Ergenekon'un korkunç cinayetleri 'Ayhan Çarkın'la medyada
Ergenekon'un Susurluk damarı herkesin bildiği 1000 ölümü itiraf etti... Sabah, Vatan gazeteleri bugün Arena programındaki itirafları yazdı. İşte o yazılar:
Eski timciden şok itiraflar
Susurluk davasına adı karışan eski özel harekatçı Ayhan Çarkın, Çatlı'nın Ergenekon'a karşı çıktığı için öldürüldüğünü söyledi
Önceki gece gazeteci Nedim Şener'in de katıldığı programda Uğur Dündar'a konuşan Çarkın, Susurluk kazasının Ergenekon'u aydınlatan bir lamba olduğunu öne sürdü. Çarkın ayrıca Uğur Dündar için de 'ölüm emri'verildiğini, ancak Abdullah Çatlı'nın buna karşı çıktığını açıkladı. İşte eski özel harekatçıdan çarpıcı açıklamalar...
U.D: Öldürülen Oğuz Yorulmaz'ın annesiyle konuştuğumuzda, ben oğlumu pırlanta gibi teslim ettim onu çeteci olarak aldım dedi...
Çarkın: Aynen öyle, aynen öyle doğrudur.
U.D: Kaç olayınız vardır?
Çarkın: Çok abi hangisini söyleyeyim. Sırf İstanbul değil. Ne 100'ü ne 200'ü geç abi. Bu komplike bir mücadele.
Çarkın: Biz Susurluk Kazası'nın Ergenekon'u aydınlatan lambasıyız. Burada bedel ödedik. Kimisinin canı, kimisinin bağrı yandı. Yanmaya da devam eder. Biz bir lütufuz, ben bir lütufum Çatlı bir lütuf. Çatlı, Ergenekon'un gerçek yüzünü gördükten sonra bunlara dikildi ve sonunu hazırladı.
U.D.: Hüseyin Kocadağ o kadar hızla gitmemiş olsa, kamyonun altına girmese...
Çarkın: O kamyonun altına girmese ileride başka bir kamyonun altına girerdi. Mutlaka girecekti. Bundan kesinlikle emin olun.
U.D.: Bunu dünyanın hangi gizli gücü organize edebilir?
Çarkın: Ergenekon gibi gizli güçler. Ama şu var. Diyelim ki bu oluşumun içindeyiz sözgelimi. Allah korusun zaten de korudu da ortaya çıktı.
Dündar için ölüm emri
U.D.: Çatlı'nın sonunu Ergenekon mu hazırladı?
Çarkın: Evet. Çatlı'nın namuslu, onurlu bir adam olduğunu, başlarına bela olacağını anladıkları anda bu zihniyet. O şoför, Hasan Gökçe yok mu o çok iyi biliyor. Ona o kamyon oradan çıkarken sen sola bakacaksın sağ serbest diyen de var. Bunu çok iyi biliyor.
U.D.: Çatlı'ya devlet birtakım işler yaptırmış. Kanlı eylemlerde kullanmış. Devletin bunu itiraf etmesi mümkün mü?
Çarkın: Ama devlet sırrı altında sen orada şan şöhret sürecek, burada masum insanlar eziyet çekecekse kusura bakmasın. Bunun devlet sırrıyla ilgisi yok. Her şey ortada.
U.D.: Zaten beni Allah korudu.
Çarkın: Senin için ölüm emri verildi. Abdullah Çatlı'ya. Bir siyasetçi verdi. Benim için de var. Ama Çatlı, Uğur Dündar vatanını seven biridir diye kabul etmedi. O zamandan sonra zaten film koptu.
Nedim Şener: Siz niye Ergenekon olmuyorsunuz da onlar oluyor? Siz de devlet adına bir şeyler yaptınız.
Çarkın: Ben niye Ergenekon olayım. Ben devlet adına yaptım. Devlet açıklasın. Onlar da devlet adına yapmışsa bugün benim de onların yanında olmam gerekmiyor mu? Devlet, millet adına başlayıp sonra menfaat adına dönen çok şey var ve ortada. Ne yapmışlar devlet adına. PKK ile işbirliği. Ahtopot gibi. Ben iddia etmiyorum bu iddianame doğru. Allah huzurunda yemin ederim ki doğru. Bu işin terörü yok. Hepsi Ergenekon olmuş bunların Bir kolu PKK, bir kolu Dev-Yol, bir kolu Dev-Sol, bir kolu Hizbullah'ta. Millete kan döktürüp silah satmışlar.
Bence Tarık Ümit yaşıyor
N.Ş.: Tarık Ümit'e (kayıp eski MİT'çi) ne olmuş olabilir?
Çarkın: Tarık Ümit ölmüşse ölmüştür ölmemişse de canı sağ olsun. Kim ki? Niye Tarık Ümit kim? Tarık Ümit'le ilgili soru işareti çok önemli değil ki. Peki yaşıyorsa, yok mu böyle bir ihtimal. Bence var gibi. Bence yaşıyor, bilgim var. Benimle alakalı değil. Canıyla bedel ödesin. Herkese ajanlık yapmış.
U.D.: O dönemde uyuşturucu kaçakçısı olduğu bilinen ve PKK'ya da para yardımı yaptığı söylenen Kürt işadamları da öldürüldü. Onların faili meçhul cinayetlere kurban gitmesiyle ilgili sizde bir bilgi var mı?
Çarkın: Dönemin siyasetçisinin elinde liste var. Bunlara hesap soracağım dedi. Bu açıklamayı kim yapmışsa, devlet sırrı arkasına saklanan kimse arşivleri açsınlar gerçekten biz var mıyız, hesabını versinler. Yok abi kanunla olmuyor. Soruyorum sana. İşbirliği içinde olan bir zihniyetle nasıl enterne edeceksin. Neyi edeceksin. Çoluk çocuğun katledildiği yerde hangi hukuku arıyorsun.
U.D.: Terör örgütüne insanlarla mücadele yapılmıyor. Parayı veren hayatını sürdürüyor vermeyenler infaz ediliyor.
Çarkın: Aynen. Parayı paylaşamamışlar. Bunlarda onur, itibar yok! İğrenç insanlar.
Şoföre 'Sen sola bak, saĞ serbest' dedİler
AYHAN Çarkın, 3 Kasım 1996'da içinde eski özel harekatçı Hüseyin Kocadağ, Abdullah Çatlı, sevgilisi Gonca Us ve Sedat Bucak'ın olduğu Mercedes'e çarpan kamyon şoförünün de komplonun içinde olduğunu öne sürdü: "O şoför, Hasan Gökçe yok mu o çok iyi biliyor. Ona o kamyon oradan çıkarken sen sola bakacaksın sağ serbest diyen de var. Bunu çok iyi biliyor."

ÇARKIN KİMDİR?: Bucak'ın korumasıydı
"46 yaşındaki Ayhan Çarkın, 12 Eylül öncesi terör nedeniyle lise eğitimini tamamlayamadı. 1985'te polis oldu. Gönüllü olarak Özel Harekat kursuna gitti ve Korkut Eken'in verdiği derslerin ardından Diyarbakır'da 4 yıl görev yaptı. İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde çalışırken operasyonlarda 15 kişinin ölümüne yol açtığı iddiasıyla yargılandı. DYP milletvekili Sedat Bucak'ın korumalığını yaptığı sırada 28 Temmuz 1996'da kumarhane işletmecisi Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi olayına adı karıştı. 4 ay sonra 3 Kasım 1996'da Susurluk'taki kaza bu dosyanın açılmasına neden olunca tutuklandı. Susurluk davasında 8 ay sonra tahliye edildi. Yargılama sonunda 2001'de 4 yıl ceza aldı. Karar kesinleşince teslim oldu 296 gün hapis yattı. Topal'ın öldürülmesi davasından da beraat etti." (Vatan)


Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın, "1000 kişi öldürdüm" itirafıyla 12 yıl sonra yeniden gündemde. Çarkın, geçmişte Güneydoğu ve Sapanca üçgenindeki cinayetler ile Perpa baskınının kilit ismiydi..

Aslında onu en iyi anlatacak sözcük "Rambo" olmalı. Zaten birlikte operasyona gittiği arkadaşlarından kendisine "Rambo" demelerini istiyordu. "1000 kişiyi öldürdüm" diyen bir kişi başka nasıl tanımlanabilir ki... Ama bunu itiraf ederken mutlaka yanına şu notu düşüyor: "Bütün bunları emir komuta zinciri içinde yaptım."
HOCASI KORKUT EKEN
"Öldürmek görevimdi" diyen Ayhan Çarkın, Erzurum'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1962'de doğdu. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle liseyi bitiremedi. Ama yıllar sonra, Susurluk davası sırasında o günleri çabuk unutmuş olacak ki liseyi bitirememe gerekçesini "terör" diye açıkladı. Çarkın'ın hayatı PKK'nın 1984'te eylemlerine başlamasıyla değişti. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde PKK'yla mücadele amacıyla açılan "Özel Harekâtçı" kursuna katılmasıyla 1985'te polislik mesleğine adım attı.
YARGISIZ İNFAZ
Özel Harekât kursundaki hocası 'efsane yarbay' Korkut Eken'di. Kırsal alanda da operasyon yapma ve her türlü silahı kullanacak şekilde eğitim alan Çarkın, mezun olur olmaz da Özel Tim polisi olarak Diyarbakır'da göreve başladı. Çarkın, Özel Timcilerin Güneydoğu'daki amiri İbrahim Şahin'in en sevdiği isimdi. Şahin'e göre Çarkın, "Tanıdığı en korkusuz polis"ti. 4 yıl görev yaptığı Güneydoğu'da kent içinde düzenlenen sayısız hücre evi operasyonuna katıldı. Bu süre içinde 'ünlü' bir polis olmuştu; görev aldığı ev baskınları en fazla beş dakika sürüyor ve evlerden sağ çıkan olmuyordu. Ama baskın düzenlendiği evlerin kaçının örgüt evi olduğu, kaçında da masum insanların yaşadığı hala tartışmalı. Amiri İbrahim Şahin, İstanbul'a geldiğinde Çarkın'ı da yanına aldı. Yeni görevi Dev-Sol operasyonlarıydı. İlk olarak 12 Temmuz 1 9 9 1 ' d e N i ş a n t a - şı'nda bir eve düzenlenen ve 11 kişinin öldürüldüğü operasyona katıldı. Öldürülen kişilerin yakınlarının başvurusu üzerine AİHM, Türkiye'yi bu operasyonda yargısız infaz yapıldığı gerekçesiyle mahkûm etti. Çarkın'ın görev yaptığı ikinci operasyon ise 16 Nisan 1992'da Çiftehavuzlar'daki eve yapıldı. Evdeki 3 kişi öldürüldü.
BERAAT ETTİ
Çarkın ve 20 polis yargısız infaz gerekçesiyle yargılandı ancak beraat ettiler. Çarkın ardından bu kez de faili meçhul cinayetlerle ortaya çıktı. Katliam hükümlüsü Abdullah Çatlı'nın ekibindeydi artık. Yanında kendisi gibi Özel Timci olan Ayhan Akça, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy da vardı. Bolu-Sapanca- Düzce üçgeninde Kürt işadamlarının öldürülmesinde görev aldığı konuşuldu.

Perpa baskını...
13 Ağustos 1993'de İstanbul Perpa'da bir kafeye düzenlenen baskında Dev-Sol üyesi oldukları gerekçesiyle Selma Çıtlak, Mehmet Salgın, Sabri Atılmış, Hakan Kasa ve Mehmet Akyürek öldürüldü. Çarkın'ın baş aktör olduğu operasyonda, çatışma yaşanmadan bu kişilerin öldürüldüğü ortaya çıktı. Çarkın ve 8 polis bu operasyon nedeniyle kasten adam öldürmek suçundan hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, Çarkın ve 4 polisi önce idama mahkûm etti ardından indirimler yaparak 3 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. Ama Yargıtay sanıkların beraat etmelerini istedi.

Susurluk davasından yargılandı 20 ay yattı
Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal suikastında yer almakla suçlandı. 27 Ağustos 1996'da Topal cinayeti nedeniyle Ersoy ve Yorulmaz'la birlikte asayiş ekipleri tarafından gözaltına alındı. Ama dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın talimatı üzerine serbest bırakıldı. Sonra yeniden Topal cinayeti suçlamasıyla mahkeme önüne çıktı. Telefon kayıtlarından cinayetin Çatlı tarafından planlandığı, Çarkın ve diğer Özel Timciler tarafından da gerçekleştirildiği net olarak anlaşılıyordu. Ama telefon kayıtlarının delil kabul edilmemesi nedeniyle beraat etti. Çarkın, Susurluk davasının da kilit ismi oldu. Çetenin gerçekleştirdiği eylemlerin uygulayıcısı olmakla suçlandı. Dava sonunda 4 yıl ceza aldı. 20 ay cezaevinde yattı.
350 TAKDİRNAME
Çarkın, cezaevinden çıktığı andan itibaren kendi deyimiyle "Yolun sonuna" gelmişti. Devletin kendilerine sahip çıkmaması nedeniyle kırgındı. Bir de parasızdı. Hurdacılık yapmaya başladı. Şimdi ise itiraflarıyla gündemde. Peki, niçin şimdi konuşuyor? Birincisi, bu itiraflar sırasında her zaman düştüğü "emir-komuta zinciri" notuyla ilgili. Kendisine emir verenlerin dokunulmazlığı yüzünden kendisini güvende hissediyor. Çünkü evinde her operasyondan sonra üstlerinin verdiği 350 takdirname var. İkincisi ise kendisini 'efsaneleştiren' korkusuzluğu. Aslında onun konuşması bizi şaşırtmamalı. Çarkın, her zaman yaptığı operasyonları her yerde ballandıra ballandıra anlattı. Ama itiraflarına aldanmayın. Çünkü en mutlu olduğu anı, "Kendimi en iyi hissettiğim an, operasyon (öldürme) anıdır..." diye tarif ediyor.

Gazi'de bile görünmüştü
Yargısız infaz operasyonların bitmesinden sonra Ayhan Çarkın'ın bu kez Gazi olaylarına katıldığı iddia edildi. 1995 yılında yaşanan Gazi olaylarında 17 kişi öldürüldü onlarca kişi de yaralandı. Olaylar o tarihli gazetelerde ayrıntılı yer aldı.