Konumuza tevafuk eden ve asr?m?z?n tehlikelerini nazarlara sunan Sami cebeci ağabeyimizin bir yaz?s?n? paylaş?yorum.
Dünyaya aç?lan menfezler
?nsan, yarat?l?ş? îtibariyle yüzü dünyaya dönük, kesrete müptelâ ve çok kompleks bir yap?ya sahip ilginç bir varl?kt?r.
Semâvî dinler, insan?n yüzünü dünyadan âhirete, kesretten vahdete çeviren ve hem dünya, hem de âhiret saadetini temin eden kudsî mesajlard?r.
Yüz yirmi dört binden fazla gönderilen peygamberler de, içinden ç?kt?klar? ümmetlerin ve kavimlerin maddî ve manevî rehberleri, imamlar? ve önderleridir.
Son peygamber olan Hazret-i Muhammed (asm), bütün insanl?ğa yol gösterici olarak gönderilmiştir. Kur’ân lisan?yla dünya ve âhiretin hakikatlerini îzah ediyor ve mutlu olman?n ve ebedî saadeti elde etmenin yolunu tarif ediyor. Onun getirdiği ?slâm dininin kurallar?na itaat etmek, her iki cihan?n saadetini temin etmeye vesile olduğu tarihin tasdikindedir.
Son devrin ve âhirzaman?n tehlikelerinden ümmetini sak?nd?ran Sevgili Peygamberimiz (asm), o zaman?n fitnelerinden ve o fitneleri ateşleyen dehşetli şah?slar?n şerlerinden Allah’a s?ğ?nmam?z? emrediyor.
Dinde reform, Rönesans, Ayd?nlanma ve Sanayi Toplumunu da geride b?rakarak bilgi toplumuna geçen Bat? Medeniyeti ve insan?, semavî dinlere s?rt?n? döndüğü ve dinden nasibi olmayan felsefeyi esas ald?ğ? için fenâl?klar? iyiliklerine galebe çalm?ş ve insanlar?n? sefih ve ahlâks?z yapm?şt?r. Hayat?n bütün gayesini, insanlar?n nefsânî ve şehevânî arzular?n? tatmin olarak göstermiştir. Ölüm ötesini hayal ve masal olarak telkin ettiği için, f?trat?nda ebedî yaşamak hissi bulunan insanlar? hayal k?r?kl?ğ?na uğratm?ş ve mutsuz etmiştir. Maddî anlamda her şeyi olan ve sigortalarla hayat? garanti alt?na al?nan Bat? insan?n?n yine de mutsuz olmas? buna delildir.
Bat? toplumlar?ndan bütün dünyaya yay?lan ve sekülerizm olarak bilinen bir dünyevîleşme hastal?ğ?, k?smen de olsa ?slâm toplumlar?n? da etkiledi. Şeklen Müslüman, fakat içi boşalt?lm?ş bir dindarl?k anlay?ş?, bir hayat tarz? olarak sunulmaya çal?ş?l?yor. Hassasiyetler k?r?l?yor. K?rm?z? çizgiler ortadan kalk?yor. Dünyevîleşen ve ticarîleşen bir k?s?m dindar kitleler, paran?n ve makam?n verdiği sihirli güçle ehl-i dünyaya özeniyor. Onun gibi olmaya, onun gibi yaşamaya çal?ş?yor. ?nand?ğ? gibi yaşayamaz hale geldiği zaman, yaşad?ğ? gibi inanmaya başl?yor. Dinin en hassas konular?nda k?r?lmalar yaşad?ğ? halde, yaşad?ğ? tarz? içselleştirip savunmaya çal?ş?yor. Böyle olmak ve böyle yapmak durumunday?z, diyor. Günah olan işleri tevil etme gayretine düşüyor. Her halde en tehlikeli olan taraf da bu olsa gerek.
Bahsedilen dehşetli durumu bir as?r öncesinden gören Bediüzzaman Hazretleri şu îkaz? yap?yor: “Ey uykuda iken kendini ay?k zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmay?n. Çünkü, aram?zdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-? muvasalay? temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalâlete düşer boğulursunuz.” (Mesnevî-i Nûriye, s.115)
Asr?m?z insan?, yaşanan olaylar?n fazlal?ğ? ve iletişim araçlar?n?n h?zl?l?ğ? yüzünden ruhunu sersem, akl?n? geveze ve kalbini ifsat etmiştir. Dünya ve içindeki olaylar lüzumundan fazla öne ç?km?ş, âhirete âit işler ikinci, üçüncü, dördüncü dereceye düşmüştür. Her an basit bir sebeple dünyas?n? değiştirmeye namzet olan insanlar, bu dünyay? temelli kal?nacak bir yermiş gibi sahiplenip sar?l?yorlar. Gaflet duygusu alabildiğine kal?nlaşm?ş ve katlanm?şt?r.
“Küre-i arz? bir köy şekline getiren şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kal?nlaşm?şt?r. Tâdili, büyük bir himmete muhtaçt?r. Ve keza, beşeriyet ruhundan dünyaya nâz?r pek çok menfezler açm?şt?r. Bunlar?n kapat?lmas?, ancak Allah’?n lûtfuna mazhar olanlara müyesser olur” diyen Bediüzzaman ne kadar hakl?! Evet, dünyay? biz yönetmiyoruz. Her şey zâhiri sebepler alt?nda Allah’?n idâresiyle oluyor. Mevlâ neylerse güzel eyler. Ebedî hayata hizmet ise, vazifelerin en güzeli ve en mukaddesidir. Teslim, tevekkül de iki cihan saadetine vesiledir.
25.07.2007 E-Posta: sami-cebeci@hotmail.com