Mesnevi-i Nuriye'den
1- Dünyanın ömrü kısa olup, sür'atle zeval ve guruba gider. Zevalin elemiyle, visalin lezzeti zeval buluyor.
2- Dünyanın lezaizi zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır.
3- Seni intizar etmekte ve senin de sür'atle ona doğru gitmekte olduğun "kabir", dünyanın zînetli, lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez. Çünki dünya ehlince güzel addedilen şey, orada çirkindir.
4- Düşmanlar ve haşerat-ı muzırra arasında bir saat durmakla dost ve büyükler meclisinde senelerce durmak arasındaki müvazene, kabir ile dünya arasındaki aynı müvazenedir. Maahâza, Cenab-ı Hak da bir saatlik lezzeti terketmeye davet ediyor ki, senelerce dostlarınla beraber rahat edesin. Öyle ise, kayıdlı ve kelepçeli olarak sevkedilmezden evvel, Allah'ın davetine icabet et.
Fesübhanallah, Cenab-ı Hakk'ın insanlara fazl u keremi o kadar büyüktür ki, insana vedia olarak verdiği malı, büyük bir semeni ile insandan satın alır, ibka ve himaye eder. Eğer insan o malı temellük edip Allah'a satmazsa, büyük bir belaya düşer. Çünki o malı uhdesine almış oluyor. Halbuki, kudreti taahhüde kâfi gelmiyor. Çünki arkasına alırsa, beli kırılır; eli ile tutarsa, kaçar, tutulmaz. En-nihayet meccanen fena olur gider, yalnız günahları miras kalır.
Kesben: Kesb olarak, çalışma olarak.
Zeval: Sona erme, son bulma.
Gurub: Batma, batış, gözden kaybolma.
Visal: Kavuşma.
İntizar: Gözleme, bekleme.
Haşerat-ı muzırra: Muzır haşarat, zararlı böcekler.
Maahâza: Bununla beraber, bununla birlikte.
İcabet: Cevap verme, karşılık verme.
Fesübhanallah: Allah (cc) bütün noksanlık ve kusurlardan uzaktır.
Fazl u kerem: İkram ve cömertlik, iyilik ve yardım.
Vedia: Emanet.
İbka: Bakileştirme, süreklileştirme, devamlı olmasını sağlama.
Temellük: Mülk edinme, kendine mal etme, sahiplenme.
Uhde: Sorumluluk, üstlenme, üzerine alma.
Taahhüd: Söz verip üstlenme, söz vererek üzerine alma.
Meccanen: Ücretsiz, parasız, karşılıksız.