İstidracın lügat mânâsı, derece derece yükseltmek veya indirmektir. Istılahta ise, bir kimseyi, kendi arzusuna göre bir noktaya kadar götürüp, sonunda felâkete atmak, mânâsına gelir.
Seyyid Şerif Cürcanî, Tarifat adlı eserinde kerameti, “iman ve salih amel sahibi bir kimseden zuhur eden harikulâde hâl” şekline tarif eder ve tarifin devamında, “Bu hâl iman ve salih amel sahibi olmayan birisinde görülürse istidrac olur” diye ekler.
İnsanın kavuştuğu bir nimet, eğer onun hakkında hayırlı ise, bu ilâhî bir ikramdır. Eğer o nimet o şahsın kibrini ve isyanını artırırsa bu, ikram değil istidracdır.
Bu hakikati ders veren bir âyet-i kerime:
“Kâfirleri imtihan etmek için onlardan bir kısmına dünya hayatının ziynetleri olarak tattırdığımız şeylere sakın gözünü dikme. Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem daha devamlıdır.” (Tâhâ, 131)
Hz. Peygamberin (asm) şu ifadeleri de istidracı anlatır: “Görsen ki, Allah bir kuluna veriyor, o ise günahlara devam ediyor. Bil ki, bu o kişi için ancak bir istidraçtır.” (İbnu Hanbel, IV, 145)
Bir kısım riyazet ehlinde görülen ve şeklen kerameti andıran haller bir istidraç olabilir. Veli zat, kerametin Allah’tan olduğunu bilir, tevekkül ve yakini artar. İstidraç sahibi ise, “ben bu seviyeye kendi ilmimle ve sabrımla ulaştım” diyerek o hali nefsine nispet eder. İşte, böyle bir kimsede görülen harika haller istidraçtır; onu adım adım felakete götürmektedir.
http://m.sorularlarisale.com/