haksever Nickli Üyeden Alıntı
1. Demokratlık bir düşünce ve anlayış tarzıdır. Eylem ile kendisini gösterir. Bir söylemden ibaret değildir. Bu açıdan, “Demokratlığın üç şartı” ancak eylemle oluşur. 4,5 yıldır bu şartları yerine getirdiğini söylemle ifade edenler halka ne gibi hizmette bulunduklarını açıklamalıdırlar. Rutin çalışmalar bahsimizden hariçtir.
a. Çıkardıkları kanun ve kararnameler halkın mı, bir gurup çıkarcının mı işine gelmektedir elbette araştıranlar ortaya koyarlar. Muhabbet gözü kusur görmez. Sizlere bir diyeceğim olmaz.
b. Halkın inanç ve düşüncelerine saygılı olmak konusunda istismarı netice veren bir söylemden öte eylem olarak neler yaptıklarını anlatmalıdırlar. Başörtüsü ve İHL’ mağdurlarına ve inançlarından dolayı sıkıntıya girenlere ne gibi faydalı çalışmalar yaparak onları rahatlattıklarını da anlatmaları gerekir. 4,5 sene 378 milletvekili ile bir şey yapamadı iseler bundan sonra nasıl yapacaklar, bunu da anlatsınlar da anlayalım.
c. Halk için menfaatlerinden fedakârlık ederek mesela “Bedel ödeme pahasına” ne yaptılar? “Biz bedel ödeyemeyiz” dediler. O kadar. Demokratlar ise dindar insanlara ve dine yaptıklarından dolayı 2 ihtilal bir muhtıra yediler ve üç güzde insanı da idam ettiler. Bedel bu, hizmet ve fedakârlık budur.
2. Yine Bediüzzaman’ın Ahrar ve Demokrat tarifi içinde şart olarak ortaya koyduğu “Hürriyetperver olmak” tanım ve tarifine hükümet ne derece uymaktadır, bunu da nazara almak lazım. Kendisi gibi düşünmeyen bir muhalefet liderini demokrat olmamakla suçlamak ne anlama gelmektedir? Demokraside hiçbir parti diğerine mahkûm değildir. Yani meclise girerek hükümetin adayına destek olmak demokrasi gereği mi oluyor? Girmemek de demokratik bir hak. Bunu kullanmak demokrat olmamanın sonucu mu oluyor. Ben neden bir başka partinin Cumhurbaşkanı adayını destekleyeyim. Benim adayımı koy destekleyeyim. O kadar. Seçemezsen bana ne! O zaman demokratik yoldan in aşağıya ben gelir seçerim. Demokrasi budur. Hürriyetperverlik de budur. Demokrasi istismarına ve “Sen benim adayıma destek olmadın öyle ise ben senden demokratım, sen ise demokrat değilsin” ne demek oluyor. Buna da “Demokrasi istismarı” derler. “Din istismarı ile meclise girip, demokrasi istismarı ile iktidarda kalmak” buna derler. Bu hürriyetperverlik midir? Demokraside yapamayan gider, yapabilen gelir.
3. “Benim adayım dindar, sen dindar isen beni desteklemen gerekir” demogojsi Bediüzzaman’ın “% 60–70 tam mütedeyyin olmadan din namına siyaset yapmamak gerektiği” ölçüsüne aykırıdır. Sonra Refah Partisinin başörtülü Merve Kavakçı’yı meclise getirerek sokamadığı ve bundan dolayı 10 bin memur ve 100 binlerce başörtülüyü mağdur ettiği durumun aynısıdır ve bundan ders almamasının sonucu ve hocasının izinden gittiğinin de delilidir. Ayrıca Devleti tanımamanın cehalet göstergesi, siyaseti bilmemenin alametidir. Sonuç ne oldu? 268 milletvekili ile meclise girdi ve Cumhurbaşkanını seçememe beceriksizliğini ve acizliğini gösterdi. Sonra da pişkinlikle bundan DYP’yi sorumlu tutu. Buna kargalar güler, cahiller ve ahmaklar inanır. 4,5 senedir CHP’nin izinden gidenler başkalarını suçlama hakkına sahip olamazlar.
4. Yine demokratlığın gereği olan “Eski tahribatı tamire başlamak” ilkesinin gereği olarak hükümetin yaptıklarını da görmemiz lazım. Daha önceki tahribatı güçlendirerek yeni tahribatlar mı yaptı, yoksa bazılarını tamir mi etti? Mesela, “Özel kurumlarda başörtüsünü yasaklayan yönetmenliği” bunlar çıkarmadı mı? Bu nasıl bir tamirdir, yoksa yeni bir tahriptir? Ya “Kur’an Kursu Yönetmenliğine” ne demeli?
5. Yine demokratlığın gereği olarak Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu ölçü “Nur ve Nurcuları takdir etmektir.” Hükümet içinde onlarca Nur Talebesi olduğu söyleniyor. Değil hükümet, onlar acaba nur nurcular için takdir edici ne yaptılar. Bence “Nur ve Nurcuları” istismar ettiler o kadar. Şayet siz bu konuda bir şey biliyorsanız lütfen bizi aydınlatın.