kardeşim sistem gereği....Teklif çağ?nda olmayanlar için.