Mustafa Bumin’in sözlerini ciddiye alalım. 26 yıl boyunca, türbanla ilgili kararların çıktığı Danıştay’da, Anayasa Mahkemesi’nde görev yapmış birisi...
Ciddiye alıp düşünelim, “Türbanlılar üniversiteye alınırlarsa, başı açık öğrencilere ‘siz müslüman değil misiniz?’ diyebilirler mi? Bu gerekçe ile başı açıkları üniversiteye almamazlık edebilirler mi?”

Kel kafaya şimşir tarak!
Bunun neresinde ciddiyet var ki, biz de ciddi ciddi düşünelim.. Hiç uzun uzun müzakereye gerek yok..
Mustafa Bumin’e tek soru sorup, “Senin 26 yılın boşa geçmiş” hatırlatmasını yapalım: “Zaten bugün birileri (başı açıklar), birilerini (türbanlıları) üniversiteye almıyor. Eğer birilerinin birilerini üniversiteye almaması tehlike ise, işte şu an yaşadığımız olay, tehlikenin bizzat kendisi değil mi?”
Yarın türbanlıları üniversiteye aldığımızda, türbanlılar başı açıkları üniversiteye almayacaksa ve bu bir tehlike ise, bugün zaten o tehlikenin, ters versiyonunu yaşıyor değil miyiz? Ne dersiniz sayınBumin?
“Benim eşimin ve kızlarımın başı açık. Bana ne türbanlıların üniversiteye girememelerinden” diyebilirsiniz.
Ama, iftira etmemelisiniz sayın Bumin!
Okurlarımız mutlaka hatırlayacaktır, Yaşar Sütbeyaz isimli bir rektör vardı, Atatürk Üniversitesi’nde.. Diyordu ki, “Öğrencilerin başlarını örtmesi için, erkek öğrenciler tarafından tehdit edildikleri ve yüzlerine kezzap atılması tehdidi altında tutulduklarını tesbit ettik.”
Kendisini iddiasını isbata davet etmiş, yoksa müfteri ilan edeceğimizi söylemiştik. Ne iddiasını isbat edebildi, ne de bir daha ağzını açabildi.. Çünkü yalan söylüyordu. İftira ediyordu. Yaşına başına bakmadan!
Şimdi de, 70’ine merdiven dayamış Mustafa Bumin tekrarlıyor, benzer hayali suçlamaları. Ama göremiyor beyefendi, bugünkü fiili durumda, “Başı açıkların, türbanlıları üniversiteye almadığı tablo”yu..
Demek ki beyefendiye göre, başı açıkların, türbanlıları üniversiteye almadıkları tablo güzel..
Ama türbanlıların başı açıkları üniversiteye almamaları ihtimali bile kabul edilemez!
Başı açıkların bu üstünlükleri nereden geliyor acaba?
Siz şunu mu demek istiyorsunuz, “Türbanlılar zencidir.İkinci sınıf vatandaştır. Başı açıklar ise birinci sınıf vatandaştır ve beyazdır”..
Anayasa Mahkemesi başkanlığı yapmış bir insan, nasıl bu kadar önyargılı, dar görüşlü olabilir? Bir ihtimalin tersini düşünmeden, (hem de o ihtimalin tersi; fiilen yaşanan bir vakıa iken) nasıl konuşabilir?
Bize, “Türbanlıların, başı açıkları üniversiteye almamaları gibi bir tehlikenin varlığından söz ediyoruz. Bu ihtimali ortadan kaldıracak tedbirler neler olabilir” diyebilirsiniz.
Biz de böyle bir tehlikenin ciddi olmasa da, sizin tarafınızdan sorulması üzerine, nasıl etkisizleştirileceği konusunda tahminlerimizi yapar, destekte bulunuruz..
Ama “Erkekleri üniversiteye alırsak, kızların girişini engelleyebilirler. O halde erkeklerin üniversiteye girişini yasaklayalım” tezi kadar saçma bir düşünceyi, en yüksek mahkemede başkanlık yapan bir insan nasıl savunabilir?
Sanki türbanlılara okula girme hakkı vermiyoruz da, üniversitelerin girişinde kimin girip, kimin giremeyeceğini belirleyecek güvenlik elemanı yapıyoruz!
Başı açık olan öğrenciye, “Sen giremezsin” diyen kim ise, belirlersin, cezayı verirsin olur biter. Böyle hayali endişeler sebebi ile, tüm başörtülülerin en temel haklarını, siz nasıl engellersiniz?
Hem söyler misiniz sayınBumin, Türkiye’de türbanlılar, 1997 yılına kadar ufak tefek sıkıntılar dışında yine üniversiteye gidebiliyorlarken, o sizin bahsini ettiğiniz tehlikeden ufacık bir işaret var mıydı?
26 yıl boyunca incelediğin dosyaların bir tanesinde, tek bir başı açık öğrencinin, “Sen müslüman değilsin” denilerek okula alınmadığının delilini gösterebilir misin bize?
Gösteremezsin..
Çünkü fikri iflas edenlerin her zaman başvurduğu gibi, yalan ve iftiraya başvuruyorsunuz.. Türbanlılar başı açıklarla el ele sokaklarda dolaşır, okullarına giderlerken, siz içinizdeki nefreti kusuyorsunuz yine.. Ne diyelim, Allah ıslah etsin!

alıntıdır