+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 6 ve 6

Konu: Şerden Hayır Çıkar

  1. #1
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Exclamation Şerden Hayır Çıkar

    Süleyman KÖSMENE




    Murat Bey: “Beni en çok meşgul eden soru şu: Yeryüzünde neden bu kadar çok acı ve kötülük var? Risâle-i Nur’da bu soruma tatmin edici bir cevap var mı?”
    Bediüzzaman’a göre kâinatta gerçek mânâda çirkinlik ve kötülük yoktur. “O her şeyi en güzel şekilde yarattı.”1 âyeti her bir çirkin görünen şeyde de birçok güzelliğin gizli olduğunu haykırır. En çirkin görünen şeylerde, en kötü bilinen olaylarda bile hakîkî bir güzellik ciheti vardır. Kâinâtta her şey ya hüsn-ü bizzattır, yani ya bizzat güzeldir. Ya da hüsn-ü bilgayrdır, yani ya da neticeleri itibariyle güzeldir.
    Çirkinlik ve kötülük gibi gözüken ve insanların hoşuna gitmeyen eşya ve olaylar, perde arkasında parlak güzellikler ve büyük intizamlarla sarılmış vaziyettedirler.
    Meselâ bahar mevsiminde korku veren fırtınalı yağmur ve sevilmeyen çamurlu toprak perdesi altında sonsuz derece güzel çiçek ve muntazam bitkilerin tebessümleri saklanmıştır.
    Meselâ güz mevsiminin haşin ve korku verici tahribâtı, yıkımı ve hazin ayrılık perdeleri arkasında, mevsimlik hayat vazifesi biten nazlı çiçeklerin dostları olan hayvancıkları Allah’ın Celâl tecellîlerinden olan kış hadiselerinin tazyikinden ve zararından korumak için saklamak; soğuk kış perdesi altında da tâze ve güzel bir bahara zemin hazırlamak gibi güzellikler vardır.
    Meselâ, fırtına, vebâ, deprem gibi ürperti verici ve çâresizlik getiren olayların perdeleri altında pek çok mânevî çiçekler açmaktadır. Söz gelişi bir çok yer altı kaynağı depremlerin hareketiyle yer üstüne çıkmakta, insan oğlunu mutlu etmektedir. Yerin içi depremlerle ve volkanik fışkırmalarla nefes almakta, sakinleşmekte, böylece daha korkunç fâcialar önlenmektedir. Üstündekilerle birlikte saatte yüz sekiz bin kilometre hızla, korkunç bir hızla dönen yer kürenin içi ve merkezi de her an kaynayan ve kükreyen iki yüz bin derecelik bir ateşle fokur fokur hareketli olmasına rağmen; biz yer kabuğunda, koca ömrümüzde, ancak toplam seksen-yüz saniye bile sürmeyen küçük sarsıntılardan veya bazen korku da verebilen birkaç depremden başka sarsıntı hissetmiyoruz.
    Oysa dünyanın sahip olduğu baş döndürücü dönüş hızına ve karnında taşıdığı göz karartıcı alev yumaklarına ve volkanik patlamalara rağmen yüz senede duyduğumuz yüz saniyelik sarsıntı, sâkinliğine oranla elbette milyonda bir bile değildir. Yani evimizi kurduğumuz, hayatımızı yaşadığımız dünyada gece gözümüze uyku giriyorsa, gündüz işimize rahat gidebiliyorsak, çok büyük bir sükûnet hâkim olduğunu görmek zorundayız. Yoksa bu hıza ve bu dev patlamalara göre her gün kıyâmetin kopması gerekecekti! Kaldı ki, bu sarsıntıların yer altı zenginliklerini yer üstüne çıkarma gibi, arsız, hırsız, soysuz ve zâlim insanları uyarma gibi çok hayatî fonksiyonlar icrâ ettiğini de gözden kaçırmamalıyız. Öyleyse, dünyayı birer kemer gibi dağlar ile kuşatan ve dağları birer sakinleştirici hazineli direkler kılan Allah’a bu sonsuz iyilikleri için ne kadar şükretsek azdır!
    Kezâ, meselâ tohumlar görünüşte çirkin görünen bir takım hareketlerin tahrikiyle sünbüllenip güzelleşirler. Bütün inkılâplar, değişimler ve dönüşümler birer mânevî yağmurdur. Sancılıdır, acılıdır, ağrılıdır. Fakat perde arkası güzeldir. Kezâ meselâ otların ve bitkilerin dikenleri görünüşte zarar vericidir. Fakat o dikenler onların savunma silâhlarıdırlar. Kezâ meselâ, atmaca kuşunun masum serçelere saldırmaları görünüşte rahmete ve şefkate uygun düşmez. Fakat bu saldırı serçe kuşunun uçma tekniğini ve kendini savunma yeteneğini geliştirir. Kezâ meselâ, kış mevsiminde kar ve fırtına çok soğuk ve tatsız görülür. Fakat o soğukluk ve tatsızlık perdesi altında toprağın beslenmesi gibi, tohumların çimlenmesi gibi, yer yüzünün mikroplarının kırılması gibi çok sıcak ve şeker gibi neticeler vardır.2
    Bedîüzzaman’a göre, ne kadar iyilik, güzellik ve nimet varsa, doğrudan doğruya Allah’ın rahmet hazinesinden geliyor ve husûsî ihsan ve ikrâmının meyveleridir. Mûsîbetler, şerler, çirkinlikler ve kötülükler ise, âdetullah denilen, Allah’ın tabiatta hâkim kıldığı kânunların uygulanışının çok neticelerinden tek tük ve küçük çıktılarından ibârettir. Kânunların uygulanışı büyük iyilikler ve hadsiz hayırlar gereğidir. Fakat böyle umûmî kanunlar, küçük çapta da olsa zararlı bazı neticeleri de berâberinde getirebilmektedir. Bu, eşyanın tabiatı gereğidir.
    Fakat Cenâb-ı Allah zâlim değildir. Elem ve acı verici küçük çaplı neticelerden zarar görenlere Allah husûsî merhametiyle ve şefkatiyle imdat etmekte, kayıplarını gerek âcil bir nimet, kerem ve ihsan ile, gerekse hadsiz ve ebedî âhiret servetiyle telâfî etmektedir. Netice olarak her zaman ve her yerde, mûsibete düşen, belâya uğrayan, acı ve ıztıraplara gark olan, zarar gören ve ağlayıp inleyen her canlının ve inancı olsun-olmasın her insanın imdat çağrılarına, feryatlarına ve ağlamalarına herkesten önce yetişen, imdat eden, acısını hafifleten, derdine derman yetiştiren, hastalığına ilâç yaratan ve acısına karşılık mânevî lütuflar yağdıran Allah’tan başkası
    değildir.3
    Lügatçe:
    1. Secde Sûresi: 7
    2 . Sözler, Y. A. Neşr., Germany, 1993, s. 210, 211
    3. Şuâlar, s. 33, 34
    02.02.2009

    E-Posta: fikihgunlugu@yeniasya.com.tr



    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  2. #2
    1kul
    Guest 1kul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Süleyman KÖSMENE
    Günlük dilimizde tesadüf kelimesi




    İçel’den okuyucumuz: “Günlük konuşmalarımızda tesadüf sözcüğünü kullanmamızda bir sakınca var mıdır? Tesadüf yerine tevafuk kelimesini kullanmamız daha mı doğrudur? Bu konuda bilgi verir misiniz?”

    Bizim cüz’î irademize göre “tesadüf” diye nitelediğimiz her olay, her şey, hiç şüphesiz Allah’ın küllî iradesiyle kuşatılmış, ihata edilmiş, bir kast ve irade eseri olarak ortaya çıkmıştır. O halde; olayları anlatmak veya hikâye etmek için yalnızca “bize bakan yönüyle” ve “rastlamak” mânâsında kullandığımız “tesadüf” kelimesi; tamamen bizim bilinç kapsamımız çerçevesinde, bizim boyutlarımız içinde kalmak şartıyla kullanılabilir; ancak hiçbir olayda, hiçbir şekilde “küllî irade” yani “Allah’ın iradesi” kast edilerek kullanılamaz, kullanılması dalâlet olur.
    Kâinatta ve tabiatta, bizim bilincimiz dışında, ama Allah’ın küllî iradesinin ihatası içerisinde gelişen olaylar serisinin bir tanesine bile “tesadüf” denmesine Risâle-i Nur şiddetle karşı çıkar; bunu küfürle eş sayar ve böyle tesadüfe “serseri” lâkabını uygun bulur.1 Her şey o kadar Allah’ın iradesine bağlıdır ki; hiçbir şekilde “âlemde tesadüfe yer yoktur.” Bediüzzaman; “tesadüfü, tabiatı ve şirki” aynı paralelde ele alır; bu üç mânânın İslâm âleminden ihraç edilmesi ile ilgili verilen kararı Risâle-i Nur’un infaz ettiğini beyan eder.2 Tesadüfün yalnızca bir vehimden ibaret olduğunu, Sâniin kast ve iradesi ispat edildiği takdirde ise bu vehmin ortadan kalkacağını; kevnî hâdiselerin hiçbir şekilde tesâdüf oyuncağı olamayacağını3; nihayet derecede Kadîr, Hakîm, Basîr ve Alîm olan Cenâb-ı Hakk’ın işine “tesadüf”ün karışamayacağını4; kesret tabakalarının en dağınık mes’eleleri denilen şu âlemdeki her hareketin, atılan her adımın, alınan her nefesin ve kımıldayan her yaprağın; kaderin yazdığı sayfalardan birer satır hüviyetinde olduğunu5 ve her değişikliğin, her yeniliğin, en küçük ayrıntısına ve teferruâtına kadar her hadisenin birer Rabbânî mektup, kevnî âyetlerin birer sayfası ve Allah’ın isimlerinin tecellî ettiği birer âyine mertebesinde bulunduğunu yine Risâle-i Nûr îzah ve ispat eder.6
    Tabiat olaylarında Allah’ın takdir buyurduğu hikmeti doğrudan göremediğimiz ve hissedemediğimiz için bu olaylar bilincimize “tesâdüf” perdesi altında yansımaktadır. Ancak tıpkı esbabda olduğu gibi, tesadüfün de zihnimizde yalnızca bir “perde” olarak kalması zarûrîdir. Aksi takdirde—maâzallah—küfrün ve şirkin kuyruğuna basmış oluruz.
    Günlük dilimizde “tesadüf” yerine, olayların tamamının Allah’ın iradesinin eseri olduğu mânâsını daha iyi vurguladığı için “tevâfuk” kelimesini kullanmak mümkün olmakla beraber; yalnız “kendi cüz’î irademiz” kast edilmek şartıyla, “tesadüf” veya “rastlamak” kelimelerini kullanmakta da bir sakınca görülmez. Meselâ, arkadaşımız ile bir caddede bilincimiz dışında karşılaşmak, Allah’ın iradesinin ihatası altında meydana gelmesine karşılık; bizim irademize göre bir tesadüf ve rastlantıdan ibarettir. Bu durumda; bize göre rastlantı veya tesadüf olan tüm olayların, Allah katında, Allah’ın iradesiyle tanzim olunan birer tevafuktan başka bir şey olmadığını bilerek ve iman ederek, “Arkadaşıma rastladım” demekte bir mahsur yoktur.
    Nitekim Risâle-i Nur’da, “tesadüf” kelimesi, “bizim cüz’î irademize” nispet edilerek günlük dilde kullanılmıştır. Meselâ; Münâzarât’ta: “Azm-i kat’î ile maksadımın yoluna tesadüf eden her bir mehâlike gireceğim.”7; Emirdağ Lâhikası’nda: “Ehl-i siyasete hiç bakmadığım halde, bu gün tesadüfen kulağıma girdi ki; bazı camileri kaldırmak için bir mecliste, bir kısım dinsiz mebuslar çalışmışlar.”8; Mesnevî’de : “Pek çok belâlara ve düşmanlara tesâdüf ettim.”9; Sözler’de Mi’rac’ın anlatıldığı bölümde, Peygamber Efendimiz (asm) hakkında, “..tâ Kâb-ı Kavseyne kadar merâtib-i külliye-i esmâiyede gözüne, kulağına tesadüf eden âyât-ı Rabbaniyeyi ve acâib-i san’at-ı İlâhiyeyi işitmiş, görmüştür.”10; yine Sözler’de, “bâzan on bin; Leyle-i Beratta okunan âyetler ve makbul vakitlere tesadüf edenler gibi.”11; Lem’alar’da, “Zülkarneyn’in mağrip tarafına seyahati,..... Volkanlı bir dağın fışkırması vaktine tesâdüf ettiğini beyan etmekle...”12 cümleleri içinde; Barla Lâhikasında da meselâ; Hüsrev ağabeyin (ra) mektubunda13; Refet ağabeyin (ra) mektubunda14; ve Hafız Mustafa’nın (ra) mektubunda15 kullanılan “tesadüf” kelimelerinde, sırf bizim cüz’î irademizin kast olunduğu aslâ şüphe götürmez.
    Bu durumda; “tesadüf” kelimesini “Tevhid inancını” zedelemeksizin, cüz’î irademizi kast ederek günlük dilimizde kullanabiliriz. Allah’ın küllî iradesine nispetle kullanmaktan ise şiddetle kaçınmalıyız.

    Dipnotlar: 1- Bakınız: Şuâlar, s. 142, 522; Lem’alar, s. 335; Mesnevî-i Nûriye, s. 205; 2- A.g.e., s. 153; a.g.e., s. 213; 3- Sözler, s. 157; 4- Sözler, s. 180; 5- M. Nûriye, s. 89; 6- Sözler, s. 215; 7- Münâzarât, s. 1158 8- E. Lâhikası, s. 166, 2. haşiye 9- M. Nûriye, s. 44 10- Sözler, s. 515 11- Sözler, s. 312 12- Lem’alar, s. 111 13- B. Lahikası, s. 46 14- A.g.e., s. 65 15- A.g.e., s. 115

    24.02.2009

    E-Posta: fikihgunlugu@yeniasya.com.tr



  3. #3
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Standart

    Bu durumda; “tesadüf” kelimesini “Tevhid inancını” zedelemeksizin, cüz’î irademizi kast ederek günlük dilimizde kullanabiliriz. Allah’ın küllî iradesine nispetle kullanmaktan ise şiddetle kaçınmalıyız.
    ********
    S A
    Hayat'ta ( Tesadüf) yoktur. 'Tevafuk' vardır...!
    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  4. #4
    Vefakar Üye resuls - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    kayseri
    Yaş
    40
    Mesajlar
    485

    Standart

    Her şey ya bizzat güzeldir
    ya da neticeleri itibariyle.
    Bizim şer olarak gördüğümüz
    şeyler hayır cihetini de taşımaktadır
    Güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan, elbette o güzelliğe müştakları da yaratır(Mesnevi-i Nuriye 159.s).....

  5. #5
    Ehil Üye Beste-i Rana - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2008
    Bulunduğu yer
    Doğanın Derinlikleri
    Mesajlar
    4.539

    Standart

    Dördüncü suâl: Mâdem bu zelzele musîbeti hatâların neticesi ve keffâretü'z-zünubdur. Mâsumların ve hatâsızların o musîbet içinde yanması nedendir? Adâletullah nasıl müsaade eder?
    Yine mânevî cânibden elcevap: Bu mesele sırr-ı kadere taallûk ettiği için, Risâle-i Kadere havale edip, yalnız, burada bu kadar denildi:
    Yani, "Bir belâ, bir musîbetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zâlimlere mahsus kalmayıp, mâsumları da yakar."
    Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücâhededir. İmtihan ve teklif, iktizâ ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, tâ müsâbaka ve mücâhede ile, Ebû Bekir'ler âlâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebû Cehil'ler esfel-i sâfilîne girsinler. Eğer mâsumlar böyle musîbetlerde sağlam kalsaydılar, Ebû Cehil'ler, aynen Ebû Bekir'ler gibi teslim olup, mücâhede ile mânevî terakkî kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.
    Mâdem, mazlum zâlim ile beraber musîbete düşmek, hikmet-i İlâhiyece lâzım geliyor; acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adâletten hisseleri nedir?
    Bu suâle karşı cevaben denildi ki, o musîbetteki gazab ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü, o mâsumların fânî malları, onların hakkında sadaka olup, bâkî bir mal hükmüne geçtiği gibi, fânî hayatları dahi bir bâkî hayatı kazandıracak derecede, bir nevi şehâdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azabdan büyük ve dâimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında, aynı gazab içinde bir rahmettir.

    Onuncu söz..
    Allah razı olsun abi çok istifadeli bir paylaşım...




    Hest-i Nist-Nümâ



    "Müslümanın müslümana gülümsemesi sadakadır" sırrıyla espri yapıyorum...


    Hepimiz Cennette Kavuşalım...


  6. #6
    Ehil Üye YıldızMisal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Yaş
    42
    Mesajlar
    2.694

    Standart

    Her şey insan iradesi ve niyetine göre hayır ve şer olarak sonuçlanacak bir mahiyette Allah tarafından ezelde takdir edilmiştir. Hiçbir şey mutlak hayır ve mutlak şer değildir. Ancak duruma, konuma, şekle, niyete ve amele göre değişmektedir. Bunun için her şey ölçülü ve dengeli olduğu zaman hayır, ifrat ve tefrite düşüldüğü ve ölçü kaçırıldığı zaman şerre sebep olmaktadır. Bunun için bize göre şer olan şeyin yaratılması şer değildir, onu kendi irademizle hakkımızda şerri netice verecek hale getirmek şerdir. Bediüzzaman bunu “Şerri yaratmak şer değil, şerri kesbetmek şerdir” kuralı ile ifade etmiştir.
    ............
    Yüce Allah’ın yaratması ve kaderde hükmederek kaza etmesi “Hikmet”ine ve maslahata tabidir. Allah’ın her işinde binlerce hikmet ve maslahat gizlidir. Yani yüce Allah hikmeti gereği yarattığı şeylerde binlerce faydalar ve gerek ferdî ve gerekse nev-i beşer ve tüm kâinata bakan nice nice faydaları vardır. Biz bunların bir kısmını biliriz, çoğunu da bilemeyiz. Bizim bilmememiz ve bize bakan yönü ile değerlendirip bu halimize göre hüküm vermemiz ve hakkında “kötü ve şerdir” dememiz yanlıştır. “Nice hayır bildiğimiz şeyde şer vardır ve nice şer bildiğimiz şeyde hayırlar gizlidir. Biz bilemeyiz Allah bilir.” (Bakara, 2:216) Bu bakımdan Allah’ın yarattığı her şeyde hayır ve hüsün vardır. Bundan dolayı kaderin her şeyi güzeldir. (alıntı)
    MEVLA GÖRELİM NEYLER NEYLERSE GÜZEL EYLER

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Çivi Çıkar İzi Kalır
    By Piri Reis in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 15.02.09, 16:25
  2. Aşk Yolunun Sonu Melekliğe Çıkar
    By Tılsım in forum Edebiyat
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 11.07.08, 10:45
  3. Destek Çıkar mısınız?
    By yakınn in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 12.05.08, 17:53
  4. Bu Başörtü Bu Başla Çıkar
    By FurkanDemir in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 16.02.08, 22:26
  5. Ne Çıkar...!
    By Hatice_ in forum Şiirler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 01.01.08, 18:22

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0