Konu Kapatılmıştır
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 15

Konu: Terörden Nemalananlar Terörü Bitirmez!

  1. #1
    Vefakar Üye güneşsu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    433

    Standart Terörden Nemalananlar Terörü Bitirmez!

    Türkiye terörle mücadele ile uğraşırken toplumun her kesiminden bu mücadeleye ilişkin farklı sorular soruluyor. O sorulardan biri de şu? Acaba Türkiye'de terörün bitmesinden kimler korkuyor?

    Kanın durması kimleri korkutuyor? İşt bu konuyu bugün Radikal'de köşesine taşımış:

    Öte yandan çoğu kişiye ilk bakışta fazla inandırıcı gelmese de, ya kan durursa diyenler de yok değil. Öyle bir durumda bütün hesaplarını dağ, terör dengesi üzerine kurmuş olanların hali ne olur, bir düşünün.

    Uyuşturucu kaçakçısından, örgütün her imkânını kullananlara, silah tüccarlarından, aklı kendisine oy vermiş inanlara hizmet götürmekte değil husumet kamçısında olan siyasetçilere, sıcak günlerde fazla gündeme gelmeyen ama tasfiyenin kaçınılmaz kılacağı hesaplaşmadan korkanlara kadar.

    Tabii, birçok makamın meblağı meçhul örtülü ödeneğinden beslenenlerin önünden kalkacak yem torbasını; istihbarat, belge, ihbar, özel silah ya da özel mühimmat gerekçesiyle harcanan paraları, çatışmada kullanıldı zaptı tutulup askeriyenin envanterinden düşürüldükten sonra serbest piyasada el değiştiren malzemeyi, korucu maaşlarını, bölgede kamu görevlilerinin aldığı terör tazminatlarını da unutmamak lazım. Bazılarının terör biterse korkusu masal değil! Bizim kan gördüğümüz fotoğraf birilerinin gözünde açık çek olabilir.


    Radikal

  2. #2
    Vefakar Üye güneşsu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    433

    Standart Madem Öyle Assaydın Kardeşim

    Sayın Devlet Bahçeli... Sayın beyefendi... Sayın büyüğüm... Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, tahsisli, onaylı, icazetli hükümetlerden istenen, sorun çözmesi ve “devlet-vatandaş” ilişkilerindeki olası ihtilafları gidermesi değil, bilakis siyasi merkezin tasarruflarına sahip çıkması, vatandaşa karşı “dokunulmaz devlet”in konumunu güçlendirmesidir.

    Hep böyle oldu.

    İlk kez bu teamülü değiştirecek bir durumla karşı karşıyayız.

    Muhalifiniz, muarızınız, siyasi düşmanınız da olsa, ilk kez bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, “tahsis siyaseti”nin dışına çıktı, Kürt sorunu, Türk sorunu, terör sorunu, Güneydoğu Anadolu sorunu, adına ne diyecekseniz artık, bir sorunun çözümü konusunda elini taşın altına koydu. Risk aldı.

    Hadi daha açık konuşalım:

    Bu Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, kendisini devletin ve siyasi merkezin değil, “çevre”nin taleplerine göre konuşlandırdığı için bu riski aldı.

    İyi de yaptı.

    Milliyetçi, halkçı, muhafazakâr umdeleri içselleştirmiş partinize de, bir dönem “çevre hareketi” nazarıyla bakılıyordu. Bu nedenle, MHP ıslah edilip devşirilmeli, siyasi merkezin taleplerine cevap verir bir hüviyete büründürülmeliydi.

    Hatırlatmaya gerek var mı?

    28 Şubat uygulamalarından sıtkı sıyrılmış halk, “Ürkek değil, erkek siyaset” sloganlarını çığırdığınız için, 99 seçimlerinde partinizi ikinci sıraya taşıdı, koalisyon ortağı yaptı. Demirel’in patronajında yürütülen uzun ikna çalışmalarından sonra, bazı rezervlerle, hükümet protokolüne lütfen imza koymanız sağlandı.

    Siyasi elit ruh gibi tırsıyordu partinizden. Kendisine “yakın” ve “bende” bulmuyordu.

    RP-FP siyaset çizgisinden umudunu kesmiş “muhafazakâr tepki oyları”nın MHP’ye akmasını bir türlü sindiremiyordu.

    Bu sorun aşılmalıydı.

    Hatırlayacaksınız, Radikal gazetesi, seçimi kazandığınızın ertesi günü, “Yağmurdan kaçarken...” başlığıyla çıkmıştı. Cumhuriyet gazetesi ise, MHP listesinden Meclis’e giren milletvekillerinin suç dökümünü yapmıştı, “Partide şu kadar katil, bu kadar uyuşturucu kaçakçısı var “ diye...
    Hesap şuydu:

    MHP, “medya blöfü”yle önce bir “meşruiyet krizi”ne sokulacak, sonra siyasî merkezin tasarruflarına “evet” demesi koşuluyla bu krizi atlatması sağlanacaktı.

    Muhafazakâr tepki oylarıyla iktidar şansı yakalayan partiniz, iktidarının ilk aylarında, ne yazık ki, ANASOL-D’nin akim bıraktığı “irticayla mücadele yasaları”nı aldı programına.

    Türkiye’deki resmî sol siyaset çizgisiyle, 19. yüzyıl pozitivizminde anlamını bulan teokratik jakobenizmi bütünleştirmeyi amaçlayan “28 Şubat ideolojisi”, varlığını devr-i iktidarınızda daha da pekiştirdi.

    Neyse...

    Şimdi önümüzde çözüm bekleyen devasa bir “Kürt sorunu” var ve siz siyasi merkezin sufle ettiği “çözümsüzlük” politikalarını seslendirmekten öte bir şey söylemiyorsunuz.

    Bu, AK Parti’nin özel sorunu değil.

    Memleketin sorunu. Sizin sorununuz. Bizim sorunumuz. Herkesin sorunu.

    Her ağzınızı açışta, “İmralı’daki bölücü başı” diyorsunuz.

    Madem öyle, assaydınız beyefendi... Elinizde güç, imkân ve Meclis kararı vardı. İdam cezası da henüz yürürlüğünü koruyordu.

    Neden asmadınız?

    Kusura bakmayın ama, içinde “İmralı” geçen hiçbir cümlenizin inandırıcılığı yok.

    Bir hükmü de yok.

    Madem bu ülke meselesinin çözümü konusunda yapıcı bir tavır sergilemeyeceksiniz, bari susmayı deneyin.

    Bu da bir tür “katkı”dır.

    AHMET KEKEÇ

  3. #3
    Vefakar Üye güneşsu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    433

    Standart Asıl bölücülüğü Baykal’la Bahçeli yapıyor!

    Einstein’a bir seferinde sormuşlar: “Böylesine korkunç silahları yapabilen akıl ve zekaya sahip insanoğlu, nasıl oluyor da, bu silahların çöpe atılacağı, barışa dayalı bir devlet ve toplum düzeni kuramıyor?..”
    Büyük alim demiş ki:

    “Siyaset fizikten daha zor da onun için...”
    İnce alay bir yana...
    Siyaset kolay olsa, bugüne kadar tarihin sayfaları böylesine kanla yazılır mıydı deyip geçebilirsiniz.
    Ama bugünlerde özellikle Kürt açılımı konusunda bizim muhalefetin söylediklerine bakınca, Einstein’a hak vermek mümkün.
    Siyaset fizikten daha güç!

    Muhalefet öyle ki, barışın değil savaşın dilini seviyor.
    Artık kan ve gözyaşı akmasın diyenler muhalefetin gözünde vatan haini!
    Analar daha fazla ağlamasın diyenler muhalefetin gözünde bölücü!
    Düpedüz ırkçılık da yapılıyor.
    Anlı şanlı profesörler, insan haklarını hiçe sayarak ve de paçalarından ırkçılık akarak, Kürtleri yerlerinden yurtlarından edecek ‘mübadele’yi bile savunabiliyorlar. (Mümtaz Soysal, Kesin Çözüm, Cumhuriyet, 18 Ağustos 09, s.2)

    Açılım ve çözüm, ‘dağdakileri indirmek’le, ‘dağın yolunu kesmek’le ilgiliyken, MHP’nin lider kadrosu, Genel Başkanı’ndan Grup Başkan vekiline kadar elde silah dağa çıkmaktan söz edebiliyor.
    Akıl alır gibi değil.
    Gerçekten öyle.

    Özellikle Baykal’la Bahçeli‘nin şu günlerde akıl tutulmasına uğradıkları söylenebilir.
    Hızlarını alamayıp şimdi ‘asker’e de bindirmeye başladılar.
    Askeri de kışkırtıyorlar.
    Açılımla ilgili olarak Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısından çıkan kararın altında imzası olanları neredeyse ‘vatan hainliği’yle suçluyorlar.
    Baykal’la Bahçeli’nin oyunu tehlikeli, hem fazlasıyla. CHP ve MHP liderleri her türlü ölçüyü kaçırmış durumdalar.

    Allah akıl versin!
    Kışkırtıcı bir tavır içindeler.
    Hem Kürtleri kışkırtıyorlar.
    Hem Türkleri kışkırtıyorlar.
    Türkiye’yi cepheleştirici, Türkiye’yi kamplara ayırıcı bir çizgi izliyorlar.
    Kutuplaştırıyorlar ülkeyi.

    Vahim bir sorumsuzluk bu.
    Siyaset kurumunda 1950’lerin, 1960’ların, 1970’lerin sorumsuzluğu ne idiyse, bugünkü de bazı bakımlardan farklı değil.
    O zamanlar da siyasetçiler öylesine bir sorumsuzluk içindeydiler ki, Türkiye cephelere ayrılmış, kamplaşmış, kutuplaşmıştı.
    Demokrat, Halk Partili diye...
    Sağcı, solcu diye...
    Ülkücü, devrimci diye...

    Kan akmıştı oluk gibi. Siyasi cinayetler işlenmişti. Darağaçları kurulmuştu. Binlerce insan Mamak gibi, Diyarbakır gibi askeri hapishane ve işkencehanelerden geçmişti.
    O zamanlar Komünizm geliyor diye kışkırtılmıştı, cepheleştirilmişti siyaset meydanı...
    Elbette irtica da vardı.
    Şimdiyse bölücülük deniyor.
    Böyle cepheleştiriliyor ülke.
    Geçmişten ders almak yok mu?..

    Yazık değil mi?
    Baykal’la Bahçeli, barışın değil savaşın dilini seviyorlar. Ve Türkiye’ye iyilik değil, kötülük yapıyorlar.
    Böylesine gözükara bir muhalefet anlayışıyla bu ülkede barışın değil savaşın kapısı açılır.
    Uzun lafın kısası:
    Bugün siyaset sahnesinde asıl bölücülüğü, Baykal’la Bahçeli yapıyor!

    HASAN CEMAL

  4. #4
    ROZ
    ROZ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Gayyur ROZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Bulunduğu yer
    Mezopotamya
    Mesajlar
    51

    Standart

    'Hak yiyen kadar hakkını yediren de onursuzdur' diyor Zerdüşt.. Bugüne kadar Kürtlerin özel ve tüzel hakları yendi tekçi zihniyete sahip Kemalist öcülerin 80 yıldır söz sahibi olduğu postal kokulu rejimi tarafından.. Tabii suç sadece hakkı yiyen de değil hakkını yedirendeydi birazda.. Yani en doğal hakkı için bir avuç Filistinliler kadar bile olamayan Kürtlerdi biraz da suçlu.. Osmanlı döneminde bugün güneydoğu olarak geçen, Kürdistan Eyaleti bölgesinde Osmanlı hükümeti tarafından Kürt beylerine bir çok hak ve statü verilmişti.. Ancak özgürlük Kürtlere yaramıyordu ne yazık ki.. Çünkü hala günümüzde bile kavimleşememişlerdi.. Ulus konusunda evrimini tamamlayamamışlardı ki henüz.. Kardeşi olupta birbirine girmeyen, birbirinin kuyusunu kazmayan Mirler kalmamıştı neredeyse ca'anım Osmanlıda.. Fransız ihtilalinin ulusçuluk rüzgarına kapılıp birer birer özgürlüğünü ilan edip bağımsızlık sancağını göklerine diken halklar gibi olamadılar hiçbir zaman.. Kardeşlik edebiyatları Kurtuluş mücadelelerini örnek almaktan daha cazip geliyordu Kürtlere.. Kürtler ne yazık ki ulusal mücadele şöyle dursun küçük bir mirliği dahi yönetemiyorlardı özgürlük ve bağımsızlık çağında.. Ve en sonunda bir çok Mirlik gönüllü olarak Osmanlı sancağı altında yaşamak istediklerini birer birer, adeta yalvara yalvara ilan ediyorlardı.. Tabii suçlu, özgürlüğünü istemeyen Kürtler kadar, başta tüm dünyaya eşitlikten bahseden en sahih müslümanlardan, en devrimci solcu, sosyalistlerdi de aynı zamanda.. Bir avuç Vietnam için ülke gelirlerini fonlarla taşıyanlar milyonlarca Kürdün kaderi için neredeydiler aceba? Lenin'in ulusların kendi kaderini tayin hakkı söylenmine karşın, Wilson prensipleriyle her ulusa ayrı bir ulus devlet hakkını savunan(!) Batılı sömürgeci güçler, acaba Kürdün uluslaşma hakkını neden savunmamışlardı? Tabii bu hem ayrı hemde oldukça uzun bir başka tartışma konusu..

    Bazıları Kürt hakları konusunda ölçü belirlemekte.. Tüm insanlık için eşit olan halklar kimilerinin keyfine göre belirlenemez.. Bazıları adına ''üzgünüm..'' ''Bu iyidir, bu kötüdür, bunlar olumlu, şunlar olumsuzdur'' gibi keyfi ve göreceli yaklaşımlar hak belirlenmesinde karar verici değildir ''ne yazık ki''.. ''Sizin hakkınız bu kadar yemek, benimkisi şu kadar'' demek gibi bir şeydir bu.. Bırakında kararın olumlu ya da olumsuz olduğunu sorunun sahibi ve en insani hakları bu güne kadar gaspedilmiş Kürtler karar versinler buna.. En sahih müslümanın, en gerçekçi sosyalistin ve en insani hümanistin yapması gerekende budur kanımca.. Kürtler yukarıdaki en sıradan haklara dünya kurulduğundan beri ilk kez bu kadar yaklaşıyorlar.. Sevinmemiz mi gerekirdi üzülmemiz mi buna kararsızım gerçekten.. Lütfen bu binlerce yıllık geç kalınmış kavuşmaya, en kutsal davaya engel değil destek olalım.. İnsan ve İslam olmak bunu gerektiriyor çünki..!!

    Hala Kürt sorununu ve PKK yi birbirinden bağımsız gören statükocu zihinlerimiz birer tabu yığını olarak durmakta karşımızda.. PKK Kürd kelimesinin esamesi bile okunmuyorken yer yüzünde Kürdü de Kürd sorununa da dünya gündeminde ilk sıraya oturttu.. Bu gerçek nasıl yadsınır.. Şimdi size bir soru.. PKK olmasaydı, 3 koca devlete, karada yüzbinlerce Türk, Pastar, Esad ordusuna, havada ABD keşif ve nokta istihparatlarına, İsrail Heronlarına ve hiçbir devlette olmayan daha binimum debirbaşlara aynı anda kafa tutan bu 30 yıllık haklı-haksız bir avuç insanın silahlı mücadelesi olmasaydı yukarıdaki maddelerden hangisi tartışılırdı bugün aceba? İsmail Beşikçi ‘’Kürt vardır’’ dediği için 20 yıl yattı bu ülkenin zındanlarında.. Böyle bir rejimde hangi Kürdün hakkından bahsedebilridiniz? Kürd kelimesine dahi tahammül edemeyip, ağzına alana önce sağ yumrukla kroşelendirip, cezaevi ile sonuçlandıran, Kürdçe ıslığı suç sayıp, yeşil-sarı-kırmızı trafik ışıklarına dahi tahhammül edemeyen devlet bugün 85 yıllık tüm oligarşik ve despotik sistemini baştan aşağıya değiştiriyor.. Tabiki bunlar kolay olmadı.. İnsan bir ekmek için bile dövüşür yeri geldiğinde.. Elinden şekeri alınan bebek bile çığlık atar.. Aç olan kedi için bir lokma ekmeğe uzanmaya engel olan en haşmetli köpek olsa ne fayda.. Kimse kendini kandırmasın.. Eğer gerçekten PKK yi dağdan indirmek istiyorsak o zaman sorunu bugüne taşıyan PKK yi dışarda tutamayız.. ETA dan, İrlandaya, Gandhiden Mandelaya kadar benzer tüm sorunların çözümü muhattaplarıyla çözüldü çağımıza kadar.. Aksi bir çözüm görülmedi daha.. Muhattapsız çözüm bu durumda ne yazık ki ''çağ dışı'' kalmakta..!!

    Sorunu çözmekte samimiyiz aceba? Bunu sormaktan başlayalım kendimize.. Sorunu bile doğru tanımlayamıyoruz hala.. Bir kere sorunu adlandırmamızda bile hata var.. ''Kürt sorunu'' diyoruz.. Yanlışlık buradan başlıyor en başta.. Tıpkı 'Kadın sorunu' değilde 'Kadın hakları sorunu' dediğimiz gibi Kürt sorunu değil, Kürt hakları sorunu diyebilmeliyiz öncelikle.. Sorunu doğru tanımlayıp, sonuçlar üzerinden değil nedenler üzerinden tartışmalıyız.. Sorun; Kürdün, geç uluslaşması da değil, uluslaşmasını ve başkasının arazisi üzerinde ulus devletini kurmayı kendine hak görenin, Kürt söz konusu olunca hak tanımazlığıdır birazda. Türk şovenizminin eveleyip, gevelediği ''kardeşlik masalı'' her zaman buydu ve masalın kötü sonuçları ortada gelinen noktada.. Türk olmanın ''mutlu olmanın'' tek koşulu oalcağına herkes inansın diye, Türk olmayanı illa ki mutsuz mu etmek gerek? Ya da diyelim ki herkes kimliğinden, dilinden, tarihinden, özgürlüğünden vaz geçti ve ''yeter artık Türk olmayı kabul ediyorum'' dedi.. Mutlu olacak mı? Kendisini Türk olarak ifade eden kaç kişi bu ülkede mutlu?. Gerçi ellerine bayrak verilip, diğer 'aşağı' görülen halklara karşı Türklüğünün önem ve ehemmiyeti hatırlatılanlar, boğaz tokluğuna yaşadıkları bir ülkede şimdilik çok mutlu.. Beterin beteri de var arkadaşlar.. Allah Türk değil de Kürt olarak yaratsaydı, OHAL coğrafyasında doğsaydı, kirli savaşları yaşasaydı, son yüzyıllık tarihi süngü, bomba, kurşunlar altında geçseydi daha mı iyiydi aceba? Bu ülkede hala, 'Ne Mutlu Türküm' diyebilene de, ben Kürdüm diyebilene de aşk olsun bence.. Ermeniler gözden uzak yaşasınlar, resmi ideoloji ile milliyetçi olmuş katillerin gazapları üstlerine olmasın diye.. Kürdün ise böyle bir şansı yok, yeri, yurdu belli.. Sırf bu nedenle yok sayılmalı, ya da yok edilmeli. Kürdün varlığıdır, asıl sorun olan bu ülkede.. !!

    Öncelikle Kürdün varlığı tanınmalıdır.. Mevzubahis olan çözümsüzlükten beslenmeye devam, savaş pastası ise, sorunun çözümü(!) için göstermelik adımlar ve yüreğinden değil gözünden verilen minimilize edilmiş haklar ve gerisi teferruattır.. Aksi durumda, yani gerçekten samimi bir çözüm ise teferruat olan PKK nin silah bırakmasıdır.. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.. Yeter ki siz sorunu çözün, samimi olun hele onlar bin yıl cezaevinde de yatmaya razılar.. Ölümden korksalardı ya da yaşamak isteselerdi eğer bu ''cennet'' vatanda, her şeylerini bırakıp dağlara çıkmazlardı değil mi? Ama görülen samimiyetten eserin olmadığıdır ne yazık ki.. Güneydoğuda başkan vekilinden il meclis üyesine kadar tüm DTP lileri yaka paça cezaevine dolduracaksınız diğer taraftan demokratik açılımdan bahsedecksiniz.. Bir taraftan 5 aydan beri eylemsizlik kararı alan, ölmek ve öldürmemek için sığınacak delik arama noktasına gelen örgütün Çukurcada tespit ettiğiniz 10 üyesinin üstüne 20 bin askeri süreceksiniz diğer taraftan barıştan bahsedeceksiniz.. Daha çok acı, göz yaşı ve asıl amaç olan ranta devam etmek için sınır ötesi opresayona teskerenin uzatılmasını isteyeceksiniz diğer taraftan cenazeler gelince ülkenin bir ucundan bir ucuna kabaran milliyetçi-ırkçı damarlara gem vurmaya çalışacaksınız.. Bunlardan öte samimiyetsizlik nerde görülmüştür başka.. Eller vicdanlara dostlar eller vicdanlara..!!

    ''Aynı anda hem savaş hazırlığı yapıp hem de savaşı önleyemezsiniz.''
    (Albert Einstein)

    Saygı ve sevgiyle herşey.....!!

    Roz ............................
    ´´Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin!'' (Bakara 42)

    ''Ey Asuriler ile Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler, beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.”

    (BEDÎÜ'ZZEMAN MELÊ SAİDÊ KURDÎ)

  5. #5
    Vefakar Üye Ninja Kedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    491

    Standart

    Bismillah...

    * PKK, 1984'te kurdurtuldu.Kurturtan ise 1980'de "bizim çocuklar"ına darbe yaptırtan ABD'dir.Dolaysı ile PKK hiçbir zaman ABD ve İsrail'e karşı ne kafa tutumuş ne de savaşmış değildir. ABD tarafından İran,Irak,Suriye ve Türkiye'ye karşı koz olarak kullanılmıştır. Miadı dolunca çöpe atmıştır.

    * Önceki yazılarınızda Kürd sorununu her dile getirenin PKK'lı olarak yaftalanmasından şekva ediyordunuz,burada ise PKK'yı müdafaa ediyor bir PKK'lı gibi konuşuyorsunuz. Neden elinize silah alıp,namazında niyazında alnı secdeli(!) PKK'lılarla dinsiz-imansız,alnız secde görmeyen(!) askere,polise karşı -ne adına savaşacak iseniz- savaşmıyorsunuz?

    * Statüko bugün bu topraklarda git gide gücünü yitirmektedir. Neden son yıllarda olanları görmezden geliyorsunuz? Neden mütemadiyen geçmişte olmuşları dile getirip aynı edebiyatı yapıyorsunuz?

    * Göz altına alınmasından şikayet ettiğiniz KCK'dır. Kürtler üzerinde otorite kuran, dolaylı yoldan Türk derin devleti ile göbek bağı olan bir yapıdır. Barışı istemeyen Türk derin yapısıdır. Kürd derin yapısı Türk derin yapısının oyuncağıdır.Hükümet bu konuya el atmakla risk aldı.Zira DTP içerisinde de bu sorunun çözümünü istemeyenler mevcuttur.Zira bu sorun çözülürse MHP gibi DTP'nin de siyaset yapma alanı ortadan kalkacaktır. Bu süreci Türk derin yapısı elinden geldiğince çarşafa dolamak isteyecek ve hükümet aleyhinde kullanacaktır.Bir taraftan KCK'ya provakatif eylemler yaptırtacak diğer taraftan şehit cenazelerinde provakasyonlar yapılacak ve hükümet iki yönden köşeye sıkıştırılacaktır.Birkaç gün önce askerin tezkere istemesi de bu plana mütealiktir.

    Samimiyetle bir suali cevaplandırmanız ve bir mesele hakkında ne düşündüğünüzü ifade edin?

    Bir Kürd olarak herhangi bir zulme,acıya maruz kaldınız mı?

    Referans aldığınızı iddia ettiğiniz Said Nursi,neden sizin düşündüğünüz gibi neden PKK gibi bir yola,yönteme başvurmamıştır?Neden bir ayaklanma çıkarmamış,çıkarılan ayaklanmalara karşı durmuştur? Said Nursi'nin çektiği eziyeti iddia edemezsinizki daha fazlasını çeken olsun?Bütün bunlara rağmen Said Kürdi neden silaha sarılmadı?Kürtçülüğünüze perde yaptığınız gibi özgür bir Kürdistan için ayaklanmadı?

    vesselam

  6. #6
    ROZ
    ROZ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Gayyur ROZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Bulunduğu yer
    Mezopotamya
    Mesajlar
    51

    Standart

    Bir Nazi subayı, filmin birinde Yahudi bir kıza aşık oluyordu.. Fakat Yahudi düşmanlığı iliklerine işlediğinden, bütün beyin hücrelerine yerleştiğinden, kendi duyguları için kızı, ''beni sen ayarttın'' diye suçluyordu..

    12 Eylül'de Diyarbakır zindanında PKK'li tutsakların dayaktan parçalanmış yüzlerine işeyen subay da kendinize kötülük yaptırıyorsunuz, yapmayın bunu diyordu.

    Kürt Kürtlüğünden vazgeçse, ''ben mutlu Türküm artık'' dese dahi Kürdün dostluğu, Kürdün kardeşlik teklifi kabul edilir miydi aceba? 80 Yıl paranoya ile yatıp, paranoya ile kalkan, 'Türkün Türkten başka dostu yoktur' diyen kafa, Kürdün Türklüğüne hiç inanır mı? 'asaleti' hiç Kürtle paylaşır mı? Ülke nimetlerini Kürtle paylaşır mıydı aceba? Paylaşsaydı bugüne kadar paylaşırdı değil mi? 25 yıl önce PKK da yoktu.. Kürt de Türküm dese sorun böylece bitmiş mi olacaktı?.. Türklük ve Türkçülük birbirinden koparılmadan.. Resmi ideoloji hiç Türkçülükten vazgeçti mi bu ülkede? Sokaklara salmak için beslenip, büyütülenlere Türklük nasıl anlatıldı, nasıl öğretildi? Türklük, bir üst kimlik olarak görülünce, ırkçılığın ikliminde birileri de diğerini aşağı kimlik olarak görüyorsa, bu Türklükte ortaklaşmak mümkün mü? İnsanlar kendi kimliğini mi unutmalı mı? Ne adına? İllaki birlikte yaşamanın ve bölünmemenin koşulu Türk olmak mı? Ya da bölünmenin koşulu Türk olmayanların kimliğini yaşaması mı bu ülkede..!!

    Statükoyu azda olsa sarsan ve yok etme noktasına getiren kimdi günümüzde aceba? Sadece kendine ve Filistine olan Müslümanlar mıydı? Kemalizmi putlaştıran, hayvan hakları için sokağa dökülüp Kürdün anadiline dahi karşı çıkan, tek sloganları ve tek politikaları laiklik olan solcular, komünistler miydi..!!

    Sizler Kürdün ölsüyle övünürken beğenmediğiniz Kürdün dirisi çağdaş İbrahimler olarak putları yıkıyorlardı birer birer.. ''Kürd coğrafyasında dikta öcülerin tek bir büstleri dahi kalmayana dek mücadele'' diyerek yollara dökülenlerdi başkaları değil.. Eğer siz Müslümanlar, siz Aleviler, siz Solcu-devrimciler, siz aydınlar ve siz tüm ülke insanları, genelde Cumhuriyetten, özelde 12 Eylül den beri birazcık özgürseniz bu gün bu ülkede bunu Kürdün dirisine borçlusunuz, kardeşlik masallarıyla uyuşturduğunuz Kürdün ölüsüne değil.. Nato madalyalarıyla 80 yıldır ülkeyi korkular cumhuriyetine çeviren TC ordusunun bu gün bu kadar alçaklarda gezmesinden yararlananlar mı statükoyu değiştirenlerdi yoksa Osmanlıdan beri en güvenilir kurum olan TSK yı bu kadar düşürenler mi? Kime dua etmeliyiz aceba biz..!!

    Siz bu sorunu çözün, ölümleri durdurun yeter, gerisine karışmayın, hele hele DTP nin siyaset alanını hiç düşünmeyin bile.. Siz DTP yi, HAMAS la, El Fetihle mi karıştırdınız, yoksa Çeçen Yabloko, Narodnaya Volyalarla mı..? Bu sorunu çözün isterseniz tüm DTP lileri meydanlarda sallandırın.. PKK lilere sıkacağınız kurşunları onlara sıkın sorun çözüldükten sonra.. Onlar bunlara hazırlar ta HEP ten DEP den bugünlere kadar..!!

    Bırakın Kürdün dirisini Kürdün ölüsü dahi zulüm görmüştür bu ülke altında.. Adınızın, kimliğinizin inkarı psikolojik olarak en büyük hakaret değil midir başlı başına? Kürdün hiçbir uluslar arası diplomaside adi dahi yok.. Açın bakın, inceleyin.. Kürtler sadece PKK ye değinilirken geçiyor literatürlerde.. 400 binlik bir Lüxemburgun 40 milyonluk bir halkın geleceği hakkında karar vemesi başlı başına bir utanç abidesi değil midir? Var mı aranızda Kürd olup bundan utanmayacak onursuz bir insan?

    Bizler Türkçeyi şakaklarımızdan çekilerek, kulaklarımızdan tutup başlarımız tahtalara vurdurula vurdurula öğrendik.. Adımı soran öğretmene cevap veremediğim için başıma vurulan tokatlardan ve rüyama giren öğretmenlerimin öcü bakışlarından gece altına işeyenlerdenim ben.. İlk okuldan liseye sadece ''Ne mutlu Türküm diyene'' demediğim için okul çıkışlarında Türk 'kardeşlerimden' dayaklar yedim ben sayın ninja kedi.. Üstelik en yakın arkadaşlarım, canım ciğerim dediklerimiz tarafından.. Üniversitede okul bahçesinde Kürtçe şarkı çaldığımız için önce karakolda polis tarafından sonrada faşist ülkücüler tarafından tek tek kıstırılıp dayak yiyenlerdenim.. Ayrıca zulme karşı olmak için illahi ki zulüm görenlerden mi olmak zorundasınız? Siz Filistinlimisiniz yoksa? Bu yüzden mi Filistinlileri destekliyorsunuz? Sahi siz neden Filistinliler için kalıkıp savaşmıyorsunuz?

    Hala Saidi Kurdiyi bana karşı kullanmaya devam ediyorsunuz.. Daha önce Saidi Kurdinin Risalelerinin tahrif edildiğine dair Mahkeme kararını taşıdığım için konu kilitlenmişti.. Böyle bir ortamda kendimi nasıl savunmamı bekliyorsunuz? Bence siz bunu kasıtlı yapıyorsunuz.. Sıkıştığınız zaman konunun kilitlenmesi ve benim siteden uzaklaştırılmam için Saidi Kurdiyi bilerek bana karşı kullanıyorsunuz.. Eğer bana özgür bir platform sunacaksanız orada istediğiniz kadar Saidi Kurdiyi tartışabiliriz.. Şex Saide Piranlar için, Dersim Jenosidi için kullanmış olduğu sözlerini, Volkan gazetesinde, Kürdistan gazetelerinde Şex Saide ‘’BAĞİ’’ diyerek başlayıp Şex Said Kıyamını desteklediği yazılarını bizzat gazete küpürlerinden gösterelim.. Üstadın Afyon savunmalarından çıkarılan Dersim İsyanı ve katliamı ile ilgili 9. maddeyi bulup çıkaralım üyelerin karşısına.. Tüm dünya görsün bunu.. Var mısınız..?

    Benim de size bir sorum olacak..

    Bediüzzeman Saidi Kurdi ya da Nursinin Kürtlerin özgürlüğünü, Araplar, Farslar ve Türkler gibi özgür ve bağımsız yaşamalarını isteseydi yazılarında siz Kürdlerin özgürlük mücadelelerini destekler miydiniz o zaman?

    Özgür, eşit ve barış dolu bir dünya için her şey.........!!

    Saygı ve sevgiyle.....!!

    ASKERDEN KÖYLÜLERE İŞKENCE



    Akıl Almaz İşkence

    Van'ın Çaldıran İlçesi'ne bağlı Aşağı Cilli (Cillê) Köyü'nde son bir hafta içinde 6 kişinin askerler tarafından işkenceye maruz kaldığı iddia edildi. Yapılan işkencelerden dolayı yürüyemez duruma geldiklerini belirten köylüler, İHD Van Şubesi'ne başvurdu.

    Toprağa Gömdüler

    Batal Yıldız isimli yurttaş ise 3 gün önce aynı karakol askerleri tarafından yakalanarak, işkenceye maruz kaldığını iddia etti. Yıldız, askerler tarafından yakalandıktan sonra, kazma ve kürek saplarıyla dövüldüğünü, sonra sadece başı dışarıda kalacak şekilde toprağa gömüldüğünü ileri sürdü. Gömdükten sonra atların birbirine bağlanarak başının üzerinde geçmesi için üzerine sürüldüğünü iddia eden Yıldız, 'Ama buna şans mı tesadüf mü atlar başının üstünden değil de, az bir farkla başka bir yerden geçti' dedi. Nedim Kara ise, 5 gün önce aynı karakol tarafından İran sınırı'ndan mazot getirilirken yakalandığı belirtildi. İHD'ye başvuran Kara, askerler tarafından yakalandıktan sonra kazma ve kürek ile dövüldüğünü belirterek, 'Ben kendimden geçmiştim. Kendime geldiğimde asker köpekleri yanımdaydı.

    Direğe Bağladılar

    Sürekli köpekleri benim üzerime saldırtıyorlardı. Bu durum saatlerce devam etti. Köpek birçok yerimi ısırdı. Köpekleri saldırtırken askerler hepsi gülüşüyorlardı. Beni sabaha kadar direğe bağlı şekilde bıraktılar' dedi.

    Aynı köyden ve aynı karakol askerleri tarafından yakalanan Mustafa Çiftçi de, kendisinin hedef tahtası haline getirildiğini iddia etti. Çiftçi, 'Beni direğe bağladıktan sonra, askerler karşıda sıraya dizilerek plastik mermilerle bana ateş açıyorlardı. Bacağıma ve karnımdan vurdular. Çok acı çekiyordum. Saatlerce işkencede kaldım' diye konuştu İHD Van Şube Başkanı Cüneyt Caniş konuyu İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlığı'a başvuracaklarını söyledi.

    http://www.demanu.com.tr/news_detail.asp?id=2026
    http://www.tihv.org.tr/index.php?TAE...mAE-BaAYlattAE
    Konu ROZ tarafından (22.09.09 Saat 13:59 ) değiştirilmiştir.
    ´´Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin!'' (Bakara 42)

    ''Ey Asuriler ile Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler, beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.”

    (BEDÎÜ'ZZEMAN MELÊ SAİDÊ KURDÎ)

  7. #7
    Müdakkik Üye KeKe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    the earth
    Yaş
    37
    Mesajlar
    930

    Standart

    azimle yazıyorsun ROZ kardeş. dediğinde haklılılar var ama bir milyon kelime edip, bir kelime Pkk dersen o bir milyon kelime gözden kayboluyor.yapılanların karşılığı ya bu dünyada yada ahirette olacaktır.

    "Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurban kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden); "Ând olsun seni öldüreceğim" dedi. Diğeri de, Âllah ancak sakınanlardan kabul eder. Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile), ben sana öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Ben istiyorum ki sen, hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın. Zalimlerin cezası işte budur" dedi (el-Mâide, 5/27, 28, 29).

    Hz. Muhammed (s.a.s) de, insanın insana zulmetmesini yasaklamış ve İslâm dininde zulmün yerinin olmadığım belirtmiştir. Mazlumun duasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur" (Buharî, Cihâd, 180) diyerek, zulmün ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğuna işaret etmiştir. Rasûlüllah (s.a.s) veda hutbesinde sık sık zulümden sakınmayı emretmiştir (Ahmed Zeki Safve, Cemheretu Hutebi'l-Arab, Mısır 1962, I, 155 vd).

    "Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyâmet günü (sahibini saran) karanlıklar (olacak)dır" (Buhârî, Mezâlim, 8; Tirmizi, Birr, 83).


    Ebû Musa (r.a)'dan nakledildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.s); Âllah, zalime (bir müddet) mühlet verir. Onu bir defa yakaladığı vakit de, felâh vermez" Ondan sonra da: "İşte Rabb'in, zulmeden şehirlerin (halkını) yakaladığı zaman, böyle yakalar. Çünkü O'nun yakalaması çok acı ve çok çetindir" (Hud,11/102) (meâlindeki) âyeti okunmuştur (Buhârî, Tefsir sre 11, 5; Müslim, Birr, 62; İbn Mâce, Fiten, 22).

    “Hüda meru şaş dike, kaş neke. Kaş dike, fahş neke. Fahş dike, purş neke. Purş dike, perişan neke. Perişan dike, müşevveş sergerdan neke.”

    Meali: "Allah, adamı şaşırtırsa, süründürmesin. Süründürürse, fahşetmesin. Fahşederse, dilenci vaziyetine getirmesin. Dilenci vaziyetine getirirse perişan etmesin. Perişan ederse, başıboş sergerdan etmesin.”

    Bediüzzaman Said Nursi





  8. #8
    Vefakar Üye Ninja Kedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    491

    Standart

    Bismillah...

    Yine realiteden uzak romantizm havasında yazmışsınız muhterem...

    Farz-ı muhal Said Kürdi'nin yazdıkları tahrif edildi...Türkler ile ilgili söyledikleri farz-ı muhal Risalelere sonradan eklendi(Orjinal Osmanlıca yazmalar mevcud ve mahfuzdur)...Kendisinin hayat-ı seniyyeleri gözler önündedir. Şeyh Said isyanını destekledi de neden o isyana talebeleriyle iltihak etmedi?Neden kendisine itimat eden hamidiye paşalarını bu isyana katılmaktan men etti?Van'ı kuşatan Haydaran aşireti reisi Kör Hüseyin Paşa ısrarla fetva istemesine rağmen neden isyan için fetva vermedi ve Kör Hüseyin Paşa kuşatmayı kaldırdı?Bırakın risaleleri herhangi bir tarihi kaynakta Said Kürdi'nin isyanına veya isyan düşüncesine dair bir delil var mıdır?Müdde-i umuminin gerek 31 Mart gerek Şeyh Said isyanına mütealik isyan iddiaları olmadı mı ve Said Kürdi bu davalardan beraat etmedi mi?O kadar sürgüne o kadar işkenceye rağmen var mıdır Said Nursi,Said Kürdi isyanı? Var mıdır bir tek talebesinin kayıtlı bir tek vukuatı?

    Bir kardeşimizin daha önce beyan ettiği gibi siz önce Risale-i Nurları bir okuyun....

    vesselam

  9. #9
    ROZ
    ROZ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Gayyur ROZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Bulunduğu yer
    Mezopotamya
    Mesajlar
    51

    Standart

    TERÖR KAVRAMI, ULUSLAŞMA VE KÜRDİSTAN SÖMÜRGESİ ÜZERİNE (1)

    Emperyalist sömürgeciliğin dünyayı cehenneme çevirdiği ve mazlum 3.dünya halklarının, emperyalizme göbekten bağımlı 'Muz Cumhuriyetleri'nde köleye dönüştürüldüğü, küresel sermayenin at oynattığı bir dünya da ilk soru şu terör ne, terörist kim?

    Tarih, üretim ilişkilerinin biçiminin, ülkelerin ve sınırların hiçbirisinin sonsuza dek kalıcı olmadığını gösteriyor bizlere.. Sümerlerden, Medlere, Maya'lardan, Azteklere, Cengiz Han'dan Selçukluya, Osmanlıdan, Prusyaya, Sovyetlerden Yugoslavyaya, Iraktan Afganistana... Hiç bir ülke ve hiçbir üretim ilişkisi sonsuz değildir.. Muhtemelen değişmezse, bu biçimiyle TC'de öyle..!!

    Osmanlı yıkılırken, Yunan, Bulgar, Mekadon, Sırp, Arnavut bütün milliyetlerde de tıpkı Türklerde olduğu gibi, ulus bilinci oluştu. Tarihin ileriye dönen çarkında, birer halklar/uluslar hapishanesi haline gelen imparatorluklar bir, bir çöktü. Feodal düzenleri alaşağı eden, kapitalist düzenin nüveleri olan tacir/tüccar/burjuva sınıfı ve emeği ile geçimini sağlayan işçi, zenaatkar kesimi arasındaki çelişki bugünlerdeki kadar belirgin değildi. Yeni düzende üretim güçlerini geliştirecek olan değişimin yarattığı sınıf hiyerarşisi ve üretim ilişkisi pekala bütün sınıfları bir uluslaşma sürecine kattı. Böyle bir ortak bilinci yarattı. Devletlerin biçimi de dinsel/feodal nitelikten ulus devlete dönüştü.

    Osmanlının çözülme, dağılma sürecinde, imparatorluğun topraklarında yaşayan farklı halklar/uluslar kendi kaderini tayin etmeye yöneldi. Bu süreçte; diğer ulıuslar gibi Türklerin de ulus devletini kurma hakkı vardı? Peki ya Kürtlerin böyle bir hakkı neden hiç olmadı? Neden diğer uluslar gibi Kürtlerin de ayrı bir ulusal devleti olmadı?. Kürdistan'da belirleyici olan, osmanlıdan kalma dinsel ögeler, ümmetçi düşünceler, tasfiye edilemeyen geri feodal üretim ilişkilerinin yaarttığı toplumsal ilişkiler ve sömürgeci anlayışlar bunun en büyük engeliydi.

    Uluslaşma süreçleri, devletleşme hiç bir halk için kolay olmamıştır. Diplomasi, savaş, siyaset her zaman var olmuş, her yeni devlet kimi devletlerce desteklenmiş, kimi devletler tarafından da kösteklenmiştir.. Ulusların ve devletlerin siyasi, ekonomik ilişkilerinde diplomasi her zaman önemli bir etken olmuştur. Ulusal başkaldırısını yapan, özgürlüğünü arayan her halk bu mücadelede yardım da alır, bazen kullanılabilir de.. Sömürgeci haydutlar utansın.. Lenin'in ulusların kendi kaderini tayin hakkı söylenmine karşın, Wilson prensipleriyle her ulusa ayrı bir ulus devlet hakkını savunan(!) Batılı sömürgeci güçler, acaba Kürdün uluslaşma hakkını neden savunmamışlar? Yoksa savunuyor gözüküp, Kürdü Musul ve Kerkük için pazarlığa, gelecekteki sömürgeci siyasetlerine mi kurban etmişler? Sömürgeciler; halkların haklarını değil kendi çıkarlarını savunurlar en önce.. Kürt halkına ve Kürdistan'as o günlerde biçilen misyon; paramparça edilip, başka devletlere pay etmek olmamış mı acaba? Ve toprağı, emperyalist güçlerce bölge devletlerine sıkı pazarlıklar sonucunda ödünç verilen Kürdistan, neden işine gelince sömürgecinin kartı olmasın? Kürdü yok sayanın Kürt varlığını zaman zaman hatırlatan sömürgeciden aşağı kalır yanı ne? Özgürlüğünü ve devletleşme hakkını isteyen Kürt, bu sömürgecilerin rulet oyununda ne yapsın? Kendi öz gücüne dayanıp özgürleşmek için mi savaşsın, kimliğini, toprağını teslim alana kulamlık mı yapsın? Kürt direnmedi mi sömürgeciye, Berzenci kimdi? Hani misak-ı milli sınırları için, Türk, Kürt birlikte savaşacak, saltanat ve padişah esaretten kurtarılacaktı....

    Kürdün anlaşması o zaman buydu Türkle.. Anlaşmanın sonuna bakalım, neler oldu? Misaki milli sınırlarının içinde Suriye'de yaşayan Kürt kardeş Fransızlara, Irak'ta yaşayan Kürt kardeş te ingilizlere bırakıldı. Kuzeydeki Kürt coğrafyasında yaşayan bir kısım Kürdün vekaleti(!) de din kardeşliği masalıyla alındı, arazinin tapusu Türk kardeşin adına çıkarıldı.. Bu kimin uzlaşması, kimlerin anlaşmasıydı.. Bu anlaşmada Kürt nerede, hangi tarafta? Türk ulus devletini kurma niyetinde olanla, diğer sömürgeci büyük haydutlar Lozan'da anlaşmışlar işte. Kürdistan'ın Kuzey'i, Türk ulus devletine, doğusu İran'a, güney kısımları da İngiliz ve Fransız mandalarına bırakılmış. Sonra da üstüne Baas rejimi oturmuş.. Kürt Türkiye de başkaldırmış bu haksızlığa da, İran'da, Irak ve Suriye de baş kaldırmamış mı? Kürdün garezi kime? Türke mi, Araba mı, fars'a mı? Her parçada özgürleşmek için Kürt savaşmamış, binlerce ölümle bedel ödememiş mi? Hangi parçada zulümsüz yaşamış? Her isyanda onbinlerce Kürdü katleden, sürgün edenlerin var mı birbirinden farkları? Kürdistan'ın sömürgeciler yüzünden uğradığı haksızlıkta, Kürt her parçada haksızlığa uğramış.. Burada çözüm Türkleşmek idiyse, diğerlerinde ne olaydı? Farslaşmak, Araplaşmak mı? hangi halk bu onursuzluğu kabul eder? Bulgaristan'daki Türkmenin Bulgarlaşmasına, Yunanistan'dakinin Rumlaşmasına hangi Türk razı olmuş? Bir halk başka nasıl yok edilir? Türk uluslaşması ve ulus devlet süreci yaşanırken, saltanat, hilafet kaldırıldı, padişah sürgüne gönderildi, TÜRKiye cumhuriyeti kuruldu.

    Kim adına kuruldu bu cumhuriyet, Türk milleti adına.. Daha kurtuluş savaşı bitmeden, niyetin zaten bu olduğu belli değil miydi?. Yoksa Türkün adına kurulan Cumhuriyeti de Kürt isyanlarına mı borçluyuz? Kürt aldatıldığını anlayınca bi,le ses çıkarmasaydı, anlaşmaya sadık kalınıp, saltanat, hilafet, sultanlık olacakmıydı? Kürtler; ulus devletinin sadece Türkler için olacağını o zaman anladı.. İsyanı, öfkesi, aldatılmış olmasınaydı.. Ve anlaşmaya kim uymadı? Kürdün anlaşmaya uyma niyeti olmayanın niyetini anlaması ve isyan etmesimiydi, anlaşmaya uyulmama gerekçesi.. Bu ne yaman çelişki bu ne yavuz hırsızlık böyle..

    (devam edecek)
    Konu ROZ tarafından (23.09.09 Saat 15:02 ) değiştirilmiştir.
    ´´Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin!'' (Bakara 42)

    ''Ey Asuriler ile Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler, beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.”

    (BEDÎÜ'ZZEMAN MELÊ SAİDÊ KURDÎ)

  10. #10
    ROZ
    ROZ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Gayyur ROZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Bulunduğu yer
    Mezopotamya
    Mesajlar
    51

    Standart

    (2)

    M.kemal'in; Kürtlerle mutabık kaldığı konular, 1.mecliste alınan kararlar ve sonra 1924'de 2.mecliste alınan farklı kararlar neydi? Lozan'da Kürtlerin hakları da Türkler gibi temsil edildi mi?

    Ve sonrasında genç cumhuriyetin tapusu Türklere çıkarılırken, Kürdün adı geçiyormuydu? Balkan uluslarının; uluslaşma ve özgürleşme süreci, Ulusal kurtuluş savaşına kadar gecikmiş olsaydı eğer ve oralarda o dönemde başlayan ulusal başkaldırıları nasıl yorumlayacaktı şoven kafa? Türklere ihanet olarak mı yoksa farklı ulusların/halkların hakkı olarak mı? Kim çağırdı seni Balkanlara, kim dedi başka halkların toprakları üstüne devletini, imparatorluğunu kur diye? Osmanlı da bile adı Kürdistan olan bir coğrafyada binlerce yıldır yaşayan bir halkın, haydi Türkler ile eşit değil de, Arnavut, Yunan, Bulgar, Mekadon ya da Arap kadar da uluslaşma hakkı yokmuydu? Bu hakkın sadece Kürde tanınmamış olmasının mantıksal gerekçesi neydi? Kürtler Anadoluya, Türkün yurduna başka bir kıtadan (örneğin Orta Asyadan ya da Afrikadan) gelip, sonradan mı yerleşti? Kürtler göçebe çingeneler gibi milliyetsiz vatansızmıydı? Bir halk ya da ulus değilmiydi? Pekala Türk idiler de Türk olduklarını Türk ulus devletini kuranlar kadar bilmiyorlar mıydı? İşte kardeşlik macerasının kötü sonu. Herkese ayrı ulus devlet, geciken uluslaşma treninin arkasından düşe, kalka, koşan Kürde de terörist, bölücü yaftası.. Kürd Türk uluslaşması olurken kendi uluslaşmasından vazgeçmeli, isyan etmemeli, özgürlük için başkaldırmamalıydı öyle değil mi? Zaten Kürtler, doğru öncülerle erken uluslaşabilseydi eğer, bu gün bunları tartışmak, Kürdün hiç alamadığı hakkını savunmak zorunda kalmayacaktık öyle değil mi?

    Kürdistan (Umarım bu kelimeden rahatsız olunmaz)' da tarihsel süreç içersinde bir ülke olabilirdi, kendi devletini kurabilirdi... Olmadı... Kürdistan coğrafyasındaki üretim ilişkileri ve bunun yansıması olan sınıf çelişkileri, toplumun sosyal, ekonomik, siyasal dokusu Kürdistan'ı sömürgeciliğe mahkum etti. Sömürgecilik te Kürdistanın içsel, doğal dinamiklerini mahvetti, sömürgeleşen bu ülke, bedeller ödeyerek geldi bu günlere.. Üstelik paramparça edildi, dört ülkeye pay edildi... Kürt halkı; kapitalist döneme tekabül eden uluslaşma ve ulus devletler oluşturma aşamasında geri kalmışlığının, geri bıraktırılmşlığın bedeliyle karşılaştı ve Kürdistan coğrayasında bir Kürt ulus devleti doğmadı..

    Kürdü hor görenler, sevmeyenler buradan Kürde ilişkin her türlü olumsuzluğun bun da pay sahibi olduğunu söyleyebilir elbette. Daha acımasız olanlar Kürt diye bir halkın olmadığını, asimile edici zorbanın unutturmaya çalıştığı Kürtçenin de bir dil olmadığını, tarihte adı Kürdistan olan bir toprağın hiçbir zaman var olmadığını iddia edebilir. En koyu faşistinden en hümani,st insana kadar düşüncelerin en geniş yelpazesinde Kürt ve Kürdistan sorununa ilişkin farkllı yorumlar olabilir...

    Bana göre Kürtler ayrı bir halktır, binlerce yıldır üzerinde farklı birçok devletin kurulup yıklıldığı bir coğrafyanın üstünde oturan bir halktır... Bu halk tarih boyunca sömürgeci güçlerin boy gösterdiği bir geçiş coğrafyasında yaşamaya çalışan, dağlara sürülen ya da dağlarda yaşamak zorunda kalan bir halktır.. Bu koşullar ve varolan üretim ilişkileri, Kürtlerin şehirleşme, en geniş iletişimle ortak duygu, düşünce, psikoloji ve ortak bir üretim pazarı yaratmasının önünde engel olmuş, 'ulusal' duyguların, ulus bilincinin gelişmesini geciktirmiştir.. Burada atı alıp çoktan Üsküdarı geçen ve Türkleştirme operasyonu ile Kürdü edebildiği kadar asimile eden Kürt ben varım dedikçe suç üstü yapılmıştır.. Söüregeci güçlerin diri, diri, vücudunu dört parçay ayırıp, dört isimsiz mezara gömdüğü Kürdün her parçası uyandıkça, katillerin uykuları kaçmıştır.. Kürdün geciken uluslaşmasında, Kürt coğrafyasının üstüne oturan, bütün sömürgeci devletlerin politikalarının etkilerini de gözardı etmemek gerekir. Küresel emperyalizm çağında bütün 'Geri/'Asyatik/feodal' üretim biçimleri "kapitalize" üretim ilişkisine 'hızla' dönüştürülürken, Kürt coğrafyası da kendi payına bu süreci çarpık bir şekilde yaşamak zorunda kalmştır..

    Esasen temeli kültürel bir milliyetçiliğe dayanan, bağımsızlık karekteri olan, 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' diyen, Köylü milletin efendisidir diyen, Bir Türk Dünyaya bedeldir diyen Kemalist ideolojinin devrimlerinden temellerinden hangisi kaldı bu ülkede? 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sözü, Türkler de dahil Cumhuriyetin içindeki bütün milliyetleri mutsuz eden, çalıp, çırpan, zorbalıkla yönetenlerin elinde mutlu kaç insan bıraktı?

    Özetle müslümanları ehlileştirme, milliyetleri Türkleştirme projelerini temel alan, Kültürel bir Türk milliyetçiliğinin esas alan Kemalizm ideolojisi bağımsız bir cumhuriyet ve bir ulus devleti yaşatabildi mi?

    (Devam Edecek..)
    ´´Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin!'' (Bakara 42)

    ''Ey Asuriler ile Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler, beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.”

    (BEDÎÜ'ZZEMAN MELÊ SAİDÊ KURDÎ)

Konu Kapatılmıştır

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Evlilik Aşkı Bitirmez Kökleştirir !
    By *SAHRA* in forum İslam'a Göre Kadın ve Aile
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 13.08.14, 14:58
  2. 5 Kelime ile Terörden Kurtulma Formülü
    By muhibbülkurra in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.10.08, 16:29
  3. Hamza Ladin : Terörü Hızlandırın
    By güneşsu in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.07.08, 11:07
  4. Kürtçülüğü ve PKK’yı / Terörü Bediüzzaman Bitirir!
    By Ebu Hasan in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 15.12.07, 07:28
  5. İçtimaî ve Siyasî Hayat Terörden Nasıl Kurtulur?
    By insirah in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.08.07, 18:34

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0