İSTİKAMET, SEVGİ VE ŞEFKAT YOLU
..:: 1 ::..

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri insani en güzel takvim üzere yaratmis, onun için insana âlem- i asgâr denilmis. Insan cismânî ve ruhânî olarak bütün mevcûdâtin hülâsasidir ve bu kâinat manzûmesinin içinde sedefin ihtiva ettigi nefis bir inci mesabesindedir. Ve Cenâb-i Hakk hazretleri bütün mükevvenâti, cemâdat, nebâtat ve mahlûkati insana hâdim kilmisdir. Insan kendi kiymetini ve mes'uliyetini idrak ettikden sonra himmet ve gayretini yükselterek, lâyik, yüce mertebelere yönelmelidir. O da kesiksiz daimî olarak tevâzû üzere tam kullukdur.
Lakin pek az kimse; yalniz Hâlik Teâlâ hazretlerinin irfan verdigi basiret ehli olanlar bu inceligi kavrarlar, kendi mükerremligini idrak ederek hayatlari müddetince eksiksiz olarak kulluk etmege sa'y ü gayret ederler.
Sâlik bir taraftan büyük bir itinâ ile evradlarini yapmali. Bir tarafdan da lâzim, hatta elzem olan kendi nefsindeki ayiblari aramalidir. Bu Hakk Teâlâ'nin kulu üzerindeki haklarindandir.
Hakiki keramet ancak istikametin husûl bulmus ve kemâle ermis olmasiyladir. Bunun da mercii ikidir:
Birincisi; Hak Teâlâ ve Tekaddes hazretlerine imânin sihhati.
Ikincisi; Hâtem'ün-Nebiyyin'e zâhirde ve bâtinda iktidâ ve tebaiyettir. Kula vacib olan ancak bunlara vâsil olmak için çalismakdir. Âdetlerin hârikasi manasina gelen keramet ise tahkik ehli nazarinda ibrete sayan degildir. Çünkü istikamette tekemmül etmeyenlerde de görülür.
Ebu'l Abbas-i Mürsî -kuddise sirruh- buyurmuslardir ki:
-Bir adam yürür iken yol dürülüp de kendini Mekke'de yahud diger memleketlerde bulsa mühim bir is görmüs degildir. Asil ehemmiyetli is nefsin vasiflarini dürüp tayyetmekdir ki, bu kendini Rabbisinin huzurunda bulmakdir.
Ebu Muhammed Mürteis -kuddise sirruh- da:
-Filân zâtin su üzerinde yürümesinden, nefsin hevasina muhalif olan kimse benim nazarimda daha kiymetlidir.
Ahmed er-Rufaî-kuddise sirruh- hazretleri de:
-Bir kimseyi görürsen ki, havada uçuyor, ona itibar etme. Tâ onun sözünü ve isini seriat terazisinde tartincaya kadar, buyurmuslardir.
"Mürid" sâdik olan tâlib demekdir. Allah Teâlâ'nin sevgisi ile ve O'nun sevgisine kavusmak arzusu ile yanmakdadir. Bilmedigi anlayamadigi bir ask ile saskin haldedir, uykusu kaçar, göz yaslari dinmez, geçmisdeki günahlarini hatirlayarak basini kaldiramaz.
Her isinde Allah'dan korkar, titrer, Allah Teâlâ'nin sevgisine kavusturacak isleri yapmak için çirpinir.
Her isinde sabr ve afveder. Her geçimsizlikde, sikintida kusuru kendisinde görür. Her nefesde Allah'ini düsünür. Gafletle yasamaz, kimseyle münakasa etmez. Bir kalbi incitmekden korkar. Kalbleri Allah'in evi bilir. Ashab-i kiramin hepsini radiyallahü Teâlâ anhum ecmain iyi bilir. Hepsinin iyi oldugunu söyler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ashab-i kiram arasinda olanlari konusmamagi emir buyurdu. Mürid bunlari konusmaz, yazmaz ve okumaz. Böylece o büyüklere karsi bir edebsizlikde bulunmakdan kendini korur. O büyükleri sevmek, Allah'in Resûlünü sevmenin nisanidir, alâmetidir. Mürid kendi bilgisi ile, kendi görüsü ile evliyâ-yi kirami biribirinden asagi ve yukari deye ayirmaz. Birinin daha yüksek, daha üstün oldugu ancak ayet-i kerime ve hadis-i serif ile anlasilir. Muhabbet sarhoslugu elbet baskadir. Ask sahibi mâzurdur.
Mürid zeki ve anlayisli olmali. Bazi müridler ilk zamanlarinda yukaridaki güzel sifatlarla muttasif olduklari halde, zamanla bu güzel hal ve sifatlarini kaybediyorlar. Halbuki, bilakis tedennî degil terakki etmek lâzimdir. Sebebi ise eski müridlerin hatali nâhos hareketlerini görerek, onlari daha ilerlemis zannettigi için ayni hatalari yapmaga baslamakda bir sakinca görmüyorlar. Halbuki bu ulvî yola gönül veren sâlik, iyi huy, hal ve ahlâkça tekâmül edemezse mânevi yolda ilerleyemez ve Cenab-i Hakka vâsil olamaz.
Herkesin istidatlari ayridir. Kimileri eski olup uzun zamandan beri çalisdiklari halde, bu yolun geregini ifa edemedikleri, yani lâzim gelen ihlâs, edeb, gayret, sevgi, baglilik ve itaati gösteremedikleri için mânen yol alamazlar.

Kimileri ise üç bes aylik yahud üç bes senelik olmalarina ragmen ihlâs, hüsnü niyet ve tevâzu üzere akillica çalisdiklarindan çok güzel ve semereli neticeler alirlar.
Yaslilarin hatali hafif hareketlerini benimsememek sartiyla onlara hörmet göstermek ve saygili olmak islâmî âdâbdandir.
Bazi salikler bütün gayretlerini üstazlarinin gözüne girmek, iltifatina nail olmak hususlarina harcarlar.
Dogrudur. Bu çok güzel bir istekdir, fakat bunun da bir âdâbi erkâni oldugu muhakkak bilinmelidir.
Mürsidinin gönlüne girmek isteyen, muhakkak Kur'an-i Kerim ahkâmina dikkatli olub, sünnet-i seniyyeye ittiba etmekle mükellefdir.
Muhakkak istikamet, sevgi ve sefkat yoluna yönelmesi gerekir. Bunlarla muttasif olan sâlik, herkesi sever, sefkat gösterir bu nedenle kalbindeki paslar silinir.
Herkesle geçimli olur; çünkü sefkatlidir, mütevâzidir.
Ibâdetlerinde kusur etmez; çünkü Allah'i sever
ve Allah'dan korkar.
Muamelâti temizdir; çünkü bilir ki muâmele temizligi imandan gelir.
Haramdan sakinir; çünkü bilir ki haramla kazanilan rizik insan için mânevî zehirdir.
Akranlarini sever ve onlarin hizmetinde olur; çünkü bilir ki onlari sevmek Üstâzini sevmekdir, onlara hizmet etmek Üstâza hizmet etmekdir, Üstâza hizmet etmek ise Allahi sevmekdir.
Ahlâki güzellesir hep iyi huylar kendisinde tecelli eder;
Bunlar da, evrâdlarini büyük bir agâhlik içinde yapip, mânevi sohbetlere devamla elde edilir.