Üniversite Gençliği ve Bahar Şenlikleri
Bu yazıyı geçen sene üniversite şenlikleri zamanında yazmıştım. Şenlikler şimdi tekrar başladı ve bu sebeple ben de daha önce foruma eklemediğim alttaki yazıyı sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. İstifadeye medar olur inşallah...
------------------------
Her yıl üniversiteler yaza doğru bahar şenlikleri adı altında programlar organize etmektedir. Programlar çerçevesinde; genelde üniversiteli öğrencilerinin, gelir amaçlı açtıkları stantlar, konserler vb. yer alıyor. Her yıl bahar şenliklerinin başlamasıyla da klasikleşen bir tartışma konusu da gündeme geliyor. Bahar şenlikleri esnasında, öğrencilerin, üniversite kampüsleri içerisindeki hareketleri… Peki, Türkiye’de eğitim düzeyi bakımından en üst düzey konumda olan üniversitelerde bu tarz tartışmaların sebebi nedir? Neden Türkiye deki üniversiteler yapılan bilimsel ve akademik çalışmalarıyla değil de –genelde- bu tarz konularla gündeme geliyor? Bilindiği gibi, birkaç ay önce yapılan bir açıklamada, Türkiye deki üniversitelerin eğitim bakımından dünya çapında ilk 500 içerisine giremediği belirtilmişti. Böylesi üzücü bir bildiriye çözüm üretmektense neden magazinvari mevzularla üniversiteler tartışma konusu oluyor?
Bu sene ilk defa kendi üniversitemin kampusünde tanıştığım bahar şenlikleri, abartıldığını düşündüğümün aksine belirtilenden hiç de farklı değil. Kampus içerisinde, şenlik alanında herkes, bulabildiği boş bir yere serilmiş, yanında “çok büyük genellemeyle” karşı cinsten arkadaşıyla hiç de uygun olmayan hallerde, “acaba biri rahatsız olur mu?” demeyi aklından geçirmeden serkeşçe hareketler sergilemekte… Ayrıca işin garip tarafı, bu tarz hareketlerde bulunanlar hiç de yadırganıp, garipsenmiyor; tam tersi yalnız veya hemcinsiyle dolaşanlar binlerce kişinin arasında bariz bir şekilde sırıtıyor. Vakit gündüz de olsa (gece programına kalmadım asıl o zaman olduğunu söylüyorlar) tek tük ellerde içki ile poz verenler de gözlerden kaçmıyordu. Biraz önce de belirttiğim gibi, benim bu durumda en çok şaşırdığım olay, kimsenin bu hareketleri sergileyenleri garipsememesi. Sanki her durumda ve yerde yapılırmışçasına ve sanki onaylarcasına insanların vurdumduymazlıkları… Ben hayretler içerisinde kalıyorum, o an dünyanın neresinde olduğumu şaşırıyorum ama oradakiler dünyadan habersiz, adeta kendilerini rotasız, yelkensiz, kaptansız bir gemiye bırakıvermişler. Gidecekleri yeri düşünmüyorlar, sadece gidiyorlar, gitmek için gidiyorlar.
Yazının başında belirttiğim, bahar şenliklerinin gündeme oturmasını sağlayan haberler medyada çok yer bulur. Bazı üniversitelerde tırlarla bedava içki dağıtıldığı, bazılarında tüm büfelerin ve açılan stantların içki sattığını haber ettiklerine şahit olmuşumdur. Ben bunlarla karşılaşmadım fakat bu olayın farklı bir boyutu var, asıl onu dile getirmek istiyorum. Bahar şenliklerinde gençlerin durumlarını tasvip edenler, onların özgür olduklarını ve bu özgürlüklerini sınırsız yaşamaları gerektiklerini savunuyorlar. Her üniversite öğrencisi bilir. Okuyacağı bölüme kayıt olacak her öğrenciye, içerisinde iki madde içeren özel bir kâğıt imzalatılır. Kâğıtta “bayansam “türbanlı” olarak okula girmeyeceğim ve erkeksem “şekilsiz” (yani olduğu gibi, sünnetin tarzı) sakal bırakmayacağım” yazmaktadır. Altına her öğrenciden de imza alınmaktadır. Yine üniversite okuyan/okumuş her bayan ve erkek öğrenci bilir, kampusün kapısında bekleyen nöbetçi, içeri bayan öğrenciyi başörtüsünü çıkarmadan almaz, o olmasa bile okuduğu fakültedeki nöbetçi okul kapısından içeri asla adım attırmaz. Sakallar da eğer “şekilsiz değilse” yine aynı nöbetçiler erkek öğrencilere set çekerler. Yani eğer ki “türbanlı” ve “şekilsiz sakallı” bir öğrenci, bahar şenliklerine katılmak istese, diğer öğrenciler kadar özgür olamayacaklar, çoğu zaman hiç katılamayacaklar. Burada benim aklıma bir şey takılıyor: “Acaba başörtülü ve sakallı öğrenciler, biraz önce hallerini zikrettiğim içki içen ve karşı cinsle uygunsuz hareketler gösteren öğrencilerden daha mı tehlikeli veya onlardan daha az özgür olmalarını gerektiren durum ne?”
Yazının ilk paragrafında üniversitelerin neden hep bu tarz haberlerle gündeme geldiğini ve dünya sıralamasında neden ilk 500’e giremediklerini sorgulamıştım. Anlattıklarımla bunun arasında bir bağlantı kurmak istiyorum. Bizler herhangi bir şeyin içine değil dışına, görünüşüne baktığımızdan, içte asıl saklı olanı görememişiz. O dışa önem verdiğimizin de içinde sakladığının inkişaf edememesine neden olmuşuz. Dışa değil de içtekine önem verebilsek, o içtekinin açığa çıkmasına köstek değil destek olsak, belki de neler neler değişecekti. Belik de o bahsettiğim “az özgür” öğrenciler emsalleri kadar özgür olsa hem çevrelerini, hem de bağlı oldukları kurumları yücelteceklerdi kim bilir…
Cemil Yüzer