+ Konu Cevaplama Paneli
9. Sayfa - Toplam 9 Sayfa var BirinciBirinci ... 7 8 9
Gösterilen sonuçlar: 81 ile 84 ve 84

Konu: Yeni YÖK Başkanımız..ve Türban

  1. #81
    Yasaklı Üye Cennetâsâ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Mesajlar
    5.827

    Standart

    Tarih tekerrürden ibarettir diyorlar

    Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi!

    Mehmed Akif Ersoy

  2. #82
    Yasaklı Üye Cennetâsâ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Mesajlar
    5.827

    Standart

    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Nedense son rektör atamları bir zamanlar yazdığım yazıyı hatırlattı. Tazecik(!)
    Dün Hasan Cemal'in bu minvalde bir köşe yazısını okudum hasbelkader..

    Son 2 yılın muhasebesi babında hikmet-i hükümetin kendini sigaya çektiğinden bahsetmiş..

    İbretlik ve hayretengiz bir yazıydı..

    Kimbilir.. belki.. bilhassa.. yazılmıştı..(!)

  3. #83
    Ehil Üye slim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    kayıp şehir
    Mesajlar
    1.184

    Standart

    Haysiyetli öğretim üyeleri istifa ediyormuş. Biri, denilenlere göre, kendini yerden yere atmış.

    Bu antidemokratik rektör atamaları da nerden çıkmışmış, faşizme mi gidiyormuşuz, bu kadar da olmazmış ki canım...

    Sezer (seçim, liste, YÖK tercihi takmadan) çatır çatır atama yaparken bu arkadaş ve benzeri arkadaşlar susuyordu.

    Hiç demiyorlardı, ‘Dünyanın hangi demokratik ülkesinde Cumhurbaşkanlarının rektör atadığı görülmüştür? Bu faşist bir uygulamadır...’

    Çünkü Sezer, ‘bizim çocukları’ atıyordu.

    Bizim çocuklar atandığında, ‘antidemokratik’ olan sistem, ne hikmetse birden ‘demokratik’ oluyordu.

    Esasında öyledir...

    Demokratik ülkelerde Cumhurbaşkanları rektör atamaz.

    Bu, ayıptan da öte, antidemokratik ve faşizan bir uygulamadır.

    Fakat bu ‘haysiyetli öğretim üyeleri’nin aklı neredeydi?

    Hatırlayacaksınız... Hükümet, önce Erkan Mumcu’nun, sonra Hüseyin Çelik’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, bir ‘YÖK tasarısı’ hazırladı ve tartışmaya açtı.

    Niye böyle bir şey yaptı?

    Bu YÖK çünkü, darbe anayasasının ürünüydü ve CHP’lisinden ANAP’lısına, AK Parti’lisinden İP’lisine, bir tek seveni yoktu.

    Türkiye’deki her siyasi partinin programında, mutlaka YÖK’ün değiştirilmesi yahut kaldırılmasına ilişkin vaat cümleleri bulunuyordu. Öğrenciler ve akademisyen çoğunluğu da nefret ediyordu bu kurumdan.

    İnanmayacaksınız ama, Ergenekon sanığı İlhan Selçuk bile eleştiriyordu bu eğitim-öğretimle ilişkisini kesmiş anti demokratik kurumu.

    Sezer bile eleştiriyordu...

    Hükümet hazırladığı tasarıyı önce YÖK’ün, sonra üniversitelerin, sonra da üniversitelerarası kurulun ve tabii sivil toplum örgütlerinin görüşüne sundu. Gelgelelim YÖK ve üniversitelerarası kurul üyeleri, bu hükümetin hazırladığı bir tasarıyı ‘asla tartışmayacaklarını’, ancak kendilerinin hazırlayacağı bir tasarı üzerinde uzlaşma görüşmeleri yapabileceklerini bildirdiler.

    Hükümet ‘peki’ deyip tasarıyı geri çekti.

    İşi, istekli ve cevval üniversitelerarası kurula bıraktı.

    İstekli ve cevval kurul, çok kısa bir vade içinde, en geç 2003 sonuna kadar, tasarıyı hazırlayıp hükümete sunacağını söylüyordu.

    Kısa vade doldu, Çölaşan’ın kavramsallaştırdığı ifadeyle ‘tık’ yok.

    2003 sonuna gelindi; tık yok. ‘Hadi 2004’ün başı olsun’ denildi. Tık yok. ‘Şubat, Mart, Nisan olsun’ denildi. Tık yok.

    Aylar ayları, mevsimler mevsimleri kovaladı ve 2004’ün sonuna gelindi. Yine tık yok... 2005 ve 2006’ya gelindi, yine tık yok... 2007’de yine tık yok...

    İstekli ve cevval kurul oyalama taktiği güderken (başkanları Doğu Perinçek’ten akıl almaya devam ederken), Milli Eğitim Bakanlığı da kendi tasarısı üzerinde başlattığı ‘uzlaşma görüşmeleri’ni sürdürüyordu.

    Derken, bir sabah, kafası bozuk bir şekilde YÖK Başkanı Erdoğan Teziç çıktı ve YÖK olarak uzlaşma görüşmelerinden çekildiklerini açıkladı.

    Sebep?

    Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK’ten izin almadan (demek ki kendilerini yasama ve yürütmenin üzerinde bir konum biçiyorlardı), eski rektörlerden oluşan ‘danışma kurulu’ ile temasa geçmiş ve onların görüşünü almış... Bu, YÖK’ün onuruyla oynamakmış, YÖK böyle bir şeye asla müsaade etmezmiş, YÖK devrimciymiş, YÖK Atatürkçüymüş, YÖK cumhuriyetin bekçisiymiş, YÖK şuymuş, YÖK buymuş...

    İpe un sermekle kalmadılar. Kendi sözümona ‘demokratik tasarıları’nı da geri çektiler.

    Sonra da, üzerlerine vazife olmayan işlere burunlarını soktular:

    Biri çıktı, ‘Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumak ve kollamak sorumluluğunu taşıyan tüm kişi ve kuruluşları’, yani orduyu göreve davet etti.

    Bir başkası, ‘Devletin laik yapısını değiştirmeye yönelik düzenlemeye karşı’ halkı ulusal seferberliğe çağırdı.

    Bir başkası 27 Mayıs’ı ve Adnan Menderes’in akıbetini hatırlattı.

    Biri de çıktı (halkın vergileriyle halka tafra yapan bir terbiyesiz), bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanını ‘halayıka’ benzetti.

    Şimdi ağlıyorlar.

    Bırakın ağlasınlar.

    Hatta beter olsunlar.
    AHMET KEKEÇ - STAR

    sükût gibi münzevî, çığlık gibi hür

    *

    Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim

    Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,

    Adam aldırma da git, diyemem aldırırım

    Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.


  4. #84
    Ehil Üye Seha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2006
    Mesajlar
    1.626

    Standart

    Hayatımda okuduğum en kötü gazete yazısı idi.
    O kadar tarafgir, bu kadar basiretsiz.
    Demiş; bırakın ağlasınlar , daha beter olsunlar.

    Ne kadar acı? Düne kadar bu sistemden şikayetçi idiler. İktidarı kendi taraflarınca ele geçince, düzeltilmesi için baskı yapacaklarına, çocuklar gibi "oh olsun" oynuyorlar.

    Bilmiyorlar; Sultan Süleymana kalmamış dünya... Onları iktidara getiren halk yarın onları indiriverse, yerine geçen iktidar aynı işi yapsa , sonra onlar da onlara "oh olsun" oynasa...

    Yoksa, bir zamanlar aynı zalim, adaletsiz işi yapanlar gibi iktidardan inmemeyi mi düşünüyorlar? Ne gerek var, belki iktidarlarının ebedi tahayyül ettiklerinden ancak,bu sistem ile orda kalabileceklerini düşünüyorlar. Her iktidar sevdalısı gibi "neme lazım" diyerek sisteme dokunmak -mı istemiyorlar?

    Onun bize zülmü yeri gökü inletir, benim adamlarımın zulmü caizdir.

    İşte size yeni slogan.
    Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Her Yeni Gün, Yeni Bir Alemin Kapısıdır
    By Bîçare S.V. in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 07.01.10, 00:04
  2. Türban Fetvası Var Mı?
    By ü_ve_h in forum Fıkıh
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 01.08.08, 17:02
  3. Türban Harbi!
    By kayhan1 in forum Şiirler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 17.04.07, 15:35
  4. Türban ve Kariyer
    By sliha87 in forum Kitap, Dergi, Albüm Tanıtımları ve E-Kitap Paylaşımları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.10.06, 13:43

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0