İnsan, kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri hem sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur. Aksi halde ne sever ve ne kıymet verir. Mesnevî-i Nuriye
Eğer şu fani dünyada beka istiyorsan, beka fenadan çıkıyor, nefs-i emmare cihetiyle fena bul ki, baki olasın. Said Nursi
Ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakiki sahibine ver, şu belalardan kurtul. şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemal ve cemal sahibine mahsustur; ne vakit hakiki sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı onun namiyle ve onun aynası olduğu cihetle ızdırapsız sevebilirsin. Sözler
Nefis, kendini serbest ve müstakil ve bizzat mevcud bilir. Ondan bir nevi rububiyet dava eder. Mabud'una karşı adâvetkârane bir isyanı taşır. Sözler
NEFSÂNÎ: Bedeni arzu ve isteklerle alâkalı. Zaruret olmadığı halde keyf için olan istek ve arzuya ait. Garaz ile ve kendine ait ve mensub.
NEFSÂNİYET: Nefsini çok beğenmişlik *. Gizli düşmanlık, garez, kin.
NEFS-İ EMMÂRE: İnsanın çirkin ve şeytanın teşviklerine itirazsız ve mücahedesiz tâbi olması hali. (Nefs-i emmârenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz İslâmiyete istinad iledir. O kopmaz zincire yapışmak iledir. Ve haklı hürriyetten hakkiyle istifâde etmek imandan istimdat iledir.. Mek).
NEFS-İ LEVVÂME: Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden, pişmanlık hali ve vicdan rahatsızlığı. İNsanın kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi.
NEFS-İ MARDİYE: (Marziyye): Kusurlarını bilen, kendisinden razı olunan nefis. Rabbinin indinde makbul.
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)