sozler Nickli Üyeden Alıntı
(...)
Kad?nlar?n siyasette daha fazla yer almas?n? savunan baz? kad?n dernekleri “b?y?k takm?ş kad?nlar” figürüyle medyada hayli büyük bir yank? uyand?rd?lar.
Bunlardan baz?lar?na “ülkenin önemli say?da kad?n? da başörtülü. Bunlar?n da siyasete kat?l?m?n? ister misiniz” diye sorulduğunda, birden yüzleri as?l?yor, “Hay?r! Kesinlikle!” diye kestirip at?yorlar.
Hatta baz?lar? “Onlar da saçlar?n? açs?nlar efendim, açs?nlar!” diye gayet rahat şekilde görüş belirtiyorlar.
Tabii, bu gerilimli yaklaş?m biçimini kimse, en az?ndan “sorunlu” ya da “üzücü” ya da “rencide edici” bulmuyor.
Peki ya bir de tersi olsayd?!
Herhangi bir siyasetçinin başörtülü eşi de ekranlara ç?k?p, “Onlar da başlar?n? örtsünler efendim, örtsünler!” deseydi.
Yer yerinden oynard? tabii.
Sadece bu mu?
Özellikle son y?llarda başörtüsü üzerinden o kadar çok haber yap?l?p o kadar çok tuhaf analizlere girişildi ki!
Malum çevreler, eşleri siyasetçi olan başörtülü kad?nlar? “kocalar?n?n başbelas?, s?rt?ndaki en büyük yükü” gibi gösteren o kadar çok haber ve yoruma yer verdiler ki!
Bir tek gün bile bu haberlerin onlar?n vicdanlar?nda ya da yüreklerinde ne tür ac? ve s?k?nt?lar oluşturacağ?n? düşündüler mi?
Tabii ki hay?r.
Ayn? şekilde bu ülkede k?yafeti yüzünden üniversitenin ortas?nda sokağa at?lm?ş, geleceği karart?lm?ş nice genç k?z?n yaşad?ğ? dram? ve geçirdiği travmalar? da görmediler hiçbir zaman.
Onlarla ilgili olarak dağarc?klar?nda, içinde “siyasi sembol, tehdit, çağd?ş?, yaşam biçimi dayatmas? vs” geçen birkaç cümle d?ş?nda hiçbir şey yoktu.
Geçenlerde bir aç?k oturumda bir başyazar, eşi başörtülü birinin neden Cumhurbaşkan? olamayacağ?n? anlat?rken şöyle diyordu:
“Ben kimsenin eşini rencide etmek istemem ama eğer böyle biri türbanl? eşiyle Çankaya Köşkü’ne ç?karsa ve bu nedenle de birkaç gün sonraki 19 May?s törenlerine kat?lmak için geleceği statta 40 bin kişi taraf?ndan yuhalan?rsa ne olacak?”
Bu arkadaşa göre eşinin baş? örtülü olmak, belli ki başl? baş?na bir “yuhalanma” nedeniydi.
Peki ayn? mant?ğ?n tersini başörtülü biri savunsayd? ne olurdu?
K?yamet kopard?.
Örtülü birinin bir öğretmen okulunun bahçesinden geçmesini bile günlerce manşetlere taş?yan, “mini etekli k?z? diri diri yakt?lar” ya da “Erkek diye hastas?n?n röntgenini çekmeyen başörtülü doktor facias?” türünden düpedüz yalan haberler yazmaktan dahi çekinmeyen anlay?ş, kendi yapt?ğ? her şeyi normal ve hak görüyor, öteki sayd?klar?n?n en hakl? savunmas?n? dahi “gerginlik ç?karma” diyerek mahkum etmeye çal?ş?yor.
Bu ülkede bu mant?kla hangi sorunu çözüp hangi gelişmeyi sağlayabiliriz ki?
Başkalar?n? birazc?k olsun anlamaya çal?şmay?p sadece mahkum etmeyi yeğleyen bir anlay?ş nas?l çağdaş olabilir ki?
Bu ülkede adam gibi konuşman?n, tart?şman?n ve empati yapman?n dahi ahlak? yoksa, art?k şu veya bu ilkeden söz etmenin anlam? olabilir mi?
Ve bu durumda her iki anlamda da gerçek “gerici” kimler oluyor şimdi?
Tamam, herkes herkesin yanl?şlar?n? eleştirsin ama…
Biraz sağduyu, biraz insaf ve hakkaniyet!..
INSAFI OLANIN SAM?M?YET? DE OLUR...
Mehmet Emin Kazc?