+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Sabır

  1. #1
    Pürheves sinang - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2006
    Bulunduğu yer
    Mersin
    Mesajlar
    277

    Standart

    بســـم الله الرحمن الرحيم


    Sab?r, ?slam'a davet yolunun az?ğ?d?r. Çünkü bu yol, uzundur, zorludur, dar geçit ve dikenlerle doludur. Bu yolda pek çok şeye sabretmek gerekir. Nefsi şehvet ve arzular?na, ç?kar ve tamah?na, zaaf ve kusurlar?na, b?kk?nl?k ve aceleciliğine sabretmek gerekir. ?nsanlar?n şehvet, zaaf, noksanl?k, cehalet, kötü niyet, sap?k karakter, bencillik, gurur, kaypakl?k ve aceleciliklerine karş? sab?r...

    Bat?l?n azmas?na, tağutlar?n kibrine, şerrin büyümesine, şehvetin galebesine, kibir ve gurur gösterilerine karş? sab?r...

    Yard?mc?lar?n azl?ğ?na taraftarlar?n zay?fl?ğ?na, yolun uzunluğuna ve şeytan?n en dar ve en üzüntülü anlardaki vesvesesine karş? sab?r...

    Zorlu bir cihadta sab?r...

    Farkl? etki ve tepkilerden doğan ac?ya, çile, öfke, s?k?nt?, daralma, b?kk?nl?k ve zaman zaman da umutsuzluğa karş? sab?r..

    Ve tüm bunlardan sonra kudret ve zafer anlar?nda nefse hakimiyet sağlamak.. Bolluk ve refah?; kibirlenmeden, şükür ve tavazuyla karş?lamak...

    Hem bollukta, hem darl?kta Allah'la ilişkiyi koparmamak...

    Tamamen O'nun kudretine teslim olmak...

    Her şeyi güvenle, huşu ve gönül huzuruyla Allah'a havale etmek...

    Bu uzun yolun kelimelerle ifade edilemeyecek tüm zorluklar?na karş? sab?r...

    Çünkü kelimeler, dava yolcusunun baş?na gelebilecek her zorluğun hakiki kapsam?n? ifade etmeyebilir. Bu zorluğun hakikatini, ancak bu yola devam eden kimse tad?p anlayabilir. Çünkü bu. bir deneyim, etki tepki ve çilelere katlanma meselesidir, işte mü'minin sabr?, bu konular?n tümünde tükenmemek zorundad?r.

    Eğer bat?l, sab?r ve inatla yoluna devam ediyorsa, hakk?n kaç?n?lmaz görevi ondan daha sab?rl?, ondan daha dirençli olmakt?r.

    Öyleyse ?slâm cemaati, hiç bir zaman dikkati elden b?rakamaz. Statik bir hayata r?za gösteremez. Çünkü ?slâm düşmanlar?, hiç bir zaman ve hiç bir ortamda onunla anlaşmaya yanaşmazlar. ?slâm davas?n?n hedefi, ?nsanlara pratik bir hayat sistemini getirmektedir.Yani hem mali konularda, hem de hayat düzeninde hükümran olan adil, dosdoğru ve en iyi sistemi getirmektir. Ne var ki insanl?k, en hay?rl?, en adil ve en doğru olan bu hayat sistemini rahat b?rakmaz.

    Çünkü bat?l, hayra, adalete ve istikamete karş?d?r. Tağut adalet, eşitlik ve yüceliği kabul etmez. Bundan dolay? tağutlar, şer ve bat?l. ?slâm davas?na rahat vermezler. Batakl?k ve sömürüden ayr?lmak istemeyen pislik taraftarlar? ?slam'a savaş açarlar. Azg?nl?k ve müstekbirligi b?rakmak istemeyen tağut ve müstekbirler ?slâm'a savaş açar. Ahlâkî çöküntü ve şehvet batağ?ndan kurtulmak istemeyen ahlâks?z ve şehvetperestler de ?slâm'a savaş açar.

    ?şte tüm bu düşmanlara karş?, savaş ilan etmek: düşmandan kat kat sab?rl? olmay? ve sürekli tetikte bulunmay? gerektirmektedir. Müslüman cemaatin, her yerde ve her ortamda bulunan daimi ve tabiî düşmanlar?n tuzağ?na düşmemesi için tak?nmas? gereken bir tav?rd?r bu. ?slâm davetinin vazgeçilmez tabiat? ve yolu budur. Şan? Yüce Allah sabredenleri destekliyor, güçlendiriyor, sebat veriyor ve yan? başlar?nda bulunuyor.

    "Allah, muhakkak ki sabredenlerle beraberdir." (el- Bakara: 152)

    Demek ki yüce Allah, davetçileri yolda yaln?z b?rakmaz. Onlar? s?n?rl? güç ve yetersiz takatleriyle baş başa b?rakmaz. O. hep davetçilerin yan?ndad?r. Eldeki az?ğ? tükenir tükenmez, uzun sürecek yollar?nda azimlerini tazelemek için yan? başlar?nda...

    Ayr?ca sabra ilişkin pek çok hadis de bulunmaktad?r. Müslüman cemaate, yüklendiği görevi hafifletip kolaylaşt?racak, güç ve destek verecek baz? hadisleri zikretmek istiyoruz:

    Hz. Habbab b. Eret'ten (r.a.) :

    Allah'?n Resulü (s.a.v) Ka'be'nin gölgesinde baş?n?, yast?k gibi yapt?ğ? bir örtüye koyduğu s?rada ona durumumuzu şikayet ettik.

    "Bize Allah'tan yard?m dilemiyecek misin, bize dua etmiyecek misin?" dedik.

    Bunun üzerine Allah'?n Resulü (s.a.v):

    "Sizden önceki ümmetlerde (işkence edilen) mü'min, kaz?lan bir toprak çukurunun içine konulduktan sonra bir testere getirilip baş? üzerine konularak kafas? ikiye bölünür, ayr?ca kemiğe dayan?ncaya kadar etine demir taraklar bat?r?l?rd?. Ama bunlar?n hiçbiri onlar? dininden döndürmezdi. Allah'a yemin ederim ki bu "iş" de gerçekleşecektir. Öyle ki Sana'dan Hadramavt'a giden bir yolcu Allah'tan başka - koyunlar? için de kurttan başka -hiç bir kimseden korkmayacakt?r. Ama siz acele ediyorsunuz dedi." (Buhari 4/249; Ebu Davud; Nesaî)

    Hz. Abdullah b.Mesud (r.a):

    "Kavmi taraf?ndan kanat?l?ncaya kadar dövülen ve "Allah'?m! Kavmimi affet; çünkü onlar bilmiyorlar" diyen peygamberlerden birini anlat?rken Resulullah (s.a.v)'i görüyor gibiyim" (Buhari; Müslim; 3/1417) dedi.

    Yahya b.Vessab'?n ?bn-i Ömer'den (r.a.) rivayet ettiğine göre Allah'?n Resulü (s.a.) şöyle buyurmuştur:

    "?nsanlar?n aras?na kar?ş?p eziyetlerine sabreden mü'min, insanlar aras?na kar?şmayan ve eziyetlerine sabretmeyen mü'minden daha hay?rl?d?r." (?bn-i Mace - Sünen 2/1338)

    Sab?r, nefislerin haz?rl?k ve terbiyesidir. ?mtihanlardan y?lmaman?n, facialara karş? zaafa düşmemenin ve şiddet anlar?nda çökmemenin vazgeçilmez bir gereğidir, sab?r. Belâlar göğüslenip s?k?nt? atlat?l?ncaya kadar, yani Allah darl?ktan sonra bir kolayl?k sağlay?ncaya kadar olaylar? sab?r, metanet ve dayan?şma içinde karş?lamak gerekiyor. Sab?r, Allah'a umut bağlaman?n, Allah'a güven duyup O'na dayanman?n bir vesilesidir. ?nsanl?ğa önderlik yapacak, yeryüzünde adalet ve iyilik yayacak bir ümmetin, yolun zorluklar?na haz?rl?kl? olmas?, darl?kta, genişlikte ve şiddet anlar?nda sabr? elden b?rakmamas? gerekiyor:

    "... Ve darl?kta, hastal?kta ve savaş zaman?nda sabreden kimselerdir." (el-Bakara: 177)

    Darl?k ve bollukta, hastal?k ve bitkinlikte, k?tl?k ve noksanl?kta, cihatta ve muhasarada sab?r...

    Maksat, büyük görevi yerine getirmektir. Belirlenen hedefe, güven ve sebatla, itidal ve gönül huzuruyla varmakt?r. Sab?r, üzüntü ve şikayetleri aşmak, dava yükümlülüklerini taş?mak, hakk?n verdiği görevi yapmak, Allah'a teslim olmak, başa gelen her şeyi Allah'a havale etmek, ?lahî hükmü kabullenmek ve ilahî r?zay? aramak demektir.

    Sab?r, sonu gelmez gibi görünen meşakkatli davet yolunda mü'minlerin vazgeçilmez silah?d?r. Allah'?n va'dine güvenmektir. Üzülmeden, bocalamadan, hayrete düşmeden ve şüphelere kap?lmadan direnmektir. ?nsanlar?n kat?l?ğ?na, hakk? yalanlamas?na ve Allah'?n va'dinden şüphe duymalar?na rağmen sebat etmek demektir. Allah'a güvenmek demektir. Yol ne kadar uzarsa uzas?n ve sonu ne kadar bulan?k ve görünmez olursa olsun mü'minin silah?d?r sab?r.
    vbrep_register("94859")
    Konu Ebu Hasan tarafından (22.05.07 Saat 14:04 ) değiştirilmiştir.
    GELİN İSLAM OLALIM..!

  2. #2
    Pürheves sinang - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2006
    Bulunduğu yer
    Mersin
    Mesajlar
    277

    Standart



    Sabrı tavsiye


    Bismillahirrahmanirrahim.
    Sabrı tavsiye etmek, bir zarurettir. İmanı elden bırakmadan Salih amel işleyip hak ve adaleti korumak, ferd ve cemaatin karşılaşabileceği en zor işlerdendir. Bundan dolayı sabır gereklidir. Hem nefis cihadında, hem de başkalarıyla cihatta sabır...
    Eziyet ve meşakkatlere sabır...
    Batılın azması ve şerrin yayılması karşısında sabır...
    Yolun uzunluğu, aşamaların gecikmesi, işaretlerin sönüklüğü ve nihaî hedefin uzaklığı karşısında sabır...
    Bir de sabrı tavsiye...
    Mü'minin gücünü kat kat arttıran budur. Çünkü bu tavsiye hedef birliğini, yön birliğini ve insanlararası dayanışmayı sağlıyor. Sevgi, azim ve direnme sağlıyor bu tavsiye...
    Tüm bunlar İslâmî hakikatin hayatî gerekleridir. Temayüz ve belirginlik ortamı olan cemaatin gerekleridir. Aksi takdirde zarar ve kayboluş söz konusudur.
    "Asra yemin olsun ki insan, hüsrandadır. Ancak iman edip Salih amel işleyen, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eden kimseler müstesnadır." (el-Asr: 1-3)
    Sabır, genel özelliğiyle imanın vazgeçilmez bir unsurudur. Sabrı tavsiye, bizzat sabır derecesinin ötesinde bir derece demektir. Mü'min cemaati birbirine bağlayan bir derece...
    Birbirlerine sabrın manalarını tavsiye etmelerini ve imanın yükümlülüklerinde yardımlaşmalarını sağlayan bir derece...
    İslâm cemaati, biribiriyle etkileşim halinde bulunan organlar bütünüdür. İmanın tüm yeryüzüne yayılması ve bunun gereği olan sorumlulukların taşınması için yapılan cihadın zorluklarını ortakça paylaşıp aynı şuuru taşıyan bir organizma gibi...
    Bundan dolayı İslâm cemaati üyeleri, birbirlerine sabrı tavsiye ederler. Birbirlerini yardımsız bırakmazlar. Birbirlerine destek vermeyerek bozguna uğramaya yol açmazlar. Ve bilinmeli ki bu, bireysel sabra dayanan: ama bireysel sabrı geride bırakan bir iştir.
    "Sonra (salih amellerin kabulü için) iman edip sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olması (gerekir.)" (el-Beled: 17)
    Bu, mü'min cemaatte yaşayan mü'minin görevini bildiren bir mesajdır. Bu da demektir ki mü'min, bırakıp kaçan değil, sebat edip dayanan bir kişilik sahibidir. Bir hezimet davetçisi değil, savaş ve çarpışma adamıdır. Ürperti ve ürkeklik veren değil, huzur sağlayan bir davetçidir.
    GELİN İSLAM OLALIM..!

  3. #3
    Pürheves sinang - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2006
    Bulunduğu yer
    Mersin
    Mesajlar
    277

    Standart

    çile ve sabr:


    بســـم الله الرحمن الرحيم

    Dava adamları, davanın sorumluluklarını yüklenmek zorundadırlar. Davanın yalanlanmasına ve bundan dolayı başa gelen eziyetlere sabretmelidirler. Sadık ve güvenilir kimsenin yalanlanması, gerçekten nefse ağır gelen bir şeydir. Ama bu yalanlama olacaktır. Bu risalet davalarında görülen bir husustur. Bu bakımdan dava yükünü taşıyan kimseler, sabretmek ve dayanmak zorundadırlar. Direnmek ve sarsılmamak zorundadırlar. Bir daha davet etmek ve her defasında yeniden işe başlamak zorundadırlar. Çünkü davetçiler; karşılaştıkları inkar ve yalanlama ne olursa olsun insanların ıslahından ve gönüllerin davayı kabullenmesinden umutlarını kesemezler. İnsanların inatçılıklarına rağmen umutlarını kesemezler. Yüz kere davete icabet etmeyen bir kalbin yüzbirinci kere veya binbirinci kere icabet etmesi mümkündür. Yeter ki dava adamı o zamana kadar sabretsin. Umudunu kesmeden davetini sürdürsün. Ki o zaman kalblerin kendilerine açıldığını göreceklerdir.
    Davaların yolu, şüphesiz ki kolay ve rahat değildir. Gönüllerin davetlere icabet etmesi de hemen olacak kolay bir iş değildir. Çünkü gönülleri saran pek çok tortular vardır. Batıldan, dalaletten, gelenek ve adetlerden, sosyal düzen ve yönetimlerden oluşan pek çok tortular söz-konusudur. öyleyse kalblerin bu tortulardan arındırılması şarttır. Kalbleri tüm çarelere başvurarak diriltmeye çalışmak şarttır. Duyarlı noktaların tümünü yoklamak ve kalbe gidecek yolu aramak şarttır. Bu arayış ve yoklamalardan biri - sabır, direnme ve umut elden bırakılmazsa -hedefe tesadüf edecektir. Çünkü yerini bulan bir tek dokunuş bile beşer yapısını bir anda büyük bir değişikliğe uğratabilir.
    Beşeri cihazın belki bin denemeden sonra iğreti bir dokunuşla harekete geçtiğini görünce zaman zaman dehşete düşüyoruz. Çünkü öyle bir cihaz ki bu, en amansız ve en zor çabalar kâr etmezken basit bir dokunuşla silkinip harekete geçiyor.
    Bu durumu en yakın bir örnekle açıklamak istiyorum. Bir radyo alıcısıyla...
    Bir istasyonu ararken skalayı defalarca bir ileri bir geri götürüyorsun. Tüm dikkatini toplayarak en ince ayarlan yapmayı ihmal etmeden arıyorsun. Ama gene de aradığını bulamıyorsun. Oysa ki hiç bir dikkat sarfetmeden iğreti bir dokunuşla aradığın istasyon hemen çıkıveriyor. Aradığın istasyonun ses ve nağmeleri böyle hiç beklemediğin bir anda yayılmaya başlıyor. İşte beşer kalbi de böyledir. Bir radyo cihazına çok yakın bir durum arzetmektedir. Bu bakımdan davetçilere düşen, skalayı oynatıp aramaktır. Ufukların ötesinde kalble buluşmanın yolu budur. Çünkü verici Kaynağı, bir denemeden sonraki binbirinci dokunuşla bulabilirsin.
    Davetçinin kızması gayet kolay bir iştir. Bakar ki insanlar çağrısına icabet etmez, o da kızıp uzaklaşmaya başlar. İnsanlardan uzaklaşıp rahatına bakar. Çünkü bu, rahatlık veren bir şeydir. Böylece davetçi yerinde oturur, kızgınlığı diner ve sinirleri gerginlikten kurtulur. Peki ama davet görevi ne olacak?. Söz dinlemez yalanlayıcılardan uzaklaşması, davaya bir şey kazandırdı mı? öyleyse bilinmelidir ki asıl olan davadır. Davetçinin kişiliği değil...
    Bu bakımdan davetçi gönlünü daraltamaz. öfkesini yutup yoluna devam etmektir onun görevi. Bir davetçi için en iyisi sabretmektir. İnsanların sözleriyle davetçinin göğsü daralmasın. Çünkü davetçi, Kudret elindeki bir araçtır. Davayı ondan çok koruyup gözeten, hiç şüphesiz Yüce Allah'tır. Bu nedenle o, durum ve ortam ne olursa olsun görevini yapmak zorundadır. Gerisi Allah'a aittir. Hidayet, sadece Allah'ın hidayetidir.
    "Zin'nun'u (Yunusu) da unutma ki o. kavmine kızıp gidince kendisine güç yetiremiyeceğimizi zannetti Fakat sonunda O, karanlıkların içinde "Senden başka hiç bir ilah yoktur. Sen, her tür kusurdan münezzehsin. Ben ise hiç şüphesiz zalimlerden idim" diye seslendi Biz de duasına icabet edip kendisini sıkıntıdan kurtardık, işte biz "mü'minleri" böyle kurtarırız." (el-Enbiya: 87-88)
    Hz. Yunus (a.s.), risalet sorumluluklarına dayanamamıştı. Kavminden göğsü daraldığı için davet görevini bırakıp kızgın, huzursuz ve sıkıntılı bir halde çekip gitmişti. Allah da onu öyle bir sıkıntı içine koydu ki yalanlayan kafirlerin verdiği sıkıntıyı gölgede bırakıyordu. Eğer Rabbine yalvarıp nefsi, davası ve görevi hakkında zulüm ettiğini itiraf etmeseydi söz konusu ağır sıkıntıdan kurtulamayacaktı. Çünkü Kudret eli, onu koruyup içinde bulunduğu üzüntüden kendisini kurtarmıştı.
    Hz. Yunus (a.s.)'ın kıssasında, dava adamları için düşünülmesi gereken bir ders vardır. Hz. Yunus'un Rabbine yalvarıp zulmünü itiraf etmesinde de davetçiler için unutulmaması gereken bir ibret vardır. Hiç kuşkusuz Kur'an-ı Kerim, bu durumu belirlemek için kıssaları anlatır. Kur'an'ın ifade buyurduğu bir hakikattan maksat, bir batılı değiştirmektir. Çünkü Kur'an, dipdiri ve hareketli bir ortamda bulunan canlı ve hareketli vakaları anlatır. Kur'an, mücerred bir etüt için gerçekleri zikretmez. Bu bakımdan mü'minlerin cihad etmesi yetmez. Cihadın yarımda sabrın da bulunması gerekir.Davetin sorumluluklarına sabır..
    Meydan savaşından ibaret olmayan çeşitli ve sürekli sorumluluklar...
    Hatta denilebilir ki meydan savaşının sorumlulukları, davanın sabır ve inanç imtihanını gerektiren diğer sorumlulukları yanında hafif kalır. Çünkü bitmek bilmeyen günlük görevler söz konusudur. İmani çizginin istikametinden ayrılmamak, bu istikameti anlayış ve davranışlarda göstermek söz konusudur.
    Doğal olarak tüm bu konularda en büyük görev, insani zaaflara karşı sabretmektir. Gerek davetçinin kendi zaafları ve gerekse günlük hayatta karşılaşılan diğer insanların zaaflarına karşı sabır...
    Batılın güçlendiği galip ve üstün göründüğü dönemlerde sabır...
    Yolun uzunluğuna, zorluğuna ve engellerin çokluğuna sabır...
    Yolun ortasında, çalışma, didinme ye mücadele ortamında şeytanın salabileceği "rahatlık ve nefsanî arzulara uyma" ya ilişkin vesveselere karşı sabır...
    Ve pek çok şeye sabır. Ki meydan savaşı, bu şeylerden sadece biridir. Davet yolu arzulanmayan pek çok şeyle doludur. Cennete giden yolda, hayallerin ve sadece lafta kalan kelimelerin yeri yoktur...
    Akidenin belirlenmiş biricik yolu budur. Bu, Yüce Allah'ı birleme, O'nun gözetimini hissetme, O'ndan mükafat bekleme ve O'nun adaletine güvenip vereceği cezadan korkma yoludur. Bu tevhid gerçekleştikten sonra sıra, insanları davet edip durumlarını düzeltmeye, emr-i bil'maruf ve nehy-i an'il-mûnker görevini ifa etmeye gelir. Bu yolun vazgeçilmez azığı, yani şerre karşı açılan savaşta bulunması gereken asıl destek, ibadettir. Namaz kılarak ve sabrederek Allah'a yönelmektir. İnsanların kıvırmasına ve inadına, kalblerin sapma ve arzularına karşı sabır göstererek Allah'a yönelmek...
    Kendisine uzanan dil ve ellerin eziyetine, malıyla ve gerektiğinde canıyla sınanmasına karşı sabrederek Allah'a yönelmek; çünkü:
    "Bu, sabrı gerektiren (ve sabra değer) yüce işlerdendir." (Lokman: 17)
    Sabra değer olan bu iş, tüm tereddütlere rağmen azmedip yola devam etmek demektir.
    Allah'a giden yolun sorumluluğunu bilen yolcular geri dönmez ve umutsuzluğa kapılmazlar. Yüce Allah, hem nefsin hem de mutlu olmaları istenen insanların çıkardığı fitneye sabrederek uzun, zorlu ve ıssız yollarına devam eden kimseleri, muhakkak ki yalnız bırakmayacaktır. Amellerini zayi edip cihadlarını boşa çıkarmayacaktır. Zira Yüce Allah âli makamından onları gözetliyor. Yolundaki cihadlarını izleyip doğruya yöneltiyor kendilerini. Çabalarına bakarak ellerinden tutuyor. Sabır ve ihsanlarına bakıp amellerini en iyi mükafatla ödüllendiriyor.
    "Uğrumuzda cihad eden kimselere, muhakkak ki yollarımızı gösteririz. Allah, hiç şüphesiz ihsanda bu limanlarla beraberdir." (el-Ankebût: 69)
    Yüce Allah, hangi kuşakta olursa olsun insan yetiştirmenin zorluğuna karşı sabırlı olmamızı emrediyor. Çünkü müslüman bir cemaati oluşturmanın yolu budur. Bu cemaat ise, İslâm akidesini bir emanet olarak taşıyacak ve onu günlük hayatta gerçekleştirmeye çalışacaktır. İlk İslâm cemaatinin izlediği yol da buydu, öyle bir cemaat ki, yaptığı işlerle gerek İslâm tarihinde ve gerekse tüm insanlık tarihinde biricik örnek haline gelmiştir.
    Konu Ebu Hasan tarafından (22.05.07 Saat 14:23 ) değiştirilmiştir.
    GELİN İSLAM OLALIM..!

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Sabır Gönlüm Sabır
    By BiRDüNYaUMuT in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.12.11, 14:51
  2. Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 22.10.09, 21:07
  3. Sabır Gönül Sabır...
    By nurender in forum Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 11.06.09, 13:36
  4. Ya Sabır!
    By Şahide in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 02.08.08, 01:48
  5. Sabır
    By nesrin in forum Dualar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 29.11.07, 10:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0