Kuran-ı Kerim Hakkında Bir Münazara

[alanyali]

Bağdat valisi S?rr? paşa (S?rr-? Furkan) kitab?n?n, ?stanbul'da [hicri 1312] de bas?lan, birinci cild, üçüncü bask?s?, yetmişbeşinci sayfas?nda buyuruyor ki:

Bu kitab?m? yazmadan bir sene önce, Diyar-? Bekr şehrinde, bir Cuma günü, şehrin ileri gelenleri ile oturuyorduk. Arabi dilinde ve din bilgisinde derinliği ile tan?nm?ş olan meşhur Keldani papaz? Abdi Yesu da aram?zda idi. Misafirim olan Musul valisi Muhammed Reşid paşaya yan?mdakileri takdim ederken, Abdi Yesu için de (Arab edebiyat?nda pek derindir) demiştim. Bunun için belagat üzerinde çok konuşuldu. Sonralar? dilden, kavimciliğe geçildi. Bu s?rada, vaktiyle, Beyrutlu bir ?sevi ile aram?zda geçen bir konuşmay?, bunlara anlatt?m: "Herkes kendi kavminin büyükleri ile öğünür. Siz de Arab oğullar?s?n?z. Size sorsalar ki, büyük devlet kurmak, ilim, sanat ve belagat bak?m?ndan en büyük adam?n?z kimdir? Ne cevap verirsiniz, demiştim. Beyrutlu H?ristiyan da, hemen: Muhammed aleyhisselam demeye mecburuz demişti " dedim ve Abdi Yesu’ya dönerek, size sorsayd?m, ne derdiniz, dedim.

Abdi Yesu — Evet, büyük devlet kurmak, medeniyete hizmet bak?m?ndan, Arab?n en büyük, en meşhur adam? Odur derim. Fakat, Muhammed aleyhisselam?n, Arab?n en fasih konuşan? olduğunu kabul etmem. Çünkü, bunu gösterecek bir eseri yoktur. Kur’an? gösterirseniz, Kur’an Onun sözü değildir diyorsunuz. Kur’an?n çok fasih, pek belig olmas?, Onun fasih ve belig olmas?n? göstermez. Evet O, belig ve fasih idi. Fakat, Onun gibi, başkalar? da vard?. Mesela, Ali’nin sözleri gösteriyor ki, bu da, Onun gibi fasih ve belig idi. ?slamiyet'ten önce Ümri-ül Kays ve Kus bin Saide’nin şöhretlerini hepimiz biliyoruz. Hatta, Kus bin Saide’nin hutbesini, Muhammed aleyhisselam da beğenmişti, dedi.

Bu sözü dinleyenler, birbiri ile konuşmaya, bir gürültü sezilmeye başlad?ğ?ndan, ayağa kalk?p, şimdilik kimseden yard?m istemiyorum. Lütfen rahat olunuz, dedim. Herkes sustu. Şöyle cevap verdim:
Şu anda, din hissimizi, taassubumuzu bir yana b?rak?p, ilmi ve ciddi konuşal?m! Kur'an-? kerim için siz ne dersiniz? Kur'an-? kerim kimin sözüdür?
A.Y. — Kur’an?, Muhammed “aleyhisselam” arkadaşlar? ile yapt?.

S.Paşa — Geçenlerde, valilik emrim okununca, siz Arabca bir dua yapm?şt?n?z. "O duay? başkas? yaz?p size verdi " deseler, susar m?s?n?z?
A.Y. — Susmam, ben yapt?ğ?m? söylerim.

S.P. — Niçin?
A.Y. — Çünkü bu duay? ben haz?rlad?m.

S.P. — Hakk?n?z var. Beş beytli bir gazel yazan kimse bile, bir beytinin çal?nd?ğ?n? görse, çalan?n cezalanmas?n? ister. Herkes eseri ile öğünür, değil mi?
A.Y. — Evet.

S.P. — Sizin o duan?zdan daha güzeli yap?labilir mi?
A.Y. — Evet, yap?labilir.

S.P. — Sizin duan?zla, Kur'an-? kerim aras?nda fesahat, belagat bak?mlar?ndan fark var m??
A.Y. — Elbet, hem de pekçok.

S.P. — Arab edibleri ve dost ve düşman ilim adamlar? uğraşarak, Kur'an-? kerim gibi söyleyememeleri, Kur’an? yazanlar için büyük bir şeref olmaz m??
A.Y. — Elbet olur.

S.P. — Böyle, yüksek bir eseri, sahibi başkas?na bağ?şlar m?? Muhammed aleyhisselam, (Bu Kur’an, Allah kelam?d?r. ?nanm?yorsan?z, bir âyeti kadar siz de söyleyiniz! Söyleyemezsiniz!) derdi. O kadar düşman olduklar?, elele verip uğraşt?klar? halde söyleyemediler. Kimisi belagati, icaz? görür görmez iman etti. Kimisi, insan bunu söyleyemez diyerek, ister istemez tasdik etti. Muhammed aleyhisselam, bunu birkaç kimse ile birlikte yapm?ş olsayd?, düşmanlar da bir araya gelerek, bunun gibi yapabilirdi. Çünkü, Müslümanlarda olduğu gibi, kâfirler aras?nda da, kuvvetli edib, fasih kimseler vard?. Sonra, bununla meydan okurken, mal?, mülkü, mevkisi ve hükümeti yoktu ki, yard?mc?lar?n? bunlarla susturdu denilsin. Kur'an-? kerim, Tevrat, Zebur ve ?ncil gibi, topluca meydana konmad? ki, yard?mc?lar?, bu eserlerin böyle k?ymetli olacağ?n? önceden düşünememişlerdi, sonradan pişman oldularsa da, iş işten geçmişti denilsin. Kur'an-? kerim yavaş yavaş yirmiüç senede indi. Her âyet gelince, herkes hayran kal?yordu. Yard?mc?lar? olsayd?, ne kadar sab?rl?, fedakâr olsalar da, kendi eserlerinin, böyle şan ve şerefini görüp de, yirmiüç sene seslerini ç?karmaz, susabilirler mi idi?
A.Y. — Sözün doğrusu, Kur’an?, Muhammed “aleyhisselam”, yaln?z kendi yapm?şt?r.

S.P. — Kur'an-? kerimi siz, nas?l buluyorsunuz?
A.Y. — Çok fasih, pek belig, hikmet dolu.

S.P. — Demek, bunu yapan hakim olmal?.
A.Y. — Evet.

S.P. — Demek ki, Muhammed aleyhisselam hakim idi.
A.Y. — Şüphesiz hakim idi.

S.P. — Yalan söyleyen hakim olur mu?
A.Y. — Olmaz.

S.P. — Muhammed aleyhisselam?n hakim olduğunu söylüyorsunuz ve hakim, doğru söyler diyorsunuz. Zaten, bütün H?ristiyanlar?n, Onun doğru olduğunu bilmesi laz?md?r. Çünkü, Mardin köylerinden birinde bulunan “Deyri Zaferan” ad?ndaki büyük kilisede, nasaran?n Arabi yaz?lm?ş tarihi mukaddes kitab?ndan birinde, (Muhammed aleyhisselama peygamberliğinden evvel herkes, emin olan Muhammed derdi. Çünkü, doğruluğu ile meşhur idi) okumuştum. ?şte, o doğru sözlü Muhammed aleyhisselam, bize haber verdi ki, (Kur'an-? kerim, insan sözü değildir. Allah kelam?d?r). Buna ne dersiniz? Hay?r inanmam derseniz, Onun hakim olduğuna da inanmam?ş olursunuz. Hakim idi, sözünde duruyorsan?z, Onun sözüne de inanman?z laz?m gelir.
A.Y. — Doğrusunu istiyorsan?z, Muhammed “aleyhisselam” Peygamber idi. Fakat yaln?z Arablar?n Peygamberi idi.

S.P. — Teşekkür ederim. Şüphe bulutlar? s?yr?l?p, hakikat ?ş?klar? parlamaya başlad?. Hakim yalan söylemez dediniz. Peygamber hiç yalan söyler mi? O hiç söylemez. Öyle ise, Muhammed aleyhisselam?n bütün insanlara, her millete de Peygamber olduğuna inanman?z laz?md?r. Çünkü, O bize; (Ben bütün insanlar?n ve Cinnilerin hepsinin Peygamberiyim) diye haber veriyor. Buna ne dersiniz?

Birkaç saniye durduktan sonra, kalk?p gitti ve bir daha yan?ma gelmedi.
......
Ah bi de hakikati gördükleri gibi s?rt çevirip gitmeseler..

[Fehim]

?bretli bir muhavere istifade ettim,Allah raz? olsun...