Cevabımız
Değerli Kardeşimiz;
"Her Müslümanın temel hedefi, Allahu Teala (cc)'ya ihlasla ibadet etmek ve imtihanı kazanmaktır. Müslümanların İslami bir hayat yaşayabilmeleri için cemaat haline gelmeleri zaruridir. Resul-i Ekrem (sav)'in: "Dünyanın ücra bir köşesinde bile olsa, üç kişinin, içlerinden birini kendilerine emir tayin etmeden yaşamaları helal olmaz"(Müsned, İst. 1401, C. 2, Sh. 177) buyurduğu ve bu inceliğe işaret ettiği malumdur. Hevalarına muhalefet eden ve Allahu Teala (cc)'ya teslim olan kimselerin, İslami cemaatten müstağni olmaları mümkün değildir. Hz. Ömer (ra): "İslam, İslam olamaz, cemaat olmadıkça!.. Cemaat, cemaat olamaz, emiri olmadıkça!.. Emir, emir olamaz, ona itaat olmadıkça!.. Herhangi bir kimseyi, onun kavmi, fıkıh (ilmi) üzere başlarına geçirecek olurlarsa, bu, o kişi için de kavmi için de hayat olur. Herhangi bir kimseyi kavmi, fıkıh (ilmi) olmadan başa geçirecek olurlarsa, bu, o kişi için de kavmi içinde helak (sebebi) olur"(Darimi, Mukaddeme, 16.) diyerek, meselenin mahiyetini ortaya koymuştur.
"Zamanın imamına bey'at etmeden ölen kişi, cahiliye ölümü üzerine ölür" mealindeki hadis-i şerif mürseldir. Yani rivayet zincirinde kopukluk vardır. Ancak, "Her kim, imama itaatten bir el kadar ayrılırsa, Kıyamet gününde Allahu Teala (cc)'ya ameli hususunda, lehinde hiçbir hücceti olmayarak kavuşacaktır. Her kim de boynunda bey'at olmadığı halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölmüş gibi olur"(Sahih-i Müslim, 1851.) hadis-i şerifi, muhaddisler tarafından sahih olarak vasıflandırılmıştır. Ayrıca konuyla ilgili "Kim ki emirinde çirkin bir şey görürse sabretsin. Muhakkak ki kim de emirinin otoritesinden bir karış ayrılıpta ölürse ancak cahiliye ölümü ile ölür." (Müslim, İmara 13 H. No: 1849/56) hadisi de vardır. İmam-ı Nevevi, bu hadis-i şerifi şerh ederken, "Müminlerin halifesi varken ve meşru bir ma'zereti söz konusu değilken bey'at etmeyenler" üzerinde durmuştur."
Sorularlaİslamiyet
Görüldügü üzere bu sahih olmayıp mürsel olan rivayette geçen "zamanının imamı"ndan kasıt "ulül emr" yani halifedir.Bını "müceddid" diye anlamak ilmin hilafınadır.Bu rivayetin yönü imama itaatadır.Mesela Kütüb-i Sitte Muhtasarı ve Şerhi'nde "İmamete Ait Hükümler" bölümünde şöyle zikredilmiştir:
Buna örnek olarak şu rivayetler verilebilir:İMAMIN VARLIGI DİNEN ZARURÎDİR: Her mü'minin Müslümanlığının tamam olması için, imamı tanıması gerekmektedir, bu durum ise bir imamın varlığını zorunlu kılmaktadır.
Bu söylenene delil olarak Kur'ân-ı Kerîm'den: "Allah'a itaat edin, resûle ve sizden olan emir sahibine (yâni imama) da itaat edin..." (Nisa, 59) meâlindeki âyet ile, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)' in: "Kim zamanının imamını tanımadan ölür ise, câhiliye ölümü ile ölmüş olur" meâlindeki hadisi gösterilir."
Teftazânî bu nasslarla imamı tanımanın ve ona itaat etmenin vâcib kılınmış olduğunu belirttikten sonra, imamın varlığının vücûbuna hükmeder: "Zira tanıma ve itaat etmenin vâcib olması onun var olmasını da vâcib kılar."
"Kim emîrinden hoşlanmadığı bir şeyle karşılaşırsa sabretsin, zîra kim sultandan bir karış uzaklaşır ve ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur.
"Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür."
[Buhârî, Ahkâm 4; Müslim, İmâret 53, (1848); Nesâî, Tahrim 28, (7, 123); İbnu Mace, Fiten 7]
Vesselam.