Hazret-i Azrail Aleyhisselâm, Cenab-ı Hakk'a demiş ki:

-Kabz-ı ervah vazifesinde senin ibadın benden şekva edecekler. Benden küsecekler.

Cenab-ı Hak lisan-ı hikmetle ona demiş ki:

-Senin ile ibadımın ortasında musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.

Evet nasılki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı ervahta hakikî olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm'ın vazifesine mütealliktir. Öyle de Hazret-i Azrail Aleyhisselâm da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zahiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemaline münasib düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i İlahiyeye bir perdedir.

Evet izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; tevhid ve celal ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden...


Said Nursi



Hazret-i Azrail: Dört büyük melekten biri olup Cenâb-ı Hak tarafından insanların ruhlarını kabzetmekle, almakla vazifeli olanı; ölüm meleği.
Aleyhisselâm: Selam O'nun üzerine olsun.
Cenab-ı Hakk: Allah.
Kabz-ı ervah: Ruhların alınması.
İbad: Kullar.
Şekva: Şikayet.
Lisan-ı hikmet: Hikmet lisanı, gaye ve faydaları gözetme dili(konuşması).
Tevehhüm: Evhamlanma, kuruntuya kapılma, asılsız ve gerçek dışı düşüncelere kapılma, sanma.
Merci: Müracaat edilecek yer.
Müteallik: Alakalı, bağlı, ilgili.
Zahiren: Görünüş olarak, göründüğü gibi, görünüşe göre.
Rahmet: Merhamet, acıma, şefkat etme.
Kemal: Mükemmellik, kusursuzluk, olgunluk.
Hâlât: Haller, durumlar.
Kudret-i İlahiye: Allah'ın(cc) sonsuz gücü.
İzzet: Üstünlük, güçlülük, şeref, değer, yücelik.
Azamet: Büyüklük.
Esbab: Sebepler.
Perdedar-ı dest-i kudret: Allah'ın(cc) sonsuz gücünün doğrudan görünmesini engelleyici perde.
Tevhid: Birlik.
Celal: Büyüklük, ululuk, haşmet.
Tesir-i hakikî: Gerçek etki.