+ Konu Cevaplama Paneli
7. Sayfa - Toplam 9 Sayfa var BirinciBirinci ... 5 6 7 8 9 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 61 ile 70 ve 87

Konu: Erdoğan: Doğan Gazetelerini Almayın

  1. #61
    Vefakar Üye güneşsu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    433

    Standart

    Akşam peres Erdoğandan özür dilediğinde tüm kanallar verdi, doğan medyası bıunu bir türlü söyleyemedi, evirdi çevirdi özür diledi diyemedi.

    CNN Türk canlı yayında öyle bir hata yaptı ki kimse çözemedi!

    Gazeteciler.com'un haberine göre Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta toplantıyı terk etmesi CNN Türk'ü karıştırdı. Erdoğan'ın basın toplantısının ardından düşen bir son dakika haberi, CNN Türk editörlerini de muhabiri de şaşırttı. Muhabir canlı yayında Peres'in Erdoğan'ı arayarak özür dilediğini aktarırken, ekranda 'Erdoğan'ın Peres'i aradığı' yazılıydı. Alt bantın telefon bağlantısı sona erene kadar yanlış şekilde ekranda kalması ise kafaları iyice karıştırdı.

  2. #62
    Vefakar Üye güneşsu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    433

    Standart “Hürriyet'in tirajı yükseldikçe milletin ruh seviyesi düşer”

    İsrail saldırıları sırasındaki sert üslubunu tarihî Davos çıkışıyla sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı, “İsrail ağzıyla” eleştiren kartel medyasının tutumu ibretle izleniyor. Söz konusu basının mazisi de bugünkü tutumuna ışık tutuyor. Merhum Necip Fazıl Kısakürek ile Osman Yüksel Serdengeçti'nin 50 yıl önceki yazıları, bu çarpık zihniyeti ustaca tahlil ediyor.

    NECİP FAZIL: “BABIADİ YAHUDİ TESİRİNDEDİR”
    Medyatik Kuşatma isimli kitapta, Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti ve Mehmet Şevket Eygi'nin bu türden yazılarından alıntılar yer alıyor. Necip Fazıl Kısakürek, 8 Nisan 1964 tarihli yazısında şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Bab-ı Âdi caddesi; tohumu insan, yemişi hayvan, bir takım nebatla doludur. İslam dinine ve halkın ruhundaki mukaddesat duygularına saldırmada Moskof sürülerinden çok daha zalim bir seciye taşıyan bir matbuattır bu. Kendisine Türk umumî efkarının temsilcisi süsü veren bu basın hakikatte, Türk'ün ruh köküne aykırı dış nüfuz ve cereyanların kuklalarından başka bir şey değildir. Yahudilik tesiri altındadır.”

    “YAHUDİ ETKİSİNDE MİLLETİN RUH KÖKÜNE DÜŞMAN”
    Necip Fazıl Kısakürek, 31 Ocak 1965 tarihli yazısında ise Hürriyet ve Günaydın'ı çıkartan Erol ve Haldun Simavi kardeşlerin yayıncılık anlayışını şu satırlarla eleştiriyor: “Size Allah huzurunda yemin ederim ki işgal orduları bu vatanda öz milletinin mukaddesatına bu türlü söven yahudi etkisindeki numuneler çıkarmaz piyasaya. Türk'ün ruh kökünü kurutmaya memur fesad müesseselerinin başında iki kardeş elindeki bir nevi ‘fuhuş ve hava-civa matbuat' gelmektedir. Hürriyet ve Günaydın isimli sözde siyasi gazetelerle, günlük fuhuş albümü Saklambaç, ayrıca Pazar, Sen-Ben'den ibaret tröst. Hürriyet'in tirajı yükseldikçe halkın ruh seviyesi düşüyor, ruhu düştükçe de Hürriyet yükseliyor.”

    SERDENGEÇTİ: “TÜRKÇE ÇIKAN YAHUDİ GAZETELERİ”
    Basındaki yahudi etkisini dile getiren bir diğer isim Osman Yüksel Serdengeçti de, “hamalı bile dolandırıcıdır” dediği Babıali'yle ilgili 1947 yılında şu satırları kaleme almıştı: “Bugün ‘Türk Matbuatı' yoktur. Sadece Türkçe çıkan yahudi menşeli, yabancı ruhlu, yalancı haber veren bir yığın basma kağıt tüccarı vardır. İçlerinden bir tanesi Akdeniz'e düşse Karadeniz yapacak kadar kirli, mülevves olan bu adamlar…

    Biri var mandacıdır, ispat edilmiş beş ihaneti vardır, yahudidir! Bir diğeri, gençliğini hamamda geçiren bu adam, yıllarca devletin gazetelerinin baş köşesinde oturdu. Ne yazdıysa kanun haline geldi. Adı güzel, kendi müptezel bir diğer gazetenin sermayesi çıplak kadın resimleri. Biri yahudilik, dönmelik, Bolşeviklik kokar. Türk milleti, kendini Babıadi simsarlarından kurtarmadıkça kurtuluş yoktur.” Serdengçti, 1952 yılında kaleme aldığı bir yazısında ise gazetecilerin soru soruş tarzını şöyle eleştirmekteydi: “Geçenlerde Pakistan'ın Anayasa Meclisi Reisi Abdülvehap Han memleketimizi ziyaret etti. Sakallı, yaşlıca, muhterem bir zat...

    Güya Türk halkını temsil eden gazeteciler sual yağmuruna tutmuşlar: ‘Mekteplerinizde din dersleri var mı? Reisicumhurunuzun neden mutlaka Müslüman olması gerekiyor? Ceza kanunlarınızda İslamî hükümler mi tatbik edilecek? Laik misiniz, değil misiniz?' Bunları soran bizim gazeteciler, İsrail gazetecileri değil ha! Pakistanlı kardeşlerimize şunu söylemek isteriz ki, her Türkçe konuşanı Türk sanmayınız.”

    VAKİT

  3. #63
    Vefakar Üye güneşsu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    433

    Standart Medyayı kim cezalandırmalı?

    Medyayı kim cezalandırmalı?

    Bugünlerde hemen herkes medyaya vuruyor. Vuranlar içerisinde ben de varım. Benim ve benim gibilerin yaptığı, meslek-içi bir değerlendirme; bir tür öz-eleştiri. Buna karşılık, siyasiler ve devletin bazı kurumları da medya konusundaki olumsuz düşüncelerini herkese duyurma çabasındalar.

    Keşke dışarıdan müdahale olmasa da, medya kendi içinde öz-eleştirisini yaparak, yanlışlarını düzeltme yolunda adım atabilse... Dışarıdan gelen müdahaleler, çoğu yanlış ve yanlı olduğu için, medya-içi eleştirileri de etkisiz bırakıyor.

    Genelkurmay Başkanlığı'nın 'akreditasyon' ilintili eleştirileri ne dediğimizi anlatmak için iyi bir örnek...

    Radikal gazetesi hafta içerisinde Ergenekon sanıklarından İbrahim şahin'in savcılıkta verdiği ifadelerin ayrıntılarını yayımladı. Akıl almaz bir ilişkiler ağı içerisinde olduğu ortaya çıkıyordu İbrahim şahin'in; kendisini üst düzey komutanlarla işbirliği halinde gösteriyordu. Yeni kurulacak terörle mücadele müsteşarlığı için kendisine “Hadi, görev başına” denildiğini anlatıyor, o da özel harp ve terörle mücadele timlerinden oluşan 300 kişilik bir güç kurmak için kolları sıvıyordu.

    Kafasının içerisinde beyin taşıyan hiç kimsenin 'makul' bulmayacağı bir dizi saçmalık...

    İyi de, her saçmalığa cevap vermek mi gerekiyor? Cevap vermek gerekiyorsa, bunu, ifadelerde haber değeri bulan gazeteye yönelik azarlamaya çevirmek, hatta bununla da yetinmeyip cezalandırma amaçlı tedbirler almak da şart mı?

    Cezalandırmak için başvurulan yöntem 'akreditasyon' konusunda oluyor. Geçenlerde bir başka gazetede çıkan haber hakkında da, Genelkurmay Başkanlığı, bir meslek kuruluşuna başvurmayı ve oradan karar çıkana kadar gazetenin akreditasyonunu askıya almayı uygun görmüştü. şimdi aynı yönteme Radikal gazetesi için de başvuracağını açıkladı Genelkurmay Başkanlığı...

    'Akreditasyon', bilindiği gibi, bir medya kuruluşunun bir devlet kurumuyla ilişkisini belirliyor. Genelkurmay özelinde, bu, 'akredite' sayılan medya organları temsilcilerinin basına açık etkinliklere katılmalarını sağlıyor. Bilgilendirme toplantılarına yalnızca 'akredite' gazete ve televizyon temsilcileri katılabiliyor; daha genel etkinliklerde de yine yalnızca 'akredite' yayın organlarının yöneticileri çağrılıyor...

    Bu uygulamayı gazete ve televizyonlara ceza yöntemi olarak kullanmak kimin çıkarına?

    Askıya alma veya iptal etme işlemini açıklamak için yayınlanan bildirinin tonu da sorunlu. Medya yayınlarını yaparken Genelkurmay'ın beklediği hassasiyetler içerisinde davranmak zorunda değildir; medya için bağlayıcı olan kendi evrensel ilkeleridir ve bazen kurumların, kuvvetlerin ilkeleri birbirleriyle bağdaşmayabilir, hatta birbirine ters de olabilir. Önemli olan kurumların kendi ilkeleri çerçevesinde davranıp davranmadığıdır.

    Genelkurmay Başkanlığı bir gazeteye veya televizyon kanalına karşı rahatsızlığını belli edebilir elbette; bir meslek kuruluşuna şikâyetini de iletebilir. Yalan veya yanlış habere açıklama ve tekzip de gönderebilir. Bundan ötesi yanlıştır; cezalandırma anlamına gelecek tedbirlere başvurmak ise kastı aşan bir davranış biçimidir.

    şu sıralarda herkes ve her kurum medyayı hedef tahtasına koymuşa benziyor. Bir “Vur abalıya” furyasıdır gidiyor. Bu da bizim gibi medyaya içeriden ve eleştirel bakanların rahatsızlıklarının yeterince dinlenmesini engelliyor.

    Medyayı hizaya sokmak için medya kendi kendine yeterlidir.

    FEHMİ KORU

  4. #64
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Standart

    KENTLERDEKİ İŞSİZLİK YÜZDE 14.2'YE YÜKSELDİ

    TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre, Türkiye genelinde işsiz sayısı, Kasım döneminde, 2007'nin aynı dönemine göre 645 bin kişi artarak 2 milyon 995 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise 2,2 puanlık artışla yüzde 12,3 seviyesinde gerçekleşti. Kentsel yerlerde işsizlik oranı 2,2 puanlık artışla yüzde 14,2, kırsal yerlerde yine 2,2 puanlık artışla yüzde 9,3 oldu.
    GENÇ NÜFUSTA İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 23.9

    nKasım 2008 döneminde genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 23,9 olarak hesaplandı. Bu oran 2007 yılının aynı döneminde yüzde 20 idi. Tarım dışı işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 2,8 puanlık artışla yüzde 15,4 seviyesine çıktı. İşsizlerin yüzde 26,6'sı bir yıl ve daha uzun süredir iş arıyor. Yüzde 86,5'i (2 milyon 592 bin kişi) daha önce bir işte çalışmış.

    Türkİye’dekİ işsiz sayısı, Kasım 2008 döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 645 bin kişi artarak, 2 milyon 995 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 2,2 puanlık artışla yüzde 12,3 seviyesinde gerçekleşti. Bu dönemde istihdam edilenlerin sayısı ise bir önceki yıla kıyasla 448 bin kişi artışla 21 milyon 315 bin kişiye yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üçer aylık dönemler itibarıyla her ay kamuoyuna duyurduğu Hanehalkı İşgücü Anketinin ‘’Ekim-Kasım-Aralık’’ dönemini kapsayan ‘’Kasım 2008’’ sonuçlarını açıkladı. İşgücü Anketine göre, Kasım döneminde Türkiye’de kurumsal olmayan sivil nüfus, bir önceki yılın aynı dönemine göre 758 bin kişilik artışla 69 milyon 943 bin kişiye, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus da 757 bin kişi artarak, 50 milyon 268 bin kişiye ulaştı. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 283 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 165 bin kişi arttı.
    Kasım 2008 döneminde istihdam edilenlerin sayısı, önceki yıla kıyasla 448 bin kişilik artışla 21 milyon 315 bin kişiye yükseldi. İstihdam edilenlerin yüzde 25,8’i tarım, yüzde 19,8’i sanayi, yüzde 5,8’i inşaat, yüzde 48,6’sı ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında, tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,8 puan, hizmetler sektörünün payı 0,2 puan arttı, sanayi sektörü payı 0,8 puan, inşaat sektörünün payı da 0,2 puan azaldı. Ankara / aa


    İŞSİZLİK, ŞEHİRLERDE YÜZDE 14,2

    Türkiye genelinde işsiz sayısı, Kasım döneminde, 2007’nin aynı dönemine göre 645 bin kişi artarak 2 milyon 995 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise 2,2 puanlık artışla yüzde 12,3 seviyesinde gerçekleşti. Şehirlerde işsizlik oranı 2,2 puanlık artışla yüzde 14,2, kırsal yerlerde ise 2,2 puanlık artışla yüzde 9,3 oldu.

    GENÇ NÜFUSTA
    İŞSİZLİK YÜZDE 23,9

    Kasım 2008 döneminde genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 23,9 olarak hesaplandı. Bu oran 2007 yılının aynı döneminde yüzde 20 idi. Türkiye’de tarım dışı işsizlik oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 2,8 puanlık artışla yüzde 15,4 seviyesine çıktı. Bu dönemdeki işsizlerin 72,6’sını erkek nüfus oluşturdu.

    KAYIT DIŞI İSTİHDAM YÜZDE 44,5
    TÜİK’e göre, kayıt dışı istihdam edilenlerin oranı, Kasım 2008 döneminde, 2007 yılının aynı dönemine göre 0,9 puanlık azalışla yüzde 44,5 olarak gerçekleşti. Kasım 2008 döneminde, Türkiye genelinde iş gücüne katılım oranı, önceki yılın aynı dönemine göre 1,5 puanlık artışla yüzde 48,4 olarak gerçekleşti.

    17.02.2009

    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  5. #65
    Müdakkik Üye elips - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    686

    Standart Erdoğan Doğan'a sopayı gösterdi

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisi tarafından Samsun'da düzenlenen mitingte konuştu. Çamur siyasetinin yapıldığını savunan Erdoğan, 29 Mart seçimlerinde vatandaşın çamur siyasi yapanlara cevap vereceğini söyledi.

    Yine medyayı eleştiren Erdoğan, 'yandaş medya' nitelemesinde bulundu ve AK Parti'ye çamur atıldığını öne sürdü. "Bunların korkusu hortumlarının kesilmesi" diyen Erdoğan, "Bunlara da cevap verin. Bana sonunda açıklatacaklar" dedi.

    16 BİN 500 ÇEYREK DAĞITMIŞIZ

    CHP Genel Başkanı Deniz Başkal'ı sert ifadelerle eleştiren Erdoğan, Tunceli'de dağıtılan ve büyük tartışmaya yol açan beyaz eşya dağıtıman yönelik eleştirilere cevap verdi. Baykal'ın, bir dönem "Ne dağıtırlarsa alın, zaten oyunuzu kime vereceğinizi biliyorsunuz" açıklamasını hatırlatan Erdoğan, "Peki bugün niye rahatsız oluyorsunuz. Yandaş medya niçin rahatsız oluyor" diye sordu.

    AK Parti'nin oy karşılığında 1 çeyrek altın dağıttığı iddialarına da cevap veren Erdoğan, "16 milyon 500 bin oy aldık bir hepaslayın bakalım ne kadar yapıyor. Bunlar Kominist rejimin atık malları. Kominizmin vardır ya iftira at tutmazsa tutmaz ama güneş balçıkla sıvanmaz... " ifadelerinde bulundu.

    8 SUTUN

  6. #66
    Vefakar Üye Alâ Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    421

    Standart Erdoğan Doğan'a ceza için ne dedi?

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aksaray'daki mitinginde muhalefet üzerinden medyaya yüklendi. Erdoğan, "Devletin bir kurumu yasal bir işlem yapıyor. Hemen hükümete yüklenmeye başlıyorlar. Başınıza ne gelse hükümetten AK Parti'den biliyorsunuz. İftira atmak yerine hukuka uygun davranmayı öğrenseniz daha doğru olmaz mı? Bunlar iftira konusunda ne yazık ki uzmanlaşmışlar." dedi.

    Erdoğan, Doğan Grubu'na verilen vergi cezasını ima ederek, şunları söyledi: "Devletin bir kurumu yasal bir işlem yapıyor. Hemen hükümete yüklenmeye başlıyorlar. Başınıza ne gelse hükümetten AK Parti'den biliyorsunuz. İftira atmak yerine hukuka uygun davranmayı öğrenseniz daha doğru olmaz mı?"

    Erdoğan, şöyle devam etti: "Bunlar iftira konusunda ne yazık ki uzmanlaşmışlar. Vatandaşlarla ilgili, TSK polisimiz hakkında, hükümet hakkında yalan yanlış haber yapmada, gayet başarılı. Şu veya bu demiyorum, ayırt etmiyorum. Böyle bir basın özgürlüğü olmaz. Patronunun sesi olan, bunu özgürlük mücadelesi sananların durumu da doğrusu ibret vericidir. Basın özgürlüğünden dem vurarak, yalan yanlışı normal göstermezsiniz. Medya gücünü kullanarak haksızlığa kalkışamazsınız. Bizim iktidarımızda bu olamaz."

    Erdoğan, "Daha önceden bu tür alışkanlıklarınız olabilir. İşte bugün ana muhalefetin lideri çıkmış şunu söylüyor. Diyor ki bu olay bir rejim sorunudur diyor. Allah Allah… Sayın Baykal'ın mesleği avukatlık. Bir ara dedi ya 'ben Ergenekon'un avukatıyım' diye. Mesleği bu. Hakikaten başarılı bir avukattır; ama millet haklıyı mazlumu savunan avukatların yanında yer alıyor." dedi.

    Erdoğan, "Yandaş medyanın yandaş partisinin durumu içler acısı. Seçime 37 gün kalmış, hala tek bir proje yok. Tek bir plan yok. Sadece iftira kampanyası var. İşi gücü iftira… Şimdi kendi içlerinde birbirine girdiler. Daha da çok gireceksiniz." diye konuştu.

    Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Aynı bu medya bakın bugün benim partimle ilgili başlık atmış. AK Partili şuranın belediye başkanıyla ilçe başkanı şunu şunu yapmış. Bu belediyelerle ilgili olarak biz 6-7 ay kadar önce biz bu olumsuz duyumları aldığımızda, daha dava açılmamış olduğu halde partimizden ihraç ettik. İlçe başkanını da belediye başkanını da ihraç ettik. Biz buna benzer 20'ye aşkın meclis üyesi ve belediye başkanını partimizden ihraç ettik. Fakat beyefendiler şimdiye kadar kaç kişiyi ihraç ettiler?"

    Erdoğan, "Biz bu noktada elimize masamıza belge geldiği anda partimizle ilişiğini keseriz. Beraber yürümeyiz. Çünkü bu hassasiyet istiyor. Fakat yine bunların gazetelerinin sağında solunda birçok şey yazılır çizilir. Kendimiz inceleriz. Araştırırız bakarız doğruysa o zaman gereğini de yaparız. Onun da gereğini birçok kez yapmışızdır. Bunu da kendileri çok iyi bilir." şeklinde konuştu.


    CİHAN




  7. #67
    Vefakar Üye Manâ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    297

    Standart Türkiye'nin ''Aydın Doğan'' Sorunu

    Kur hareketleri ve Türkiye'nin "Aydın Doğan" sorunu


    Geçen hafta Amerika'da bankacı City Grup, arabacı General Motors ve sigortacı AIG 200 milyarı aşan dev zararlar açıkladılar.

    İngiltere korkunç zararlar açıklayan dev bankalarına el koymaya devam ediyor. IMF'yi vasi olarak ensesinde bulan Doğu Avrupa ise adeta toptan iflasın ve temerrüdün eşiğindeyken AB toplandı ve kısaca "ne halin varsa gör" dedi. Dahası, Türkiye'de ortağı olan birçok yabancı banka Türk ortaklarından yardım istiyor. Evet, duyun ve şaşırın. Devlet bu durumu dikkatle takip etmeli. 2008'de tam 13,3 milyar TL kâr açıklayan bizim bankalar ise Ocak 2009'da da net kârını tam % 23 artırdı, 1,6 milyar TL kârı cebine indirdi.

    Yani dünya uçurumdan aşağı düşmüş. Bütün gayretlere rağmen bilhassa Doğan Medyası, zor dönemde freni patlamış kamyon gibi, sureti haktan gözüküp rampadan aşağı toplumun üzerine geliyor. Adeta gaz bidonunu eline almış toplumun üzerine döküyorlar. Her zaman olduğu gibi "nasıl olsa bir kibrit çakan çıkar" der gibi bir halleri var. İğneyle kuyu kazarcasına "bir kötü haber daha" diye adeta "afet sergisi" açıyorlar.

    Tahmin edeceğiniz gibi, seçimden önce "AK Parti'ye vurulabilecek son darbeyi de indirelim de gerekirse kaos çıksın." şeklinde bir pozisyon almışlar. Derdim elbette AKP değil, hakikat ve ülkemin geleceği. "AKP gitsin, 28 Şubat düzeni dönsün" arayışı devam ediyor. Akıl bunun neresinde? Gemiyi batırma kararlılığında adeta yine, yeniden, bilmem kaçıncı kez "akıl tutulmasına" maruz kalmışlar. En aklı başında yazar Taha Akyol bile önceki gün "ekonomi yazmaya" karar vermiş. Koroya katılmış yani. Çok yazık.

    Açıkçası Doğan Grubu tam bir Rus Ruleti oynuyor. Aydın Doğan, Erdoğan ile kavga ediyor da, Tansu Çiller ile yaka paça olmamış mıydı? "Altın tepsi içinde sunulan iktidar koltuğunun" bedelini almak üzere Mesut Yılmaz'ı evinin bahçesinde Dalton pijamaları ile karşılayan kimdi? İstediğini aldı da doydu mu? Gazetesinin manşetleri karargahlardan ısmarlanırken "emrin olur"

    diyenler şimdi sahte basın özgürlüğü havarisi kesildi. Hukuktan anladıkları ise "biz çalalım, vuralım, devlet sırlarımızı dinlemesin, deşifre etmesin" düzeyinde. Suça mahremiyet istiyorlar. Açıkçası olay artık partiler üstü hale gelmiştir. Türkiye'nin bir "Aydın Doğan" sorunu vardır.

    Bu bağlamda geçen hafta dünya sarsılınca bizde para piyasalarında faiz ve borsa müthiş bir direniş sergiledi. Ancak kurda bir sıçrama oldu. Doğan Grubu, borçları döviz cinsinden olmasına rağmen adeta yangına körükle giti. Halkı tedirgin edip döviz büfelerinin önünde kuyruğa sokmak istedi. Geçen cuma dolar 1,79 TL bandını görünce ben bu oyunu fark ettim. Hiç adetim olmadığı halde gün ortasında Samanyolu Haber'e canlı yayına çıktım.

    "Dolar pazartesi 1,80'i de, 1,90'ı da aşabilir, ancak sakın halkımız bu düzeyden dolar almasın, oyuna gelmesin, zarar etmesin, tam tersine satış fırsatı olarak kullansın, zira Merkez Bankası'nın "müdahale ederim" demesi bile yetecek. Hele hafta başında zaten 50-100 milyon dolarlık "minik" bir müdahale bile dövizi yerine döndürecek." dedim. Öyle de oldu.

    Bunu derken gerekçem de şu: ABD ve AB'nin sorunu ile Türkiye'ninki aynı değil. Bizim finans sistemimiz çok sağlam. Döviz piyasalarımızda derinlik fazla. Satış ve alım yönündeki ihtiyaçlar birbirini dengeliyor. Halkımız sakin. "Sürü halinde" alım yönünde bir psikoloji yok. Bu da sisteme olan güveni gösteriyor. Bizim dünyadan ayrıcalığımız da ilk defa bu "güven."

    Keza Merkez Bankası'nın döviz rezervi 68, bankacılığın ise 50 milyar doların üzerinde. Ayrıca Türkiye'de aşırı bir döviz talebi yok. Zira cari açık gerileme sürecini bitirip tersine fazlaya geçti bile. Keza varlık barışından beklentilerin üzerinde 13,5 milyar TL'lik bir kaynak girişi oldu. Dalga geçenler bile şimdi pişkin pişkin "süreyi uzatın" diyorlar. Kısaca döviz için içeride talep cephesinde bir sıkıntı olmadığı gibi arz cephesinde de bir sıkışma yok.

    Sorun şu ki, yerli büyükler ve borçlandıkları yabancı ortakları döviz istiyor. Bu durumda seslerini kesip sükuneti temin etmeleri gerekirken, yukarıda dediğim nedenle ilgili çevreler öldürücü bir romantizm içinde, "namluyu şakağına dayamış" vaziyette, halkı sokağa çekip, sosyal patlamaya davetiye çıkarmaya çalışıyor. Dünya krizini, "1000 yıl sürdürmek istedikleri" cunta düzenine eklemlemek istiyorlar.

    Soruyorum, bunların çığırtkanlığı nedeniyle 1,82 düzeyinden döviz alan halkımızın kayıplarını kimler ödeyecek?

    Zaman-İbrahim Öztürk

  8. #68
    Vefakar Üye Manâ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    297

    Standart

    Kılıçdaroğlunun reklam arası konuşmalarındanda gördükki art niyetli yandaş medya Erdoğana plan hazırlamış, rezil oldular.

  9. #69
    Vefakar Üye Nil Sultan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    417

    Standart Doğan Medya'nın yüzde 25'i İsrail'in

    Adı en son Doğan Yayın Holding'e kesilen vergi hırsızlığı cezasıyla gündeme gelen Axel Springer Verlag AG'nin sahibi Yahudi asıllı Axel Springer, 1985 yılında ölmeden önce tüm hisselerini İsrail devletine bağışlamış. Hisselerinin tamamının İsrail devletinde olduğu anlaşılan Axel Springer, Doğan Yayın Holding'in de yüzde 25'ine sahip. Doğan ve Axel Springer arasındaki bu ortaklık, İsrail'in Doğan Yayın Holding'in yüzde 25'ine sahip olduğu anlamına geliyor. Doğan Yayın Holding, hisselerinin % 25'ini 22 Aralık 2006'da Axel Springer'e satarken, satışı 2007 yılında gerçekleşmiş gibi gösterdiği gerekçesiyle yaklaşık 1 milyar TL'lik vergi cezası almıştı.

    AXEL SPRİNGER VERLAG AG'NİN YILLIK CİROSU

    Doğan Yayın Holding'in ortağı Axel Springer Verlag AG'nin yıldızı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra parladı. 1946 yılında kurulan Axel Springer Yayınevi, Almanya ve dış ülkelerde 150 gazete ve dergiyi 27 ülkede çıkartıyor ve 11 binin üzerinde çalışanı bulunuyor. Springer yayınlarının sadece Almanya'da günde 35 milyona yakın okuru bulunuyor. Almanya'nın içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen Springer Verlag, 2004 yılında operativ net kazancını 335 milyon 800 bin Euro'ya çıkarmasını başarabildi. 2003 yılında ise bu kar 215 milyon 400 bin oldu. 1985 yılından bu yana borsalarda hisse senetleri satılıp-alınan şirketin yıllık geliri 2 milyar Euro'yu aşıyor.

    AXEL SPRİNGER'İN GAZETE VE TELEVİZYONLARI

    Almanya'da 35 milyon okuru olan gazete ve dergilere sahip Axel Springer'in çıkardığı bazı büyük gazeteler şöyle: Bild (günlük), Bild am Sonntag (haftalık), Die Welt (günlük), Welt am Sonntag (haftalık), Hamburger Abendblatt ve Berliner Morgenpost. Alman medyasını elinde tutan, aralarında 5 milyon tirajı bulunan Bild dahil olmak üzere 150 gazete ve dergiye sahip Axel Springer AG Yayınevi, Amerikalı medya devi Haim Saban'ın sahip olduğu ProSieben, Sat 1Televizyon grubunu satın aldı. Bertelsman Medya Grubunu, basın-yayın, televizyon, matbaacılık ve dünya çapında yayınevleri ağını elinde bulunduruyor.

    DOĞAN VE AXEL SPRİNGER ORTAKLIĞI

    2006 yılında hisse senetlerinin yüzde 25'ini Axel Springer'e satan Darak, daha önce yazmış olduğu bir yazıda, "Bild'in bağlı olduğu grup, Almanya'nın en büyük medya gruplarından Axel Springer. Axel Springer, Türk kamuoyu için bilinmedik bir isim değil. Doğan Grubu'nun en büyük yabancı ortağı. Doğan Grubu, Almana'da televizyon satın almaya kalkıştığı zaman, Doğan'ın bu işi Axel Springer adına yapmak istediği, Alman rekabet hukuku sebebiyle Springer tarafından satın alınması imkansız olan bu televizyonu, Springer adına Doğan'ın alacağı konuşulmuştu. Bild bu grubun gazetesi. Ve grubun yayın ilkelerinin üçüncü maddesi 'İsrail'in çıkarlarını dünya üzerinde korumak' olarak yazılı" ifadelerini kullanmıştı.

  10. #70
    Müdakkik Üye ErekNUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Bulunduğu yer
    Van-Horhor
    Yaş
    44
    Mesajlar
    854

    Angry Erman Toroğlu Cevşen'e dil uzattı

    Erman Toroğlu, İspanya maçı sonrası Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV.) duası olarak kabul edilen Cevşen hakkında garip yorumlar yaptı.





    TOROĞLU’NDAN CEVŞEN HAKKINDA GARİP SÖZLER
    Spor camiasında her fırsatta tartışmalara yol açan sivri dilli futbol yorumcusu Erman Toroğlu yine yaptı yapacağını...

    Erman Toroğlu, dün gece İstanbul Ali Sami Yen Stadı’nda oynanan ve Milli Takımımızın şansız bir şekilde 2-1 mağlup olduğu İspanya maçı sonrası köşesinden Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV.) duası olarak kabul edilen Cevşen hakkında garip yorumlar yaptı.

    Hürriyet Gazetesi’ndeki söz konusu yazıda Türkiye’deki bir devlet okulunun kantininde kraker alan öğrencilere Cevşen hediye edildiği iddiasından yola çıkan Toroğlu, ‘bu olayın dün gece oynanan milli maçla ne alakası var’ dedirtecek şekilde "Dün akşam Milli futbolculara Cevşen vermemiş olacaklar ki işler ters tepti" diye konuştu.
    "CEVŞEN TAKINCA BELADAN KURTULAMIYORSUN"
    Milli maçın analizini yaparken bir yandan da Cevşen yorumlarına devam eden Eski Hakem şimdilerin TV yorumcusu Toroğlu, "Adamlar müspet ilime bakıyorlar, Sahanın uğuruna Cevşen’e bakmıyorlar. Yani Cevşen takarsan kazadan beladan kurtulamıyorsun" demekle kalmadı üstelikte çok tartışılacak şu yorumda bulundu.

    "DÜNYA KUPASINA GİTSEYDİK CEVŞEN DEĞİL ALLAH BİZİ ÇARPARDI"

    "Bakınız yukarıdan şuraya kadar nelerden bahsettik. Bunları düşünen ülkenin milli takımı mı Dünya Kupasına gider yoksa İspanya mı? Eğer İspanya ile biz gitseydik, Cevşen değil de Allah bizi çarpardı."
    Erman Toroğlu’na bu saldırgan üslubu ile ilgili düşüncelerinizi iletebilirsiniz: etoroglu@hürriyet.com.tr
    İşte Erman Toroğlu’nun tepki çeken "Cevşenleriniz Bol Olsun" başlıklı

    yazısının tamamı:

    ***
    Dün güzel bir sahil kasabasında, devletin okulunun kantininde bir çocuk kraker alıyor. Her krakere promosyon olarak bir cevşen veriyorlarmış, plastik üçgen bir şey.

    Bu çocuğa diyorlar ki: "Bunu boynuna tak, hiç çıkarma. Eğer çıkarmazsan işlerin rat gider. Çıkarırsan senin için iyi olmaz. Her şeyde başarısız olursun" Düşünün, o yaştaki bir çocuğa devlet okulunda nasıl telkinde bulunuyorlar?

    Dönüyoruz, üç gün önce İspanyollar bizi Bernabeu Stadı'nda ağırlıyor. Her şeyi ile mükemmel bir stat. Asansörlerle çıkılıyor, 10 dakikada doluyor, 10 dakikada boşalıyor. Her tarafında metro var. Ulaşımı çok kolay. Üç gün sonra biz İspanyolları ağırlıyoruz. Milli takım yetkililerimizin seçtiği stat Ali Sami Yen. Burası stat filan değil. Olsa olsa tavukların ve horozların girebileceği modern bir kümes olabilir. Stada insanlar gibi değil, hayvanlar gibi girdik. Girişimiz bir saat sürdü. Abartmıyorum, aynen hayvanlar gibi tuvaletlerimizi yaptık.

    Basın tribününe gitmedim. "Acaba insanlar ne yapıyor?" diyerek bir vatandaş olarak maçı seyretme kararı almıştım. İşte bu manzaraları gördüm. Peki 64 bin kişilik İzmir Atatürk Stadı, çok modern Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı dururken niye Ali Sami Yen? Herhalde İspanya'yı seyirci ile boğacağız veya bu stat uğurlu geliyor.

    Pas manyağı yaptılar

    Milli futbolculara cevşen vermemiş olacaklar ki, işler ters tepti. Adamlar bizi pas manyağı yaptılar. Çok fazla koşmadılar ama sahayı iyi parsellediler. Allah var, biz onlara göre daha fazla koştuk. Aradaki fark; biz koşarken, onlar topu koşturuyordu. Dünyada futbol topundan daha hızlı giden bir oyuncu olmadı. Yani adamlar müsbet ilime bakıyorlar. Sahanın uğuruna, cevşene bakmıyorlar. Yani cevşen takarsan kazadan beladan kurtulamıyorsun. Veya Ali Sami Yen Stadı'nı seçersen.


    Bakınız yukarıdan şuraya kadar nelerden bahsettik? Bunları düşünen ülkenin milli takımı mı Dünya Kupası'na gider yoksa İspanya mı? Eğer İspanya ile biz gitseydik, cevşen değil de Allah bizi çarpardı.

    Hakem mükemmele yakın bir maç yönetti. Sahadaki çok futbolcudan daha fazla koştu. Ve pozisyonlara yakın. Daha da önemlisi kararlı. Devre arasında soyunma odasına giderken kendisini alkışlayan İspanyolun suratına sarı kartı gösterdi. İsterse vermezdi.
    Güiza ipimizi çekti

    Böyle bir maçta bile Nihat biri net, biri şut olmak üzere iki pozisyona girdi. İkinci yarı bu sefer Semih'e şans geldi, o da kullanamadı. Biz Güiza'yı beğenmiyoruz. İspanyollar ve Del Bosque beğeniyor. Beğenmediğimiz Güiza, Türk Milli Takımı'nın ipini çekti. Sandalyeye bir vurdu, ip boynumuzda asılı kaldı.


    Federasyonumuzla teknik direktörümüzle bundan sonra hikaye anlatırız. Lafla peynir gemisi yürümüyor.

    Dün gece biraz Arda vardı. Başka şöyle bir zorluyorum, ikinci bir isim bulamıyorum. Nihat İspanya'da oynamanın verdiği özellikle bir şeyler yapmaya kalktı, nafile. Emre Belözoğlu derseniz, Fatih Terim'den tabi senatör. Herhalde ölene kadar milli takım formasını sırtından çıkarmaz.
    Mağlup olduktan sonra tenkit eden çok olur. Bu tehlikeyi maalesef İspanya'daki maçtan sonra birçok basın mensubu da göremedi. Maalesef yetkililer de pembe gözlükle baktılar, "iyi oynadık" dediler, "güzel top çevirdik" dediler, "gol kaçırdık" dediler ama gerçeği göremediler.
    İkincilik bile hayal

    Casillas'ın yediği gol, üşümekten dolayı oldu. Çünkü İspanya kalesine gelen ilk top gol oldu. Neden? Çünkü o dakikaya kadar Casillas'a top gelmemişti ve kaleci hareket kabiliyetini kaybetmişti. Neyse. Biz gene haticelere bakmaya devam edelim. Gözleri yeşil mi, mavi mi? Pudra kullanıyor mu, fondatön kullanıyor mu? Bunları sorarken neticeyi gördük.


    Bence artık ikincik de hayal. Bundan sonra önümüzdeki Avrupa Kupaları'na hazırlık hikayeleriyle mışıl mışıl bizi uyuturlar. Şuna bakmak lazım. Bu neticelerden sonra Güney Afrika'ya gitmesek üzülür müyüz? Kesinlikle hayır. Çok şey yapıp da başarılı olmayan üzülür. Hiçbir şey yapmayan insan sonunda başarısız olursa niye üzülsün. Yani bu Türk Milli Takımı bu elemelerde fiyaskoları oynadı. Ama her maçtan sonra mükemmel laf ebeliği yaptılar. Herkese hayırlı ve uğurlu olsun. Cevşenlerimiz bol olsun. Onlar çok önemli.

    Moralhaber



    Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa,
    bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
    Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur.
    Konuşan yalnız hakikattir,
    hakikat-i imaniyedir
    çünkü DAVAM DEVAM iledir
    vanasyanur


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Molla Muhammed Ali Doğan
    By beylikdüzü73 in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 38
    Son Mesaj: 13.10.08, 12:06
  2. Aydın Doğan'a Türkü Yaktık
    By elips in forum Mizah
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 01.10.08, 20:09
  3. Hasan Doğan Öldü!
    By elips in forum Gündem
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 08.07.08, 08:46
  4. Doğan ve Baykuşlar...
    By nurçi38 in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 15
    Son Mesaj: 10.09.07, 18:39
  5. Aydın Doğan'a Açık Mektup
    By TURKUAZ in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.09.07, 12:14

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0