Selahattin Altıntaş
selahattin.altintas@hotmail.com
Hüseyin Üzmez olayına objektif bir bakış
Kendisiyle tanışmıyorum, ancak O’nu herkes gibi yazılarından veya televizyon proğramlarından tanıyorum. Bu kadar bile olsa, şahsen ben, O’nun savunduğu fikirlerinde samimi olduğundan şüphe etmiyorum.
Olayda iki ihtimâl var; komplo da olabilir, gerçekte..
Olay netleşmediğine göre biz, her iki ihtimâli de nazara alarak bakacağız.
Olayın komplo olma ihtimâli yüksek. Zira 78 yaşında yaşlı bir erkek, üstelik 25 yaşında genç bir hanımı var. Aynı zamanda toplum nazarındaki konumu itibari ile sıradan bir kişi de değil. Fikir üreten ve topluma yol gösterip, doğruları savunan bir misyon yüklenmiş. Bu vaziyetteki bir kişi, yapacağı hareketlerin de gizli kalmayacağını muhakkak bilir. Üstelik bir açık bulup saldırmayı bekleyen nice düşman varken!.. Öyleyse, bu olaya bu açıdan bakılırsa, böyle bir olayın olma ihtimâli nerede ise sıfırdır. Komplo olma ihtimâli yüksektir. Çünkü, günümüzde para ile satın alınabilecek ve her türlü iftirayı atabilecek pek çok insan mevcuttur. Öyleyse ve bu şartlarda komplo olabilir!
Gelelim ikinci şıkka: Bu olayın gerçek olması da mümkündür. Zira peygamberimiz sav bile “Ya Rabbi!. Göz açıp yumuncaya kadar, hatta ondan daha kısa bir süre için de olsa beni nefsime bırakma” buyurmuştur. Demek insan, nefsin eline düşerse en olmayacak işleri yapabilir. Bu durumda hiç kimse nefsine güvenemez. Yusuf as “şüphesiz nefis daima kötülüğü emreder, Rabbimin şefkat ettikleri hariç” demiştir. Peygamberimiz sav zamanında bir kadın zina etmişti. Günahının ağırlığına dayanamadı, kendisini temizlemesi için peygambere geldi ve Allah’ın hükmünü tatbik etmesini istedi. Peygamberimiz sav onu kurtarıcı bazı şeyler söyledi. ‘Hayır’ dedi. Ve suçunu itiraf etti. O zaman “çocuğunu doğur da gel” buyurdu. Çocuğu doğurunca yine geldi. “Git çocuğunu sütten kes, sonra gel” dedi. Gitti ve çocuk kendisi yemek yiyebilecek hale gelince yine geldi. Bu durumda peygamberimiz sav onun recm edilmesini, taşlanarak öldürülmesini emretti. Evet, recm edildi ve cenaze namazını bizzat peygamberimiz sav kıldırdı ve buyurdular ki “ "Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e kasem olsun, bu kadın öyle bir tevbe yaptı ki, şâyet alış-verişte sahtekârlık yapanlar aynı tevbe ile tevbe yapsalardı, onların bile mağfiretine yeterdi !"
Evet, Hüseyin Üzmez, davasında ve savunduğu fikirlerinde samimidir ve böyle olduğunda şüphe yoktur. Eğer olay komplo değilse, bu şahıs nefis ve şeytanın eline düşmüştür. Nefis ve şeytan ise insana her türlü fenalığı yaptırabilir. Bu duruma düşmekten şiddetle Allah’a sığınmak gerekir. Şimdi, böyle bir durumda yapılacak iş, zinayı savunanların yaptığı gibi O’na hücum etmek değil, belki suçunun cezasını çekerek temizlenmesini istemektir. Suçu savunacak değiliz. Amma, kişilerin suçlarının da kendilerini bağladığı unutulmamalıdır. Eğer o, bu suçu işlemişse, suçu işlerken ne Vakit camiasına sormuştur, ne de diğer Müslümanlara. Üstelik dinimiz bu gibi suçları yasaklamış ve yapanlara en ağır cezaları da vermiştir.
Her ne olursa olsun, gene de insanlar taşıdıkları misyona uygun davranmak zorundadırlar. Bir Vali sıradan bir vatandaş gibi davranamaz. Bir bakan sıradan bir memur gibi olamaz. Elbette konumuna uygun davranmak zorundadır. Yoksa, neticesine katlanmak zorunda kalır.