Son yıllarda evlenmek isteyen genç kızla delikanlı bir araya geliyor. Ama sonra elektrik alamadıklarını söylüyorlar. Ne demek bu elektrik alamamak?



Son yıllarda görücü usulü ile evlenmek isteyen genç kızla delikanlı bir araya geliyor.


Müsait bir ortamda, kendi evlerinde, pastanede veya bir tanıdığın evinde görüşüyorlar. Kız ile erkek kendi aralarında konuşuyorlar, birbirlerine soru soruyorlar, karşılıklı bilgi alıyorlar, çay-kahve içiyorlar. Evlilikten, hayattan beklentilerini dile getiriyorlar.


Gelecekleri hakkında planlarını öğreniyorlar, tartışıyorlar. Bazen bir saat, bazen de birkaç saati bulan bu görüşmeler sonucunda taraflardan biri kanaatini kısa bir cümle ile dile getiriyor: "Bir elektriklenme olmadı, elektrik alamadım."


Bu sözler, son aylarda bazı TV'lerde yayınlanan evlilik programlarında da sarf ediliyor. "Bu ne demek?" diye sorulunca da, kem küm birkaç cümle söylüyor, ama arkası gelmiyor, ciddi bir açıklama yapamıyor. "İşte ne diyeyim, hani insanın içinde bir kıpırdama, kalbinde bir akım, bir elektriklenme olur ya, işte öyle bir şey hissetmedim, ısınamadım" demeye çalışıyor.


Bu görüşmeler, tanışmalar, buluşmalar tek bir adaya bağlı kalmıyor. İki, üç, dört derken, bu "elektriklenme" bir türlü gerçekleşmiyor. Kararsızlık, bir başka kararsızlığı getiriyor.


Evlilikler gecikiyor, kızlar evlerinde beklerken, erkekler böyle bir açmaz ve çıkmaz içinde bocalayıp duruyorlar. Nedense, bir türlü "elektrik" akımı gerçekleşmiyor. Aileler bir şey demiyor, anne baba çaresiz kalıyor. Belki onlar da anlamıyordur bu "elektriklenme" olayını...


Siz bunun adına ister elektriklenme deyin, ister içinin ısınması, kalbinin yatması, istek ve arzunun oluşması deyin, ne derseniz deyin, böylesi sözler bir genci evliliğe ne kadar götürür, onu evliliğin ilk adımlarına ne kadar taşıyabilir? Bu "gerekçe" ve bahanelerle onlarca gelin adayı ile görüşen gençleri duydum ve bazılarını da yakinen tanıyorum.


Tamam, "şu yönlerini beğenmedim, şu huyu hoşuma gitmedi, şu sözleri bana ters geldi, hayata bakışı bana uymadı, kaşı/gözü/boyu-posu/giyimi kuşamı bana göre değil" diyebilirsin, bunları anlarım da, bu "elektriklenme"yi, "elektrik almayı" ne aklım alıyor, ne de kafa sarıyor.


Söz kesilmeden, yüzük takılmadan, nişan yapılmadan, sıkça gidip gelmeler olmadan, ev tutulup eşyalar dizilmeden, alışveriş zevki tadılmadan, gelecekle ilgili düşünceler ve planlamalar tartışılıp belli bir aşamaya gelmeden, aileler birbirlerini tanımadan ve sonunda bütün hazırlıklar bitip de, gelinlik ve damatlık giyilip nikah masasına oturmadan, düğün dernek yapılmadan hangi elektriklenmeden söz edilebilir ki...


Bu elektriklenmeyi Allah ihsan eder, Allah verir, Allah nasip eder ve Allah yaratır ve Allah gerçekleştirir. Rum Suresi'nde ne diyor Rabbimiz? "Hemcinslerinizden, kendilerine ısınacağınız eşler yaratması ve aranıza merhamet ve sevgi vermesi de O'nun ayetlerindendir.


Tefekkür eden bir topluluk için bunda ibretler vardır." Ayet:21) Buna göre elektriklenme, eşlerin birbirine ısınması, kalplerine sevgi mesajının gelmesi, ruhların buluşması ve sonunda karı koca olunması ise bu birden bire olmaz, anlık bir olay olarak düşünülmez.


Evlilik hakkında ölçüleriniz belli ise, nasıl bir aday bekliyorsanız, nasıl birisiyle hayatınızı birleştirmek istiyorsanız, önce bunda karar verirsiniz, sonra "Bismillah" diyerek yola çıkar, ilk adımı atarsınız, gerisi gelir. "Siz erersiniz muradınıza, biz çıkarız kerevetine..." deyimi gerçekleşir.


Bugün-Mehmet Paksu