Orduevleri Ve Resepsiyonlarda Harcanan Para İle Kaç Karakol Yapılır?
Dağ başında, derme çatma barakalardan kurulan bir karakol. Şimdiye kadar 38 defa saldırıya uğramış. Karakolda sadece göbeğini kaşıyan adamların, üniversiteye sokulmayan kadınların çocukları nöbet tutuyor.
Göbeğini kaşıyan adamların 44 çocuğu sadece bu karakolda şehit düşmüş, göbeğini şişiren adamın kendine daha rahat hakaret etmesi ve şehit düştüğünde naşı üzerinden nutuk atması için(!)
Dünyanın sayılı ordularından biri olan silahlı kuvvetlerimizin, savaş uçakları, teknolojik helikopterleri, her vatandaşı fişleyen istihbaratı ortalarda yok. Siyaset yapmaya gelince mangalda kül bırakmayan generallerimiz, gerekçe üretme çabasında.
İstihbarat zafiyeti yokmuş, birlik başarılı imiş. Demek ki ordumuza 15 şehit yirmiden fazla yaralı ve kayıp verdirten katiller başarısız oldular. Genelkurmay ikinci başkanı açıklama yapıyor. Tabiat şartları ve maddi imkansızlık nedeniyle bölgedeki 5 karakolu taşıyamamışlar. Biz de inandık. Şimdi İkinci başkan Hasan Iğsız’a sormak gerekiyor. Genelkurmay, 30 Ağustos resepsiyonuna harcanan paraları buluyor da, 5 barakanın taşınmasına mı para bulamıyor?
Genelkurmay, kendilerinin de inanmadıkları bahanelerle ülkeyi oyalama ve zaman kaybetme yerine gerçekleri görmeye ve sorumlulardan hesap sormaya dönmeli artık. Bu komik bahanelere kimsenin inandığını sanmayalım.
Suçu, Irak yönetimine, Barzani’ye atarak, gösteriler yaparak nutuk atarak çözemeyiz. Dünyanın sayılı ordularından biri olmakla övünen Genelkurmay, kuru kuruya övünmeyi bırakarak çeyrek asırdan bu yana birkaç bin taşeron teröristle neden başa çıkamadığını ve bunun temel sebeplerini sorgulamalı. Ordunun içinden destek almadan bir silahlı grubun bu denli tahribat yapması çok zor bir ihtimal.
Karakolun merkezle olan haberleşme irtibatı neden ve nasıl kesiliyor? Bunu kim yapabilir? Bu haberi herkesten önce neden terör örgütünün yayın organından öğreniyoruz. Daha önce yaşanan Dağlıca olayı ve benzerlerini Genelkurmay yeterince ve gereği gibi sorguladı mı? Yoksa olayların üstünü örtmeye çalışıp, hataları ödüllendirdi mi? Hataları örttükçe hatalar azalıyor mu, yoksa hata yapanlar daha fazla hata mı yapıyorlar?
Kimse kusura bakmasın. Yüreğimiz yanıyor, ciğerlerimiz kanıyor. Şehitlerimiz ve yaralılarımız için dua ediyoruz. Bu aynı zamanda insanlık borcumuz. Ama bu sorumuz komuta kademesine. Allah aşkına söyler misiniz? Kendini koruyamayan bir ordu ülkeyi nasıl koruyacak? Bunu hiç düşündük mü?
Şimdi birileri şunu diyebilir: “Şu an eleştiri zamanı değil. Birlik beraberlik zamanı.” Her zaman birlik beraberlik zamanı olmalı. Bu eleştiriyi ve özeleştiriyi vakit geçirmeksizin hemen şimdi yapmalı ve gereğini de derhal yerine getirmeliyiz. Toplum olarak, hükümet olarak, muhalefet olarak, medya olarak, özellikle de TSK olarak. Unutmayalım bu olaylar çeyrek asırdan beri devam ediyor. Daha ne kadar devam edecek. Daha ne kadar “Kol kırılır yen içinde kalır” diyerek hareket edeceğiz.
Orgeneral İlker Başbuğ, kararlı bir adam. Geçen yıl PKK konusunu değerlendirirken, 23 senedir devam eden terör konusunda özeleştiri de içeren mantıklı tespitler yapmıştı. Daha sonra bunu teyit eden başka açıklamaları da oldu. Her ne kadar farklı algılamalara yol açan bazı tavırları olsa bile Başbuğ’un Ergenekon konusundaki duruşu da net. Görüntü farklı gibi olsa da uygulamalarından Ergenekon’un üzerine de kararlılıkla gideceği anlaşılıyor. İlker Başbuğ şu an TSK’nın en üst kademesinde görev yapıyor. Ve İlker Başbuğ’un yapabileceği çok önemli işler var. Terör dikkatimizi dağıtmamalı veya kafamızı karıştırmamalı. Esas mesele Ergenekon teşkilatıdır. TSK başta olmak üzere Türkiye, hükümeti, yargısı ve medyası bütün şerlerin temeli olan Ergenekon teşkilatını tasfiye etmedikçe PKK’nın da başka terör örgütlerinin de sonunu getiremez. Biri bitse diğeri başlar. Terörün esas kaynağı Ergenekon'dur.
Aktütün baskınının zamanlaması son derece manidar. Ergenekon teşkilatına yeni dalga operasyonların yapıldığı, yeni genelkurmay başkanının Doğu ve Güneydoğu’da halkla kaynaşma adına olumlu adımlar attığı, hükümetin bölgeye dönük ekonomik açılımlar sağladığı bir dönemde oldu bu olay. Öte yandan sınırötesi operasyon için yetki tezkeresinin tekrar Meclis’e geldiği, DTP’yle ilgili kapatma davasının Anayasa Mahkemesi’nde karar aşamasına geldiği ve yerel seçimlere yaklaşıldığı bir dönemde yaşanan bu kahpe baskının zamanlaması son derece önemli.
Hadiselerin dış bağlantılarına gelince. Lafı eğip bükmenin anlamı yok. Pakistan’ı yeniden karıştıran ABD, şimdi kendi taşeronu Ergenekon'u kurtarmak ve yeniden kullanmak için büyük gayret içinde. Tıpkı Pakistan gibi Türkiye’yi de yeniden toplumsal “kaos” ortamına çekmek istiyor. Çünkü Washington, Türkiye, İran ve Pakistan’ı kendi projeleri için tehdit ve engel olarak görüyor. Beyaz Saray her ne kadar açıklamasa bile yaşanan ABD merkezli mali krizin sorumlusu olarak İslam ülkelerini görüyor. En başta da bu üç ülkeye kin tutuyor. Bu üç ülkenin diğer İslam ülkelerini yönlendirdiğini düşünüyor.
Olayları yorumlarken bu büyük gerçeği de göz ardı etmemeliyiz. Aktütün baskını, PKK terör örgütünün mevcut imkanları ile yapılabilecek kadar basit bir olay değil. Çok komplike bir olay olduğu ortada. Türkiye’yi Türk-Kürt çatışmasına hazırlamak isteyenlerin emellerini boşa çıkarmalıyız.
Böyle bir çatışma ortamı en fazla Türkiye’nin düşmanlarını sevindirir. Ergenekon maşası PKK mensupları ile Kürt kökenli masum insanlarımızı birbirine karıştırmamalıyız. Ama olayların gerçek sebeplerini derhal ortaya çıkarmalı ve çözmeliyiz.
Tekrarlamak gerekirse olayların temelinde Ergenekon’un yer aldığı ortada. Ergenekon’u temizlersek terörü de bitirebiliriz. Ergenekon teşkilatının temizlenmesi konusundaki en önemli imkan ve görev de ordunun ve yargının elinde.
Biz de bir vatandaş olarak gelişmeleri sorgulamalı ve bunların takipçisi olmalıyız.
Alper Tan
TSK'dan '16.3 trilyonluk' muhteşem otel !?
Mali yetersizlikten karakol yapamayan TSK'da, Orduevi bünyesine lüks otel! Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 16.3 trilyon liralık muhteşem bir tesis...
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız'ın, PKK tehdidi altındaki karakolların “mali yetersizliklerden dolayı” nakledilemediğine ilişkin açıklamasının büyük tartışmalara yol açması üzerine Genelkurmay'dan Iğsız Paşa'nın sözlerini “tekzip” eden “Maddi yetersizlik yok” açıklaması gelmişti. Kamuoyundaki kafa karışıklığı devam ederken; İstanbul'daki Fenerbahçe Orduevi'ne yapılan 16.3 trilyon liralık otel-yatakhanenin, kısa sürede son aşamaya gelmesi dikkat çekiyor.
Sınır karakollarımızın ne denli tehlikelere açık ve köhne oldukları terör örgütü baskınları sonucunda ortaya çıkmıştı. Sınır karakolları ne kadar “içler acısı” bir vaziyet arz ediyorsa, Fenerbahçe Orduevi, lüks ve ihtişamıyla o kadar göz kamaştırıyor. Vakit ekibi, bu ihtişamı yerinde görmek için Fenerbahçe Orduevi'ne gittiğinde, “içeri giremezsiniz” cevabıyla karşılaştı. Bundan dolayı da, görüntüleri Orduevi'ne hakim bir binadan almak zorunda kaldık.
İHTİŞAMA BAK!.. MARMARA RESTORAN'A TÜP GEÇİT BİLE VAR!..
Üstlenici TİSA İnşaat'ın internet sitesinde, “yeni binanın” özellikleri şöyle sıralanıyor:
* 145 adet çift yataklı oda, 42 adet çift kişilik yataklı oda, 26 adet suit oda, 3 adet özel daire olmak üzere toplam 216 oda ve 426 yatak kapasiteli, 23.000 m2 toplam inşaat alanına sahip otel bloğu ve 500 ton kapasiteli su deposu,
* “Otel”in ihtiyacını karşılamak üzere 136 araçlık kapalı ve 56 araçlık açık olmak üzere toplam 192 araç kapasiteli otopark,
* Bodrum, alt zemin, üst zemin, 3 adet normal kat ve teras kattan oluşan 4420 m2 oturma alanına ve 22 metre yüksekliğe sahip otel bloğunun Marmara Restorant'a bağlantısı maksadıyla tüp geçit,
* Özel odalarda (84 m2) yatak odası, banyo, hazırlık odası, oturma ve çalışma odaları; suit odalarda (45 m2) yatak odası, oturma odası, banyo ve hazırlık odası; çift kişilik yataklı odalarda (24 m2) yatak odası ve banyo,
* Banyoların döşeme ve duvar kaplaması seramik, tavanı ise perfore alüminyum asma tavan; odaların döşeme kaplaması halı, tavanı alçı panel asma tavan üzeri plastik boya,
* Özel oda, duvar kaplaması, dekoratif duvar kağıdı, diğer odaların duvarları ise yarı mat yağlı boya,
* Elektrik tesisat imalatı kapsamında; temel topraklaması ve faraday kafesli yıldırımdan korunma tesisatı yapılacak olup yeni binanın enerjisi mevcut trafo merkezinden sağlanıyor,
* Çevre aydınlatma, seslendirme, televizyon, intranet ve internet tesisatı imalatı, telefon hattı ihtiyacı mevcut nizamiye binasından hat çekilmesi yoluyla karşılanacak olup yangın alarm sistemi imalatı ile ups tesisatı prizleri ve kablolaması yapılacak, ayrıca 10 adet asansör tesis edilecektir.
* Su deposunda kuvvetli akım tesisatı imalatı ve yeni binada yapılacak yangın alarm sistemi ile bağlantılı yangın alarm sistemi imalatı gerçekleştirilecektir.
KARAKOL'DAN KIRK MİSLİ SÜRATLİ…
ACABA KIRK MİSLİ ÖNEMLİ DE ONUN İÇİN Mİ?
13.07.2006 tarihinde inşaatına başlanan “Otel”in bitiş tarihi, sözleşmede “03.07.2008” olarak belirtiliyor.
Vakit'in görüştüğü ortaklığın her iki firmasının da yönetim kurulu başkanı olan işadamı Faruk Gürbüz'ün “Binada sona geldik. Ruhsat işlerinde sıkıntı oldu, bunu aştık. İşi yıl sonunda teslim etmiş olacağız. Beş aylık bir gecikme. O da bizden kaynaklanmıyor” şeklindeki açıklamaları, muhteşem binanın hemen hemen hedeflenen sürede bitirilmiş olacağını gösteriyor. Bu da, karakolların güvenli yere naklinin 16 yıldır hala gerçekleştirilememiş olması ile kıyaslandığında, (karakollar bugün nakledilse dahi) yaklaşık kırk misli süratli hareket anlamına geliyor!.. Son olarak 17 vatan evladını kaybettiğimiz Aktütün Karakolu'na yönelik ilk saldırının meydana geldiği 1992'den bu yana geçen 16 yıllık süredeki 5 baskında 44 şehit verdiğimiz göz önünde bulundurulduğunda, Orduevi'ndeki sürat, daha anlamlı hale geliyor!..
16 KARAKOL!..
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, güvenli ve çağdaş karakolları kendilerinin inşa edebileceklerini açıklamış ve tahmini bedel olarak da 1 trilyon lira rakamını vermişti. Bu hesaba göre, Orduevi'nin ek tesisleri, 16 adet “güvenli ve çağdaş karakol”a tekabül ediyor.
OTEL Mİ, YATAKHANE Mİ?..
Bu arada, muhteşem binanın, otel mi yoksa yatakhane mi olarak kullanılacağı da tartışmalı. Binanın önündeki iki tabeladan “yıpranmış” olanında muhteşem bina “Otel” olarak geçiyor. Diğerinde ise “Personel Yatakhanesi.” Bina, yatakhane için çok lüks ve Fenerbahçe Orduevi'nin personel yatakhanesine ihtiyaç duyup duymadığı tartışmalı. Bugüne kadar, Orduevi'nde kalan personel, yatakhaneden dolayı hiçbir sıkıntı çekmedi. Bir başka dikkat çekici nokta da, belirtilen vasıfların, bir “personel yatakhanesi” için son derece lüks olması. “Orası otel mi, personel yatakhanesi olarak mı kullanılacak?” sorusunu “Orduevi yönetimine” yönelttiğinizde karşılık alamıyorsunuz. Aynı soru, üstlenici firma yetkilileri tarafından “Ne olarak kullanılacağına biz karışmayız. Belki yatakhane, belki de otel olarak kullanırlar. Orasına biz karışmayız. Sözleşmemizde ‘yatakhane' işi olduğu belirtiliyor. Sonrasında otel olarak kullanırlarsa, bizim problemimiz olmaz” karşılığını alıyorsunuz.
Otel ya da personel yatakhanesi...
Fark etmiyor:
Sonuçta, “muhteşem bir tesis!..”
Ve maksimum konfor için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamış!..
Mehmetçik'in “sınırlarımızı beklediği” karakolların bir an evvel çağdaş standartlara ulaşması ve daha güvenli yerlere taşınması dileği ile!..
Vakit