Tüm üyelerimizin Kurban Bayramını tebrik ederiz.
Bayramlar külli şükür günleridir
Bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm tergibat vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır. (Lem’alar, s. 274)
Cuma gününe rast gelen bayram, haccü’l ekberdir
Cuma gününe rast gelen bu bayram, çok kıymettar olan haccü’l-ekber olduğundan, hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar. Cenab-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar eylesin. Âmin. (Kastamonu Lahikası, s. 162)
Bayram namazlarında külli ubudiyetin sırrına erişilir
Nasıl bir nefer, bayramda bir müşir ile beraber huzur-u padişaha girer; sair vakitte, zabitinin makamıyla onu tanır. Aynen öyle de, her adam hacda bir derece velîler gibi Cenâb-ı Hakkı Rabbû’l-Arz ve Rabbû’l-âlemîn ünvanı ile tanımaya başlar. (Şualar, s. 211)
Kâinat içinde bir zerre gibi zayıf, küçük bir mahlûk olan şu insan, ubudiyetin azameti cihetiyle Hâlık-ı Arz ve Semâvâtın mahbub bir abdi ve arzın halifesi, sultanı ve hayvânâtın reisi ve hilkat-i kâinatın neticesi ve gayesi oluyor.
Evet, eğer namazların arkasında, hususan bayram namazlarında, bir anda Allahu ekber diyen yüzer milyon insanların sesleri, âlem-i gaybda ittihad ettikleri gibi, âlem-i şehadette dahi birbiriyle ittihad edip içtima etse, küre-i arz tamamıyla büyük bir insan olup, azametine nispeten büyük bir sadâ ile söylediği Allahu ekber’e müsavi geldiğinden, o muvahhidînin ittihadıyla bir anda Allahu ekber demeleri, küre-i arzın büyük bir Allahu ekber’i hükmüne geçiyor. Adeta bayram namazlarında âlem-i İslâmın zikir ve tesbihiyle zemin zelzele-i kübrâya mazhar olup, aktâr ve etrafıyla Allahu ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerremenin samimî kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahu ekber diyerek, o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum mü’minlerin mağara-misal ağızlarındaki havada temessül ediyor. Birtek Allahu ekber kelimesinin aks-i sadâsıyla hadsiz Allahu ekber vuku bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir, semâvâtı dahi çınlatıp berzah âlemlerine de temevvüç ederek sadâ veriyor. (Lem’alar, s. 131)
Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber’lerle nev-i beşerin beşten birisine, üç yüz milyon insanlara birden Allahu ekber dedirmesi; koca küre-i arz, büyüklüğü nisbetinde o Allahu ekber kelime-i kudsiyesini semavattaki seyyarat arkadaşlarına işittiriyor gibi, yirmi binden ziyade hacıların Arafat’ta ve iydde beraber birden Allahu ekber demeleri, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bin üç yüz sene evvel âl ve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği Allahu ekber kelâmının bir nevi aks-i sadâsı olarak, rububiyet-i İlâhiyenin Rabbü’l-Arz ve Rabbü’l-âlemîn azamet-i ünvanıyla küllî tecellisine karşı geniş ve küllî bir ubûdiyetle bir mukabeledir diye tahayyül ve his ve kanaat ettim. (Şualar, s. 209-210)
Teşrik Tekbiri Nedir?
Kurban bayramının bir gün öncesi olan "Arefe" gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazlarının peşinde, selamdan sonra birer defa:
"Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Lâ ilâhe illallâhu vallâhü Ekber. Allâhu Ekber ve lillâhil'hamd" diye tekbir almak vaciptir. Buna "Teşrik Tekbiri" denir.
Teşrik tekbirinin aslı neye dayanmaktadır?
Cebrail (aleyhisselam) Allahu Teâlâ'nın (Celle Celâlühu) ihsan buyurduğu kurban ile Hazret-i İbrahim'e (aleyhisselam) geldiği zaman; oğlu Hazret-i İsmail'i (aleyhisselam) kurban etmede acele edeceği endişesi ile "Allahu ekber, Allahu ekber" diye nida etmiştir. Hazret-i İbrahim (aleyhisselam) Cebrail (aleyhisselam)'i görünce: "La ilahe illallahu va'llahu ekber" diyerek cevap vermiştir. Hazret-i İsmail (aleyhisselam) de kendine bedel olarak gönderilen kurbanı görünce: "Allahu ekber ve lillahi'l Hamd" diye tesbihte bulunmuştur. İşte teslimiyyeti ifade eden teşrik tekbirlerinin aslı budur. (Fıkhi Meseleler l. 396)