[h=2]Dört Temel Hadis[/h] Ömer b. el-Hattab (r.a.) diyor ki: Rasulüllah’ı (s.a.s.) şöyle buyururken işittim:
“Ameller niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kim elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmış ise, onun hicreti hicret ettiği şeye göre değerlenir.”
(Buhari, Bed’ü’l-vahy, 1; Müslim, İmaret, 155.)
Açıklama
Meşhur hadis âlimi Ebu Davud (ö. 275/888), “Usûlü’s-sünen fî külli fennin erbaatü ehâdîs” diyerek Sünen’ine aldığı hadislerden dördünün dinin özünü ve esasını teşkil ettiğini söyler. (bkz. İbn Abdilberr, et-Temhîd, IX, 201.)
“Cevamiu’l-kelim” özelliğine sahip olan ve her biri ilmin dörtte biri diye ifade edilen bu hadisler, dinin merkezî ilkeleri konumundadır. Söz konusu dört hadis, kısa açıklamalarla birlikte şöyle sıralanır:
Birinci hadis
“Ameller niyetlere göre değerlenir (…)”
Yukarıda kaynakları verilen bu hadisin bazı tariklerinde “Kimin niyeti Allah’a ve Rasulü’ne yönelerek hicret etmek ise, eline geçecek sevap da Allah’a ve Rasulü’ne hicret sevabıdır” diye ziyade bir cümle mevcuttur.
Niyet, bir işi Allah için yapmayı kalpten geçirmek demektir. Amel ve ibadet ile âdet arasını ayıran temel kriter budur. Söylenen bir sözden veya yapılan bir iş ve icraattan sevap kazanabilmek için kulun niyetinin halis ve samimi olması gerekir.
Buhari, el-Câmiu’s-sahîh adlı eserine söz konusu hadisle başlayarak samimi duygu ve düşüncelerle hakikatin peşinde olup yaptığı işi ibadete dönüştürmek istediğini ima eder.
İkinci hadis
“Helal bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında pek çok insanın bilmediği şüpheli şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa dinini ve şerefini koruma altına almış olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, bunun durumu yasak bölgeye düşebilecek şekilde koyun otlatan çoban gibidir. Şunu bilin ki, her hükümdarın bir yasak bölgesi vardır. Allah’ın yeryüzündeki yasak bölgesi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, vücutta bir et parçası vardır. Eğer o iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Bakın, bu et parçası kalptir.” (Buhari, İman, 39; Müslim, Müsakât, 107.)
Bu hadis-i şerife göre, Müslümanların karşılaştıkları meseleler üç ana grupta toplanır: Helal olanlar: Yemek, içmek ve evlenmek gibi. Haram olanlar: Alkol ve uyuşturucu almak, yalan söylemek, iftira etmek gibi. Şüpheli şeyler: Bunlar, sınırları kesin çizgilerle ayrılamadığından içtihat yoluyla ortaya konulan ve hakkında ihtilaflı görüşlerin bulunduğu hüküm ve meselelerdir. Zira bazen din açık bir hüküm getirmediğinden helal olup olmadığı konusunda bir tereddüt yaşanabilir. Bu nevi şeylerden uzak durmak, müminin izzet ve şerefini korur.
Üçüncü hadis
“Malayaniyi terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Muvatta’, Husnü’l-huluk, 3; Tirmizi, Zühd, 11.)
Bu hadis-i şerifte geçen “malayani”, kişiyi ilgilendirmeyen, dini ve toplumu için bir anlam ve değer taşımayan faydasız söz ve lüzumsuz işler demektir. Hanbeli hadis, tefsir ve fıkıh âlimi İbn Receb (ö. 795/1393), kişinin Müslümanlığının güzel olmasının haramlar, şüpheli şeyler, mekruhlar ve ihtiyaç duyulmayan fuzuli mubahlar gibi malayanileri bıraktıracağını, zira kemal ve ihsan mertebesindeki iyi bir Müslüman’ın bunlara ilgi göstermeyeceğini, söz, tutum ve davranışlarıyla nezih olacağını ifade eder. (bkz. İbn Receb, Câmiu’l-ulûm ve’l-hikem, s. 144.)
“Üzerinde gördüğümüz ahlak ve fazilete seni yükselten ne olmuştur?” suali kendisine yöneltilen Hz. Lokman’nın verdiği şu cevap manidardır: “Doğru sözlü olmak, güven vermek ve malayaniyi terk etmek.” (Muvatta’, Kelâm, 7.)
Dördüncü hadis
“Dünya ve dünyalıklara değer verme (iltifat etme) ki Allah seni sevsin, insanların eline bakma ki halk seni sevsin!” (İbn Mace, Zühd, 1.)
Bu hadis, kulun dünyadan tamamen el etek çekmesini değil, baştan çıkaran cazibesine kapılıp onun esiri olmamasını ifade eder. Zira zahidane hayat tarzına göre esasen kötü olan dünya değil, insanın hevaya uyup Allah Teala’ya boyun eğmesine engel olan dünyevi arzu ve istekleridir.
Şüphesiz bu listenin dördüncü maddesi için başka hadisleri tercih eden âlimler vardır. Mesela İbn Receb, dördüncü hadis yerine şu hadisi zikreder: “Allah temizdir, ancak temiz olanları kabul eder. Allah peygamberlerine emrettiği şeyleri müminlere de emretti.” buyurdu ve şu ayetlerini okudu: ‘Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin, güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.’ (Mü’minun, 23/51.) ve ‘Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin’ (Bakara, 2/172.) Sonra Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Bir adam düşünün, uzun yolculuk yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak ‘Ya Rabbi, ya Rabbi!’ diye dua eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram ve hep haramla beslenmiş. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” (Müslim, Zekât, 65.)
Bu listede yer alan dört hadis, Ebu’l-Hasen Tâhir b. Müfevvez el-Endelüsi’nin şu beytinde terennüm edilir: “Bize göre dinin esası, mahlukatın en hayırlısının şu dört sözünden ibaret: Şüpheli şeylerden sakın, zahit ol, malayaniyi bırak ve niyetle amel et.”
Söz konusu sıralamada dördüncü hadis için diğer bazı âlimler tarafından teklif edilenler arasında şu hadisler vardır:
“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip sevdiği şeyi kardeşi için de arzu edip istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”
“Din samimiyet; ilkeli ve tutarlı duruştur.” Sahabe “kimler için?” diye sorunca, Peygamber (s.a.s.) şu cevabı verdi: “Allah için, Kitabı için, Rasulü için, Müslümanların yöneticileri ve bütün Müslümanlar için.”
“Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız. Bir şeyi emrettiğimde de gücünüz yettiği ölçüde onu yerine getiriniz.”
“Kim bizim bu işimizde sonradan bir şey ihdas ederse o reddedilir.”
“Zarar vermek ve zarara zararla mukabele etmek yoktur.”
Hadisten Öğrendiklerimiz
• Dört temel hadise göre niyet-amel ilişkisine dikkate etmek, dünya-ahiret dengesini gözetmek, malayani ve şüpheli şeylerden kaçınmak gerekir.
• “Ben cevamiu’l-kelim ile gönderildim.” buyuran Rasul-i Ekrem, diğer peygamberlerden farklı olarak az sözle çok mana ifade etme özelliğine sahiptir.
• Hadis ve sünnet, bireysel ve toplumsal hayata denge kazandırır. Denge, orta yolun karaktere dönüşmesi demektir.