?nsanoğlunun doğayla ve birbiriyle "kavga"s? kimlik değiştirse de sürüyor; "savaş?m?n" yöneldiği alanlar ve biçimi değişiyor...
600 y?l hüküm sürdükten sonra çöken bir imparatorluktan sonra kurulan genç ve güçlü bir cumhuriyet bugün 83
yaş?na girdi.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti, bugün 73 milyonluk genç nüfusu, yer alt? zenginlikleri, beşeri kaynaklar? ve stratejik üstünlüğü ile hak etmediği bir mevkide.
Cumhuriyet kurulduğunda topraklar?n ancak yüzde 5'i işleniyordu. Toplam traktör say?s? da 220 civar?ndayd?.
1927 y?l?nda yap?lan tar?m say?m?nda 1.7 milyon çiftçi ailesinden yüzde 70'i kara saban ile toprağ? sürüyordu.
500 bin aile de pulluk sahibiydi. Makineli tar?m ise Çukurova ve Ege bölgesindeki yabanc?lara ait büyük çiftliklerde yap?l?yordu.
Nereden nereye?
Sanayi yok, sermaye yok, 1927 y?l?nda toplam nüfus 13,6 milyon. Yani insan da yok. Hayvan say?s? bile yok denecek kadar.
Anadolu'da Birinci Dünya Savaş?'ndan önce 6,9 milyon s?ğ?r ve 1.1 milyon at varken Kurtuluş Savaş? sonunda 4.1 milyon s?ğ?r ve 600 bin at kalm?şt?.
1915 sanayi say?m?na göre işyerlerinin yüzde 19.6's? Türk ve Müslümanlara aitti.
Bat?da demiryollar?, limanlar, ?stanbul ve ?zmir'in elektrik gaz ve tramvay işletmeleri yabanc?lar?n elindeydi. Maden işletmelerinin yüzde 16's? yerlilerin geri kalanlar yabanc?lar?n işletmesi alt?ndayd?.
Finans kurumu olarak Ziraat Bankas? ile Emniyet Sand?ğ?'n?n d?ş?nda bir kurum yoktu.
1923 y?l?nda ?zmir'de yap?lan ?ktisat Kongresi'nden ç?kan en önemli somut öneri Frans?zlar?n elindeki tütün tekeline son verilmesi oldu.
Hem yoksulluk hem de yabanc? ülkelerle yap?lan savaş?n sonunda bugün yeterli bulmasak da Türk ekonomisini h?zla güçleniyor.
83 y?l boyunca gelen yap?lan her türlü yolsuzluklara rağmen.
Son 40 y?lda dünya nüfusu da tam iki kat?na ç?kt?: 1960'l? y?llarda 3 milyar olan nüfus 2000'de 6 milyar oldu. Sanayileşmeye bağl? olarak üretim h?zla artarken tüketim de artt?.
Yenilenemeyen kaynaklar h?zla tükenirken üretim-tüketim ilişkisi de h?zla bozulmaya başlad?.
Bugün doğal kaynaklar?n gücü aş?r? sömürülüyor ve azal?yor; dünya “nimetlerini” paylaşmadaki eşitsizliğin boyutlar? büyüyor.
?nsanoğlunun doğayla ve birbiriyle “kavga”s? kimlik değiştirse de sürüyor; “savaş?m?n” yöneldiği alanlar ve biçimi değişiyor...
***
Çocuklar?m?z? kuzu gibi büyütmeyelim ki, ileride koyun gibi güdülmesinler.
Sadi-i Şirazi
***
Ben dindar bir cumhuriyetçiyim
Cumhuriyetin 83. y?l?nda ar?lar? ve kar?ncalar? cumhuriyetçi olarak gören ve bu yüzden de çorbas?n?n içindeki tanelerini kar?ncalara veren Bediüzzaman Said Nursi'yi hat?rlamamak olmaz.
Üstad, cumhuriyetçi misin diye sorduklar?nda da, “ben dindar bir cumhuriyetçiyim”, “Hürriyetin en geniş şekli cumhuriyettir”, “bu ar? ve kar?nca milleti cumhuriyetçidirler, o cumhuriyetperverliklerine hürmeten çorban?n tanelerini kar?ncalara verirdim”, şeklinde cevap veriyor. Ankara'da yeni ve genç bir devletin kurulduğunda en büyük desteği veren, Bediüzzaman “asayişi (ve emniyeti) muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliyoruz”, “Nurcular asayişin muhaf?z?d?rlar” di-yerek kendisini örnek alan talebelerine de yol gösterdi.
Bediüzzaman sadece cumhuriyet dönemindeki olumsuzluklara değil, Osmanl? dönemindeki istibdada da muhalefet etmiş. Halife unvan? taş?yan Emevi ve Abbasi sultanlar?na da muhalefet ediyor. Çünkü, ona göre “hakk?n hat?r? âlidir hiçbir hat?ra feda edilemez”.
?Ş'?N SIRRI O'NDA
Onlar? ayn? mezara gömün
Hz Muhammed Uhud'da şehid düşen 72 arkadaş?n? defnetmektedir.
Cemuh oğlu Amr ile Amr oğlu Abdullah'?n cenazelerinin baş?nda durur.
Hüzünle dalar gider ve şöyle der; -“Bu ikisini ayn? mezara koyun. Çünkü onlar dünyada da birbirlerini çok severlerdi.”
Yaşar Süngü