‘AKP, PKK ve Barzani aynı çizgide, asırlık Sevr zihniyeti ile bir kez daha buluşmuş ve maalesef bunun için yüce Meclis kürsüsü alet edilmiştir. Ve bize göre böylesi bir kirli zihniyet, en az PKK kadar bölücü, alçak ve ahlaksızdır.’
Bunlar MHP lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin dünkü grup toplantısındaki sözleri.
Siyaset, uzun zamandır bu türden sert ve yaralayıcı açıklamalar üzerinden kendisine yol arıyor. Ancak MHP liderinin bu sözlerini, diğer polemiklerle ya da tartışmalarla kıyaslamak mümkün değil.
Aslında bu öfkenin bazı nedenleri var.
AK Parti’ye yönelik kapatma davasının açılmasından hemen sonra Devlet Bahçeli ve kurmayları, beklenmedik bazı çıkışlar yaptılar.
Parti kapatma yerine siyasetçilerin kişisel olarak ceza almasını öngören teklifler getirdiler.
AK Parti’nin kendisini ‘klonlaması’nı önerdiler. Özeti şuydu. Hakkında siyasi yasak talep edilenlerin dışındaki AK Parti milletvekilleri yeni bir parti kurarak ayrılacak, diğerleri ise kapatma davasının sonucunu bekleyecekti.
MHP bu öneriyle, kapatma davası sonrasında ortaya çıkacak muhtemel krizlerin önüne geçileceğini iddia ediyordu.
O dönem bu tezi savunan MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı’na şunu sormuştum:
‘Bir siyasi parti kendisinin kapatılacağını peşinen kabullenerek hareket edebilir mi? Bu bir yenilginin ilanı olmaz mı?’
Deniz Bey, kendilerinin sadece Türkiye’yi düşündüğünü söyleyerek ‘AKP’nin yasını tutacak da değiliz.’ demişti.
Aslında MHP’nin tüm tezleri, AK Parti’nin mutlaka kapatılacağı üzerine kuruluydu. Getirdikleri önerilerin merkezinde ise ‘Tayyip Erdoğan’ı tasfiye’ yer alıyordu.
Bahçeli ve kurmaylarının hesapları tutmadı. İktidar partisine farklı yol haritaları öneren MHP’nin, alternatif bir siyasi planının olmadığı da böylece ortaya çıktı.
Özeti, AK Parti kapatılmayınca MHP boşluğa düştü.
Bundan daha kötüsü, yaklaşan yerel seçimlerde MHP kendisine bir siyaset alanı bulabilmiş değil.
Bu öfke, herkesi aynı kefeye koyup mahkum etme anlayışı, MHP’ye böyle bir alan açabilir mi?
Hiç sanmıyoruz.
Terör konusunda getirdikleri önerilerin, ne siyasi irade, ne de güvenlik kurumları nezdinde karşılık bulmamasına da öfkeliydi Bahçeli:
‘Teklifimiz üzerine, Barzani’den bile daha fevri tepkiler veren ve bir panik hali gösteren Başbakan’ın, acaba Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a girmeyeceğine dair birilerine verdiği bir sözü mü vardır? Kandil Dağı’na operasyon yapılmayacağına yönelik olarak kapalı kapılar arkasında bir güvence mi vermiştir?’
Oysa MHP’nin çözüm için illa da iktidar partisine destek vermesi gerekmiyor. Aklı başında önerilerde bulunan başkaları da var.
İşte onlardan bir örnek.
‘Sorun terör ve sınırötesi harekattan ibaret görülmemeli, Kuzey Irak’taki yönetimle iyi ilişkiler kurulmalı, oradaki gençleri, Türk, Kürt, Arap diye ayırmadan Türkiye’de okutmalı, bölgeye yönelik Kürtçe, Arapça ve Türkçe yayınlar yapılmalı, Habur kapısını kapatmak bir yana Ortaköy kapısı hemen açılmalı, yollar birbirine bağlanmalı, barajlar yapılmalı, yatırımlar artmalı, ilişki çeşitlenmeli, Irak tarafına su kaynakları konusunda destek verilmeli, sabır ve gerçek sevecenlikle olaya yaklaşılmalı...’
Bunları kim öneriyor? CHP lideri Deniz Baykal.
10 Kasım 2007 tarihinde gazetelere söylüyor. (Teşekkürler iyibilgi.com)
Gerçi şu sıralarda bu söylediklerini tekrarlamakta güçlük çekiyor ama, olsun.
Aklın yolu bir. Sakince bakıldığı zaman işin doğrusunu CHP ve Baykal da görüyor.
MHP’nin bu öfkeden kurtulup çözüme destek vermesi gerekiyor.
nasuhi güngör