+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 15

Konu: Kur'an, Hadis ve Risale-i Nur'da Duanın Önemi

  1. #1
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart Kur'an, Hadis ve Risale-i Nur'da Duanın Önemi

    Kur'ân'da Duâ




    Hak Teâlâ Hazretleri buyuruyor:

    "Ey Resûl-i Ekremim! Benim kullarım "Rabbi-miz uzakta mıdır, yakında mıdır?" diyerek sana beni sordukları zaman sen onlara cevap ver ki: Ben onlara pek yakınımdır. Bana duâ eden kulumun duasını kabul ederim. Duâ ettiğinde benden duâlarının kabulünü istesinler. Ve bana îman etsinler. Umulur ki onlar îmanları ve duâları sebebiyle doğru yola vâsıl olurlar ve irşâd olunurlar. "(Bakara Sûresi, 186)
    Fahr-i Râzî, Kâzı Beyzâyi ve Hâzin'in beyânlarına göre ashâb-ı kiramdan bazı kimselerin: "Ya Re-sûlallah! Rabbimiz bize yakîn ise hafif sesle yahud gizlice duâ edelim. Eğer uzak ise yüksek sesle duâ edelim" demeleri üzerine bu âyet-i celîlenin nâzil olduğu mervîdir.

    Başka bir rivâyette ise yahûdilerin: "Yâ Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! Sen yer ile gök arasını pek uzak haber veriyorsun. Rabbimiz duâmızı nasıl işidir?" demeleri üzerine nâzil olduğu mervîdir. Bu sebeb-i nûzullere göre âyetin ma'nası şöyle olur:

    "Ey Resûlüm! Benim kullarım sana benim evsâfımdan suâl edip Rabbimizin lutfu bize yakın mı? Duâmızı gizlice kendi içimizde mi yapalım? Yoksa uzakta mı? Duamızı yüksek sadâ ile yapalım? dediklerinde: "Sen onlara Benim tarafımdan cevâb ver. Ben onların gizli duâlarını işitirim. Zira Benim ilmim onlara pek yakındır. Binâenaleyh onların işlerini bilip sözlerini işiterek hallerine muttali' olduğumdan duâ eden kimsenin duâsı ihlâs üzere olursa icâbet ederim. Şu hâlde onlar benden icâbet talep etsinler. Ben de onlara icâbet ederim. Senin vâsıtan ile onları îmana davet etdiğimde derhal îman etsinler. Zîra ben onların duâlarına icabet edince onların da benim da'-vetime icabet ve emrime itaat etmeleri vâcibdir ve onlar davetime icabetle doğru yolu muhakkak bulurlar."
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  2. #2
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Hadislerde Duâ




    Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlard?r:

    "Büyük zorluklara dûçar olduğunuz zaman "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir" zikr-i ce-mîlîne devam ediniz." (1)

    "Cenâb-? Hak, duada fazla ?srar edenleri sever." (2)

    "Eğer bir kul, Cenâb-? Hakk'a bir hususda duâ eder de icâbet olunmazsa onun yerine bir hasene, yani bir sevâb yaz?l?r." (3)

    "Bir baban?n oğlu için duâs?, bir peygamberin ümmeti hakk?ndaki duâs? gibi makbuldür." (4)

    "?yilik görenlerin iyilik gördükleri kimseler hakk?nda ettikleri hay?r duâlar? reddolunmaz." (5)

    "Ezân ile ikâmet aras?nda yap?lan duâ müs-tecâbd?r. Bu arada hemen duâ ediniz."(6)

    "Kaderden sak?nmak kaderi def etmez. Lâkin sâlihlerin duâs?, nüzûl etmiş ve edecek olan elem ve musîbeti def etmeğe ve kald?rmağa medâr olur. ?ş böyle olunca ey Allah'?n kullar?, duâ ediniz." (7)

    "Kur'ân-? Azîmü'ş-şan her ne vakit hatmolu-nursa akabinde yap?lan bir duâ müstecâbd?r." (8)

    "Bir kimsenin sevdiği bir kimse aleyhinde olan duâs?n?n kabul olunmamas?n? Cenâb-? Hakk'tan istirhâm eyledim." (9)

    "Bir farz namaz?n? huşû' ile edâ eden kimsenin o namaz?n akabinde vak?' olacak bir duâs? müstecâb olur." (10)

    "Mazlumun bedduâs?ndan sak?n?n?z. Zîra bir k?v?lc?m sür'atiyle semâya icabete yükselir."

    Fâcir de olsa mazlûmun duâs? makbûldür." (11)

    "Cenâb-? Allah buyurmuşdur ki: "Kim bana duâ etmezse ona gadab ederim." (12) Zîrâ bu hal ya gafletten, yahut kibirden ileri gelir

    "Müslüman kardeşinin ay?p ve ç?plak yerlerini setrederek onu dünyâda rüsvay etmeyen kimsenin ay?plar?n? Cenâb-? Hakk k?yâmet gününde setreder." (13)

    "Bir yerde yang?n vuku' bulduğunu gördüğünüz zaman ''Allahü Ekber' diyerek tekrar tekrar tekbîr al?n?z. Zîra tekbir yang?n? söndürür." (14)

    "Dünyân?n geniş vakitlerinde, yani s?hhat ve servet ve asâyiş ve emniyet gibi esbâb-? istirahat mükemmel olduğu bir zamanda Cenâb-? Hakk'a ibâdet ve tâat ile kendini takdîm et ki muzâyakal? s?k?nt?l? bir zamanda seni lutf ile yâd edip gözetsin."(15)

    "Ana ve babaya iyilik ömrü art?r?r. Yalan söylemek r?zk? noksanlaşt?r?r, duâ kazaya siper olur." (16)

    "Kendisine iltica ile bir ricada bulunan kimsenin ricas?n? kesip atan?n duâ ve ricas?n? da Allah kesip atar." (17)

    "Bir mü'mine yap?lan zillet ve hakareti görüp de men'ine muktedir olduğu halde muâvenette bulunmayanlar? Cenab-? Hak mahşerde zelîl eder." (18)

    "Her kim duâlar?n?n kabûlünü, gam ve üzüntülerinin def olup kald?r?lmas?n? arzu ederse s?k?nt?da bulunanlar?n imdâd?na yetişsin." (19)

    "?şlerde istihâre edenler, yani Allah'dan hay?r dileyerek r?zâs?na muvaf?k hareket edenler zarar etmezler. ?stişâre edenler de işin sonunda pişman olmazlar. ?dâr-i maîşetinde isrâf etmeyip i'tidâl yolunu iltizâm edenler de fakr u zarurete düşmezler." (20)


    "Bir işe başlamak istediğin zaman âk?betini iyice tefekkür edip hayr u sevâb? mûcib ise devam et, şerr ü ?kâb? mûcib ise ictinâb et!" (21)

    "Hikmet on parçad?r. Dokuzu uzlette, diğer biri de sükûttad?r. Yâni mâlâyâniden, kendisini ilgilendirmeyen ve lüzumsuz bulunan şeylerden h?fzeylemektedir." (22)


    "Akâid-i fâside ve bid'at sâhiplerinin amellerini, ibâdetlerini Cenâb-? Allah kabul etmek istemez." (23) Eğer tevbe edip ehl-i sünnet ve'l-cemâat i'tikad?na rûcû' ederlerse kabûl eder.
    Ebû Hüreyre rad?yallahu anh der ki: Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlard?r:

    "Her bir peygambere etmesi için bir duâ verilmiştir. Ben ise ümmetime şefâat olmak üzere duâm? âhirete b?rakmak istiyorum." (24)

    Enes bin Mâlik'den gelen rivayette ise Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

    "Her bir nebî Allah'dan bir dilekte bulundu. Yahud, her bir peygamberin Allah'a edeceği bir duâs? vard?. Her biri duâs?n? yapt? ve kabul olundu. Ben ise duâm? k?yâmet gününde ümmetim için şefâat k?ld?m." buyurmuşlard?r.

    Enbiyây-? izâm?n her duâs?n?n müstecâb olmas? kuvvetle umulur ise de, kat'î olmay?p yaln?z bir duâlar?n?n kesin olarak kabûl edileceği kendilerine bil-dirilmişdir. O duâ, her bir nebîye Allah taraf?ndan husûsî olarak verilen duâd?r.

    Ezcümle Hazret-i Âdem -aleyhisselâm bu müstecâb duâs?n? tevbesinin kabûl olmas? için; Hazret-i Nuh aleyhisselâm- kavmininin helâki ve berâberindeki mü'minlerin kurtulmas? için, Hazret-i ?brahim-aleyhisselâm- -i Mükerreme ve Beytullah için, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- Fir'avn'?n helâki için, Hazret-i îsâ -aleyhisselâm- gökten bir mâide, sofra indirilmesi için etmişler ve müstecâb olmuşdur.

    Hazret-i Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz ise, bu kesinlikle kabul olunacağ? Allah taraf?ndan te'min olunan duâs?n?, ümmetine şefâat için âhirete b?rakm?şt?r. Ne mutlu O'nun sünnetine s?ms?k? sar?lan mü'minlere.



    (1) Ebû Dâvud, Vitr, 25; Tirmizî K?yâme, 8; ?bn Hanbel, Müsned, I/336.
    (2) Kenzû'l-irfân 57 (Camiu's-sağîr'den)
    (3) a.e. göst. yer.
    (4) Keşfü'l-hafâ, 1/495 (Deylemî'den)
    (5) Tirmizî, Birr, 5.
    (6) Tirmizî, Salat, 44, Deavât, 128; Ebû Dâvud, Salât, 35.
    (7) Tirmizî Deavât, 101; ?bn Hanbel, Müsned, 5/224.
    (8) Kenzü'l-irfan, 59 (Camiu's-sağîr'den) Dârimî, Fezailü'l-Kur'ân. 33.
    (9) a.e. göst. yer. Keşfü'l-hafâ, 1/404 (Dârekutnî'den)
    (10) Buhârî, Cihâd, 180; Müslim, îman, 39; Ebû Dâvud, Zekât, 5; Tirmizî, Zekât, 6; ?bn Mâce, Zekât, 6;Dârimî, Zekât 1; Muvatta, Da'vetü'l-mazlûm, 1; ?bn Hanbel, Müsned, 1/333.
    (11) Keşfü'lhafâ, 1/405 ?bn Hanbel, Müsned'den
    (12) ?bn Mâce, Duâ, 1; ?bn Hanbel, 3/477
    (13) Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Ebû Dâvud, Edeb, 28; Tirmizî, Birr; 19; ?bn Mace, Mukaddime, 17; ?bn Hanbel, Müsned, 3/91, 252.
    (14) Keşfü'l-hafâ, 1/89.
    (15) ?bn Hanbel, Müsned, 1/307; Tirmizî, Deavât, 9.
    (16) Buhârî, Mevâkîtü-salât, 5; Müslim, ?mân, 137; Ebû Dâvud, Edeb, 130; Tirmizî, Salât, 13; Neseî, Mevâkît, 51; ?bn Mâce, Edeb, l.
    (17) Keşfü'l-hafâ, 2/272 (Ahmed b. Hanbel, Müsned'den)
    (18) ?bn Hanbel, Müsned, 3/487.
    (19) Müslim, Müsakat, 32; ?bn Hanbel, Müsned, 3/32.
    (20) Keşfü'l-hafâ, 2/185 (Taberânî'den)
    (21) Kenzü'l-irfan.
    (22) Keşfü'l-hafâ, 1/363 (?bn Adiyy'den)
    (23) ?bn Mâce, Mukaddime, 7.
    (24) Müslîm, îman, 334, 335 vd. Buhârî, Deavat, I; Tirmizî, Deavât, 130; ?bn Mâce, Zühd, 37; Dârimî, Rikak, 85; Muvatta", Kur'ân, 26.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  3. #3
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Hem insan, nihayetsiz acziyle nihayetsiz beliyyâta mâruz ve hadsiz a'dân?n hücumuna mübtelâ ve nihayetsiz fakr?yla beraber nihayetsiz hâcâta giriftar ve nihayetsiz metâlibe muhtaç olduğundan, vazife-i asliye-i f?triyesi, imândan sonra duâd?r. Duâ ise, esâs-? ubûdiyettir. Nas?l, bir çocuk, eli yetişmediği bir merâm?n?, bir arzusunu elde etmek için ya ağlar, ya ister; yani, ya fiilî, ya kavlî lisân-? acziyle, bir duâ eder, maksuduna muvaffak olur. Öyle de, insan, bütün zîhayat âlemi içinde nâzik, nâzenin, nazdar bir çocuk hükmündedir. Rahmânirrahîmin dergâh?nda, ya zaaf ve acziyle ağlamak veya fakr ve ihtiyac?yla duâ etmek gerektir; tâ ki, makâs?d? ona musahhar olsun veya teshîrin şükrünü edâ etsin. Yoksa, bir sinekten vâveylâ eden ahmak ve haylaz bir çocuk gibi, "Ben kuvvetimle bu kâbil-i teshîr olmayan ve bin derece ondan kuvvetli olan acîb şeyleri teshîr ediyorum. Ve fikir ve tedbîrimle kendime itaat ettiriyorum" deyip küfrân-? nimete sapmak, insaniyetin f?trat-? asliyesine z?d olduğu gibi, şiddetli bir azaba kendini müstehak eder.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  4. #4
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    BEŞ?NC? NOKTA
    ?mân, duây? bir vesîle-i katiye olarak iktizâ ettiği; ve f?trat-? insaniye onu şiddetle istediği gibi, Cenâb-? Hak dahi "Duân?z olmazsa ne ehemmiyetiniz var?" meâlinde, -1- ferman ediyor. Hem, -2- emrediyor.
    Eğer desen: "Birçok defa duâ ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumidir; her duâya cevap var," ifade ediyor.
    Elcevap: Cevap vermek ayr?d?r, kabul etmek ayr?d?r. Her duâ için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-? matlûbu vermek Cenâb-? Hakk?n hikmetine tâbidir.



    1- Furkan Sûresi: 77.
    2- Bana duâ edin, size cevap vereyim. (Mü'min Sûresi: 60.)
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  5. #5
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Meselâ, hasta bir çocuk çağ?r?r: "Yâ hekim, bana bak."
    Hekim "Lebbeyk," der. "Ne istersin?" Cevap verir.
    Çocuk "Şu ilâc? ver bana" der.
    Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahat?na binâen ondan daha iyisini verir, yahut hastal?ğ?na zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
    ?şte, Cenâb-? Hak Hakîm-i Mutlak, hâz?r, nâz?r olduğu için, abdin duâs?na cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzûruyla ve cevab?yla ünsiyete çevirir. Fakat, insan?n hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizâs?yla, ya matlûbunu veya daha evlâs?n? verir veya hiç vermez.
    Hem, duâ bir ubûdiyettir; ubûdiyet ise, semerât? uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi duâ ve ibâdetin vakitleridir; o maksadlar, gâyeleri değil. Meselâ, yağmur namaz? ve duâs? bir ibâdettir. Yağmursuzluk, o ibâdetin vaktidir; yoksa, o ibâdet ve o duâ, yağmuru getirmek için değildir. Eğer s?rf o niyet ile olsa, o duâ, o ibâdet hâlis olmad?ğ?ndan, kabule lây?k olmaz.
    Nas?l ki, güneşin gurûbu, akşam namaz?n?n vaktidir; hem güneşin ve ay?n tutulmalar?, küsûf ve husûf namazlar? denilen iki ibâdet-i mahsusan?n vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmas?yla bir azamet-i ?lâhiyeyi ilâna medâr olduğundan, Cenâb-? Hak, ibâd?n?, o vakitte bir nevi ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, aç?lmas? ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesâbiyle muayyen olan ay ve güneşin husûf ve küsûflar?n?n inkişaflar? için değildir. Ayn? onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namaz?n?n vaktidir. Ve beliyyelerin istilâs? ve muz?r şeylerin tasallutu, bâz? duâlar?n evkât-? mahsusalar?d?r ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlak?n dergâh?na ilticâ eder. Eğer duâ çok edildiği halde, beliyyeler def' olunmazsa, denilmeyecek ki, "Duâ kabul olmad?." Belki denilecek ki, "Duân?n vakti, kazâ olmad?." Eğer Cenâb-? Hak, fazl ve keremiyle, belây? ref' etse, nurun alâ nur, o vakit duâ vakti biter, kazâ olur.
    Demek duâ, bir s?rr-? ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmal?. Yaln?z aczini izhâr edip, duâ ile Ona ilticâ etmeli; Rubûbiyetine kar?şmamal?. Tedbîri Ona b?rakmal?, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli.

    Evet, hakikat-i halde, âyât-? beyyinât?n beyân?yla sabit olan budur ki: Bütün mevcudât, herbirisi birer mahsus tesbih ve birer hususi ibâdet, birer has secde ettikleri gibi; bütün kâinattan dergâh-? ?lâhiyeye giden, bir duâd?r.
    Ya istidad lisâniyledir -bütün nebâtât ve hayvanât?n duâlar? gibi ki, herbiri lisân-? istidad?yla Feyyâz-? Mutlaktan bir sûret talep ediyorlar ve esmâs?na bir mazhariyet-i münkeşife istiyorlar.
    Veya ihtiyac-? f?trî lisân?ylad?r-bütün zîhayat?n, iktidarlar? dahilinde olmayan hâcât-? zarûriyeleri için duâlar?d?r ki, herbirisi o ihtiyac-? f?trî lisâniyle Cevâd-? Mutlaktan idâme-i hayatlar? için bir nevi r?z?k hükmünde bâz? metâlibi istiyorlar.
    Veya lisân-? ?zt?râr?yla bir duâd?r ki, muztar kalan herbir zîruh, katî bir ilticâ ile duâ eder, bir hâmî-i meçhûlüne ilticâ eder, belki Rabb-i Rahîmine teveccüh eder.
    Bu üç nevi duâ bir mâni olmazsa dâimâ makbuldür.
    Dördüncü nevi ki, en meşhurudur, bizim duâm?zd?r. Bu da iki k?s?md?r: Biri fiilî ve hâlî, diğeri kalbî ve kâlîdir.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  6. #6
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Meselâ, esbâba teşebbüs, bir duâ-i fiilîdir. Esbâb?n içtimâ?, müsebbebi icad etmek için değil, belki lisân-? hal ile müsebbebi Cenâb-? Haktan istemek için, bir vaziyet-i marziye almakt?r. Hattâ çift sürmek, hazîne-i rahmet kap?s?n? çalmakt?r. Bu nevi duâ-i fiilî, Cevâd-? Mutlak?n isim ve ünvân?na müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakad?r.
    ?kinci k?s?m, lisân ile, kalb ile duâ etmektir; eli yetişmediği bir k?s?m metâlibi istemektir. Bunun en mühim ciheti, en güzel gâyesi, en tatl? meyvesi şudur ki: Duâ eden adam anlar ki, birisi var; onun hât?rât-? kalbini işitir, her şeye eli yetişir, herbir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakr?na meded eder.
    ?şte ey âciz insan ve ey fakir beşer! Duâ gibi hazîne-i rahmetin anahtar? ve tükenmez bir kuvvetin medâr? olan bir vesîleyi elden b?rakma. Ona yap?ş; âlâ-y? illiyyîn-i insaniyete ç?k. Bir sultan gibi, bütün kâinat?n duâlar?n? kendi duân içine al, bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumi gibi de, kâinat?n güzel bir takvîmi ol.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  7. #7
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli

    -1-

    -2-

    -3-

    -4-

    Yani, "Ey insalar! Duân?z olmazsa ne ehemmiyetiniz var?" meâlindeki âyetin beş nüktesini dinle.
    B?R?NC? NÜKTE
    Dua bir s?rr-? azîm-i ubudiyettir. Belki ubudiyetin ruhu hükmündedir. Çok yerlerde zikrettiğimiz gibi, dua üç nevidir.
    Birinci nevi dua: ?stidat lisan?ylad?r ki, bütün hububat, tohumlar, lisan-? istidatla Fât?r-? Hakîme dua ederler ki, "Senin nukuş-u esmân? mufassal göstermek için bize neşvünemâ ver. Küçük hakikatimizi sümbülle ve ağac?n büyük hakikatine çevir."
    Hem şu istidat lisan?yla dua nevinden birisi de şudur ki: Esbab?n içtima?, müsebbebin icad?na bir duad?r. Yani, esbab bir vaziyet al?r ki, o vaziyet bir lisan-? hal hükmüne geçer; ve müsebbebi, Kadîr-i Zülcelâlden dua eder, isterler. Meselâ su, hararet, toprak, ziya, bir çekirdek etraf?nda bir vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-? duad?r ki, "Bu çekirdeği ağaç yap, yâ Hâl?k?m?z" derler. Çünkü, o mucize-i harika-i kudret olan ağaç, o şuursuz, câmid, basit maddelere havale edilmez, havalesi muhaldir. Demek, içtima-? esbab bir nevi duad?r.
    ?kinci nevi dua: ?htiyac-? f?trî lisan?ylad?r ki, bütün zîhayatlar?n iktidar ve ihtiyarlar? dahilinde olmayan hâcetlerini ve matlaplar?n? ummad?klar? yerden, vakt-i münasipte onlara vermek için, Hâl?k-? Rahîmden bir nevi duad?r. Çünkü, iktidar ve ihtiyarlar? haricinde, bilmedikleri yerden, vakt-i münasipte onlara bir Hakîm-i Rahîm gönderiyor. Elleri yetişmiyor; demek o ihsan, dua neticesidir.
    Elhas?l, bütün kâinattan dergâh-? ?lâhiyeye ç?kan, bir duad?r. Esbab olanlar, müsebbebât? Allah'tan isterler.





    1- Onun ad?yla. O her kusurdan münezzehtir.
    2- Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.
    3- Rahman ve Rahim olan Allah'?n ad?yla.
    4- De ki: Eğer duan?z olmasa Rabbim kat?nda ne ehemmiyetiniz var. (Furkan Sûresi: 77)
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  8. #8
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Üçüncü nevi dua: ?htiyaç dairesinde zîşuurlar?n duas?d?r ki, bu da iki k?s?md?r.
    Eğer ?zt?rar derecesine gelse veya ihtiyac-? f?trîye tam münasebettar ise veya lisan-? istidada yak?nlaşm?şsa veya sâfi, hâlis kalbin lisan?yla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür. Terakkiyât-? beşeriyenin k?sm-? âzam? ve keşfiyatlar?, bir nevi dua neticesidir. Havâr?k-? medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyatlar?na medar-? iftihar zannettikleri emirler, mânevî bir dua neticesidir. Hâlis bir lisan-? istidatla istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-? istidatla ve lisan-? ihtiyac-? f?trî ile olan dualar dahi, bir mâni olmazsa ve şerâit dahilinde ise, daima makbuldürler.
    ?kinci k?s?m: Meşhur duad?r. O da iki nevidir: biri fiilî, biri kavlî. Meselâ çift sürmek fiilî bir duad?r. R?zk? topraktan değil; belki toprak, hazine-i rahmetin bir kap?s?d?r ki, rahmetin kap?s? olan toprağ? sabanla çalar.
    Sair k?s?mlar?n tafsilât?n? tayyedip, yaln?z kavlî duan?n bir iki s?rlar?n?, gelecek iki üç nüktede söyleyeceğiz.
    ?K?NC? NÜKTE
    Duan?n tesiri azîmdir. Hususan dua külliyet kesb ederek devam etse, netice vermesi galiptir, belki daimîdir. Hattâ denilebilir ki, sebeb-i hilkat-i âlemin birisi de duad?r. Yani, kâinat?n hilkatinden sonra, başta nev-i beşer ve onun baş?nda âlem-i ?slâm ve onun baş?nda Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm?n muazzam olan duas?, bir sebeb-i hilkat-i âlemdir. Yani, Hâl?k-? Âlem, istikbalde o zât?, nev-i beşer nam?na, belki mevcudat hesab?na bir saadet-i ebediye, bir mazhariyet-i esmâ-i ?lâhiye isteyecek bilmiş, o gelecek duay? kabul etmiş, kâinat? halk etmiş.
    Madem duan?n bu derece azîm ehemmiyeti ve vüs'ati vard?r. Hiç mümkün müdür ki, bin üç yüz elli senede, her vakitte, nev-i beşerden üç yüz milyon, cin ve ins ve melek ve ruhaniyattan had ve hesaba gelmez mübarek zatlar, bil'ittifak zât-? Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm hakk?nda rahmet-i uzmâ-i ?lâhiye ve saadet-i ebediye ve husul-ü maksud için dualar? nas?l kabul olmas?n? Hiçbir cihetle mümkün müdür ki, o dualar? reddedilsin?
    Madem bu kadar külliyet ve vüs'at ve devam kesb edip lisan-? istidat ve ihtiyac-? f?trî derecesine gelmiş. Elbette o zât-? Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, dua neticesi olarak öyle bir makam ve mertebededir ki, bütün ukul toplansa, bir ak?l olsalar, o makam?n hakikatini tamam?yla ihata edemezler.
    ?şte, ey Müslüman, senin rûz-i mahşerde böyle bir şefîin var. Bu şefîin şefaatini kendine celb etmek için, sünnetine ittibâ et.
    Eğer desen: Madem o Habîbullaht?r. Bu kadar salâvat ve duaya ne ihtiyac? var?
    Elcevap: O zat (a.s.m.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-? ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedard?r ve her nevi musibetleriyle endişedard?r. ?şte, kendi hakk?nda merâtib-i saadet ve kemâlât hadsiz olmakla beraber, hadsiz efrad-? ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz envâ-? saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-? şekavetlerinden müteessir olan bir zat, elbette hadsiz salâvat ve dua ve rahmete lây?kt?r ve muhtaçt?r.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  9. #9
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Eğer desen: Bazen kati olacak işler için dua edilir: meselâ husuf ve küsuf namaz?ndaki dua gibi. Hem Bazen hiç olmayacak şeyler için dua edilir.
    Elcevap: Başka Sözlerde izah edildiği gibi, dua bir ibadettir. Abd, kendi aczini ve fakr?n? dua ile ilân eder. Zâhirî maksatlar ise, o duan?n ve o ibadet-i duaiyenin vakitleridir; hakikî faydalar? değil. ?badetin faydas? âhirete bakar. Dünyevî maksatlar hâs?l olmazsa, "O dua kabul olmad?" denilmez. Belki "Daha duan?n vakti bitmedi" denilir.
    Hem hiç mümkün müdür ki, bütün ehl-i iman?n bütün zamanlarda mütemadiyen kemâl-i hulûs ve iştiyak ve dua ile istedikleri saadet-i ebediye onlara verilmesin ve bütün kâinat?n şehadetiyle hadsiz rahmeti bulunan o Kerîm-i Mutlak, o Rahîm-i Mutlak, bütün onlar?n o duas?n? kabul etmesin ve saadet-i ebediye vücut bulmas?n?
    ÜÇÜNCÜ NÜKTE
    Duâ-i kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir: Ya ayn-? matlubu ile makbul olur; veyahut daha evlâs? verilir.
    Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-? Hak, Hazret-i Meryem gibi bir k?z evlâd?n? veriyor. "Duas? kabul olunmad?" denilmez. "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir. Hem Bazen kendi dünyas?n?n saadeti için dua eder. Duas? âhiret için kabul olunur. "Duas? reddedildi" denilmez. Belki, "Daha evlâ bir surette kabul edildi" denilir, ve hâkezâ...
    Madem Cenâb-? Hak Hakîmdir. Biz Ondan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini itham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâz?k, s?tmas? için sulfato verir. "Tabip beni dinlemedi" denilmez. Belki âh ü fizâr?n? dinledi, işitti, cevap da verdi, maksudun iyisini yerine getirdi.
    DÖRDÜNCÜ NÜKTE
    Duan?n en güzel, en lâtîf, en leziz, en haz?r meyvesi, neticesi şudur ki:
    Dua eden adam bilir ki, birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşeye yetişir. Bu büyük dünya han?nda o yaln?z değil; bir Kerîm Zat var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyâcât?n? yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlar?n? def edebilir bir Zât?n huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağ?r bir yükü üzerinden at?p -1- der.
    1- Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. (Fatiha Sûresi: 2.)
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  10. #10
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    BEŞ?NC? NÜKTE
    Dua ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir iman?n neticesidir. Çünkü dua eden adam duas?yla gösteriyor ki: "Bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en küçük işlerime ?tt?lâ? var ve bilir. En uzak maksudlar?m? yapabilir. Benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyleyse, bütün mevcudat?n bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri O yap?yor ki, en küçük işlerimi de Ondan bekliyorum, Ondan istiyorum."
    ?şte, duan?n verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u iman?n halâvet ve sâfiliğine bak,


    -2-

    s?rr?n? anla ve


    -3-

    ferman?n? dinle.




    denildiği gibi, eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.


    -4-

    -5-





    1- "De ki: Eğer duan?z olmasa Rabbim kat?nda ne ehemmiyetiniz var?" (Furkan Sûresi: 25:77.)
    2- "Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, size cevap vereyim." (Mü'min Sûresi: 40:60.)
    3- "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi: 2:32.)
    4- Allah?m! Efendimiz Muhammed'e, âline ve ashab?-na, ezelden ebede kadar ilm-i ?lâhîdeki mevcudat?n adedince salât ve selâm et; bize ve dinimize selâmet ver. Âmin. Her türlü hamd ve övgü, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Risale-i Nur'da Hiçbir Mevzu Hadis Yoktur...
    By İbrahim in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 9
    Son Mesaj: 12.05.09, 21:52
  2. Risale-i Nur Okumanın Önemi
    By Medresetü'zZehra in forum Risale-i Nur'u Yeni Tanıyanlara
    Cevaplar: 28
    Son Mesaj: 25.12.08, 10:26
  3. Risale-i Nur'da Hadis İlmi(Abdulkadir Badıllı)
    By Ene-Zerre in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 27
    Son Mesaj: 07.10.08, 22:02
  4. Risale-i Nur Talebeliğinde Namaz Tesbihatı Önemi
    By Medresetü'zZehra in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 10.07.08, 10:03
  5. Duanın Kendisi, Duanın Sonucundan Önemlidir
    By ademyakup in forum Dualar
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 22.11.07, 12:02

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0